Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/988 E. 2023/517 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/988 Esas
KARAR NO: 2023/517
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/03/2021
NUMARASI: 2015/344 E. – 2021/238 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin bilgisayar ve güvenlik teknolojileri konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, müvekkilin çalışştığı piyasada hızlı nakit dönüşü ve tüm alışverişlerin döviz üzerinden olması nedeniyle ithalatçı ve ana tedarikçi firmalar kendileri ile iş yapan firmalarla cari hesap sözleşmesi yaptığını, şirket sahiplerinden garanti taahhütleri ve firmalarda firma ortaklarının kefil olduğu tarihsiz senetler aldığını, bu hususun piyasada sözleşmesel ve ticari teamül haline geldiğini, en son 05.10.2006 tarihli … Tic. A.Ş. ile yeniden … numaralı müşteri kitapçığı içerisinde bulunan garanti beyanını, … ile o dönem şirket imza yetkililerinden olan …’ın imzaladığını, kitapçık içinde bulunan senetlerden birini 50.000 USD bedel üzerinden doldurarak tarih atmaksızın teminaten o dönemin şirket yetkilileri müvekkil … kefil olarak şahsen imzalayarak kitapçığı … Tic. A.Ş.’ye verdiğini, takip konusu olan bu en son imzalanan 50.000 USD bedelli senedin kitapçıktan kesilerek davalılar … Tic. A.Ş. ve … Tic. Ltd. Şti. tarafından cirolanarak davalı bankaya teminat olarak verildiğini, müvekkilinin bu iki şirketle ticari alışverişi olduğunu, davalılar … Tic. A.Ş. ve … Tic. Ltd. Şti.’nin ticari sıkıntılar sebebiyle müvekkili ve başka müşterilerden aldıkları üzerinde tarih bulunmayan teminat senetlerini müvekkilinin bilgisi ve rızası olmaksızın davalı bankaya teminat olarak kullandıklarını, bu davalıların banka ile olan anlaşmalara uymamaları neticesinde müvekkili şirketin teminat senedinin davalı banka tarafından teminat senedi vasfı bilinmesine rağmen İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E dosyası ile takibe geçildiğini,Müvekkillerinin takibe konu tarihsiz evrakı yukarıda açıklandığı gibi ticari alışverişin teminatı olmak üzere davalılardan … Tic. A.Ş.’ye imza karşılığı teminat senedi olarak vermiş olup. davalı … Tic. A.Ş.’nin bu evrakı imza karşılığı teminat senedi olarak aldığını, teminat yazısının senet metnine yazılmadığını, fakat imza atılan fotokopisine cari hesap teminatı olarak alınmıştır diye ibarenin konulduğunu, evrak ödeme tarihi olmaksızın verildiğini, sonradan davalı banka tarafından gerçeğe aykırı ve müvekkillerinin iradesine karşı ödeme tarihinin doldurulduğunu, davalı bankanın teminat senedini teminat olarak alamayacağını, müvekkillerinin davalılardan … Tic. A.Ş. ve … Tic. Ltd. Şti. ile ticari alışverişte bulunduğunu bu şirketlere herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin bu davalılar ile ticari alışverişinin 2009 Ocak ve Mart ayına kadar devam ettiğini, müvekkilinin davalılar … Tic. A.Ş. ve … San. ve Tic. Ltd. Şti.nin piyasada durumunun kötü olduğu yönünde söylentiler çıkınca ticari alışverişini kestiğini ve tedbir almaya başladığını, bunun neticesinde davalılar ile cari hesap mutabakatı yapıldığını, müvekkilinin cari hesap mutabakatı ile yetinmediğini, ödeme tarihi olmaksızın teminat senedi verdiği davalılardan … Tic. A.Ş.den ibraname ve evrak teslim taahhüdü adı altında taraflar arasındaki hesabın -0- olduğuna dair yazı ve teslim edilen teminat senetlerinin iade edileceğine dair taahhüt aldığını, bu belgede müvekkillerinin davalılardan … Tic. A.Ş.’ye verdiği teminat senetlerinin zikredilmiş olduğunu, dava konusu evrakın bu taahhüdün içerisinde zikredildiğini, müvekkilinin teminat senedi verdiği davalılardan … Tic. A.Ş.’nin takip konusu senedi yapılan ticari alışverişe istinaden teminat senedi olarak aldığını, buna istinaden müvekkiline alındı yazısı ve ibraname verdiğini, fakat kötü niyetli olarak bu senedi cirolayıp organik bağı olan ve yetkilileri aynı kişiler olan diğer davalı … Tic. Ltd. Şti.’ye verdiğini, bu davalının da ciro yoluyla aldığı ve teminat olarak alındığını bildiği bu tarihsiz senedi kötü niyetli olarak yine teminat olarak cirolayıp takip alacaklısı bankanın Şişli şubesine tarihsiz olarak verdiğini, davalı bankanın ise takip konusu senedi Şişli Şubesinden verilen alındı belgesinde görüleceği üzere teminat senedi olduğunu bilerek ticari ilişkiden kaynaklanmayan iş bu senedi bankacılık yasalarına aykırı bir şekilde ödeme tarihi olmaksızın aldığını, piyasada ticari olarak battığı herkesçe bilinen diğer davalılardan kredi alacağını tahsil edemeyince teminat senedi olduğunu bildiği bu senedi diğer davalılardan aldığı tarihten yaklaşık 3 yıl sonra kötü niyetli olarak senette gerçeğe aykırı tahrifat yaptığını, aldıktan 2,5 yıl sonrası için ödeme tarihi yazarak takibe koyduğunu, bu hususun senetteki yazılar ile ödeme tarihi yazısının mürekkep yaşı incelenmesinde ortaya çıkacağının aşikar olduğunu, davalı bankanm elindeki senetlerin teminat senedi olduğunu bildiğini ortaya koyduğunu, ayrıca icra takibinde alacaklı olan bankanın senetteki ciranta olan diğer davalılar hakkında işlem yapmamış olmasının alacaklının bu davalıların batık olduğunu bildiğini ve kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, bu konuda ayrıca banka yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunma haklarının saklı tutulduğunu iddia ederek; açıklanan nedenlerle tedbir kararı verilmesine, davanın kabulüne, müvekkillerinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, takibe konu senedin hükümsüzlüğüne ve müvekkillerine iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılardan … Bankası vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı iddiasının aksine söz konusu senedin müvekkili bankaya ödeme tarihi yazılı olarak verildiğini, müvekkili bankanın davacılara karşı iyi niyetli hamil olması sebebiyle huzurda görülen davanın dinlenemeyeceğini, müvekkili bankanın söz konusu senedi takibe koyması amacının asıl borçludan olan alacağını tahsil edememesi olduğunu, davacıların kambiyo senedini verdikleri firmalarla ticari faaliyetlerinin olduğunu kabul ederek, kambiyo senedinin hüküm ifade ettiğini kabul ve ikrar ettiklerini, sonradan dava dışı firmalarla ticaretlerinin sonlandığını, esasında söz konusu senedin kendilerine iade edilmesi gerektiğini iddia etmişlerse de; asıl borç ilişkisinin gerçekleşmemesi, geçersiz olması ya da sonradan ortadan kalkmasının, kambiyo senedindeki kambiyo borcunun geçerliliğini etkilemeyeceğini, müvekkili banka iyi niyetli hamil olduğu için davacılar yönünden kambiyo borcunun geçerliliğini devam ettirmekte olduğunu, davacıların dava dışı … ve … firmaları ile ticari faaliyetlerinin olduğunu, ancak borçlarının olmadığını iddia ettiklerini, ancak bu firmalar hakkında dava açmadıklarını, bu firmaların ticari defterleri ile ilgili inceleme yapılacağından dolayı davaya dâhil edilmelerinin zorunlu olduğunu ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Mahkemece görülüp karara bağlanan davanın, dava ve takip konusu olan ve teminat senedi olduğu anlaşılan ve yukarıda bilgileri verilen bonodan dolayı, davacıların davalılara borçlu olmadıklarının tespiti ile senedin hükümsüzlüğü istemlerine ilişkin olduğu, bu bağlamda tüm delillerin toplandığı, her nekadar davalı … Bankası T.A.O. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası ile keşidecisi davacılardan … Ltd. Şti. olan 05/10/2006 keşide Tarihli 50.000.USD. bedelli senede istinaden senette borçlu bulunan keşideci ve kefile karşı takip başlatmış ise de; davacı tarafın davasının İ.İ.K.’nun 72. maddesinde ifadesini bulan menfi tespit davası olduğu, davacı tarafın iddiasının borçlu olarak görüldüğü senedin teminat senedi olduğu iddiasına dayandığı, senedin … Tic. A.ş. lehine düzenlendiği, davacı taraf ile davalı firma arasında 22/09/2009 tarihinde cari hesap sözleşme düzenlendiği, davacı tarafça sunulan senet suretinin ön yüzünün alt kısmında, “Cari hesap teminatı olarak alınmıştır” şeklinde ibare ile davalı … A.Ş. kaşesi ve üzerinde imzanın bulunduğu, icra dosyasındaki suretinin arkasında da “Bedeli Teminattır” ibaresinin yer aldığı, senedin davalı … A.Ş. tarafından davalı … Ltd. Şti.’ye ciro edildiği, senedin bu şirket tarafından davaya konu olmayan ve başka borçlu şirketlerce verilmiş olan 3 adet bono ile birlikte 05.04.2007 tarihli yazı ile “Teminata Verilen Senetler” başlığı altında … Bankası Şişli Şubesi’ne verildiği, bu haliyle taraflar arasında ki temel ilişkinin değerlendirilmesinin gerektiği, Bilirkişiler vasıtası ile ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme neticesinde de davacı … Teknolojileri Ltd. Şti.’nin, … A.Ş. kaşesi ve imzanın bulunduğu tarihsiz ibranamede cari hesap bakiyesinin 05.01.2009 tarihi itibari ile -0- (sıfır) TL ve USD olduğu belirtilerek davacı şirketin ibra edildiğinin tespit edildiği ve bu haliyle yapılan değerlendirmede de; davacı … Ltd. Şti.’nin, davalı … TİC. A.Ş.’ye herhangi bir borcunun bulunmadığı ve teminat senedinin de bedelsiz kaldığı (Benzer bir konuda; Yargıtay 19. H.D. 27/11/2018 Tarih ve 2018/1151 Esas-2018/6105 Karar sayılı kararı) anlaşılmakla, davacı tarafların Menfi Tespit Davasının Kabulüne ve senedin hükümsüzlüğüne ve ayrıca her ne kadar davacı taraflar Menfi tespit davası ile birlikte İ.İ.K.’ nun 72.md/5f uyarınca Kötüniyet Tazminat talebinde bulunmuş ise de; takibin kötüniyetli yapıldığını gösterir delil elde edilmediğinden davacı tarafların bu yöndeki talebinin de reddine” gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıların, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu senetten dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, senedin hükümsüzlüğüne, davacı tarafların koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil bankanın İstanbul Deri ve OSB şubesi borçlusu … Ltd tarafından tahsil edildiğinde kullandığı krediye mahsup edilmesi amacıyla bankaya verilen senedin cirantası … Ltd Şti ve kefil … hakkkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senedine dayalı icra takibi başlattıklarını, davacı tarafından takip konusu senedin teminat senedi olduğu ve ödeme tarihinin sonradan doldurulduğu gerekçesiyle müvekkil bankaya borcunun olmadığı ileri sürmüş ise de davacının işbu iddiasının yazılı delil ile ispatlayamadığını, senedin bankaya ödeme tarihi yazılı olarak verildiğini, müvekkil bankanın iyi niyetli olduğunu, davacılar yönünden borcun geçerliliğinin devam ettiğini, davacının ticari defter ve kayıtlarını ibrazdan imtina etmesi sebebiyle iddiasını ispatlayamadığını, davacı tarafından diğer davalılara birden fazla senet teslim etmeleri nedeniyle ortada hiçbir borç ilişkisi olmadığı iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Yargıtay kararlarında senet üzerinde teminat amaçlı olarak verildiğine yönelik açıklama yer almasının tek başına bononun geçerliliğini etkilemeyeceğini kabul ettiğini, bilirkişi raporunda ibranamelerle ilgili olarak davacının borcunun sabit olduğu, bu durumda ticari defter ve kayıtların aksine ibraname düzenlenmiş olması kabul etmemekle beraber bu hususta itirazlarını yenilediklerini belirterek istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu İİK 72. maddeye göre açılan menfi tespit davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında, alacaklı … Bankası tarafından, borçlular … Ltd ve … aleyhine 50.000,00 USD bedelli 26/08/2009 vadeli bir adet bonoya istinaden kambiyo senedine dayalı 07/06/2010 tarihinde icra takibi başlatılmıştır. Takibe konu dava konusu bonoda keşidecinin … Ltd, kefilin …, lehtarın … A.Ş olduğu, çekin düzenleme tarihinin 05/10/2006, vade tarihinin 26/08/2009 tarihi olduğu, senedin arkasında lehtarın kaşesi ve imzasının altında “bedeli teminattır” kaşesinin bulunduğu, altında da … Ltd Şti’nin kaşesinin bulunduğu sabittir. Davacı tarafından takip konusu bononun teminat senedi olduğu, vade tarihinin sonradan doldurulduğu, alacaklı bankanın bu durumu da bildiği belirtilmek suretiyle takip konusu senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti talep edilmektedir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/81734 soruşturma nolu 2016/24094 karar nolu dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. … adına düzenli müşterisi … olan garanti beyanında (Üzerinde iptal kaydı yer almaktadır) 50.000,00 USD senet düzenleneceği, düzenlenen senedin fotokopisinin altında cari hesap teminatı olarak alındığının yazıldığı, … A.Ş.’nin kaşe ve imzasının yer aldığı senedin vade tarihinin boş olduğu görülmüştür.Tarihsiz ibraname ve evrak teslim taahhüdünün … A.Ş. tarafından düzenlendiği, … Ltd Şti ile yapılan ticari alışverişin cari hesap bakiyesinin 05/01/2009 tarihi itibariyle -0- olduğu, … Ltd Şti’nin gayrikabili, rücu ve bila kaydı, şart ile ibra ettikleri, 05/10/2006 tarihli 50.000,00 USD bedelli senedin de içinde bulunduğu üç adet bononun karşılıksız kaldığında en kısa zamanda … Ltd Şti’ne iade edileceğinin belirtildiği görülmüştür. … Bankası’na … San. Ltd. Şti tarafından 05/04/2007 tarihinde yazılan yazıda dört adet senedin teminat senedi olarak verildiği, bunlardan bir tanesinin dava konusu senet olduğu ve fotokopide 05/04/2007 tarihinde … Bankası şubesi tarafından alındığında ödeme tarihinin boş olduğu görülmüştür. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, 16/10/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda davacı şirketin 31/12/2008 tarihli USD cinsinden olan işlemler nedeniyle 55.547,59 USD borçlu olduğu, cari hesap ekstresine göre 13/01/2009 tarihinde 48.309,34 USD’ye gerilediği, tarihsiz ibranameye göre 05/01/2009 tarihi itibariyle 0 TL ve USD olduğu, … Ltd Şti’nin ibra edildiği, bononun karşılıksız kaldığı belirtilmiştir. Daha sonra bilirkişiden ek rapor aldırılmıştır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 170/b maddesinin aynı Kanun’un 72. maddesine yaptığı yollama gereğince kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte de menfi tespit davası açılabileceği açıkça anlaşılmaktadır. İİK’nin 72/1. maddesi, “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir” hükmünü haizdir. Buna göre borçlu, henüz aleyhine başlatılmış bir icra takibi yokken alacaklıya karşı borçlu bulunmadığının tespiti için menfi tespit davası açabileceği gibi aleyhine icra takibine başlanmasından sonra da menfi tespit davası açması mümkündür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümler poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun koyucu, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (TTK m. 778 ve 818). Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 133/2. maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir. Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir anlatımla borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir. Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgilerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur. Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s. 16). Başka bir ifadeyle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır. Bedelsizlik iddiası, TTK’nın 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir. Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı TBK’nın 77 ve devamındaki maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’îni dermeyan etme hakkını vermektedir. Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir ifadeyle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir. Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür. Bir teminat senedinden söz edilebilmesi için ya senedi düzenleyen kişinin temel ilişkiden kaynaklanan ediminin (cezai şart öngörülen durumlar dışında) doğrudan doğruya belirli bir para borcunun ödenmesi olmaması yani paradan başka bir edim olması, ya da alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları güvenceye bağlamak amacı ile senedi vermiş olması gerekir. Hemen belirtilmelidir ki, kambiyo senedinin üzerinde teminat kaydı var ise ancak neyin teminatı olduğu belirtilmemiş ise bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir. Buna karşılık senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan veya ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Başka bir deyişle kambiyo senedinin teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağı için senet hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; borçlu tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Dolayısıyla senet metninden anlaşılan bu def’î mutlak def’î niteliğinde olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Senedin teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise senedin sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, kambiyo senetleri kural olarak mevcut bir borç için düzenlendiklerinden, teminat maksadıyla düzenlenmeleri istisnaidir ve bu durumun da soyutlukla yakından ilişkisi bulunmaktadır. Nitekim senet metnine teminat amacıyla verildiğinin yazılması hâlinde senedin soyutluğu ortadan kalkmakta ve devir kabiliyeti sınırlanmakta, bu ibarenin yazılmaması hâlinde ise keşidecinin teminat iddiasının ispatlanması, lehtarla sınırlı olmak üzere, yazılı delile ihtiyaç göstermektedir. Kambiyo senetlerine ilişkin menfi tespit davalarında dava konusu senedin teminat senedi olduğuna dair ispat yükünün kime ait olduğu da gelinen aşama itibariyle üzerinde durulması gereken bir diğer husustur. Bu kapsamda genel ispat kurallarına ilişkin olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince, bir kambiyo senedinin teminat senedi olduğundan bedelsizliğine dair iddia ile açılan menfi tespit davasında ispat yükü, iddia olunan bu vakıadan kendi lehine hak çıkaran senet borçlusuna ait olacaktır. Zira borçlu olunan bir senede ilişkin açılan menfi tespit davasında senedin bedelsiz olduğuna dair iddianın ispatı sonucu verilecek olan karar ile sorumluluk ortadan kalkacaktır. Bu tür bir karar ile lehine hak kazanan, dava konusu senet borçlusu olduğundan anılan senedin bedelsiz olduğuna dair iddianın ispat yükü de yine senet borçlusu üzerindedir. Ayrıca bir temel alacağın varlığına karine teşkil eden kambiyo senedinin teminat senedi olduğundan bahisle bedelsizliğine dair iddianın ispatı, karinenin aksini iddia eden senet borçlusu tarafından gerçekleştirilmelidir. Menfi tespit davasının konusunu oluşturan senedin bedelsizliğine dair iddiayı ispat yükü üzerinde olan senet borçlusu bu iddiasını, HMK’nın 201. maddesi gereğince ancak yazılı delille/kesin delille ispatlayabilir. Zira bir kambiyo senedine bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, değeri ne olursa olsun tanıkla ispat olunamayacaktır. Senede karşı senetle ispat kuralı olarak adlandırılan bu kuralın karşı tarafın muvafakati ve HMK’nın 202. maddesinde düzenlenen delil başlangıcı olarak adlandırılan iki istisnası mevcut olup anılan iki durumun gerçekleşmesi halinde senede karşı tanıkla ispat mümkündür. Öte yandan senedin teminaten verildiğinden bedelsizliğine dair kişisel def’înin sonraki hamillere ileri sürülmesi, ancak TTK’nın 687. maddesi gereğince hamillerin, senedi iktisabında bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun ispatıyla mümkündür (Bono bakımından TTK’nın 778 maddesi atfıyla m. 687). Bu itibarla gelinen aşamada kanun koyucunun takdiri hâkime bıraktığı “bile bile borçlunun zararına hareket” kavramı ve bu durumun ispatı hususuna değinmek yararlı olacaktır. Kambiyo senetlerinde kamu itimadına mazhar olma ilkesi çerçevesinde ortaya çıkmış olan kişisel def’îlerin sonraki hamillere ileri sürülememesinin bir istisnası olan bu kavram, TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralı ile ilişkilidir. İyiniyetin var olup olmadığının her somut olayın özelliğine göre belirlenmesi gerektiğinden bu kavramın içeriği uyuşmazlıklardaki oluşa göre farklılaşabilecektir. İspat konusunda ise; niteliği gereği bile bile borçlu zararına hareketin varlığının senetle ispatı aranmaz. Yani, borçlu, hamil olan davalılara karşı kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini, kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu bilebilecek durumda olduğunu tanık dâhil her türlü delille ispat edebilir. Bununla birlikte, ispat yükü senet borçlusunun üzerinde olup, borçlu tarafından hem def’îlerin varlığı (ki bu def’î bedelsizlik ise senede karşı senetle ispat kuralları gereği kesin/yazılı delillerle ispatı gerekecektir) hem de bunların senedi iktisap ederken hamil tarafından bilindiğinin ispatlanması gerekmektedir. Bu kapsamda kişisel def’îlerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin keşideci ile lehtar arasındaki ilişkiyi bilmesi yeterli olmayıp sırf borçluyu ızrar etmek maksadıyla hareket etmiş, başka bir deyişle bu amaçla senet lehtarıyla gizli anlaşma içerisine girmiş olması da gerekir. 6102 sayılı TTK’nin 776. maddesinde bononun yasal unsurları düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 777/2 bendine göre, vadesi gösterilmemiş bono, görüldüğünde ödenmesi şart olan bir bono sayılır. Bono da ödeme tarihi olmasa bile bono görüldüğünde ödeneceğinden, kaldı ki bonoda da ödeme tarihi yer aldığından davacının bu yöndeki iddiası yerinde görülmemiştir. Somut olayda, davacılar tarafından, dava konusu bononun teminat amaçlı olarak davalılardan … A.Ş’ye verildiği, davalılar … A.Ş. ile diğer davalı … Ltd Şti arasında organik bağ bulunduğu, kardeş şirketler olduğu, müvekkilin her iki şirketle de ticari alışverişi olduğu, teminat amaçlı verilen senedin, davalılardan … A.Ş. ve … Ltd Şti tarafından müvekkilin bilgisi, izin ve rızası olmaksızın davalı bankaya teminat olarak verildiği, ödeme tarihinin sonradan doldurulduğunu, davalı bankanın bu durumu bildiğini belirterek davanın kabulünü talep edilmiş olup, bononun arka yüzünde bedeli teminattır ifadesinin yer aldığı, ancak hangi ilişkinin teminatı olduğunun bonoda belirtilmediği, cari hesap sözleşmesine istinaden verildiği ileri sürülmüş ise de garanti beyanının üzerinin iptal olarak çizildiği, bononun hangi ilişkinin teminatı olarak verildiğinin yazılı olarak ispatlanamadığı, ibranamenin tarihsiz ve diğer davalı … A.Ş. tarafından düzenlendiği, bu durumun alacaklı banka tarafından bilindiğinin davacılar tarafından yazılı olarak ispatlanamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken anılan gerekçeyle davanın kabulüne dair verilen karar isabetli değildir. Tüm bu nedenlerle davalılardan … TAO’nun istinaf başvurusunun HMK 353-1-b-2 maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının … TAO yönünden kaldırılmasına ve davanın reddine, Yargıtay kararları uyarınca karar bölünemeyeceğinden davalılardan … San. ve Tic. Ltd. Şti. ve müflis … San. ve Tic. A.Ş. yönünden istinafa başvurulmadığından bu davalılar yönünden kurulan mahkeme hükmünün karara aynen derciine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı … Bankası T.A.O vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2021 tarih, 2015/344 E., 2021/238 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince davalılardan … Bankası T.A.O yönünden KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacı tarafından davalılardan … Bankası T.A.O aleyhine açılan menfi tespit davasının reddine,Davalılardan … Tic. Ltd. Şti. ve müflis … Tic. A.Ş. yönünden istinafa başvurulmadığından bu davalılar yönünden kurulan mahkeme hükmünün karara aynen derciine, “Davanın KABULÜ ile, 1-Davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu senetten dolayı borçlu olmadıklarının TESPİTİNE, senedin HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,2-Davacı tarafların koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,”4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.596,00 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.398,99 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 4.198,99 TL davalılar … San.ve Tic.Ltd.Şti ve Müflis … San. Ve Tic. A.Ş.’den müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4/b-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinden başvuru harcı 27,70 TL, 1.398,99 TL peşin harç, posta gideri 453,50 TL, bilirkişi ücreti gideri 2.000,00 TL olmak üzere toplam: 3.880,19 TL yargılama giderinin davalılar … Tic.Ltd.Şti ve Müflis … San. Ve Tic. A.Ş.’den müteselsilen tahsiliyle, davacılara verilmesine, 4/c-Davalı … Bankası T.A.O tarafından yapılan 100,00 TL posta giderinin davacılardan müteselsilen tahsiliyle davalı … Bankası T.A.O’ya verilmesine, 4/ç-Davacılar davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 11.449,57 TL vekalet ücretinin davalılar … San.ve Tic.Ltd.Şti ve Müflis … San. Ve Tic. A.Ş.’den müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, 4/ç-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/(1). maddesine göre 13.107,17 TL vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen tahsiliyle davalı … Bankası T.A.O ya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalılardan … Bankası T.A.O tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b-İstinaf yargılaması için davalı … Bankası T.A.O tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 80,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 242,60 TL’nin davacılardan müteselsilen tahsiliyle davalı … Bankası T.A.O verilmesine, 5/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2023