Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1057 E. 2022/1437 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1057 Esas
KARAR NO: 2022/1437
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/04/2022
NUMARASI: 2021/750 E. – 2022/316 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının kambiyo senedi vasfı taşımayan senede dayalı olarak …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile davacı aleyhine takip başlattığını, davacının 2007 yılından önce davalı ile aralarında olan ticari ilişkiden kaynaklı güvene dayalı olarak alacaklıya borç ilişkisi doğması ihtimaline binaen kambiyo vasfı taşımayan bir senet verdiğini, senedin davacı alacaklıya verilirken ödeme tarihi, düzenleme tarihi, ödeme yeri, yetkili mahkeme ve lehtar kısmının boş olduğunu, taraflar arasında senet doldurma anlaşması olmadığını, senedin bu şekilde kambiyo vasfını haiz olmadığını, sonradan yapılan eklemeler ile kambiyo vasfı kazandırılmaya çalışıldığını, borç ilişkisi kurulmadığını, senedin borç ilişkisi kurulur ise sonradan doldurulmak üzere verildiğini, kambiyo senedi vasfı taşımayan senedin gerçeğe aykırı olarak doldurulduğunu beyanla borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının, nakden almış olduğu 50.000 USD karşılığı vermiş olduğu bonoyu ödemediğini, davanın soyut iddiaya dayandığını, bononun bağımsız borç ikrarı olduğunu, bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu hususunda ispat yükünün davacıda olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Bir bonunun boş olarak verilmesi mümkün olduğu gibi senedi boş olarak alan kimsenin bunu aynen bir başkasına bu şekilde devredebilmesi, devralan kişinin de lehdar hanesine kendi adını yazarak takip ve tahsile girişebilmesinin mümkün olduğu, böyle bir durumda davacı borçlunun senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu , senedin hatır senedi olduğu, senedin teminat senedi olduğu, senedin boş olarak verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu, teminat senedi olduğu yönündeki iddialarını ancak kesin delille ispat edebileceği, bu iddiaların tanıkla ispat edilemeyeceği, somut durumda da davacı yanın bu yönde kesin bir delil bildirmediği, senedin boş olarak verilmesi önünde hukuken yasal bir engel bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, verilen tedbir kararı nazara alınarak davacının tazminata mahkum edilmesine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının 2007 yılından önce alacaklı taraf ile aralarında olan ticari ilişkilerden kaynaklı bir güvene dayalı olarak alacaklı tarafa bir borç ilişkisi doğması ihtimaline binaen kambiyo vasfı taşımayan davaya konu belgeyi verdiğini, belgenin ödeme tarihi, düzenleme tarihi, ödeme yeri, yetkili mahkeme ve lehtar kısmının boş olarak verildiğini, taraflar arasında herhangi bir senet doldurma anlaşması bulunmadığını, senet incelendiğinde, senedin belirtilinen kısımlarının sonradan doldurulduğunun çıplak gözle bile fark edileceğini, bilirkişi incelemesi ile de senedin davacı tarafından doldurulmadığının görüleceğini, bilirkişi incelemesine yönelik ara karardan dönülmesinden dolayı kendileriyle ilgili olmayan sebeplerden ispat yükünün yerine getirilemediğini, Yargılama sırasında yapılan bu eksikliklerden dolayı yapılması gereken işlemlerin yapılmayıp dosya hakkında apar topar karar verildiğini, bu durumun ”hakimin davayı aydınlatma ödevine” aykırı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Hukuka uygun Mahkeme kararına karşı istinaf sebeplerinin esastan reddine, hükmün 2.fıkrasında, tazminat olarak hükmedilen ”19.0003,45 TL” ibaresinin ”19.0003,45 USD” olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizin 04.11.2021 tarih, 2020/557 Esas, 2021/1293 Karar sayılı kararı ile; İmzası açıkça inkar edilmeyen davaya konu senet yönünden, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının, taraflar arasındaki borç ilişkisi senede bağlandığından ancak senetle ispatlanması gerektiği, davacının iddialarını yazılı bir belge ile ispat edemediği, ancak dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı, Mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken davanın doğrudan reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu gerekçeleriyle Mahkeme kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Kaldırma kararı doğrultusunda davacıya yemin teklifi hatırlatılmış, davacı tarafın teklif ettiği yemin davalı yanca eda edilmiş ve nihayetinde davanın reddine,” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu senedin teminat olarak boş bir şekilde davalı tarafa verildiğini, senedin hukuka aykırı bir şekilde doldurulduğunun her türlü delil ile ispat edilebileceğini, Mahkemece tanık dinletme talebinin reddedilmesinin bu sebeple hatalı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili katılma yoluyla verdiği istinaf dilekçesinde; eldeki menfi tespit davasında, 27.03.2015 tarihli ara karar ile, ihtiyati tedbir kararı verildiğini ve önceki kararda davacı aleyhine tazminata hükmedildiğini, ancak yeniden verilen kararda tazminata hükmedilmediğini, davacının başından beri kötüniyetli olduğunu beyan ederek, kararın yalnızca bu yönden kaldırılarak, davacının takip konusu alacağın % 20’si olan 10.000 USD tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, kambiyo senedine dayalı icra takibi sebebiyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.Davacı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde;Davacı borçlunun, dava konusu senedin boş olarak verildiğini ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, teminat senedi olduğunu yasal delillerle kanıtlaması gerektiği, somut olayda da davacı tarafın bu konuda kesin delil bildirmediği, son olarak davalı tarafın kendisine teklif edilen yemini “Bana sorulan dava konusu senedi, davacıyla geçmişte yürüttüğümüz başka bir ticari ilişki kapsamında, teminat senedi olarak vermediğine, tarafıma verilen senedin davacıya verdiğim nakit para karşılığı olarak verildiğine, senedin sadece imza kısmı dolu kalan kısmı boş olarak tarafıma verildiğine ilişkin davacı soruları hakkında gerçeğe uygun cevap verdiğime ve hiçbir şey saklamadığıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” şeklinde eda ettiği, belirtilen hususların tanık delili ile ispatının mümkün olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; İlk Derece Mahkemesince; davacının yaptığı takibe davalının kötü niyetle itiraz ettiği kanıtlanamadığından kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş, davalı vekil tarafından yukarıda açıklanan sebeplerle, Mahkemece tazminata hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu ileri sürülmüştür. İİK’nun 72/4. maddesi; ”Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” şeklindedir. Davanın açıldığı ve görevsizlik kararı veren İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesince, 19.03.2015 tarihli tensip tutanağında davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, ”… davacı tarafından alacağın %20’si oranında teminat yatırılması halinde icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde İİK nun 72/3. maddesi gereğince tedbir konulmasına” karar verildiği görülmüş olup, tedbir kararının Mahkemece düzenlenen 07.01.2020 tarihli cevabi yazıya göre uygulandığı görülmektedir. Bu duruma göre, 2004 Sayılı İİK’nun 72/4. maddesinde düzenlenen tazminat koşullarının somut olayda gerçekleşmesine ve Mahkemece, İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi gereğince alacak miktarının %20’si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesi yönünde karar verilmesi gerekmesine rağmen, hükmün gerekçe kısmında, ”kötüniyetin ispatlanamadığı” gerekçesiyle değerlendirme yapılması ve fakat bu hususta bir hüküm kurulmamış olması doğru görülmemiş, bu sebeple davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Açıklanan sebeplerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalı lehine 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi gereğince alacak miktarının %20’si oranında tazminata hükmedilmesi yönünde yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile,3- İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/04/2022 tarih, 2021/750 E., 2022/316 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, bu kapsamda;4- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu menfi tespit DAVASININ REDDİNE,5- Alacak miktarının (95.017,27 TL) %20’si oranında 19.0003,45 TL tazminatın davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının peşin yatırılan 1.622,57 TL’den mahsubu ile fazla alınan 1.541,87 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,6/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6/c- Davalı tarafından yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesine göre 15.202,76 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;7/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,7/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden tahsiline yer olmadığına,7/c- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,7/d- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2022