Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1191 E. 2022/1278 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1191
KARAR NO: 2022/1278
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17.06.2022
NUMARASI: 2022/118 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında davalıya ait olarak görünen ve listesi yer alan markaların üzerindeki hacizlerin terkin edilerek davacı şirkete devri, dava süresince müvekkili şirketin uğrayacağı zararın önlenmesi amacıyla söz konusu markaların kullanılması ve üçüncü kişilere devrinin önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, 6100 sayılı HMK’nun 389/1. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390/son maddesinde ise tedbir talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu, Davaya konu edilen markalar ve ticari işletme devri sözleşmesine ilişkin olarak mahkemenin 2022/106 esas sayılı dosyası ile bu dosyada davalı olan … A.Ş tarafından, bu dosyada davacı olan … A.Ş aleyhine dava açıldığı, o davada davalı olan … AŞ adına tescilli … esas unsurlu markaların 3. kişilere devrinin engellenmesi yönünde tedbir kararı verildiği de gözetilerek, davacının, davaya konu 127 adet markanın davacının etkinliğinin sağlanması ve taraf teşkili bakımından 3. Kişilere devrinin engellenmesi yönündeki tedbir talebinin kabulüne, davalı tarafından markaların kullanılmaması yönündeki tedbir talebinin ise davaya konu 127 adet markanın davalı adına tescilli olması, tescilli markaların kullanılmaması yönünde mülkiyet hakkını kısıtlayıcı tedbir kararı verilemeyeceği, taraflar arasındaki işletme devrinin davaya konu markaları kapsayıp kapsamadığı ve markaların davacıya devrinin gerektiği yönündeki taleplerin ancak kapsamlı bir yargılama neticesi ortaya çıkacağı anlaşıldığından markaların kullanılmaması yönündeki tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı şirketin bir kısım markaları müvekkili şirkete devrettiğini, geri kalan markaları kötüniyetli şekilde devretmediğini, müvekkiline devri yapılan markalar göz önüne alındığında davalının devretmediği markaların tarafından kullanılması hukuka aykırı olduğu gibi, haksız rekabet teşkil ettiğinden, markaların kullanılmaması yönündeki tedbir taleplerinin reddinin hukuka aykırı olduğunu, 2-Devir sözleşmesinde tüm markaların ana kavramı olan “…” markası ve şekli de müvekkiline devredildiğinden, bu markanın devrinden sonra geri kalan markaların müvekkiline devir edilmemesinin mümkün olamayacağını, devredilmeyen markaların davalı tarafından kullanılması karışıklığa sebep olacağı gibi, aynı kuruma ait marka olduğu izlenimi yaratacağından, markaların davalı şirketçe kullanılması ve davalı adına tescilli kalmasının hukuka aykırı olduğunu, 3-Müvekkili … A.Ş.’nin halen “..”nın sahibi ve işleteni, davalı şirketin ise; müvekkili şirketten önce “…”nın sahibi ve işleteni konumunda olup, taraflar arasında imzalanan işletme devri sözleşmesinin 06.10.2020 tarihinde yürürlüğe girdiğini, sözleşmenin “Devir – Kapsamı – Devir Bedeli – Mahsup Hükümleri -Sorumluluklar” başlıklı IV. maddesinin 1. ve 4. alt maddesinde; “Bu sözleşme hükümleri her iki şirketin birleşmesi, bölünmesi, bir şirketin diğerine devri, pay – hisselerin satımı, adi ortaklık ve bu anlamlara gelecek başka bir şekilde yorumlanamaz. Bu sözleşme ile Devreden Şirketin bu sözleşmede kararlaştırılan malvarlığı değerleri, işletmekte olduğu kampüs-okullar, sahibi olduğu fikri ve sınai haklar ile alacaklarının tamamı devralan şirkete devir ve temlik edilmektedir. Devreden Mülkiyetinde bulunan ve ekli listede yer alan MARKA VE FİKRİ SINAİ HAKLARIN tamamı DEVREDEN ŞİRKET TARAFINDAN YAPILAN 05.10.2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca Devralan Şirkete devir ve temlik edilmiştir. Ayrıca devreden şirket tarafından tescil başvurusu yapılan veya yapılacak tüm marka ve fikri sınai haklara dair mülkiyet, talep ve dava hakları da Devralan şirkete devredilmiştir” şeklinde olup davalı-devreden şirketin sözleşme ile kararlaştırılan malvarlığı değerleri, işletmekte olduğu kampüs-okullar, sahibi olduğu fikri ve sınai haklar ile alacaklarının tamamının müvekkili-devralan şirkete devir ve temlik edildiğini, Taraflar arasında akdedilen 23.10.2020 tarihli “… A.Ş. ve … A.Ş. arasındaki Ek Sözleşme” ile davalı şirkete ait markaların işletme devri kapsamında müvekkili şirkete devredildiğinin bir kez daha beyan edildiğini, Noter huzurunda düzenlenen, resmi şekil şartına bağlı “… A.Ş.” ile “… A.Ş.” arasındaki toplamda 214 adet “Düzenleme Şeklinde Eğitim Kurumları Devir Sözleşmeleri” ile tüm işletmelerin ve işletmelere ait işlem haklarının tüm demirbaşlarıyla birlikte devir ve temlik edildiğini, davalı şirket nezdinde …na ait herhangi bir demirbaş ve/veya marka hakkı ve/veya işletme ve/veya işlem kalmadığı halde devir kapsamındaki 127 adet markanın mülkiyet haklarının Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında halen davalı şirkete ait olarak göründüğünü, söz konusu markaların devir sözleşmesi uyarınca müvekkiline devri gerektiğinden,markaların davalı şirkete ait olarak görünmesinin müvekkilini her geçen gün zarara uğrattığını, bu sebeple dava sonuna kadar bu markaların davalı tarafından kullanımının durdurulması gerektiğini, TTK’nun m.11/3 hükmünün, devir sözleşmelerinde taraf iradelerini öncelikli tuttuğunu ve ticari işletmenin içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek kalmadan, tek bir yazılı sözleşme ile bir bütün halinde devredilebileceğini, aksi öngörülmedikçe işletmenin devrinin tüm mal varlığı unsurlarını kapsayacağının düzenlendiğini, bu doğrultuda ticari işletmenin malvarlığı unsurlarının bir bütün olarak görüldüğünü, Fikri mülkiyet haklarının, ticari işletme devrine dahil olan önemli unsurlardan olduğundan, ticari işletmenin devrinin o işletmeyle bağlantılı markaların da devralan tarafından iktisap edilmesine sebebiyet vereceğini, taraflar arasında akdedilmiş 6.10.2020 tarihli sözleşme ile tarafların …’nın bir bütün olarak devretme hususunda anlaştıklarını, “…” esas unsurlu marka/markaların işletmenin en önemli unsurları olması, sözleşmede, markalara ilişkin devreden davalı şirket lehine saklı tutulan bir unsur bulunmaması sebebiyle bu işletmeyle bağlantılı markaların müvekkili şirket tarafından iktisap edildiğini, 4-Ticari işletme devri uyarınca marka devri söz konusu olduğundan, işletmeye dahil bütün unsurlarla birlikte markaların da 6.10.2020 tarihli sözleşme harici bir tasarruf işlemi yapılmasına gerek kalmaksızın kendiliğinden kazanıldığından, 06.10.2020 tarihinde devri talep edilen markaların müvekkili şirkete geçtiğini, şekli olarak davalı şirket üzerinde göründüğünü, söz konusu markalar artık müvekkili şirketin mülkiyetinde olduğundan, kullanımı durdurma yönünde verilecek karar mülkiyet kısıtlaması niteliğinde olmayacağından, mülkiyet yönünden kısıtlayıcı tedbir verilemeyeceği yönündeki kararın yerinde olmadığını, 5-B.K. md. 202/203 hükümlerinde, ticari işletmenin devri sözleşmesi için herhangi bir şekil şartı getirilmediği için sadece işletme içerisindeki unsurların devri için özel şekil şartları öngörülmüşse onların uygulanması gerektiğini, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 148/4 maddesi olmasa ticari işletmenin devri sözleşmesi kapsamında markanın devredilebilmesi için yazılı bir marka devir sözleşmesi yapılması gerekmeyeceğini, ticari işletmenin bütünü ile devri halinde ise Sinai Mülkiyet Kanunu’nun 148/4 hükmü uyarınca markanın devri için ayrı bir yazılı bir sözleşme yapılmasına gerek olmadığını, 6-Markanın şirket ve işletmesi bakımından taşıdığı önem sebebiyle, şirket hisselerinin devredilmesi halinde dahi taraf iradelerinin markayı devretmeyi de kapsayacağı, bunun aksini ileri sürmenin dürüstlük kuralı (MK m. 2) ile bağdaştırılamayacağının Yargıtay tarafından da kabul edildiğini, bu bakımdan bir işletme devir sözleşmesinde müvekkili şirketin işletmenin dava konusu markalar dışındaki unsurlarını devralmayı kabul edip bu markaları davalı şirket uhdesinde bırakıldığının ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, (Yargıtay 1. 11. HD., E. 2014/14123 K. 2015/2200 T. 19.2.2015) Sözleşmelerin yorumunda egemen olan ilke uyarınca, bir irade beyanı muhatabı tarafından dürüstlük kuralına göre nasıl anlaşılması gerekiyorsa o anlamı ile hüküm doğuracağını, müvekkili şirketin …Okulları’nı bütünüyle ve bu kurumun kimliği ile devralma iradesi açıkken, davalı şirketin markaların devre konu edilmediğini ileri sürmesinin, TTK m. 11/3, MK m. 2 hükümlerine aykırı olduğu gibi, sözleşmelerin yorumlanmasına ilişkin en temel ilkelerle bağdaşmadığını, dava sonuçlanana kadar markaların davalı tarafından kullanılmaya devam edilmesinin de dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, 7-Müvekkili şirketin “…” nın sahibi ve işleteni sıfatını haiz olup, bu doğrultuda tüketiciler nezdinde “…” ibaresinin müvekkili şirket ile özdeşleştiğini, yüksek tanınırlığa sahip olduğunu, söz konusu markaların mülkiyetinin, eğitim-öğretim faaliyetlerinin devamını zorlaştıracak şekilde borca sahip olan, öğretmenlerin dahi ücretlerini ödeyemeyen ve bu doğrultuda işletme devri gerçekleştiren davalı şirkete ait olarak görünmesi ve bu markaların davalı şirket tarafından kullanılmasının müvekkili şirketi zarara uğrattığını, 8-İşletme devir sözleşmesinin yapıldığı 06.10.2020 tarihinde; …’in hem davalı şirket …A.Ş’nin hem de müvekkili … A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı olup, devir sözleşmesi kapsamında gerçekleştirilmesi gereken marka devirlerini kötü niyetli olarak gerçekleştirmediğini, açıkladığı sebeplerle usul ve hukuka aykırı 17.06.2022 tarihli tedbir talebinin kısmen reddi kararının kaldırılmasını, davanın ve verilecek hükmün etkinliğinin sağlanması, müvekkili şirketin uğrayacağı zararın önlenmesi için markaların davalı şirket tarafından kullanılmasının önlenmesi amacıyla sicil kaydına ihtiyati tedbir konulmasını, tedbir kararının TÜRK PATENT nezdindeki sicile şerh edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi, taraflar arasında imzalanan 06/10/2020 tarihli “İşletme Devri Sözleşmesi” ve 23.10.2020 tarihli “… A.Ş. ve … A.Ş. arasındaki Ek Sözleşme” ile davalı şirkete ait markalar davacı tarafa devredilmesine rağmen TPMK’da halen davalı adına tescilli olduklarından bahisle markalar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına, davacıya devrine, bu talebin kabul görmemesi halinde markalardan 41. sınıfta yer alanların hacizlerinin kaldırılarak davacıya devrine, bu talebinde kabul görmemesi halinde davacı markaları haksız olarak kullandığından markaların hükümsüzlüğüne karar verilerek, yargılama süresince markaların 3. kişilere devrinin ve markaları davalının kullanmasının tedbiren önlenmesine ilişkindir. Mahkemece; Tedbir talebi kısmen kabul edilerek, markaların 3. kişilere devrinin önlenmesine, markalar halen davalı adına tescilli olup, kullanmanın engellenmesine ilişkin tedbir mülkiyet hakkını kısıtlayacağından ve mülkiyet hakkını kısıtlayıcı tedbir verilemeyeceğinden bahisle yargılama süresince kullanımın önlenmesine ilişkin tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından verilen ret kararı aleyhine istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Devreden, … A,Ş. ile Arı İnovasyon ve devralan … A.Ş. arasında düzenlenen 06/10/2020 tarihli işletme devri sözleşmesinin “Genel Açıklama ve Sözleşmenin Konusu” bölümünün 4. maddesinde; “Devreden şirket tarafından işletilen, başka bir anlatımla eğitim öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü kampüs yada okullar ile Devreden şirkete ait hak-alacaklar ve fikri-sınai hakların devralan şirkete devri bu sözleşmenin amaç ve konusu konusunu oluşturmaktadır.” açıklamasının olduğu, devreden şirketin pay sahiplerinin; … A.Ş. ve … Yatırımları ve Tic. A.Ş. olduğunun belirtildiği, 1V- DEVİR – KAPSAMI – DEVİR BEDELİ – MAHSUP HÜKÜMLERİ SORUMLULUKLARI düzenleyen bölümde 4. maddede; ” Devreden Mülkiyetinde bulunan ve ekli listede yer alan MARKA VE FİKRİ SINAİ HAKLARIN tamamı DEVREDEN ŞİRKET TARAFINDAN YAPILAN 05/10/2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca Devralan Şirkete devir ve temlik edilmiştir- Ayrıca devreden şirket tarafından tescil başvurusu yapılan veya yapılacak tüm marka ve fikri sınai haklara dair mülkiyet, talep ve dava hakları da Devralan şirkete devredilmiştir. Devir bedeli Devralan tarafça Devreden adına ödenmiş yada ödenecek borçlardan Mahsup edilecektir. Devir ile ilgili tüm giderler Devralan şirket tarafından ödenecektir.” düzenlemesinin bulunduğu, davaya konu markaların halen devreden davalı …A.Ş. adına kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Davacı ve işletme devri sözleşmesinde devralan konumunda olan … A.Ş. 06/10/2020 tarihli işletme devri sözleşmesi hükümlerine dayanmaktadır. Davalı ve devralan ise; işletme devir sözleşmeleri akabinde sözleşmeye konu eğitim kurumlarının devri için taraflarca Beyoğlu … Noterliği’nde 09.10.2020 ve 12.12.2020 tarihleri arasında her bir okul için düzenleme şeklinde işletme devir sözleşmesi imzalandığını, … Vakfı’nın daha sonra, davacı şirket … A.Ş. hisselerini …’e devrettiğinden, hisselerin dolaylı olarak … tarafından devralınmasından sonra davacının, devir sözleşmesindeki yükümlülükleri yerine getirmemeye başladığından, yerine getirilmesi için Bakırköy … Noterliği’nin 14.04.2022 tarih, … nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, davacının bu talebi yerine getirmemesi sebebiyle Bakırköy … Noterliği’nin 28.04.2022 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile taraflar arasında akdedilen sözleşmelerden ayrı ayrı dönüldüğünü, devir konusu işletmelerin, markaların ve diğer malvarlığı değerlerinin iade edilmesi, davacıya yapılmış olan markaların tümü için devir işlemlerinin iptali ve Türk Patent sicilinden terkinine karar verilmesi için İstanbul Anadolu 2.FSHHM’nin 2022/106 E. Nolu dosyasının huzurdaki davadan daha önceki bir tarih olan 18/05/2022 tarihinde açıldığını iddia etmiş olup, bu hali ile davacı tarafın davasının dayanağını oluşturan “06/10/2020 tarihli işletme devri sözleşmesi” nin yada geriye etkili olarak feshinin geçerliliği konusunda karar verilmeden, davacı tarafın talebi hakkında karar verilemez. Davaya konu markaların halen devreden davalı …A.Ş. adına kayıtlı olduğu TPMK’nun yazı cevabı ile tespit edildiğinden, SMK uyarınca mülkiyet hakkının tescille kazanılacağı hükmü uyarınca iptal edilinceye kadar mülkiyet davalı tarafa ait olup, gerçek hak sahibinin tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, mülkiyet hakkı markayı kullanma hakkını da kapsadığından, markaların kullanılmasının tedbir yolu ile önlenmesi mülkiyet hakkının kısıtlanması mahiyetinde olup, belge ile sabit mülkiyet hakkını kısıtlayıcı tedbir kararı verilmeyeceğinden, mahkemece de davalı tarafın tedbir talebinin; “davaya konu 127 adet markanın davalı adına tescilli olması, tescilli markaların kullanılmaması yönünde mülkiyet hakkını kısıtlayıcı tedbir kararı verilemeyeceği, taraflar arasındaki işletme devrinin davaya konu markaları kapsayıp kapsamadığı ve markaların davacıya devrinin gerektiği yönündeki taleplerin ancak kapsamlı bir yargılama neticesi ortaya çıkacağı anlaşıldığından markaların kullanılmaması yönündeki tedbir taleplerinin reddine” gerekçesi ile reddine karar verilmesinde usule ve yasal düzenlemelere aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin tarih ve 2022/118 E. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/09/2022