Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/119 E. 2022/157 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/119
KARAR NO: 2022/157
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
NUMARASI: 2021/34 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ulusal ve uluslararası çapta lojistik ve taşımacılık işinde faaliyet gösterdiğini, 11/01/2013 tarihli ve 8234 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde … Tic. Ltd. Şti unvanı ile yayımlanarak fiilen ve hukuken ticaret hayatına atıldığını, davalı … Ltd. Şti’nin ise aynı iş kolunda faaliyet gösteren, 20/01/2020 tarihli ve 9997 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanarak kurulmuş bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin “…” unvanı ile tanındığını ve bilindiğini, yakın zamanda kurulan davalı şirketin müvekkilinin yıllardır fiilen kullandığı, tanıttığı “…” unvanını kullanarak piyasada karışıklığa, kargaşaya ve iltibasa sebebiyet verdiğini, davalı şirketten “…” isminin, markanın logo ve web adresinden çıkartılarak, karışıklığın bertarafının talep edildiğini, davalının olumsuz cevap verdiğini, yenilik vasfı taşımadığı halde, davalı şirketin tescilini yaptırdığı “…” markasının hükümsüzlüğüne, tescilinin iptaline, ileride daha büyük kargaşaya sebep olunmaması için davalının “…” markasının, unvanının kullanmasının engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 19.04.2021 tarihli “ihtiyati tedbire itirazlarını içerir cevap dilekçesinde” özetle; Müvekkili şirketin “…” markasını TPMK nezdinde … no ile tescil ettirdiğini, 28.02.2020 tarihinden bu yana 6769 sayılı SMK’nun sağladığı tescil korumasından faydalandığını, davacı firmanın ise “…” ibaresini markasal anlamda kullanmadığını, ibareyi piyasada ilk kullananın müvekkili şirket olduğunu, davacı şirketin ticaret unvanında yer alan ibaresinin “…” değil, “…” olduğunu, ibareyi de sarı ve turuncu tonlarında oluşturduğu bir logo ile kullandığını, markaların okunuşlarının da farklı olduğunu, markalar arasında tüketiciler nezdinde karışıklığa sebep olacak benzerlik bulunmadığını, müvekkili şirketin markasına yatırım yaptığını, verilen ihtiyati tedbir kararı nedeniyle müvekkilinin büyük zarara uğrayacağını, kapanmanın eşiğine geleceğini, bu nedenlerle ihtiyati tedbirin kaldırılmasını, icrasının durdurulmasını, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkili şirket tarafından yatırılacak teminat tutarı belirlenmek suretiyle tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Mahkememizin 04/05/2021 tarihli kararı ile davalının ihtiyati tedbire itirazının kısmen kabulüne, verilen 14.04.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, SMK’nun 159/2-c maddesi gereğince, davalı tarafça 50.000,00 TL nakdi yada gayrinakdi teminatın karar tarihinden itibaren 1 hafta içerisinde depo edilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, davalı tarafça verilen süre içinde teminat yatırılmadığı takdirde, talep edilmesi halinde daha ağır bir ihtiyati tedbire karar verilebileceğinin davalı tarafa ihtarına karar verildiği, kararın 09.05.2021 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği ve davalı tarafça verilen kesin süre içerisinde 05.05.2021 tarihinde 50.000,00 TL nakdi teminat yatırıldığı, Davacı vekilinin 17/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile, davalıya ait “…” markasının hükümsüzlüğüne, tescilin iptaline, ayrıca davalının davacıya ait markaya tecavüzünün sona erdirilmesine ve ref’ine karar verilmesini talep ettikleri, bu talep sonrasında ihtiyati tedbir kararı verilmişse de, ıslah dilekçesinin davalı vekiline tebliğinden sonra, ıslah talebini kabul etmediklerini ve iddianın genişletilmesine muvafakat edilmediğini beyan ettikleri, Davacı vekilinin ıslah dilekçesinde talep ettiği, markaya tecavüzün önlenmesi ve ref’i talebi iddianın genişletilmesi niteliğinde olduğundan ve davalı tarafça iddianın genişletilmesine muvafakat edilmediğinden 16/12/2021 tarihli duruşmada, davacının ıslah talebinin reddine karar verildiği, ıslah talebi reddedildiğinden ve dava marka hükümsüzlüğü davası olduğundan ve HMK’nun 389/1. maddesi uyarınca ancak dava konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinden, mahkemece verilen 04/05/2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Marka hükümsüzlüğü ile marka tescilinin iptali istemli davalarına ilişkin olarak 17.03.2021 günlü dilekçe ile ”marka hakkına tecavüzün sona erdirilmesi” ek talebinde bulunularak davanın ıslah edildiğini, 16.12.2021 günlü ikinci ön inceleme duruşmasında, ıslah talebinin iddianın genişletilmesi niteliğinde olduğu, davalının muvafakati bulunmadığı gerekçesiyle ıslah dilekçelerinin reddine, teminat karşılığı kaldırılan ihtiyat-i tedbir kararının tamamen kaldırılmasına ve teminatın davalıya iadesine karar verildiğini, 17.03.2021 günlü dilekçelerinin, davanın konusunun ıslahından ibaret olup bu talebin iddianın genişletilmesi olmadığını, HMK’nın 176 vd. maddelerine göre dava konusunu ıslah etmek iddia ve savunmanın genişletilmesi anlamına gelmediğini, mahkemece ıslah kurumunun hatalı yorumlandığını, davalının markasının hükümsüzlüğü ve markasının tescilinin iptali davaları ile ek olarak marka hakkına tecavüzün sona erdirilmesi biçimindeki talebin birbirini destekleyen, tamamlayan ve iddianın genişletilmesi olarak yorumlanması mümkün olmayan bir talep olduğunu, İhtiyati tedbirin, yargılama neticesinde verilecek olan hükmün etkiliğini arttırmak amacıyla, dava öncesi veya dava sırasında talep edilebilen geçici korumalarla hükmü garanti altına alan bir yöntem olduğunu, taleplerinin marka hukukuna ilişkin olup, marka hakkının gelişen teknolojik dönemde çok kolay ve basit bir şekilde ihlal edilebileceğini, yargılama süresinin uzunluğu, mahkemeye sunulan bilirkişi raporu ile dava dosyasında mübrez müvekkili şirketin çalıştığı kuruluşların, davalı şirketin kullandığı marka ile karıştırıldığına ilişkin belgeler gözetildiğinde mahkemece taleplerinin, iddianın genişletilmesi yasağına tabii olarak değerlendirilerek ihtiyati tedbirin kaldırılmasının isabetli olmadığını, doktrin incelendiğinde, fikri mülkiyet hukukunda – marka, patent vb.- türdeki hakların etkisinin kısa oluşu sebebiyle, HMK 389’un katılığının esnetildiğini, Türkiye’nin taraf olduğu Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü ile DTÖ’nün eki olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması (TRİPS) 3. Bölümünde de ( ”TRİPS M.46 Diğer Telafi Yöntemleri; Adli merciler, ihlali etkin biçimde önleyebilmek için ihlale neden olduğu tesbit edilen malların herhangi bir karşılık ödenmeden, hak sahibinin zarar görmesini önleyecek şekilde ticaret kanalları dışına çıkartılmasını ….’) bu tedbirlere yer verildiğini, izah ettiği gerekçelerle mahkemenin 16.12.2021 tarihli ara kararındaki usul ve yasaya aykırı ıslah dilekçelerinin reddine ilişkin verilen karar ile bu hatalı gerekçeyle kaldırılan ihtiyat-i tedbirin aynen uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkin davada mahkemenin 16.12.2021 tarihli duruşmasında verilen, ”markaya tecavüzün önlenmesi ve ref’i biçimindeki” ıslah talebinin iddianın genişletilmesi niteliğinde olduğu ve davalının muvafakati bulunmadığı gerekçesiyle ıslah dilekçesinin reddine, teminat karşılığı kaldırılan ihtiyat-i tedbir kararının tamamen kaldırılması ve teminatın davalıya iadesi yönündeki kararın kaldırılmasına ilişkindir. İstinaf yoluna başvurulabilecek kararlar HMK 341/1.maddesinde; İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz kararı ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlar, 341/5.maddesinde; İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlar olarak düzenlenmiştir.Davacı tarafın istinaf yoluna başvurduğu “ıslah dilekçesinin iddia ve savunmanın genişletilmesi kapsamında kalması ve davalı tarafın muvafakat etmemesi sebebiyle sebebiyle reddine” ilişkin mahkemenin kararı ara karar niteliğinde olup, HMK 341/1. maddesinde belirtilen ara kararlardan olmadığı taktirde, ara kararlar ancak nihai kararla birlikte yasa yoluna götürülebileceğinden ve ıslah talebinin reddine ilişkin ara kararı HMK 341. maddede sayılan ara kararlarından olmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı tarafın istinaf mahkemesine getirdiği ikinci ara kararı ıslah talebinin reddi kararı nazara alınarak verilen ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ve teminatın iadesine ilişkindir.Taraflar arasında görülmekte olan dava markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkin olup, mahkemece tecavüzün men’i ve ref’i talebine ilişkin istinaf talebi iddianın genişletilmesi kasamında olduğu değerlendirilerek, karşı tarafın muvafakati olmadığından reddedilmiştir. Davacı tarafın hükümsüzlüğünü talep ettiği “…” markası davalı adına TPMK nezdinde … no ile tescilli olup, davacı adına tescilli değildir, davacı öncelikli kullanım hakkına dayanmaktadır.Davanın tescilsiz öncelikli kullanım sebebiyle hükümsüzlük talebi olması sebebiyle, hükümsüzlük kararı kesinleşinceye kadar davalının tescilli markasını kullanma hakkı bulunmaktadır. Davacının ilk kullanım tarihi ve öncelikli kullanım hakkının varlığı yapılacak yargılama ile belirlenecektir. Hükümsüzlük kararı kesinleşinceye kadar davalının tescilli markasını kullanma hakkı bulunması sebebiyle davacının muhtemel zararından söz edilmeyeceğinden, mahkemece de davanın hükümsüzlük davası olduğu, ıslah talebinin reddedildiği gözetilerek tedbirin kaldırılmasına ve teminatın iadesine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin tarih ve 2021/34 E. Sayılı kararına karşı talep eden vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL harcın talep edenden tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022