Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1187 E. 2022/1239 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1187
KARAR NO: 2022/1239
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2022
NUMARASI: 2020/830 E. – 2022/207 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacının, davalı şirkete hizmette bulunduğunu ve faturalar tanzim edilerek davalıya gönderildiğini, bu faturaların davalı tarafından defterlere işlendiğini ancak bakiye kalan borcun ödenmediğini, davalı tarafından borcun olmadığının inkar edilmediğini ancak ödendiğine veya ertelendiğine dair belge sunulmadığını, alacağın tahsili için Bursa …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 22/07/2011 tarihinde kurulduğunu ve ortaklarının %50’şer hisse oranı ile … ve … olduğunu, davalı ile .. arasında ticari ilişkinin 02/05/2011 tarihinde başladığını, …’a fatura edilen malzemeleri …’ın işleyerek işçilik malzeme bedeli ile davalıya fatura ettiğini, ticari ilişkinin Eylül 2011 yılına kadar devam ettiğini, …’ın yeni şirket kurduğunu , ticari ilişkinin bu şirket üzerinden yürütülmesini talep etmesi üzerine … ile imzalanan sözleşmenin aynısının davacı şirket ile 12/10/2011 tarihinde imzalandığını, 2012 yılının Haziran ayında …’ın ticari ilişkiyi bitirmek istemesi üzerine … ile hesap mutabakatının imzalandığını, mutabakat gereği ödemelerin daha önceki ödemeler gibi …’a yapıldığını ve ticari ilişkinin bitirildiğini, davacının iki yıl sonra takip yapmasının mükerrer tahsilata yönelik olduğunu, şirket yetkilisi hususunda bir itiraz olmadan dava dilekçesinde şirket yetkilisinin ticaret sicil müdürlüğünden sorulmasının talep edilmesinin bunu gösterdiğini, davacının bu şekilde … tarafından yönetilen ticari ilişkiyi inkar etme yoluna girdiğini, bu sebeple perdenin kaldırılması teorisine göre değerlendirme yapılması gerektiğini, davacı şirket ile …’ın aynı adreste faaliyet gösterdiğini, davacı şirket ile sözleşme imzalanması üzerine …’ın davalı şirkete olan borcun virman fişi ile davacı şirket tahsilatı olarak kaydedildiğini, virman fişi altında davacı şirket kaşesi ile … imzasının bulunduğu, davacı şirket ile yapılan ticari ilişkinin … ile yürütüldüğünü, e-mail yazışmalarının onunla yapıldığını, çalışanların aynı olduğunu, yine davacı şirket ile pres makinası teslimi sözleşmesi yapıldığını ve davacının hakedişlerinden kesinti yapılarak ödemelerin yapılmış olduğunu ve bu sözleşmenin altındaki imzanın da … tarafından atıldığını, dolayısıyla tahsilatların da onun tarafından yapılmasına onay verildiğini belirterek davanın reddi ile davacının %20 oranında tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “…’ın davacı şirketin yetkilisi olmadığı, bu sebeple, fiyat farkı faturasının …’a teslim edilmesi ve onun tarafından da onaylanarak kabul edilmesinin davacı şirketi bağlamadığı, davalının basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği, davalı şirketin, …’ın davacı şirketi temsile yetkili olmadığını bildiği, dolayısıyla, …’ın faturayı kabul etmesinin ve onaylamasının davacı şirketi bağlamayacağını da bilmesi gerektiği, bunun yanında …’ın birçok işlemlerde davacı şirket adına hareket ettiği, bu işlemlerin davacı şirket tarafından kabul edildiği, davacı şirketin yetkilisi olmayan …’ın, işlemlere icazet vererek kabul etmesinin davacı şirket adına yaptığı tüm hukuki tasarruflara icazet verildiği anlamına gelmediği, zaten davacı şirket tarafından da fiyat farkı faturasının kabul edilmediği, defterine de işlenmediği, bu sebeple, 153.696,55 TL bedelli fiyat farkı faturasının borç azaltıcı işlem olarak ve dolayısıyla davalının ödemesi olarak kabul edilmediği, Davalı tarafından …’ın banka hesabına, 36.000,00 TL havale edildiği ve bu havale miktarının ticari defterine davacı şirkete ödeme olarak kaydedildiği, davalının, …’ın şahsi hesabına para havale etmesinin davacıya yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği, zaten davacının defterinde kayıtlı olmamasının da bu ödemenin kabul edilmediği anlamına geldiği, bu sebeple ödemenin davacı şirkete yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği, Davalı tarafından, …’a 20.275,75 TL elden nakit olarak ödeme yapıldığı, ancak yukarıda yazıldığı üzere …’ın davacı şirketi temsile yetkili olmadığı, bu sebeple, davalının elden nakit ödemelerini basiretli tacir olarak davacı şirket yetkilisine yapması gerektiği, bundan dolayı …’a yapılan ödemenin kabul edilmediği, Davalının defterlerinde …’ın şahsi hesabında alacaklı olarak gözüken 4.951,23 TL’lik alacağın davacı şirket hesabına virman edilerek borçtan düşüldüğü, ancak bu virman işlemine davacı şirket yetkilisi tarafından onay verildiğine dair bir belge sunulmadığı, bu sebeple, bu virman işleminin de ödeme olarak kabul edilmediği, Davalı şirket tarafından toplam 93.000,00 TL bedelli çeklerin ödeme olarak verildiği, Bu çeklerin üzerinde lehtar olarak davacı şirketin yazılı olduğu, ancak bu çeklerin davacı şirketin kaşesi üzerine …’ın imza atması suretiyle üçüncü kişilere ciro edildiği ve muhatap bankalar tarafından ödendiği, çekler davacı şirket adına düzenlendiğinden, davalı şirket ödemesi olarak kabul edildiği, Çünkü çeklerde lehtar olarak davacı şirketin isminin yazılı olduğu, çeklerin … tarafından ciro edilmesi işleminin davacı şirketin kendi iç işleyişi olduğu, bu husustaki ihmalin veya usulsüzlüğün davacı şirket tarafından …’a yöneltilmesi gerektiği, .., davacı şirketin yetkilisi olmadığından, muhatap banka tarafından çeklerin işleme konulmaması gerektiği, bu usulsüzlüklerin davalı şirkete yöneltilmemesi gerektiği, çünkü davalı şirketin çekleri bizzat davacı şirket adına düzenleyerek teslim ettiği, teslim alanın şirket yetkilisi olmasına gerek bulunmadığı, bu sebeple, davacı şirket alacağı olan 307.923,09 TL’den çek bedelleri olan 93.000,00 TL mahsup edildiğinde, davacının, davalı şirketten 214.923,09 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının Bursa … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının 214.923,09 TL asıl alacak, icra gideri vekalet ücreti ile 214.923,09 TL asıl alacağa 09/06/2014 takip tarihinden tahsil gününe kadar yürütülecek yasal faizi ile birlikte iptaline, hüküm altına alınan asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 42.984,61 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir. Dairemizin 14.12.2020 Tarih, 2020/129 Esas, 2020/415 Karar Sayılı Kararı; Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Dairemizin 14.12.2020 tarih, 2020/129 Esas, 2020/415 Karar sayılı kararı ile; tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin davalı iddialarının araştırılmadığı ve karar yerinde tartışılmadığı gerekçesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Davacı şirketin ortağı …’ın davalı şirket ile olan ticari ilişkilerinde davacı şirket adına hareket ettiği, yaptığı sözleşme/borçlanma ve tahsilatların davacı tarafça kabul edildiği, … ile davacı şirket arasında organik bağ bulunduğu ve davacı şirketin sorumluluktan kurtulmak kastıyla kötü niyetli olarak TMK 2 maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı davrandığı, …’ın işlemlerinin davacı şirketi bağlayacağı kabulü ile, …’a yapılan ödemelerin ve kendisi tarafından yapılan tahsilatların mahsubu ile bakiye borç bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine,” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Tüzelkişilik perdesinin aralanması için, tüzelkişilik perdesinin arkasına sığınarak mal kaçırma ya da alacağın tahsilini imkansız hale getirme yönünde eylemde bulunulması, ortada borçluyu gizleyen bir perde (örtü) bulunması gerekmektiğini, müvekkili şirketin, alacaklılarını zarara uğratma, mal kaçırma, bir perde görevi görerek borçluyu gizleme gibi bir durumu olmadığını, nitekim şirket ortağı şahıs aleyhine takip yapılarak bedellerin tahsili önünde herhangi bir engel de bulunmadığını, bu hususta emsal Yargıtay kararları bulunduğunu, tüzelkişilik perdesinin aralanmasına ilişkin müessesenin sakınılarak uygulanması gerektiğini, Somut olayda, müvekkili ile davalının ticareti başladıktan sonra …’ın yetkisiz olarak sözleşme imzaladığını, yine …’ın şahsi borcunun müvekkili şirket hesabına virman yapılmasının ise, müvekkili şirketin iç ilişkisi sebebiyle şirket ortağına yapması gereken ödemeyi nakit yapmak yerine borcun devralınarak gerçekleştirilmesi olduğunu,Şirket ortağının yaptığı işlemler değerlendirildiğinde, müvekkili şirketin herhangi bir şekilde onayı olmadan tamamen tek taraflı olarak gerçekleştirilen eylemler bulunduğunu, …’ın hali hazırda devam eden ticaret üzerine gidip yetkisiz olarak sözleşme imzaladığını, resmiyette adresi olmamasına rağmen kendi şahsi kaşesine müvekkili şirketin adresini bastırdığını, müvekkili şirketin haberi olmadan mutabakat mektubu imzaladığını ve yine müvekkili şirketten habersiz olarak fiyat farkı faturası teslim aldığını, bu eylemlerin hiçbirine müvekkili şirketin muvafakati olmadığını ve eylemler sebebiyle bir sorumluluğunun da bulunmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava itirazın iptali davasıdır.Davacı tarafından, davalı aleyhine Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, cari hesap alacağından kaynaklı olarak 307.923,09 TL icra takibi yapıldığı, davalının, icra takibine süresinde itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve yasal süresi içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.Uyuşmazlık; davacı şirket ortağı olan ve daha önce şahıs şirketi olarak davalı şirket ile ticari ilişki içerisindeyken davacı …nin kurulmasından sonra davalı ile ticari ilişkiye devam eden …’ın, şirketi temsile yetkili olmamasına rağmen, yapmış olduğu tahsilatlar ile kabul ettiği fiyat farkı faturasının ve bir kısım çeklere dayalı tahsilatların cari hesaptan mahsubunun gerekip gerekmediği, bu kapsamda davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, …’ın davacı şirket ile iktisadi bütünlüğünün olup olmadığı, perde arkasında davacı şirketi araç olarak kullanıp kullanmadığı noktasında toplanmaktadır. Dosyaya celbedilen Ticaret sicil kayıtlarına, sözleşme suretlerine ve ticari kayıtlara göre; dava dışı …’ın, davacı şirket kurulmadan önce şahıs şirketi olarak davacı şirket ile ticari ilişki içerisinde olduğu, bu hususta taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı, dosyaya bir sureti sunulan 14.12.2011 tarihli 53.141,88 TL bedelli virman fişi incelendiğinde, …’ın davalı şirkete olan borcunun davacı şirket tarafından kabul edildiği, bu hususun davacı şirketin ticari defter ve kayıtları ile de sabit olduğu, dosyaya celbedilen SGK kayıtlarına göre …’ın şahıs şirketinde çalışan 3 işçinin, davacı şirketin kurulmasından ve …’ın bu şirkete ortak olmasından sonra bu şirkette sigortalı olarak çalışmaya başladıkları, diğer yandan aynı kayıtlara ve ticaret sicil kayıtları dikkate alındığında, … şirketi ile davacı şirketin adreslerinin aynı adres olduğu, davacı şirketin lehdarı olduğu toplam 93.000,00 TL bedelli çeklerin …’a verilerek … tarafından cirolandığı ve bedellerinin tahsil edildiği, taraflar arasında yapılan sözleşmelerin imzalanması ve bu kapsamda düzenlenen ödeme protokolünde …’ın ”Genel Müdür” sıfatıyla yer aldığı, … tarafından yürütülen işlemlerin gerek davacı şirket ve gerekse dava dışı kişiler bakımından çekişme (vekaletsiz iş görme vs.) konusu yapıldığına dair dosyaya yansıyan bir delilin bulunmadığı, hatta davacı şirket tarafından zımni bir kabulün bulunduğu, açıklanan sebeplerle, tüzelkişilik perdesinin aralanması çerçevesinde, …’ın davacı şirket adına yaptığı işlem ve tahsilatlar sebebiyle davacı şirketin sorumluluğunun bulunduğu görülmektedir.Davacının 2011 yılı defterinde …’ın davalı şirkete olan 53.140,96 TL borcunun davacı şirkete virman yapılarak davacı alacağından mahsup edilmiş olduğu, bu virman sonucunda davacı ve davalı şirketin 2012 yılı açılış kayıtlarının birbirini teyit ettiği,30/06/2012 tarih … nolu 153.696,55 TL bedelli olan ve davalı tarafından düzenlenen fiyat farkı faturası davacı defterinde kayıtlı olmadığı, fiyat farkı faturasının …’a teslim edildiği yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, fiyat farkı faturasının da davacı şirket tarafından kabul edildiği Davacı defterinde kayıtlı olmayan 36.000,00 TL ödemenin …’ın şahsi banka hesabına davalı tarafından yapılmış olduğu, 20.275,75 TL nakit ödemenin ise bizzat …’a yapıldığı, 4.951,23 TL’lik ödemenin …’ın şahsi hesabının kapatılması için davacı şirkete ödeme olarak virman şeklinde kayıt edildiği, toplam 93.000,00 TL’lik ödemenin ise dört adet çek tevdi bordrosu ile teslim edilen çekler ile yapılmış olduğu, bu çeklerin de …’a teslim edildiği, çeklerin hepsinin tahsil edildiği, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında söz konusu bu ödemelerin de davalı ödemesi olarak davacı şirket borcundan mahsubu gerektiği, nihayetinde yapılan mahsup işlemleri neticesinde davalı borcunun sona erdiği ancak, davacı şirket ile davalı şirket arasında 12.07.2012 tarihli mutabakat belgesi imzalandığı, bu belgeye göre; 10.07.2012 tarihi itibari ile davalı şirketin davacı şirkete 15.359,50 TL borçlu olduğunun yazılı olduğu, mutabakat belgesindeki davacı şirket kaşesinin üzerinde …’ın imzasının olduğu, davalının ticari defterlerinin mutabakat belgesi ile örtüştüğü, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, mutabakat belgesinin davacı şirketi bağlayacağının kabul edilmesi gerektiği, Mutabakat belgesine göre, davacı alacağının 12.07.2012 tarihi itibarıyla 15.359,50 TL olduğu, bu tarihten sonra davalı tarafça 11.07.2012 tarihinde 2 adet çek karşılığında toplam 13.000,00 TL, 16.07.2012 tarihinde 2.000,00 TL ve 200,00 TL, 17.07.2012 tarihinde de son kalan bakiye olan 159,50-TL ödeme yapılmış olduğu ve bu şekilde mutabakat mektubunda yer alan 15.359,50 TL borç bakiyesinin sona erdiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2022 tarih ve 2020/830 E., 2022/207 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/09/2022