Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1090 E. 2022/1245 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1090
KARAR NO: 2022/1245
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/03/2022
NUMARASI: 2014/1224 E. – 2022/249 K.
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 17/09/2014
BİRLEŞEN DAVA İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2019/383 E. 2020/720 K. SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ: 17/03/2017
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; Dava konusu 22.08.2014 tarihli, 25.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek, 22.08.2014 tarihli, 25.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek, 22.08.2014 tarihli, 50.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek,22.08.2014 tarihli, 50.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çeklerdeki imzanın müvekkili şirkete ait olmaması sebebiyle davalılara karşı borçlu olmadığının tespiti gerektiğini, davalıların müvekkili şirket hakkında icra takibin geçmesi halinde öncelikle HMK 208 vd maddeleri uyarınca teminatsız olarak icra takibinin tedbiren durdurulmasına, aksi takdirde söz konusu icra takibinin İİK.m. 72/2 uyarınca uygun görülecek teminat mukabilinde durdurulmasına karar verilmesini, dava konusu çeklerin müvekkili şirket açısından iptaline, davalıların %20’den aşağı olmayan kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin ticaret sicilinde müseccel adresinin Bakırköy/İstanbul olduğu, 6100 sayılı Kanun’un 6. Maddesi gereğince müvekkilinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yerindeki mahkemede, yani Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerinde davanın açılması gerektiği, bu çerçevede, dava yetkisiz mahkemede açılmış olduğundan öncelikle esasa girilmeksizin yetki yönünden davanın reddini, dava konusu çekin müvekkiline diğer davalı … Yatırım A.Ş.’den geçtiği, bu sebeple husumetin müvekkili yerine diğer davalılara yöneltilmesi gerektiği, müvekkili şirket bakımından husumet yönünden reddini, ihtiyati tedbir talep edilen çeklerin koçanının çalındığı soyut ve temelsiz bir iddia olup ispatına yönelik olarak herhangi bir delil ikame edilmediği, çek koçanı kaybolan basiretli bir tacirin ticari ilişki içerisinde bulunduğu firmalara yapması gereken bildirimin gerçekleşmediği, ileri sürülen beyanların soyut bir iddia olduğu, davacı tarafından, dava konusu çekin altındaki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı ileri sürüldüğü, müvekkili şirkete çekin doğrudan davacıdan geçmediğinden, bu konuda bilgi sahibi olmaları mümkün olmamakla birlikte, imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmaması halinde bile, davacı kötü niyetle bu itirazda bulunmakta olduğundan, hukuk düzeni kötü niyeti korumayacağından, davanın reddi gerekeceği, taraflarınca edinilen bilgiye göre, davacı şirket yetkilisi dava konusu çekte olduğu gibi, 3. kişilere verdikleri çok sayıda çeki, çalışanı olan bir kişiye imzalattığı ileri sürüldüğü, sonradan imzasını inkar etmek suretiyle çek bedelini ödemeyi reddettiği belirtildiği, bu konuya ilişkin çok sayıda dava ve şikayet mevcut olduğu, söz konusu dosyalar incelendiğinde davacının kötü niyetle, borçlan kurtulmak amacıyla imza inkarında bulunduğu, şayet iddia edildiği gibi. dava konusu çek yetkisiz şirket çalışanı tarafından imzalanmışsa da, davacının sorumluluğu olacağı, zira iddialara göre çok sayıda çek ve sözleşmenin, şirket adına bu kişi tarafından imzalandığı 3. Kişilerce de ileri sürüldüğü, huzurdaki davada, diğer davalı vekili tarafından İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/252E, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/251E, ve İstanbul Anadolu 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/292E. sayılı dosyalara sunulan sözleşme ve çeklerde de şirket çalışanı … isimli kişinin imzaları atmış olduğu belirtildiği, süregelen bu uygulama karşısında, bu çeklerden şirketin sorumlu olduğu, diğer davalılar tarafından sunuları deliller arasında …’in davacı şirket adına yetkilendirilmiş olduğu konusunda yetki belgesi de bulunduğu, davacı tarafça dosya üzerinde yapılacak imza incelemesinin neticesinde çeklerin imza yetkilisi tarafından keşide edilmediğinin tespit edileceği ileri sürüldüğü, ancak yerleşik Yargıtay uygulamasında da yer bulduğu üzere bir çalışanın imza yetkilisi olmamasına rağmen kıymetli evrak tanzimi gibi konularda yetkisinin kabul edildiği, yetkilendirildiği ya da işlemlerine karşı herhangi bir girişimde bulunmayarak zımnen kabul edildiği durumlarda 3. Kişiler bakımından bu durum şirketi bağlayıcı olduğu aksinin savunulması iyi niyet ve dürüstlük ilkeleri ile bağdaşmayacağı, açıklanan sebeplerle davanın reddini, HMK 329. md gereği haksız ve kötüniyetle hiçbir hakkı olmamasına rağmen dava açan davacı tarafa, müvekkili ile aralarında kararlaştırılan davanın reddi halinde, reddi tarihinde ödenecek vekalet ücreti (5.000TL+KDV)’nin yüklenmesine ve ayrıca HMK 329/2. hükmü gereğince sayın mahkemece takdir edilecek oranda disiplin para cezası ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu çeklerin müvekkili şirket ile davacı arasında yapılan hotel kontenjan sözleşmesine istinaden verilmiş çekler olduğu, dosyaya sunulan hotel kontenjan sözleşmelerinden görüleceği üzere sadece bu çekler değil başkaca çeklerin de müvekkili şirkete verildiği, sözleşme karşılığı alınan işbu çekler müvekkili şirket tarafından karşılıklı ticari ilişki içinde bulunduğu diğer davalıya ciro edilerek verildiği, bu sebeple işbu davada, davaya konu çeklerin hangi amaçla hangi iş ya da hizmetin karşılığı olarak müvekkil şirkete verildiğinin araştırılması gerektiği, ekte sunulan davacı tarafından müvekkili şirket ile yapılan hotel kontenjan sözleşmesi uyarınca verilen çeklerin dökümleri ile fotokopilerini sundukları, bu sözleşmelere ve verilen çeklere karşılık müvekkili şirket tarafından da davacı tarafa teminat senet ve çekleri verildiği, bu teminat senet ve çeklerine ilişkin olarak da taraflar arasında protokoller yapıldığı, bu protokollerdeki, hotel kontenjan sözleşmelerindeki davacı tarafa ait imzalar ile çeklerdeki imzalar birbirinin aynı olup çıplak gözle bile anlaşılacağı, davacı taraf, yaptığı sözleşmeye sadık kalamayıp ve çekleri ödeyemeyeceğini anlayınca Mahkemeyi de yanıltmaya yönelik olarak imzaya itiraz yerine özellikle ve kasten hukuki menfaatten yoksun işbu davayı açtığı, davacı basiretli bir tacir gibi davranarak davalılara hangi sebeplerle borçlu olmadığını açıklayamadığı, mahkemenin şeklen değil, tarafların arasındaki ticari ilişkiyi araştırarak karar vereceğini bilmesine rağmen bu konuda hiç bir vakıa ve delil ileri süremediği, tüm çekleri ve taraflar arasında yapılan protokolleri davacı şirket adına … isimli şirket yetkilisinin imzaladığı, davacı tarafça,hukuki menfaat olmaksızın, sırf bu çekleri ödememek için mahkemeyi yanıltıcı şekilde, hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak açılan yersiz davanın reddini, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili dava birleşen dava dilekçesinde özetle; Dava konusu 22.08.2014 tarihli, 25.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek,22.08.2014 tarihli, 25.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek,22.08.2014 tarihli, 50.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek, 22.08.2014 tarihli, 50.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çeklerdeki imzanın müvekkili şirkete ait olmaması sebebiyle davalılara karşı borçlu olmadığının tespiti gerektiğini, dava konusu çeklerin 22/08/2014 tarihinde bankaya ibraz edildiğini, muhatap bankanın çek fotokopisini müvekkil şirkete gönderdiğini, çek fotokopisininde incelendiğinde çıplak gözle dahi imzanın müvekkil şirket yetkilisine ait olmadığının anlaşılacağını, müvekkil şirket söz konusu çek koçanlarının kaybolduğunu fark ettiğini ve muhattap bankaya bu konu ile ilgili başvuruda bulunduğunu, dava konusu çeklerle ilgili olarak teminatsız ihtiyati tedbir konulmasını bu taleplerinin kabul görmesi durumunda teminatlı olarak tedbir talep ettiklerini, dava konusu çeklerle ilgili olarak ödeme yasağı konulmasını, bu yasağın bankaya bildirilmesini, davaya konu çeklerle ilgili olarak müvekkili şirketin herhangi bir borcunun olmadığının tespiti ile söz konusu çeklerin müvekkil şirket açısından iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın esasına girilmeden yetki yönünden reddine karar verilmesini, davanın pasif husumet yönünden de reddi gerektiğini, davacı şirket yetkilileri hakkında Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/11929 ve İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/23954 Soruşturma numaralı dosyalar ile soruşturma yürütüldüğünü, davacının 3. şahıslara karşı aynı konuya ilişkin açmış olduğu menfi tespit davaları olduğunu, bilgileri dahilinde olan İstanbul Anadolu 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/24 E. sayılı dosyası olduğunu, dava konusu çeklerle aynı mahiyette seri numaraları farlı olan diğer çekler hakkında açılmış olan diğer menfi tespit davalarınında olduğunu, dava dilekçesindeki tüm usuli eksikliklerin göz önünde bulundurularak geçersiz olduğunun kabulü ve bu sebeple davanın reddine karar verilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde davanın haksız ve mesnetsiz olması sebebiyle davanın esastan reddine karar verilmesini, ödeme yasağına ilişkin ve ihtiyati tedbir kararının koşulları oluşmadığı için bu taleplerin reddedilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Açılan davanın esas ve birleşen davaya konu edilen toplam 4 adet çekteki keşideci imzasının davacı şirketin yetkilisi olan …’a ait olmadığı ve çekler sebebiyle davacı şirketin davalı şirketlere borçlu olmadığının tesbiti talepli olduğu, mahkememizce davacı şirketin yetkilisi olan …ın tatbike medar imzalarının toplandığı, istiktab tutanağının da düzenlendiği, tüm bu belgeler ile birlikte dosyanın yazı ve imza incelemesi için bilirkişiye tevdii edildiği; 21/02/2022 tarihli bilirkişi raporunda, inceleme konusu 4 adet çekte … Anonim Şirketi’ne atfen atılmış keşideci imzaları ile davacı şirket yetkilisi …’a ait karşılaştırma imzaları arasında, imza incelemesinde kullanılan grafolojik ve kaligrafik tanı unsurları bakımından çok önemli uygunluk ve benzerlikler saptandığından, inceleme konusu 4 adet çekte … Sanayi Anonim Şirketi’ne atfen atılmış keşideci imzalarının davacı şirket yetkilisi …’ın eli ürünü olduğunun tesbit edildiğinin bildirildiği, mahkememizce de gerekçeli , bilimsel ve denetime uygun olan bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, her ne kadar kısa kararda açılan davanın reddine yazılmış ise de, bu hususun yazım yanlışı olduğu esasında gerekçede de açıklandığı üzere asıl dava yönünden açılan davanın reddine ve birleşen İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/383 esas – 2020/720 karar sayılı dosyası yönünden davanın reddine olduğu anlaşılmakla HMK 304 gereği bu husus da tashih olunmakla” hüküm kurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İlk derece mahkemesi kararında dosyada mevcut delillerin hatalı değerlendirildiğini, bilirkişi heyetince düzenlenen ve hükme esas alınan raporda, inceleme yapılmadan önce taraflarına bildirilen mukayese imzaların yer aldığı belge asıllarının ilgili yerlerden celbedilmeden, fotokopi evrak üzerinden inceleme yapılmış olduğunu, incelemenin ve tanzim edilen raporun karara dayanak olmasının mümkün olmadığını, yasa ve içtihatlara göre delil niteliğinde olmayan fotokopi belge üzerinden imza incelemesi yapılmasının hukuken kabul edilebilir bir durum olmadığını, -Adli Tıp Kurumu raporunda inceleme konusu imzanın basit tersimli olması sebebiyle davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olduğunun tespit edilemediği kanaatine varılmış olduğunu, raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeden hüküm kurulduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; söz konusu imzanın büyük oranda …’ın imzalarına benzerlik gösterdiği ve eli ürünü olduğu kanaatine varıldığı” beyan edilmiş ise de, bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerine göre verilen kararın kabulünün mümkün olmadığını, Davacı/Müvekkil Şirket Yetkilisinin, kullandığı/benimsediği imzanın taklit edilmesinin en kolay imza olabileceğini ve bu tür sahteciliklerde kullanılabileceğini bilmediği için, yıllardan beri basit tersimli imza kullanmakta olduğunu, -İmzalardaki farklılıkların çıplak gözle tespit edilebildiğini, fotokopi evrak üzerinden yapılan inceleme ile düzenlenen Bilirkişi raporundaki, “imzalar benzemekte, o halde çekteki imza …’a aittir” şeklindeki kanaate katılmanın ve işbu hatalı raporu kabul etmenin mümkün olmadığını, -Yerleşik Yargıtay kararlarında değinilen hususlara göre inceleme yapılması gerektiğini, teknolojik ilerlemeler sebebiyle çeşitli yöntemler uygulandığını, günümüz teknolojisi şartlarında, davaya konu çekteki imzanın, Davacı Şirket Yetkilisine ait olmadığının tespit edilememiş olmasının, eksik ve hatalı inceleme yapıldığını gösterdiğini, davaya konu çekteki imzanın, esasında çıplak gözle incelendiğinde dahi, davacı şirket yetkilisinin imzasından farklı karakterler taşıdığını, bilirkişi raporunda, sadece şablon ifadeler kullanıldığını, hiçbir gerekçe ve dayanak gösterilmediğini, davaya konu çekteki imzanın hangi sebeple …’ın eli ürünü olduğunun fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle desteklenmediğini, -Dosyaya sunulan raporun tek bir bilirkişi tarafından tanzim edilmiş olduğunu, bilirkişi kurulundan alınması ve tanzim eden kurulda, grafolog ve adli tıp uzmanı bulunması gerekmekte olduğunu, dosyaya sunulan raporu, bir öğretim görevlisinin düzenlediğini, kurulda en az bir grafoloğun ve adli tıp uzmanının bulunması gerektiğini, -Raporda, bir takım ışık, ışın, tarayıcı ve bilgisayar analiz programı kullanıldığının belirtildiğini, ancak, incelemenin hangi aletlerle yapıldığının, ulaşılan sonuca nasıl ve ne şekilde varıldığının açıklanmadığını, -Bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, sadece; “çekteki keşideci imzası ile …’ın mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından değerlendirildiği” beyan edilmiş, ulaşılan sonucun maddi dayanakları, karşılaştırılan imzaların hangi sebeple aynı kişinin eli ürünü olduğu, denetime elverişli şekilde ortaya konulmadığını, imzanın baskı özelliklerinin olup olmadığı imzanın belgedeki konumu ve şekli açıklanmadığını, incelemenin hangi yöntemle yapıldığını, farklı filtre ve dalga boylarında spektrum analitik özelliklerinin incelenip incelenmediğinin belirtilmediğini, ayrıca Mahkeme tarafından yapılan bilirkişi incelemesine rağmen yine de imza ve tahrifat incelemesi yapılması için yeni bilirkişi incelemesi, adli tıp kurumundan rapor talep etme haklarının bulunduğunu, -İlk derece mahkemesince İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1258 E. Sayılı dosyası huzurdaki davaya emsal kabul edilmiş ise de, belirtilen mahkeme kararının henüz kesinleşmediğini, belirtilen mahkeme dosyasındaki çeklerin işbu davanın konusu olan çeklerden başkaca çekler olduğunu, karara dayanak yapılan raporun hatalı, eksik ve yetersiz olması, raporun kesinleşen mahkeme kararı ile ve dosyadaki ATK raporu ile çelişmesi yönündeki itirazlarımızın dikkate alınmaması sebebiyle istinaf kanun yoluna başvurularının kabulü ile kararın kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan 21.03.2022 tarihli bilirkişi raporunun “karşılaştırma belgeleri” başlıklı 2. sayfasına bakıldığında 16 adet muhtelif belgenin rapor kapsamında incelendiğini ve bu belgelerin sadece 7 tanesinin fotokopi olup 9 tanesinin asıl belge olduğunu, uyumazlığa konu çekleri imzalayan davacı şirket yetkilisinden, kendisine ait imza örneklerinin bizzat mahkeme huzurunda alındığını, karara dayanak rapor ile adli tıp raporu arasında herhangi bir çelişki bulunmadığını, dosya kapsamındaki tüm raporların ve delillerin, davacının imza inkarında haklı olmadığı teknik ve grafolojik bilirkişi tespitleri ile sabit olduğunu, davacının imzasının taklit edilmiş olabileceği iddialarının ileri sürmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının, basiretli tacir olduğunu, somut uyuşmazlıkta sahtecilik haline ilişkin davacı şirket tarafından kolluk birimlerine ve cumhuriyet savcılıklarına bu hususta yapılmış herhangi bir bildirim bulunmadığını, davacı şirket yetkilisine ait imzalar çıplak gözle incelenebilecek nitelikte olmadığını ve bu imzalar incelenirken yeterli teknik cihazların kullanılmış olduğunu, davacı vekilinin hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz nitelikteki istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 72. madde gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, dava konusu 22.08.2014 tarihli, 25.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek,22.08.2014 tarihli, 25.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek,22.08.2014 tarihli, 50.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çek,22.08.2014 tarihli, 50.000-TL bedelli Bankasya Ümraniye Şubesine ait … no.lu çeklerdeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmektedir. Mahkemece, ATK Fizik İhtisas Dairesinden rapor alındığı, 14/10/2015 tarihli raporda çeklerdeki keşideci imzasının basit tersimli olması sebebiyle davacı …’ın el ürünü olup olmadığının anlaşılamadığı yönünde görüş bildirildiği, bunun üzerine Grafoloji dalında uzmandan rapor alındığı ve raporda keşideci imzasının eli ürünü olduğunun kabulü gerektiği yönünde görüşü bildirildiği anlaşılmıştır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, inkâr edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan ilgili kişiye ait mukayeseye elverişli yazı ve imzalar temin edildikten sonra sahtelik iddiasına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılması gerekir (Yargıtay HGK’nın 2019/(23)6-128 esas ve 2021/1133 karar sayılı kararı). Yargıtay kararlarına göre, çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı, somut olayda mahkemece alınan her iki raporda incelemesi yapılan mukayese belge ve imza örneklerinin senet keşide tarihine yakın tarihlere ait oldukları, bu sebeple bilirkişi raporlarının teknik yeterliliğe haiz ve dosya kapsamına uygun oldukları, çek asıllarının dosyada bulunduğu, incelemeye konu mukayese belgelerinin çoğunun asıl evrak olduğu ve fotokopi evrakların tek başına incelemeye alınmadığı, asıl evrakların da incelemeye haiz nitelikte evraklar olduğu bu sebeple bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca Adli Tıp Kurumu imza incelemesi yönünden son merci olmadığından, mahkemece Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması zorunlu değildir. Adli Tıp Grafolojı Uzmanı tarafından verilen raporda şüpheye yer vermeyecek şekilde imzanın davacı şirket yetkilisine ait olduğu belirtildiği gibi, bilirkişinin uzmanlık alanı imza incelemesi yapması için yeterli olduğundan, dosya kapsamı da raporu desteklediğinden, HMK 30. maddesindeki usul ekonomisi ilkesi uyarınca mahkemenin davayı en az masrafla ve en kısa sürede sonuçlandırma yükümlülüğü bulunduğundan, ATK’dan veya diğer 3 kişilik bilirkişi heyet rapor alınmadan karar verilmesinde usule aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Ayrıca her ne kadar raporlar arasında çelişki olduğu ileri sürülmüş ise de, ATK raporunda görüş bildirilmediği, bu sebeple aksi bir görüş bulunmaması sebebiyle çelişkiden söz edilemeyeceği anlaşılmıştır. Alınan grafoloji bilirkişi raporunda, incelemenin, HS 525 ve Optik Aletler (Büyüteç, Stereo Mikroskop) ile donanımlı laboratuvarında yapıldığının açıkça belirtildiği tespit edildiğinden, davalı vekilinin incelemede kullanılan teknik unsurların belirtilmediğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. İtiraz eden tarafça aksini gösterir kanıt sunulmadığından, takip konusu çekteki imzanın davacıya ait ve aynı çekten dolayı davalıya borçlu olduğunun kanıtlandığının kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamış olup istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/03/2022 tarih ve 2014/1224 E., 2022/249 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/09/2022