Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1183 E. 2022/1293 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1183
KARAR NO: 2022/1293
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 03.06.2022 tarihli ara kararı
NUMARASI: 2021/635 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
ukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların, davacılardan … adına tescilli … tescil numaralı ”…” markasından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetlerinin bulunduğu, ”…” kelime markası üzerinde tescilden önce kullanım yoluyla hak sahibi oldukları iddiası ile davalıların müvekkilinin marka hakkına tecavüz niteliğindeki faaliyetlerinin tedbiren durdurulmasını, müvekkilinin marka hakkına karşı gerçekleştirilen tecavüzün ve haksız rekabetin tespitini, durdurulmasını ve kaldırılmasını, davalı firmanın ticaret unvanında yer alan “…” ibareli ticaret unvanının ticaret sicilinden terkinini, davalı …’e ait www…com.tr ve www…com.tr alan adlarının öncelikle davacı müvekkiline devrini aksi halde terkinini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000-₺ maddi ve 10.000-₺ manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Karşı davacılar vekili karşı dava dilekçesinde özetle; karşı davalıların, karşı davacıya ait ticaret unvanından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetlerinin bulunduğu iddiası ile HMK m. 389 ve SMK ilgili maddeleri gereğince, müvekkilinin daha fazla zarara uğramaması ve ileride verilecek hükmün etkinliğini temin etmek amacıyla; karşı davalının tecavüz oluşturacak şekilde unvanını kullandığı ürünlerin üretiminin, satışının ve dağıtımının, reklamının, tanıtımının, ithal ve ihracının önlenmesi, tabela, afiş, kartvizit ve basılı evraka el konulmasını teminen, Mahkemenin takdir edeceği bir teminat mukabili veya takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ticaret ünvanına tecavüz niteliğindeki faaliyetlerinin tedbiren durdurulmasını, karşı davalıların müvekkiline ait ticaret unvanına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitini, önlenmesini, durdurulmasını, kaldırılmasını ve yasaklanmasını, karşı davalı adına tescilli “…” ve “…” isimli markalara ait ürün ve araçların imhasını, karşı davalı adına tescilli “…” ve “…” isimli markaların terkinini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000-₺ maddi, 20.000-₺ manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile karşı davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davacı- karşı davalılar tarafından dava dilekçesi ile talep edilen ihtiyati tedbir, 29.12.2021 tarihli ara karar ile reddedilmiş, bunun üzerine davacı- karşı davalılar tarafından istinaf talebinde bulunulmuş, Dairemizin 2022/233 Esas- 2022/317 Karar sayılı 24.02.2022 tarihli kararı ile davacı- karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusu HMK m.353/1-b-1 maddesi uyarınca reddedilmiştir. İlk derece Mahkemesi tarafından, davalı- karşı davacının ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesinde; davacı- karşı davalıların sunduğu 60 adet gümrük beyannamesinin arasında tek bir adet dahi … markalı silindir sargı bandının bulunmadığını, ithal edilen silindir sargı bantlarının tamamına yakınının gümrük beyannamelerinde de … isimli dava dışı bir markayı taşıdığının görülebileceğini bu sebeple sunulan beyannamelerin gerçek olduğunun kabul edilse dahi yalnızca davacı- karşı davalı şirketin … şirketinden mal ithal ettiğini gösterdiğini, Türkiye’de faaliyet gösteren bir firmanın aralarında ticari bir ilişki bulunması sebebiyle yabancı bir firma üzerinden … markası üzerinde hak iddia etmesinin düşünülemeyeceğini, ticari unvanı tecavüze uğrayan müvekkilinin daha fazla zarara uğramaması ve ileride verilecek hükmün etkinliğini temin etmek amacıyla davacı- karşı davalının tecavüz oluşturacak şekilde unvanını kullandığı ürünlerin üretiminin, satışının ve dağıtımının, reklamının, tanıtımının, ithal ve ihracının önlenmesini, tabela afis kartvizit ve basılı evraka el konulmasını teminen mahkemenin takdir edeceği bir teminat mukabili veya takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiği değerlendirilmekle; ”…6100 sayılı HMK’nın 390. maddesinin 3. fıkrasına göre ihtiyati tedbir dilekçesinde bulunması gereken bazı hususlara yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. O halde ihtiyati tedbir talep eden taraf ihtiyati tedbire ilişkin vakıaları göstermeli, ihtiyati tedbir talebini haklı kılacak delilleri belirterek dilekçesine eklemeli ve talep ettiği ihtiyati tedbir türünü göstermelidir. … davalılar- karşı davacılar vekilinin ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesinde; dosyadaki mevcut deliller arasında bilirkişi vasıtasıyla yapılmış bir tespit ve rapor bulunmadığı gibi ayrıca delil tespiti veya rapor alınmasına yönelik bir talebin de olmadığı ve mevcut aşamada yaklaşık ispat kurallarının bulunmadığı …” gerekçesi ile dava ve karşı davaya dayanak iddiaların yargılamayı gerektirmesi, ileride alınacak rapor sonrası yeniden değerlendirilme yapılabileceği belirtilerek karşı davacının ihtiyati tedbir talebinin bu aşamada reddine karar vermiştir. Davalı- karşı davacılar tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin reddine dair 03.06.2022 tarihli kararın tarafların vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya, istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemizin yukarıdaki esas sırasına kaydolmuştur. Davalı- karşı davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin karşı davalıların markasından zarar gördüğünü yaklaşık ispat çerçevesinde ispatladığını, önceki tarihli unvan sahibi müvekkili firmanın, sonraki tarihli markalara karşı öncelikli hak sahibi olduğunu, müvekkili firmanın kuruluş ve karşı davalı şahıs adına kayıtlı markaların tescil tarihlerinin ”*… Ltd. Şti.; 16.01.2014 tarihli …’de tescil ve ilan. * ”…” markası; 13.02.2015 başvuru, 25.07.2016 tescil tarihli, davacı firma kurucusu … adına. * “…” markası; 13.02.2015 başvuru, 20.07.2016 tescil tarihli, davacı firma kurucusu … adına.” olması karşısında müvekkili firmanın, karşı davalı şahıs adına kayıtlı markaların tescilinden 2,5 yıl önce kurulmuş olduğunu, müvekkili şirketin usulüne uygun tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanını kullanma hakkının müvekkiline ait olduğunu, karşı davalıların marka tescili ile kullanımlarının kötü niyetli ve müvekkilini zarara uğratacak nitelikte olduğunu, 16.01.2014 tarihinde kurulan ve “…” ibaresini içeren müvekkili firmaya ait unvan ile karşı davalı şahıs adına kayıtlı bulunan “…” ve “…” isimli markalar arasındaki benzerliğin ortalama bir tüketici nezdinde karışıklığa yol açacak mahiyette olduğunu, zira karşı davalıların ürettiği bir malın üzerindeki “…” ibaresini gören bir tüketicinin aklına … Ltd. Şti. veya … isimlerinin gelmeyeceğinin aşikar olduğunu aksine “…” ibaresini bir malın üzerinde gören tüketicinin aklına gelecek ilk firmanın ‘…’ unvanıyla bilinen müvekkili firma olacağını, bu durumun ise sonraki tarihli marka ile öncelik hakkına sahip unvan arasında karışıklığa yol açacağını, karşı davalı tarafın ”…” ibaresi üzerinde tasarruf hakkının bulunmadığını, karşı davalının dava dışı İtalyan firma ile aralarında imzaladığını iddia ettiği mümessillik sözleşmesi olarak sunulan belgenin delil niteliğinde olmadığını, sözleşmenin delil olarak kabulü halinde dahi tasarruf hakkına sahip olmadığını, asıl davada davacının hukuki yarar ve taraf sıfatının bulunmadığını, müvekkili firmanın unvanının tescilinden önce İtalyan firma veya davacı- karşı davalı firma adına Türkiye’de tescil edilmiş herhangi bir markanın olmadığını, karşı davalı …’in marka kullanımına ilişkin hiç bir delil bulunmadığını, “…” ve “…” isimli markaların karşı davalılardan … adına kayıtlı olduğunu, kabul anlamınaa gelmemek kaydıyla karşı davalı tarafın dosyaya sunmuş olduğu deliller arasında …’in “…” veya “…” markalarını kullandığına ilişkin bir delil bulunmadığını, davacıların kullanmadığı bir ibare üzerinden tazminat ve terkin talepleri ikame edilen asıl davanın kötü niyetli olduğunu beyanla müvekkillerinin karşı davalıların eylemlerinden daha da fazla zarar görmemesi adına ihtiyati tedbir talep etme zorunluluğunun doğduğunu bu nedenle ilk derece Mahkemesinin ihtiyati tedbir kararının reddine ilişkin kararının kaldırılarak, HMK m.389 ve SMK ilgili maddeleri gereğince, ticari unvanı tecavüze uğrayan müvekkilinin daha fazla zarara uğramaması ve ileride verilecek hükmün etkinliğini temin etmek amacıyla; davacı- karşı davalının tecavüz oluşturacak şekilde müvekkilinin unvanını kullandığı ürünlerin üretiminin, satışının ve dağıtımının, reklamının, tanıtımının, ithal ve ihracının önlenmesi, tabela, afiş, kartvizit ve basılı evraka el konulmasını teminen takdir edilecek bir teminat mukabili veya takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. Davacı- karşı davalılar vekili 20.07.2022 tarihli istinafa cevap dilekçesinde özetle; hükümle aynı sonuca ulaşacak tedbir verilemeyeceğini, karşı davacıların ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının yerinde olduğu, müvekkillerinin ”…” markasını yıllardır kullandığını, buna ilişkin fatura, beyanname, mümessillik sözleşmesi, web…..org kayıtlarının ekran görüntülerinin bulunduğunu, İtalyan firma ile 2009 dan beri ticari ilişkinin mevcut olduğunu, mezkur marka ibareli ürünlerin satışının yapıldığını, gümrük beyannamelerinden de bu hususun anlaşılacağını, eskiye dayanan marka üzerinde tek hak sahibi olduğunu, marka hukukunda hakkın doğumunun tescile değil kullanıma bağlı olduğunu, aynı mal ve hizmet sınıfında müvekkili şirketin markası ile karşı tarafın unvanında, ürünlerinde, kartvizit ve faturalarda ve internet sitelerinde kullanmış olduğu ibarenin halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davalı- karşı davacı firmanın unvanında “…” ibaresine yer verilmiş olmasının, davalı- karşı davacı firmaya bu ibareyle ilgili markasal hak tanımadığını, tescilli de olsa ticaret unvanının başkalarının haklarına tecavüz oluşturur biçimde kullanılamayacağını, müvekkilinin “…” markasının, davalı- karşı davacı şirketin ticaret unvanında kullanıldığını ve hatta unvandaki ayırt edici, en keskin unsur olarak yer aldığını, karışıklık yaratacak şekilde kullanım ve söz konusu markayı taşıyan mal ve hizmetlerin, sanki davalı firmanın işletmesinde de üretiliyor izleniminin verildiğini, bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu beyanla davalı- karşı davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. Davacı- karşı davalılar vekili 22.07.2022 tarihli istinafa cevap ek dilekçesi ile istinaf dilekçesinde özetle; …’ in sahip olduğu … LTD ŞTİ’nin … tescil tarihinin 16.01.2014 olduğunu, web siteleri www…com’un 02.11.2013 tarihinde satın alınmış, tescil edilmiş ve markasal olarak kendi ürünlerinin tanıtımını sergilemeye başladığını, 03.11.2031 yılına kadar tescili ve tüm haklarının taraflarına ait olduğunu, www…com.tr,  www…com.tr sicil kayıtlarının 14.01.2014 yılında tescil edilmiş … kayıtları yapılarak bedeli ödenerek tüm haklarının satın alındığını, 13.01.2027 yılına kadar tescilli ve tüm hakları taraflarına ait olduğunu, karşı davalının usülsüz marka tescilinin bulunduğunu bu tarihten 2 yıl önce olduğunu, bilirkişi raporunun mevcut olduğunu, raporda açıkça … firmasının markasal ve ünvansal bir …, … tescili olmadığının belirtildiğini, yeterli delilin mevcut olduğunu beyanla 03.06.2022 tarihli ara kararının kaldırılarak asıl dava dilekçelerinde talep ettikleri müvekkillerine ait olduğu iddiası ile marka haklarına tecavüz oluşturacak nitelikteki … ve … Markalarına ait marka tescillerinin terkini talepleri onaylanıncaya kadar davalı- karşı davacıların kullanımlarının askıya alınmasını ve bunların yer aldığı ürünlerin satışının ve dağıtımının yasaklanmasını, bunları içeren ürünlerin, tabela, afiş, kartvizit vb. reklam içeren evraklarına el konulmasını teminen ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmişlerdir. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Karşı davalılar, ticaret unvanından doğan haklarına, karşı davacıların tecavüz ve haksız rekabetlerinin bulunduğu iddiası ile HMK m. 389 ve SMK ilgili maddeleri gereğince daha fazla zarara uğramamak ve ileride verilecek hükmün etkinliğini temin etmek amacıyla; karşı davalıların tecavüz oluşturacak şekilde unvanını kullandığı ürünlerin üretiminin, satışının ve dağıtımının, reklamının, tanıtımının, ithal ve ihracının önlenmesini, tabela, afiş, kartvizit ve basılı evraka el konulmasını teminen takdir edilecek bir teminat mukabili veya takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ticaret ünvanına tecavüz niteliğindeki faaliyetlerinin tedbiren durdurulmasını talep etmiş; ilk derece Mahkemesi dosyadaki mevcut deliller arasında bilirkişi vasıtasıyla yapılmış bir tespit ve rapor bulunmadığı ayrıca delil tespiti veya rapor alınmasına yönelik bir talebin de olmadığı ve mevcut aşamada yaklaşık ispat koşulları oluşmadığından ihtiyati tedbir isteminin reddine karar vermiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İhtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca marka hukukunda tescilli markalar bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almaktadır. Davalı- karşı davacılar istinafı yönünden yapılan incelemede; dayandıkları bilgi ve belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre ilk derece Mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre karar isabetli bulunmuş, ihtiyati tedbir isteyen davalı- karşı davacılar vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacı- karşı davalılar istinafı yönünden yapılan incelemede; davacı- karşı davalıların istinaf talepleri, davalı- karşı davacının ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararının kaldırılması ile birlikte kendi ihtiyati haciz taleplerinin yeniden değerlendirilmesine yönelik olmakla; talep, başlı başına yeni bir ihtiyati tedbir talebi içermekle HMK’nın m.396 kapsamında kalmakla, yine HMK’nın 390. maddesi gereğince de talebin değerlendirilmesi yargılama yapılan ilk derece Mahkemesinin görevinde olmakla bu hususta davacı- karşı davalılar tarafından ilk derece Mahkemesinden talepte bulunulması ve ilk derece Mahkemesi tarafından değerlendirme yapılması gerektiğinden HMK m.341/1-b kapsamında kalmayan talebin reddine reddine karar verilmiştir. Açıklanan sebeplerle, davacı- karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusu ile ihtiyati tedbir istemine ilişkin talebinin ilk derece Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmekle 6100 Sayılı HMK’nın 341/1-b.,390. ve 396. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun reddi, davalı- karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun ise 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03.06.2022 tarih ve 2021/635 E. sayılı kararına karşı davacı/ karşı davalılar vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 341/1-b, 390 ve 396 maddeleri gereğince REDDİNE, -Davalı/ karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı taraflarca peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Tarafların istinaf aşamasında sarf ettiği yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29/09/2022