Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1276 E. 2022/1370 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1276
KARAR NO: 2022/1370
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/18 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 13/05/2022 dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davacının 3 adet taşınmazına haciz konulduğunu ve satışının istenildiğini, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2021/53800 sayılı dosyasının hala derdest olduğunu beyan ederek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından haciz konulan taşınmazların teminat kabul edilerek icra takibinin durdurulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 16/05/2022 tarihli ara kararıyla; “Somut olayda davanın kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit davası olduğu ve davaya konu senedin tehdit iddiası ile doldurulduğu iddiasında bulunulduğu anlaşılmakla davacı vekilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinin durdurulması talebinin İ.İ.K. 72/3. Maddesi gereği yerinde görülmediğinden reddine ancak sunulan deliller uyarınca İ.İ.K. 72/3 maddesi gereği mahkememiz dosyasına icra dosyasındaki asıl alacak rakamı olan 114.395,65 TL’nin %15’i oranında nakdi veya kesin ve süresiz teminat mektubu sunulduğu takdirde icra kasasına girecek paranın alacaklıya ödenmesinin tedbiren durdurulmasına” karar verilmiştir. Davalı vekilinin 21/06/2022 dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir kararına itiraz ettiği, itiraz dilekçesinde özetle; ihtiyati tedbirin şartlarının oluşmadığını, makul ispat şartının ortaya konulmadığını, irade sakatlığında hak düşümü süresinin geçtiğini, davanın süresinde açılmadığının dosya kapsamı ile sabitken ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hatalı olduğunu ayrıca HMK 394. maddesinin 2. fıkrası uyarınca verilen kararın alacak + alacağın %15’i oranında teminat ile tedbir kararının düzeltilmesini, icra takibine konu alacağın USD alacağı olduğundan hesaplanan teminat miktarının yanlış belirlendiğini, ihtiyati tedbir kararının infaz edilmediğinden dolayı tedbir kararının düştüğünü beyan ederek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, mahkeme aksi kanaatte olması halinde teminat miktarının güncel dosya borcuna uygun olarak hesaplanmasına, davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 06/07/2022 tarihli ara kararıyla; “Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının usul ve yasaya uygun olduğu, ayrıca karşı tarafın işbu tedbir sebebiyle uğrayacağı zararlar teminat altına alınmış olup, teminat miktarı da uygulamada istikrarlı şekilde ilk derece mahkemelerinde karar altına alınan ve üst mahkemeler tarafından da uygun bulunan oranlar olup yerinde görülmeyen ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı tarafa 2018 yılında icra takibi başlatılmış olmasına rağmen, davacının 2021 yılında irade bozukluğuna dayalı olarak, menfi tespit ve senet iptali davası açtığını, ve aradan uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunu, soruşturma aşamasındaki soyut iddialarla ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunu, ihtiyati tedbirin şartlarının oluşmadığını makul ispat şartının ortaya konulmadığını, irade sakatılığında hak düşümü süresinin çoktan geçtiğini, davanın süresinde açılmadığını bu sebeple ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hatalı olduğunu, -Teminata ilişkin itirazlarının olduğunu, alacak + alacağın %15’i oranında teminat ile tedbir kararının düzeltilmesi gerektiğini, BAM 35. Hukuk Dairesinin 2021/156 esas 2021/459 karar sayılı ilamının da bu yönde olduğunu, davaya konu, icra takibine dayanak alacak USD alacağı olup teminat miktarının yanlış belirlendiğini, teminat miktarının 745.806,062 TL olduğunu, mahkemenin asıl alacak yönünden, harca esas değer üzerinden tedbir kararı verdiğini ancak alacağın asıl alacak ile birlikte ferilerini de kapsadığını, tedbir kararının verildiği tarih itibariyle kurun 15,81 TL olduğunu, takip borçlusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilecekse dahi kararın verildiği günkü dolar kuru üzerinden asıl alacak+işlemiş faiz+işleyecek faiz+masraf+icra vekalet ücreti toplamı üzerinden mahkemenin belirleyeceği teminat oranında tedbir kararı verilmesi gerektiğini, tedbir kararının verileceği günkü kur üzerinden bir dosya hesabı yapılması ve çıkan tutara göre tedbir kararı verilmesi gerektiğini, 646.787,88 TL alacak varken 17.159,34 TL gibi çok cüzi bir teminat ile tedbir kararı verilmesinin, davalı / alacaklı tarafı zaten alacağına kavuşmaması sebebiyle zora düşürmesine karşın, cüzi bir teminat ile tedbir kararı verilmesi ile iyice zora düşürdüğünü, -İhtiyati tedbir kararının infaz edilmediğinden dolayı tedbir kararının düştüğünü, bu yönü ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, -Davacı tarafından İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/93 E sayılı dosyası ile 22.02.2018 tarihinde menfi tespit davası açılmış ise de 14.03.2019 tarihinde görevsizlik kararı verildiğini ancak daha sonra süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmesinin davacı tarafından talep edilmediğinden açılmamış sayılmasına karar verildiğini, huzurdaki davanın 12.01.2021 tarihinde ikame edildiğini, 6098 Sayılı TBK’nın 39. maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık dava açma süresinin hak düşürücü süre olup, mahkeme tarafından doğrudan resen gözetilmesi gerektiğini, -İspat külfeti davacı tarafta olup senetle ispat zorunluluğu ve senede karşı tanıkla ispat yasağı kapsamında tanık dinlenmesine muvafakatleri bulunmadığını, Davacı … .enin senetteki imzaya itiraz etmediğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, somut delil ileri sürülemediğini bu sebeple haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiğini, İhtiyati tedbir kararı icra müdürlüğünde infaz edilmediğinden dolayı düştüğünün tespit edilmesine, ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddine dair ilk derece mahkemesinin 06.07.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasına, aksi kanaatte teminat miktarının güncel dosya borcuna uygun olarak hesaplanmasına ve teminat miktarının arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 2004 Sayılı İİK’nın menfi tespit ve istirdat davaları başlıklı 72. maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir. 2004 Sayılı İİK’nın 72. madde menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir ile ilgili özel düzenleme olup davanın takipten önce veya sonra açılması, verilecek tedbirin şekli yönünden değişikliğe yol açmaktadır. 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddenin 3. Fıkrasında “….İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Maddenin düzenleniş biçimi nazara alındığında, düzenlemeyle borçluya alacaklının gecikmeden doğan zararlarını karşılamak üzere teminat yatırarak, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödememesini isteme hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla bu durumda mahkemenin tedbir hususunda takdir hakkı bulunmamakta, sadece teminat tutarını belirlemede takdir hakkı bulunmakta, ilk derece mahkemesince verilen tedbir kararının yasaya uygun olduğu ve alınan teminat miktarının yasaya ve uygulamada alınan teminat miktarı ile uyumlu olduğu, Mahkemenin takdir hakkı içinde kaldığı anlaşılarak davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili soruşturma aşamasındaki dosyasının soyut iddia olduğunu beyan etmiş ise de, tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmiş olmasının yeterli olduğu, koruyucu önlemlerin alınması için kesinleşmiş kararın bulunmasının gerekmediği bu konudaki istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili her ne kadar hak düşürücü sürenin dolduğu iddiasında ise de, bu durumunda Mahkemece yapılacak yargılama ile değerlendirileceği, esasa yönelik inceleme ile tedbir talebine ilişkin incelemelerin farklı hukuksal gerekçelerinin bulunduğu bu konudaki istinaf isteminini de yerinde bulunmadığı anlaşılmıştır. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, belirlenen teminat miktarının Hakim takdirine bırakıldığı, teminat mukabilinde icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesinin 2004 Sayılı İİK’nın 72/3. maddesine göre usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/07/2022 tarih, 2021/18 E. Sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/10/2022