Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1264 E. 2022/1296 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1264
KARAR NO: 2022/1296
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/07/2022
NUMARASI: 2022/106 Esas
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)|Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesinin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; davalının davaya konu markalara ilişkin kötü niyet mahsulü tescillerinin ve … kelimesini içerir sair şekillerdeki, müvekkilinin marka tescilleri kapsamında yer alan sınıflardaki kötü niyetli kullanımlarının, müvekkilinin önceki tarihli ve yüksek tanınmışlık düzeyine sahip tescilli … marka tescillerinden ve … markası üzerindeki sair fikri mülkiyet unsurlarından kaynaklanan haklarına marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiği iddiası ile söz konusu hukuka aykırılıkların hükmün kesinleşmesine kadar devamı halinde ortaya çıkabilecek telafisi imkânsız zararlar doğuracağını, davalıya tebligat yapılmaksızın ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının … kelimesini içerir sair şekildeki markaları tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte işlemekte olduğu iş yerlerinde veya sair herhangi bir fiziki yahut online mecrada kullanmasının, bu markaları taşıyan hizmetleri sunmasının/ sağlanmasının, ürünleri üretmesinin, ürettirmesinin, sağlanmasının, elde bulundurulmasının, satmasının, satışa arz etmesinin, depolamasının, ithal yada ihraç etmesinin, internet üzerinde ve sair mecralarda tanıtılmasının ve bu amaçlarla kullanmasının tedbiren önlenmesini, davalıya ait dava dilekçesinde belirtilen adreslerindeki iş yerlerinde ve ilgili iş yerlerinin depolarında, ardiyelerinde arama ve el koyma işlemi yapılarak … kelimesini içerir sair şekildeki markaların tek başına yahut sair tali unsurlar ile birlikte kullanıldığı ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evraka ve malzemeye el konulmasını, el konulanların toplanmasını ve dava sonunda verilecek hükmün kesinleşmesine kadar emin bir yerde tedbiren muhafaza altına alınmasını, davalının sosyal medya hesapları ile diğer online platformlarda … esas unsuru barındıran markalarının kullanıldığı tüm sayfalara erişimin tedbiren engellenmesini, davalıya ait mevcut durumun korunması ve davanın etkinliğini temin etmek amacıyla, davalı şirkete ait, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … markaların, 3. kişilere devrinin önlenmesi hususunda TPMK kaydına teminatsız olarak tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin İhtiyati Tedbir Talebinin Kısmen Kabulüne İlişkin 23.05.2022 Tarihli Tensip 15 Numaralı Ara Kararı: Mahkemece, ” … 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 389/1. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390/son maddesinde ise tedbir talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı ile davalı arasında ticari işletme devri mahiyetinde sözleşme imzalandığı, bu sözleşme kapsamında davalı tarafından borçların devralındığı, davacı tarafından da davaya konu … esas unsurlu bir takım markaların davalıya devredilerek davalı adına tescilinin sağlandığı, yine bunun dışında davalı tarafından … esas unsurlu yeni marka tescillerinin gerçekleştirildiği, davacı tarafından davalıya ait devredilen markaların iptali ile yine yeni tescili sağlanan markaların kullanılmasının yasaklanması, … esas unsurlu her türlü materyale el konulması yönünde tedbir talep edilmiş ise de davalının hali hazırda … esas unsurlu markaların tescilli sahibi olduğu, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirilmediği iddiasının ve yine markaların devrinin iptaline ilişkin koşullarının oluşup oluşmadığı hususunun tüm deliller toplandıktan sonra buna ilişkin kapsamlı bir yargılama ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektirdiğinden bu hali ile davalının tescilli … markası sahibi olması da dikkate alındığında tescilden doğan haklarını kullanmaması yönünde tedbir kararı verilemeyeceği, yargılamanın ilerleyen safhalarında durum ve koşulların değişmesi halinde her zaman tedbir talebinde bulunulabileceği de dikkate alınarak bu yöndeki tedbir taleplerinin reddine, markaların 3.kişilere devri yönündeki taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan sebeplerle; 1-Davacı vekilinin Markaların üçüncü kişiler edevri yönündeki TALEBİN KABULÜ ile davalıya ait olduğu belirtilen …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … numaralı markaların, davalı adına kayıtlı ise, dava sonuçlanıncaya kadar, 3. kişilere devrinin önlenmesi hususunda markanın TPMK KAYDINA TEMİNATSIZ OLARAK İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA, davalı dava konusu markayı devretmek için ciddi bir girişimi olur ve müşteri bulduğunu veya ekonomik zararının bulunduğunu ileri sürerek bu konuda delil ibraz etmesi halinde bu hususun tekrar ele alınmasına, bu hususta TPMK’ya müzekkere yazılmasına, 2-Sair tedbir taleplerinin REDDİNE, …” şeklinde karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 23.05.2022 Tarihli İhtiyati Tedbirin Kabulü Kararına Davalı Vekilinin 14.06.2022 Tarihli İtirazı : Davalı vekilinin itiraz dilekçesinde özetle; davacının iddialarının asılsız ve dayanaksız olduğunu, tedbir talep edilen markaların müvekkili şirkete devredildiğini, malları kullanma ve tasarruf etme hakkının sadece müvekkiline ait olduğunu, ayrıca davacı şirketin yönetin kurulu üyelerinin müvekkili şirketin eski yönetim kurulu üyeleri olduğunu, aynı dönemde hem davacı hem de davalının yönetim kurulu üyeliklerini beraber yaptıklarını, bizzat kendi kararları ve onayları ile söz konusu markaların davalıya devredildiğini, sözleşmenin imzalanıp onaylandığını, davacının iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, taraflar arasında imzalanan işletme devri sözleşmesinin 06.10.2020 tarihinde yürürlüğe girdiğini, buna göre sözleşmenin “Devir-Kapsamı-Devir Bedeli-Mahsup Hükümleri-Sorumluluklar” başlıklı IV. maddesi ile davalı-devreden şirketin sözleşme ile kararlaştırılan mal varlığı değerleri, işletmekte olduğu kampüs- okullar, sahibi olduğu fikri ve sınai haklar ile alacaklarının taamının müvekkili devralan şirkete devir ve temlik edildiğini, yine devreden şirket tarafından 05.10.2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca devralan şirkete devir ve temlik edildiğini, devir ile devreden şirket tarafından tescil başvurusu yapılan veya yapılacak tüm marka ve fikri sınai haklara dair mülkiyet, talep ve dava haklarının da devralan şirkete devredildiğini, devir bedelinin devralan tarafça devreden adına ödenmiş ya da ödenecek borçlardan mahsup edileceğini, devir ile ilgili tüm giderlerin devralan şirket tarafından ödeneceğini, taraflar arasında akdedilen 23.10.2020 tarihli “… A.Ş. ve … A.Ş. Arasındaki Ek Sözleşme” ile davalı şirkete ait markaların işletme devri kapsamında müvekkiline devredildiğini bir kez daha beyan ettiğini, ayrıca 09.10.2020 tarihinde akdedilen “… A.Ş. ve … A.Ş. arasındaki Düzenleme Şeklinde Eğitim Kurumları Devir Sözleşmeleri” (toplamda 214 adet devir sözleşmesi her biri aynı içeriğe sahip) ile tüm işletmelerini ve işletmelere ait işlem haklarının tamamının tüm demirbaşlarıyla birlikte devir ve temlik edildiğini, bunların noter huzurunda resmi şekilde yapıldığını, davacının bu yönden hakkının kalmadığını ancak ısrarla bir kısım markaların tescilini halen müvekkili şirket adına yapmadığını, marka devirlerinde her iki şirketin yönetim kurulu üyesi olan …’in kötü niyetli olması sebebi ile devir yapılmadığını, davacın yönetim kurulu üyesi olan …’in kendi imzaladığı ve onayladığı devir sözleşmesinin geçeli olmadığını ileri sürmesinin açıkça iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, gazetelere/ sosyal medyaya şirket içi çekişmelerin yansıdığını, cezai boyutunun yargıya taşındığını, bu vakıaların kamunun malumu olduğunu, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasının mümkün olmadığını, çünkü kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirdiklerini, davacının sözleşmesel yükümlülüklerine uymadığını, markaların ticari işletme devri kapsamı ile bir bütün olarak kendilerine devredildiğini, fikri mülkiyet haklarının ticari işletme devrine dahil olan önemli unsurlardan biri olduğunu, müvekkilinin işleten sıfatına sahip olduğu “…” esas unsurlu markasının/ markalarının işletmenin en önemli unsurlarından biri olduğunu, tüm ülkede uzun yıllardır yüksek bir tanınırlığa ulaşmış olan bir marka ile tüketiciler nezdinde bir güven oluştuğunu, son yıllarda devreden şirketin borçlarından dolayı sarsılan bu güvenin müvekkilinin işletmeyi devralmasıyla birlikte onarılmaya başlandığını, davacıya ait borçların yapılandırıldığını, davacının kendilerince ödenen yaklaşık 5 milyara yakın değer üzerinden nispi harç yatırması gerektiğini, harcın tamamlanması yolunun izlenmesi gerektiğini, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanabilmesi için söz konusu bu tutarın müvekkiline iadesinin gerektiğini, tedbir şartlarının oluşmadığını, teminatsız tedbirin ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu, davacı kötü niyetli davranarak sırf müvekkili şirkete zarar vermek kastı ile hareket etmekte ve haksız şekilde işbu davayı açtığını, söz konusu markaların tasarruf hakkını haksız şekilde kullanamadığını beyanla kararın kaldırılmasını itirazen talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Tarafından İtiraz Üzerine 15.06.2022 Tarihli Ara Karar İle 06.07.2022 Tarihinde Mürafaa Duruşma Gün Ve Saati 06.07.2022- 10:55 Olarak Belirlenmiş, Celse Sonucunda İlk Derece Mahkemesinin 07.07.2022 Tarihli Gerekçeli Ara Kararı : Mahkeme tarafından, ” … İtiraz eden davalı vekili 06/07/2022 tarihli mürafa duruşmasında; Müvekkilinin bankalarla finansal yeniden yapılandırma sözleşme görüşmeleri yaptığını, bu konuda da sözleşme imzalandığını. Yürürlüğe girdiğini. Bu sebeple müvekkili markalarına tedbir konulması bu sözleşmeleri olumsuz yönde etkileyeceğini, ayrıca dava sözleşmeden dönme ve dönmeye ilişkin olup, dava nispi harca tabi olduğunu, sözleşmenin değeri beşmilyar civarında olduğunu bu sebeple dava harcının da yatırılmadığı bu sebeple usulsüz olarak açıldığını. Ticari işletme devri noterde düzenleme şeklinde yapıldığı için dönmenin ancak mahkeme kararı ile tespit yaptırılıp ona göre yapılması gerektiğini, dava dilekçesinde de sözleşmeden döndüğüne dair beyanı bulunmadığını, bu şekilde bir tespit istemi olmadığını ayrıca marka üzerine konulan tedbirlerin teminatsız olarak verildiğini, teminat alınması gerektiğini, tedbir kararının haksız olduğunu, tedbirin kaldırılmasını, davacının da kötü niyeti dikkate alınarak, yaklaşık ispat da olmadığından, tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili mürafa duruşmasında: Sözleşmeden dönme konusunda dava açacağız bu bu davanın konusu olmadığını. Marka hükümsüzlük ve tecavüz davalarında marka üzerine tedbir konulduğu zaten Yargıtay tarafından da bilinmiş genel bir uygulama olduğunu, kötü niyet iddialarını kabul etmediğini, markaların devredilirse dava konusu ortadan kalkacağını, yabancılık unsurunun olmadığını, davalının müvekkilinin aleyhine açtığı davada da müvekkilinin markaları üzerine aynı şekilde tedbir konulduğunu bu da dikkate alınarak tedbirin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili yeniden söz alarak, sözleşme konusunda dava açacağız ibaresini düzeltiyorum. Müvekkiller bu konuda değerlendirmektedir buna göre hareket edeceğiz demiştir. HMK 394. Maddesinde ihtiyati tedbir kararına itiraz düzenlenmiş ve karşı tarafa ihtiyati tedbirin şartlarına, Mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak kararı veren Mahkeme’ye itiraz edilebileceği, itirazın dilekçe ile yapılacağı, itiraz sebeplerinin açıkça gösterilmesi gerektiği ve itiraza konu tüm delillerin dilekçeye eklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkememiz tarafından dava konusu marka kaydı üzerine konulan tedbir taraf teşkilini sağlamak üzere verildiğinden davalı vekilinin tedbirin kaldırılması yönündeki talebinin reddi ile davalı vekilinin itirazının KISMEN KABULÜ ile, davacı tarafından karar tarihinden itibaren 15.000,00 TL teminat yatırılmasına, teminatın yatırılması karşılığında mahkememizin 19/07/2022 tarihli ara kararı gereğince tedbirin devamına …hüküm: Yukarıda açıklanan sebeplerle; 1-Tedbire itirazın KISMEN KABULÜ ile, markalar üzerine konulan tedbirin devamına, teminat miktarı olarak 15.000 TL Teminat alınmasına, davacı vekiline araya bayram tatili de girdiği gözetilerek 19/07/2022 tarihi mesai bitimine kadar kesin süre verilmesine teminat yatırılmadığı takdirde tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılacağının ihtarına,… ” şeklinde karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece Mahkemesi tarafından itiraz üzerine davacının ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne ilişkin verilen ihtiyati tedbire ilişkin hükmün tamamen kaldırılması talebi ile; itiraz dilekçelerinde yer alan gerekçeleri tekrar ile mezkur markaların kendilerine devredildiğini, kullanım ve tasarruf haklarının kendilerinde olduğunu, davacının iddialarının asılsız ve dayanaksız olduğunu, tedbir talep edilen markaların müvekkili şirkete devredildiğini, malları kullanma ve tasarruf etme hakkının sadece müvekkiline ait olduğunu, ayrıca davacı şirketin yönetin kurulu üyelerinin müvekkili şirketin eski yönetim kurulu üyeleri olduğunu, aynı dönemde hem davacı hem de davalının yönetim kurulu üyeliklerini beraber yaptıklarını, bizzat kendi kararları ve onayları ile söz konusu markaların davalıya devredildiğini, sözleşmenin imzalanıp onaylandığını, davacının iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, taraflar arasında imzalanan işletme devri sözleşmesinin 06.10.2020 tarihinde yürürlüğe girdiğini, buna göre sözleşmenin “Devir-Kapsamı-Devir Bedeli-Mahsup Hükümleri-Sorumluluklar” başlıklı IV. maddesi ile davalı-devreden şirketin sözleşme ile kararlaştırılan malvarlığı değerleri, işletmekte olduğu kampüs- okullar, sahibi olduğu fikri ve sınai haklar ile alacaklarının taamının müvekkili devralan şirkete devir ve temlik edildiğini, yine devreden şirket tarafından 05.10.2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca devralan şirkete devir ve temlik edildiğini, devir ile devreden şirket tarafından tescil başvurusu yapılan veya yapılacak tüm marka ve fikri sınai haklara dair mülkiyet, talep ve dava haklarının da devralan şirkete devredildiğini, devir bedelinin devralan tarafça devreden adına ödenmiş ya da ödenecek borçlardan mahsup edileceğini, devir ile ilgili tüm giderlerin devralan şirket tarafından ödeneceğini, taraflar arasında akdedilen 23.10.2020 tarihli “… A.Ş. ve … A.Ş. Arasındaki Ek Sözleşme” ile davalı şirkete ait markaların işletme devri kapsamında müvekkiline devredildiğini bir kez daha beyan ettiğini, ayrıca 09.10.2020 tarihinde akdedilen “… A.Ş. ve … A.Ş. arasındaki Düzenleme Şeklinde Eğitim Kurumları Devir Sözleşmeleri” (toplamda 214 adet devir sözleşmesi her biri aynı içeriğe sahip) ile tüm işletmelerini ve işletmelere ait işlem haklarının tamamının tüm demirbaşlarıyla birlikte devir ve temlik edildiğini, bunların noter huzurunda resmi şekilde yapıldığını, davacının bu yönden hakkının kalmadığını ancak ısrarla bir kısım markaların tescilini halen müvekkili şirket adına yapmadığını, marka devirlerinde her iki şirketin yönetim kurulu üyesi olan …’in kötü niyetli olması sebebi ile devir yapılmadığını, davacın yönetim kurulu üyesi olan …’in kendi imzaladığı ve onayladığı devir sözleşmesinin geçeli olmadığını ileri sürmesinin açıkça iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, gazetelere/ sosyal medyaya şirket içi çekişmelerin yansıdığını, cezai boyutunun yargıya taşındığını, bu vakıaların kamunun malumu olduğunu, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasının mümkün olmadığını, çünkü kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirdiklerini, davacının sözleşmesel yükümlülüklerine uymadığını, markaların ticari işletme devri lkapsamı ile bir bütün olarak kendilerine devredildiğini, fikri mülkiyet haklarının ticari işletme devrine dahil olan önemli unsurlardan biri olduğunu, müvekkilinin işleten sıfatına sahip olduğu “…” esas unsurlu markasının/ markalarının işletmenin en önemli unsurlarından biri olduğunu, tüm ülkede uzun yıllardır yüksek bir tanınırlığa ulaşmış olan bir marka ile tüketiciler nezdinde bir güven oluştuğunu, son yıllarda devreden şirketin borçlarından dolayı sarsılan bu güvenin müvekkilinin işletmeyi devralmasıyla birlikte onarılmaya başlandığını, davacıya ait borçların yapılandırıldığını, davacının kendilerince ödenen yaklaşık 5 milyara yakın değer üzerinden nispi harç yatırması gerektiğini, harcın tamamlanması yolunun izlenmesi gerektiğini, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanabilmesi için söz konusu bu tutarın müvekkiline iadesinin gerektiğini, tedbir şartlarının oluşmadığını, teminatsız tedbirin ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu, davacı kötü niyetli davranarak sırf müvekkili şirkete zarar vermek kastı ile hareket etmekte ve haksız şekilde işbu davayı açtığını, söz konusu markaların tasarruf hakkını haksız şekilde kullanamadığını beyanla tedbir kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının savunmasına itibar edilemeyeceğini, davalı ile aralarında ihtilaflar bulunduğunu, mezkur markanın kullanım ve tasarruf haklarının kendilerinde olduğunu, davalının yargılama konusu olmayan savunmalarının bulunduğunu, devir ve sicilden terkine ilişkin ve markanın hükümsüzlüğü davalarının derdest olduğunu, davalının kendilerinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabetlerinin bulunduğunu beyanla davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi savunulmuştur. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava/ talep; taraflar arasında imzalanmış olan 06.10.2020 tarihli İşletme Devri Sözleşmesi’nden davacının tek taraflı dönme beyanı ile döndüğü iddiası ile, iş bu ana sözleşme ile devredilen detayları beyan edilen … esas unsurlu markalara yönelik devir işlemlerinin iptali, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdindeki sicilden terkini; davacının tescilli ve tanınmış “…” ve “…” esas unsurlu markaların tek ve gerçek hak sahibi olduğundan bahisle davalının kötü niyetli olduğu iddiası ile detayları beyan edilen “…” esas unsurlu sonraki tarihli markaların hükümsüzlüğü, sicilden terkini ve varsa davalıya ait … esas unsurlu alan adlarının alan adı sicilinden terkini; davalıya ait davaya konu markaların ve varsa alan adlarının kullanımlarının- online kullanımlar noter vasıtasıyla tespiti ile delillendirildiği iddiası ile davacının tescilli ve tanınmış “…” ve “…” esas unsurlu markalarından doğan haklarının ihlal edildiği ve bu suretle yaratıldığı beyan edilen marka tecavüzü ve haksız rekabetin tespiti, men’i, refi ile 6769 numaralı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159, ve HMK m. 389 gereğince davalının içinde “…” ibaresi geçen her türlü hukuka aykırı kullanımının ivedilikle tespiti ve bunun durdurulması ve davalıya ait sıralı beyan edilen markaların ve varsa davalıya ait … esas unsurlu alan adların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi ve sair hususlarda karşı taraflara tebliğ edilmeksizin ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. 6100 Sayılı HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesine göre; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” İhtiyati tedbir doktrinde, “İhtiyati tedbir, maddi hukuk talebinin ve gecikmesinde tehlike olan bir halin yaklaşık ispat seviyesinde ispat edilmesi koşuluyla maddi hukuk talebinin ve gecikmesinde tehlike olan bir halin yaklaşık ispat seviyesinde ispat edilmesi koşuluyla gerektiğinde karşı tarafın hukuki dinlenilme hakkı ertelenerek, para alacağı dışında kalan taleplerin güvence altına alınmasına; istisnaen bütün taleplerin asıl dava için bağlayıcı olmayacak şekilde geçici olarak gerçekleştirilmesine hizmet eden geçici bir hukuki korumadır” (Erişir, Evrim, Geçici Hukuki Korumanın Temelleri ve İhtiyati Tedbir Türleri, ,s.137.İstanbul,2013.) şeklinde açıklanmış olup Yargıtay da HMK 390/3 hükmünden hareketle tedbir talep eden tarafın, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorunda olduğunu ve ispat ölçüsünün ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlendiğini benimsemiştir. Başvurulan tedbir, ulaşılmak istenen amaç bakımından elverişli ve gerekli olmakla birlikte; başvurulan tedbir ile ulaşılmak istenen amaç arasında orantı olmalıdır. Yine ihtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermelidir. Teminat, hakim tarafından serbestçe taktir edilir. Yine teminatın alınmaması da hakim tarafından serbestçe dosya içeriğine göre taktir edilir. Dava konusu çekişme dikkate alındığında, tedbir talep edilen markaların üçüncü kişilere devredilmek suretiyle taraf teşkilinde sorunlar yaşanmaması ve usul ekonomisi prensipleri gereği tedbir kararı verilmesi isabetli bulunmuştur. Davalı- karşı davacının sair istinaf nedenleri iş bu inceleme konusu olmayıp yargılamaya yönelik savunma kapsamında kaldığından ilk derece Mahkemesi tarafından esas hükümle değerlendirilecektir. Tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi’nin kararında esas ve usul yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı- karşı davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/07/2022 tarih ve 2022/106 Esas sayılı kararına karşı davalı- karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.29/09/2022