Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1136 E. 2022/1253 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1136 Esas
KARAR NO: 2022/1253
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/04/2022
NUMARASI: 2021/332 E. – 2022/70 K.
DAVANIN KONUSU: Faydalı Model Belgesi (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin bahçe mobilyaları üreten büyük bir şirket olduğunu, davalının, müvekkiline ait 2014/02900 numara ile tescilli olduğu bilinen şezlongun birebir aynısını ürettiğini, kendisine aitmiş gibi sergilediğini ve sattığını, davalıya yapılan ihtarname vaki tecavüze son verilmesinin ihtar edildiğini, davalı yanın kullanımlarının haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek, 5.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davadan önce zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı tarafa ait faydalı modelin hükümsüzlüğü talebi ile açılan Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2021/324 Esas numaralı dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının iddialarının zamanaşımına uğradığını, davacıya ait faydalı modelin yenilik ve ayırt edicilik unsurlarının bulunmadığını belirterek, davanın usulden ve esastan reddini talep ettiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile eklenen 6102 sayılı Kanun’un 5/A maddesi uyarınca “bu Kanunun (TTK) 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı” olarak düzenlendiği, söz konusu düzenlemenin dava şartı olması sebebiyle uygulamasının zorunlu olduğu, aynı yasanın 23. maddesi ile 6325 sayılı kanuna eklenen 18/A maddesi uyarınca dava şartı olan arabuluculukta davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın aslını ya da arabulucu tarafından onaylanmış örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olup, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya son tutanağın bir haftalık kesin süre içerisinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddine karar verileceği ihtarını içeren davetiye gönderileceğinin düzenlendiği, söz konusu kanunun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe girdiği, davanın ise 30/06/2021 tarihinde açıldığı, ve arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı, aynı yasanın 18/A-2 fıkrası son cümlesi uyarınca, arabulucuya başvurulmadan dava açılmadığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğinin düzenlendiği görülmekle, davacı tarafından 30/06/2021 tarihinde açılan davanın zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığı, davacı tarafından dava açıldıktan sonra (16/07/2021) arabuluculuk başvurusunda bulunulduğu anlaşılmakla davanın usulden reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde 2021/221 E. ile konusu müvekkil şirket tarafından üretim ve satışı yapılan tescilli şezlonga, davalı tarafından yapılan tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve bu fillerin men’ine, ürünlere el konulması ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin dava açıldığını, Mahkemenin davayı arabuluculuk kanun yoluna başvurulmadığından bahisle usulden reddettiğini, davanın konusunun salt alacak talebi olmadığını, istinafa konu dosyanın davaların yığılması şeklinde açıldığını ve alacak dışında talepler içerdiğini, devreden İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08.07.2021 tarihli tensip zaptının 12. Numaralı ara kararında arabuluculuğa gidilmesi için süre verildiğini, bu süre içinde arabuluculuğa gidildiğini ve arabuluculuk son tutanağının yine bu süre içerisinde mahkemeye ibraz edilerek usulü eksikliğin giderildiğini, 01.10.2021 tarihli dilekçeile arabuluculuk son tutanağının sunulduğunu, İlk derece mahkemesinde ikame edilen davanın konusunun salt tazminat davası olmaması, dava dilekçesinde de marka ve tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olması ve davaların yığılması şeklinde olması sebebiyle arabuluculuk şartının aranmaması gerektiğini, buna rağmen işbu eksikliğin esasa girilmeden önce giderilmesi karşısında ilk derece mahkemesinin davanın usulden reddi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Ticari davalarda ve fikri mülkiyet haklarından doğan davalarda arabuluculuk müessesi sonradan tamamlanması mümkün olmayan bir dava şartı olduğunu, davacı tarafın istinaf dilekçesinde HMK m.110 hükmü içeriği olan davaların yığılması durumuna dayanmış ise de bu hususun kabulünün mümkün olmadığını, aynı zamanda tazminat taleplerinin de bulunduğu ve tazminat taleplerinin zorunlu arabuluculuğa tabi olduğunu, davacının diğer talepleri de aynı iddiadan kaynaklanmakta olup uyuşmazlığın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca açılan tasarım hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerin tespiti, meni ve refi ile bu fillerden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu; Davacı tarafından açılan davaların bir kısım paranın ödenmesine ilişkin açılan tazminat davası oldukları, 6102 Sayılı TTK’nın 5/A. maddesinde Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlendiğini, davacının dava açmadan önce arabulucuya başvurulmadan eldeki davayı açtığı belirtilerek 6102 Sayılı TTK’nın 5/A. maddesi ile 6325 sayılı kanunun 18/A. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden karar verildiği görülmüştür. Dava 7115 Sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK’na eklenen 5/A. maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Bahse konu maddeye göre, TTK’nın 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların ticari arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir. (aynı yönde Yargıtay 11 H.D 10.02.2020 tarih ve 2019/3048 – 2020/1093; 17.02.2020 T. ve 2020/197-2020/1578). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26. maddesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu maddeye göre, hakimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğu, talep edilenden fazla veya başka bir şeye hükmedemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Ayrıca HMK’nın 31. maddesi gereğince, hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukukî açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, HMK’nın 31. maddesi ve 119/1-e. maddesi gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse taraflara açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir. Somut olayda davacı taraf, her ne kadar talep sonucunda tazminat isteminde bulunmuş ise de, dava dilekçesinin açıklama kısımlarında tespit talebinde de bulunmuş olup, Mahkemece gerekli görüldüğü takdirde HMK 31. kapsamında açıklattırma yaptırılarak sonuca ulaşılması ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, tecavüz tespiti ve tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine, karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklamalar ışığında davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 11 H.D 2019/4851 Esas 2020/2732 Karar-2019/3611 Esas 2020/4734 Karar). Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak; 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğine Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması sebebiyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre esastan bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/04/2022 tarih, 2021/332 E. 2022/70 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/09/2022