Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/984 E. 2021/980 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/984 Esas
KARAR NO: 2021/980
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2021
NUMARASI: 2015/537 E., 2021/144 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını ve müvekkilinin adresine hacze gelinmesi nedeniyle ihtiyati haciz bedeli 160.410,00 TL’nin, 15.08.2011 tarihinde icra dosyasına yatırıldığını, ihtiyati tedbir yoluyla icra takibi durdurulmuş ise de, İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 16.02.2012 tarihli kararı ile davanın reddedildiğini, kararın 21.03.2013 tarihinde kesinleştiğini, bunun üzerine icra takibine devam edildiğinden müvekkilinin adresine tekrar hacze gelindiğini ve müvekkilinin 75.400,00 TL bakiye bedel istirdat haklarının saklı kalmak kaydı ile icra dosyasına yatırılmak zorunda kalındığını, davalının, hiçbir alacağı bulunmamasına rağmen icra dosyasından yaptığı haksız tahsilat nedeniyle sebepsiz zenginleştiğini, müvekkilinin arkadaşı ve aynı zamanda mecurun kiralama işini takip eden …’ın 100.000,00 USD miktarlı senedi üzerinde kendi ismi ve adresini bulunmaksızın imzalayıp davalıya verdiğini, takibe konu bono, müvekkilinin muhtemel kira borçlarına kefalet adına … tarafından imzalanarak davalıya verildiğini, icra takibine konu borcun 24.12.2013 tarihinde ödendiğini, müvekkilinin borcu bulunmamasına rağmen ödemek zorunda kaldığı bedelin davalıdan geri alınmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Açılmış olan davanın haksız ve hukuka dayanaktan yoksun ve gerçekle ilgisinin bulunmadığını, verilen görevsizlik kararının doğru olmadığını, iddia ve dava edildiği gibi kambiyo senedine dayanan alacağın, kira alacağı ile ilgili olmayacağını, davacı borçlunun, yapılan icra takibi sürecinde borca itiraz etmemiş olup, sadece imzaya itiraz ettiğini, icra mahkemesindeki örnek alma sırasında değişik imzalar attığını ve bununla sahteciliğe yöneldiğini, ancak mahkemelere savcılığa, icra dairelerindeki evraklarına vekaletnamelere atmış olduğu eski imzalarını temin ederek, icra mahkemesine sunmuş olduklarını, adli tıp ilgili dairesince yapılan inceleme sonucu imzanın borçludan sadır olduğuna karar verildiğini, ve icra inkar tazminatına ve cezai şart ödemesine karar verildiğini, açılmış olunan davanın sadece , iştigal konusu faktoring olan davacıya zaman kazandırmaya matuf bir dava olduğunu, alacaklarının sahih ve mahkeme kararı ile de tespit edilmiş bir dava olduğunu, haksız ve mesnetsiz gerçeğe dayanmayan istirdat davasının reddine karar verilmesini. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dosya kapsamında, davacı tarafça sözleşmedeki kira artışları nedeniyle teminat olmak üzere senedin düzenlenerek verildiği, kira borcunun bulunmadığı ve taşınmazın tahliye edilmesine rağmen iade edilmediğini, davalı tarafından takibe konulduğunu belirtilmiş ise de, gerek kira sözleşmesinde, gerekse senet üzerinde takibe konu senede ilişkin bir kayıt bulunmadığı, davacının kira sözleşmesine taraf olmadığı, senedin teminat senedi olarak kabul edilemeyeceği, senet üzerindeki imza inkar edilmiş olsa da, bilirkişi raporu ile imzanın davacıya ait olduğu, senet nedeni ile borçlu olunmadığını ispat yükü, aksini iddia eden davacıda olup, davacının takibe konu senedin kira sözleşmesine istinaden depozito olarak verildiğini ispatlayamadığı anlaşıldığından, davanın reddine” karar verildiği görülmüştür. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Öncelikle davacı vekili olarak görev alan Av. …’ nun 04.05.2021 tarihli davacının vekilliğinden çekilmesine ilişkin dilekçesinin davacıya tebliğ edilmediği, davacının vekilinin dosyadan çekilmesi ve bu durumun vekileden davacıya bildirilmemesi nedeni ile davacının yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olmasını ve açıklama, ispat hakkının ihlal edilmesi dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkı ihlali ve adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurduğu ve bu eksikliğin bozma gerekçesi yapılması gerektiği, 2- Dosya kapsamında gerekçeli kararın, dosyayı uzun süredir takip etmeyen ilk vekile posta yolu ile yapıldığı ve davacının tebliğden haberinin olmadığı, adı geçen vekile posta yolu ile yapılan tebligatın, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’ nun Elektronik Tebligat başlıklı 7/a maddesine açıkça aykırı olduğu, 3- Dosya kapsamında mevcut Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen 04.01.2021 tarih ve 27695533-101.02.2020/110421/6613/6146 sayılı raporun karar vermeye elverişli olmadığı, 4- Dava konusu senet metni üzerindeki imzanın mahkemenin 11.10.2017 tarihli oturumunda imza örnekleri alınan … eli ürünü olup olmadığı konusunda herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, 5- Yine rapor içeriğine ekli 22.12.2020 tarih ve 2020/114421/6613-6146 sayılı ‘açma tutanağı’ içeriğinde imza incelemesine esas alınan belgelerin büyük çoğunluğunun fotokopi olması ve yüksek Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre fotokopi metin üzerinden imza incelemesi yapılmasının kabul edilemeyeceği, bilirkişi raporunun eksik inceleme ve değerlendirme sonucu düzenlendiği, sağlıklı, maddi gerçeği yansıtan ve karar vermeye elverişli nitelikte olmadığı, 6- Mahkemenin “dava konusu senet metninin kira artışları nedeni ile teminat senedi olarak verildiğinin kanıtlanamadığı” yönündeki gerekçesinin de eksik incelemeye dayalı ve hukuken kabul edilebilir nitelikte olmadığı, 7- Mahkemenin 11.10.2017 tarihli oturumunda hazır edilen …’dan “huzurda bol miktarda imza örnekleri alındığı” belirtilmiş olmasına ve davacı tanığı olarak bildirilmiş olmasına rağmen, mahkemece gerek dava dilekçesindeki, gerekse davacının mahkeme anlatımlarında ileri sürdüğü iddialar hakkında hiçbir soru sorulmadığı, davanın esasına doğrudan etki edecek nitelikteki dava konusu senet altındaki imzanın kendi eli ürünü olup olmadığı ve senedin ne şekilde alındığı konusunda beyanının alınmadığı, bu nedenlerle İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 19.02.2021 tarih ve 2015/537 Esas, 2021/144 Karar sayılı ilamı usul ve yasaya aykırı olduğundan istinaf istemimizin kabulü ile davamızın reddi yönünde verilen kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; 1- Gerekçeli kararın kendilerine 27.05.2021 tarihinde tebliğ edilmiş olup; istinaf yoluna başvurmaktan feragat dilekçelerini dosyaya sunarak, dosyanın kesinleştirilmesinin talep edildiği, ayrıca gerekçeli kararın 01.06.2021 tarihinde davalının vekillikten çekilme dilekçesi sunmayan vekiline tebliğ edildiği, tebliğe ilişkin tebligat parçasının da dosyaya girdiği, yasal süre içerisinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığı ve kararın kesinleştiği, 2- Davacı tarafın, tam 7 kez vekil değiştirdiği, gerekçeli karardan sonra dahi dosya kesinleşmesine rağmen yargılamayı sürüncemede bırakmak, uzatmak amacı ile vekil değiştirdiği, hukuku katlederek, ret kararına karşı, sadece yargılamayı uzatma amacı taşıyan ve kötü niyetli bir şekilde yapılan bu istinaf başvurusunun reddi gerektiği, kötü niyetle yapılan bu istinaf başvurusunun Mahkemeyi haksız ve boş bir şekilde oyalaması dolayısıyla taraf veya vekilinin cezalandırılması gerektiği, 3- 15.03.2018 gün ve 30361 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7101 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 48. maddesi ile değiştirilen 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesi uyarınca, baro levhasına yazılı avukatlara elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilse de, hala elektronik tebligat adresi olmayan avukatlar bulunduğundan, elektronik tebligat adresi olmayan avukatlara , mahkemelerce yahut icra dairelerince yapılması gereken tebliğler, posta yolu ile yapılmaya devam edileceği, bun edenlerle davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine, kararın ifasının devamına, hükmün kesinleştirilmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini, kötü niyetle yaptıkları istinaf başvurusundan ceza almalarına karar verilmesi talep edilmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, dava konusu bono sebebiyle haksız olarak tahsil edilen bedelin istirdadı davasıdır. Davacı tarafça, dava konusu bononun altındaki imzanın davacıya ait olmadığı,icra mahkemesinde yapılan imza itirazlarının reddedildiği, bu nedenle haciz baskısıyla davalıya borçlu olmadıklar halde ödeme yapıldığı, davacıya aslında böyle bir borçlarının bulunmadığı, bu nedenle yaptıkları ödemenin tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, davalı tarafça senet altındaki imzanın davacının eli ürünü olduğu, senet içeriği borcunda gerçek olduğu, bu nedenle davanın reddi gerektiği savunulmuş, mahkemece, senet altındaki imzanın davacı eli ürünü olduğunun kanıtlandığı, davacının be senette dolayı davalıya borçlu olmadığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilince bu karar istinaf edilmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352. maddesi gereğince istinaf kanun yoluna başvurabilmek için istinaf dilekçesinin kabulüne ilişkin şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlardan herhangi birisinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusu reddedilir. İstinaf başvurusunun kabulü şartları kamu düzeninden olup davanın her derecesinde ve aşamasında resen dikkate alınmalıdır. İstinafın kabul şartları ise; İncelemenin iş bölümüne göre görevli dairede yapılması, istinaf kanun yolunun caiz olması, kanun yoluna belirtilen süre içerisinde başvurulması, istinafa kanunda belirtilen şekil şartlarına uygun şekilde başvurulması, başvuru şartlarının yerine getirilmesi, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin gösterilmesi, başvuruda hukuki yarar bulunması, harç ve giderlerin yatırılması ve istinafa başvuru hakkından feragat edilmemiş olmasından ibarettir. 6100 Sayılı HMK’nın 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme göre, ilk derece mahkemesi kararının davacı vekiline 01.06.2021 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, İstinaf başvurusu tarihinin 02.07.2021 olduğu, 6100 Sayılı HMK’nın 345. maddede istinafa başvuru süresinin 2 hafta olarak öngörüldüğü, davacı vekilinin süresinde istinaf dilekçesi sunmadığı, yukarıda da açıklandığı gibi, HMK 352. maddeye göre istinaf başvurusunun süresinde yapılmaması halinde inceleme yapılmadan istinaf başvurusunun reddine karar verileceğinin hüküm altına alındığı görülmektedir. Her ne kadar davacı vekilince, dosya kapsamında gerekçeli kararın, dosyayı uzun süredir takip etmeyen ilk vekile posta yolu ile yapıldığı ve davacının tebliğden haberinin olmadığı, adı geçen vekile posta yolu ile yapılan tebligatın, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’ nun Elektronik Tebligat başlıklı 7/a maddesine açıkça aykırı olduğu ileri sürülmüşse de, kararın tebliğ edildiği vekilin dosyada geçerli vekaleti bulunan ve vekilliği devam eden bir avukat olduğu, Tebligat Kanununun 11.1 maddesinde vekil birden çok ise bunlardan birine yapılan tebligatın geçerli olduğunun hükme alındığı, vekilin davayı takip edip etmemesinin bir koşul olarak öngörülmediği, ayrıca, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a-9 maddesine göre baro levhasına kayıtlı avukatlara tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olmakla birlikte vekile elektronik tebligat yapılma imkanı bulunmaması halinde, Tebligat Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak davacı vekiline kararın tebliğinin mümkün olduğu (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/210 E. 2021/1761 K. Sayılı kararı), UYAP üzerinde yapılan incelemede tebligat yapılan davacı vekilinin elektronik posta adresinin bulunmadığı, bu nedenle zorunlu olarak Tebligat Kanununun 17.maddesine uygun bir şekilde tebligatın yapıldığı, bu nedenle bu yönden yapılan başvurunun yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, davacı vekilince İstinaf başvurusu, 6100 Sayılı HMK’nın 352. maddesinde belirtilen tebliğden itibaren 2 haftalık kanuni süre geçtikten sonra yapıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-c. maddesi gereğince, esasa ilişkin itirazlar incelenmeksizin usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-c. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2- Davacı tarafça yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine iadesine, 3- Davacı tarafça yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2021