Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1278 E. 2022/1323 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1278
KARAR NO: 2022/1323
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/07/2022
NUMARASI: 2022/530 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İlk Derece Mahkemesince 16/06/2022 tarihli tensip ara kararı ile; “Davacı vekilinin dava konusu icra takibinin durdurulması talebinin 2004 Sayılı İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında tedbir yoluyla icra takibi durdurulamayacağından reddine, ancak çoğun içinde az da vardır kuralı gereği Davacı vekilinin icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünden ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile 2004 Sayılı İİK 72/3. maddesi gereğince dava konusu 31.740.732,29- TL bedel üzerinden hesap edilen % 15’i oranında nakdi teminat veya kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibraz edildiğinde Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı dosyasında icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesi için iş bu davanın tarafları açısından geçerli olmak koşulu ile ihtiyati tedbir konulmasına,” karar verilmiş olup, daha sonra davacı vekili tarafından HMK’nun 396.maddesi kapsamında, durum ve koşulların değiştiği gerekçesiyle tedbir kararının değiştirilmesine, teminatsız olarak icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi talep ettiği edilmiştir. Bu defa Mahkemece 18.07.2022 tarihli ara karar ile; “Tensiben hükmedilen tedbir ara kararı sonrasında 10/08/2021 tarihli ATK Fizik İhtisas raporu ile 21/10/2021 tarihli kriminal polis raporları dikkate alınarak, 16/06/2022 tarihli tensip ara kararı ile verilen tedbir kararının kaldırılmasına, 6100 Sayılı HMK’nun 389 ve devamı maddeleri uyarınca dava konusu 31.740.732,29- TL bedel üzerinden hesap edilen % 15’i oranında nakdi teminat veya kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibraz edildiğinde Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı icra takip dosyasındaki icra takibinin davanın tarafları açısından geçerli olmak üzere durdurulmasına,” karar verildiği, bu kararın davalı alacaklı vekili tarafından istinaf edildiği görülmüştür. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/530 E sayılı dosyasındaki 18.07.2022 tarihli ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasındaki icra takibinin devamına karar verilmesi gerektiğini, İİK 72/3 maddesinde “icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulmasına karar verilemez…” hükmü karşısında icra takibinin durdurulmasına karar verilmesinin açıkça yasaya aykırılık teşkil ettiğini, İİK 72/3 maddesinin devamında, ancak gerekli şartlar gerçekleştiğinde “borçlu …. Mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir” dendiğini, borçlunun kanunun aradığı şartların tamamını da yerine getirmediğini, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 02.11.2001 tarih 2001/16626 E 2001/17831 K ve 19.03.2019 tarih 2019/4216 E 2019/4752 K sayılı kararları ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 27.10.2020 tarih 2020/363 E 2020/6592 K sayılı ilamlarına göre icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için yatırılması gereken teminat miktarının % 15 değil % 115 olması gerektiğini,Yerel Mahkeme ara kararında ihtiyati tedbirin süresini belirtmediğini, İİK’na göre ihtiyati tedbir kararı, “dava sonuna kadar” diye verilmesi gerektiğini, karardaki bu eksikliğin tek başına dahi kararın kaldırılması için sebep olduğunu, Menfi tespit davasında tedbir kararı verilmesi için talep edenin haklı gerekçeleri ve delilleri olması gerektiğini, davacı borçlunun gerekçe ve delili olmadığını, icra takibine karşı imzaya itiraz sebebiyle, icra takibinin iptali için Bakırköy 12. İcra Hukuk Mahkemesine dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda Bakırköy 12. İcra Hukuk Mahkemesinin 14.09.2021 tarih 2021/220 E 2021/381 K sayılı kararı ile takibe konu senetteki imzanın borçluya ait olduğunun tespit edilmesi sebebiyle davacı borçlunun davasının reddedildiğini, bu şekilde senetteki imzanın davacı borçluya ait olduğunun ispatlandığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Talep; İlk Derece Mahkemesince 18.07.2022 tarihli ara karar ile daha önce İİK’nun 72/3.maddesi kapsamında verilen ”icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi” şeklindeki tedbir kararının değiştirilerek, HMK’nun 389.maddesi kapsamında ”icra takibinin durdurulması” şeklinde verilen ara kararın istinaf yoluyla incelenmesi talebidir. 6100 sayılı HMK’nun 396.maddesi uyarınca, durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir. Mahkemece, değişen hal ve koşullara göre, davacı vekilinin talebi üzerine daha önce verilen tedbir kararı kaldırılarak yeni bir tedbir kararı verilmiştir.Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü haizdir.Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. Başka bir ifade ile ihtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde,hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Dava, icra takibine konu edilen 4.000.000,00 USD bedelli senet sebebiyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davası olup, İlk Derece Mahkemesince tensiben hükmedilen tedbir ara kararı sonrasında bağlantılı dosyalara sunulan 10/08/2021 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas raporu ile 21/10/2021 tarihli kriminal polis raporları dikkate alındığında, senette sahtecilik iddiasının 6100 sayılı HMK’nun 389.maddesi kapsamında yaklaşık olarak ispatlandığı görülmektedir. Eldeki dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, İİK’nın 72/3. maddesindeki “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği” şeklindeki özel nitelikteki emredici düzenlemeye rağmen genel kanun olan HMK’nın 209/1. maddesine göre takip hukukuna ilişkin sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi mümkün değil ise de; 6100 sayılı HMK’nun 396.maddesi uyarınca, durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebileceği, somut olayda Mahkemece daha önce İİK’nın 72/3.maddesi uyarınca verilen tedbirin ”icra takibinin durdurulması” şeklinde değiştirilmesinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde düzenleme yer aldığı, Kanunda bu hususun genel olarak düzenlendiği, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakıldığı, istinafa konu tedbirin de bu kapsamda verildiğinin kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu sebeplerle, somut olayda icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulmasına karar verilemeyeceği yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. İİK’nun 72/3.maddesi ”İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” şeklinde olup, alacağın tamamının icra veznesine depo edilmesi gibi bir şart öngörülmemiş, ancak uygulamada Mahkemelerce borçlunun talebine bağlı olarak verilebildiği bilinmektedir. Dolaysıyla aksi yöndeki istinaf başvuru sebepleri yerinde görülmemiştir. Diğer yandan, 6100 sayılı HMK’nun 397/2.maddesinde, ihtiyati tedbir kararının etkisinin, aksi belirtilmediği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceğinin belirtildiği, somut kararda aksi belirtilmediğinden, ihtiyati tedbir kararının etkisinin nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceğinin kabulü gerektiği, aksi yöndeki istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Bakırköy 12. İcra Hukuk Mahkemesinin 14.09.2021 tarih 2021/220 Esas 2021/381 Karar sayılı kararı ile, takibe konu senetteki imzanın borçluya ait olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, imzanın davacıya aidiyetinin ispatlandığı yönündeki istinaf sebebine gelince; sınırlı yargılama yetkisine sahip olan İcra Mahkemesince verilen kararların, huzurdaki senette sahtecilikten kaynaklı menfi tespit davası açısından maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği, aksi yöndeki istinaf başvuru sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında ve gerekçede hata edilmediği, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından aleyhine tedbir kararı verilen davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/07/2022 tarih ve 2022/530 E. ayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29/09/2022