Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/969 E. 2021/1010 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/969 Esas
KARAR NO: 2021/1010
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/06/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2020/406 E.
DAVANIN KONUSU: Patent (Patent Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davalı/Karşı Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde özetle; Karşı tarafa ait … Nolu ” Kuruluk algılayıcısı içeren bir kurutucu ” adlı patentinin hükümsüzlüğünü talep ettiklerini, … A.Ş.’nin müvekkili şirketin müşterilerine uyarı mektupları göndermek sureti ile müşterilerin müvekkilinden ürün satın almalarını önlemeye çalıştığını, müvekkili şirketin patentinin hiç bir şekilde ihlal etmediğini, patentin yenilik ve buluş basamağı taşımadığını, davacının açmış olduğu davanın … sayılı patente tecavüz davası olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen kullanımın, onların patentinin alanına girdiği ileri sürdüğünü, oysa müvekkili şirketin kullanımı davacı/karşı davalının kullanımının farklı olduğu gibi söz konusu patentin hükümsüz sayılması gerektiğini, açtıkları hükümsüzlük davasında davalının patenti yenilik unsuru taşımadığından hükümsüz kılınması gerektiğini, davacı/karşı davalı tarafın mahkememiz dosyasından verilen 03/02/2020 tarihli gizlilik kararına itiraz ettiğini, itiraz etmesinin nedenin de gizlilik kararına uymamasından kaynaklandığını, yurt dışındaki müşterilere müvekkili tarafından gönderilen ürünlerin kendi patentlerini ihlal ettiğini bu konuda açtıkları davayı bildirdiklerini belirten mektuplar gönderdiğini, müşterilere gönderilen uyarı mektuplarının müvekkili şirketi şirketin müşteri karşısındaki itibarını ciddi bir şekilde zedelediğini, müvekkili şirketi taklitçi gibi gösterdiğini, ancak müvekkili şirketin söz konusu kullanımının davacı/karşı davalının patentinden önceki tarihlere dayandığını, haksız bir şekilde gönderilen uyarı mektupları ile ilgili mahkememizce ihtiyati tedbir kararı verilmez ise maddi ve manevi olarak daha büyük zararlara yol açacağını, açtıkları hükümsüzlük davası sonuçlanıncaya ve kesinleşinceye kadar müvekkili şirketin haklarının muhafazası ve etkinliğinin sağlanabilmesi açısından davacı/karşı davalının müvekkili şirketin, gerek … adına tescilli markalarla yapılmış/yapılan üretimleri ve gerekse marka hakkı sahibi başkası olan ( yabancı veya yerli ) firmalar için müvekkili şirket tarafından yapılan/yapılacak üretimleri kapsayacak şekilde müvekkilinin ürünlerini üretmesine, satış ve tanıtımına, stoklanmasına, dağıtımına, ithalat ve ihracat işlemlerinde kullanılmasına ve ticari amaçla her türlü işleme konu etmesine, ürünlerin bu ürünler için hazırlanan basılı evrakların toplanmasına, yönelik her türlü fiil ve işlemlerinin tedbiren önlenmesi ile … A.Ş.’nin … sayılı patentten doğan ve SMK’dan kaynaklanan haklarını müvekkili şirkete karşı ve müvekkili şirketin yaptığı yerli ve yabancı şirketlere karşı dava sürecinde kullanılmasının engellenmesine tedbirin karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 22/03/2021 tarihli ara kararıyla; ”Talebe konu tedbir yönünden yasal şartların oluştuğuna kanaat getirilmekle 6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159.maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebinin takdiren 250.000,00 TL (ikiyüzellibintürklirası) nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla kısmen kabulüne karar” verildiği görülmüştür. Davacı-karşı davalı … vekilinin 08.04.2021 tarihli dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait ihtiyati tedbir talebi ile davalı-karşı davacının ihtiyati tedbir talebinin çatıştığını, birinin kabulünün, doğal olarak diğerinin reddi veya uygulanabilirliğinin ortadan kalkması anlamına geldiğini, bu açıdan tarafların tedbir taleplerinin birbirleri ile yakından ilişkili olduğunu, hal böyleyken, esas davada ileri sürülen, müvekkiline ait ihtiyati tedbir talebinin tarafların beyanları alındıktan sonra ön inceleme aşamasında değerlendirilmesine karar verilmişken, davalı – karşı davacı yanın talebinin, karşı dava bakımından dilekçeler teatisi tamamlanmadan tedbire dair ek beyanlarına cevap verilmemişken, hiçbir teknik inceleme gerçekleştirilmeden, ön inceleme aşaması dahi beklenmeden, yalnızca davalı – karşı davacının beyanları esas alınarak kabul edildiğini, davalı – karşı davacının savunması ve iddialarının temelinin müvekkiline ait patentin patentlenebilir olup olmadığını oluşturduğunu, bu durumun açıkça ihtisas mahkemesinin dahi tek başına incelemesi ile karar veremeyeceği, içerisinde pek çok teknik husus barındıran bir husus olduğunu, davalı – karşı davacının ihtiyati tedbir talebini karşı dava dilekçesinde ileri sürdüğünü ve ilk defa 15 Mart 2021 tarihli dilekçesinde detaylandırdığını, delillerle desteklemeye çalıştığını, söz konusu dilekçeye karşı beyanlarını sunmak üzere kendilerine süre verilmediğini ve beyanlar beklenilmeden yalnızca karşı tarafın iddiaları gözetilerek tedbir kararının kabulüne karar verildiğini, verilen tedbir kararının geniş ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu ve müvekkili açısından adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, aynı zamanda davalı-karşı davacının kendisini ifade etmesi için tanınan haklar ile müvekkiline tanınan hakların eşit olmadığını, müvekkili aleyhine ölçüsüz şekilde dezavantajlı bir durum yaratıldığını, ayrıca müvekkilinin tescilli mülkiyet hakkı üzerinde iki farklı ve geniş sınırlama karşısında, yalnızca 250.000 TL teminat gösterilmesine hükmedildiğini, teminatın sadece davalı- karşı davacı bakımından değil, onun satış yaptığı iddia olunan şirketleri dahi kapsayacak nitelikte hükmedildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere; yalnızca davalı-karşı davacı yanın kendisi hakkında dilekçelerinde gösterdiği bilgiler dahi gözetildiğinde, yani müvekkilinin söz konusu patente dayalı yaptığı yatırımlar ve araştırma ve geliştirme faaliyetleri sürecinde yaptığı harcamalar ve patentin değeri gözetilmediğinde dahi, Mahkemece öngörülen teminatın somut olayın özelliklerine uygun olmadığının dikkate alınması gerektiğinden bahisle, 31Mart 2021 tarihli ihtiyati tedbir kararına itirazlarının kabulüne, bu kapsamda ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, ihtiyati tedbirin kaldırılmaması halinde, 10.000.000 TL’den az olmamak üzere teminatın arttırılmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin 23/06/2021 tarihli ara kararıyla; “Teminatın taraf menfaatleri arasında denge unsuru oluşturacağı kanaatine varılarak mevcut durumun muhafazası ve davanın etkinliğinin sağlanması bakımından davacı-karşı davalının itirazının kısmen kabulü ile, Mahkememizce verilen 31.03.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararına ilişkin olarak 6100 sayılı HMK’nın 394/4 mad. Ve 395/2. Maddeleri uyarınca takdir olunan 250.000,00 TL (ikiyüzellibintürklirası) nakdi teminat bedelinin 250.000,00 TL daha arttırılarak 500.000,00 TL (beşyüzbintürklirası) olarak belirlenmesine” şeklinde karar verildiği görülmüştür. Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İhtiyati tedbirin şartlarının işbu uyuşmazlıkta karşılanmadığını, dosya üzerinde hiçbir teknik inceleme gerçekleştirilmeden karar verildiğini, -İhtiyati tedbire ilişkin verilen kararın, tarafların menfaat dengesini gözetmediği gibi, yargısal temel haklardan olan “adil yargılanma hakkına” ihlal teşkil etmekte olduğunu ve “ölçülülük ilkesine” aykırılık içerdiğini, davacı taraf kendine ait tescilli patent haklarına dayanarak, davalının …, …, …, … kodlu modelleri olmak üzere kuruluk algılayıcısına sahip kurutucu cihazlarının patent tecavüzü ve haksız rekabet yarattığı iddia edilerek, sayılı ürünlerin üretiminin, satışının, pazarlamasının, dağıtımının, ithalinin, ihracının, tanıtımının ve her ne şekilde olursa olsun ticarileştirilmesinin dava kesinleşinceye kadar durdurulmasına ve engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir talep edildiğini, Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin, taraf delilleri toplandıktan sonra ön inceleme aşamasında değerlendirilmesine karar verildiğini, Davalı – karşı davacı yan ise, cevap dilekçesinde, davacıya ait patente konu teknolojiden farklı bir teknoloji kullandığını ve karşı dava kapsamında davacıya ait patentin hükümsüzlüğü ile, davacının tescilli patentten doğan haklarının, davacı tarafından …’in gerek … adına tescilli markalarla yapılmış/yapılan üretimleri ve gerekse marka hakkı sahibi başkası olan (yabancı veya yerli) firmalar için … tarafından yapılan/yapılacak üretimleri kapsayacak şekilde, üretimi, satışı, tanıtımı, stoklanması ve dağıtımı yapılan, ithalat ve ihracat işlemlerinde kullanılan ve her türlü ticari işleme konu edilen ürünlerine ve bu ürünler için hazırlanan basılı evraklarının toplanmasına karşı kullanılmasının önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir talep ettiğini ve bu kendi talepleri verilen ihtiyati tedbir kararının çatıştığını, davalıya ait ihtiyati tedbir talebinin hiçbir teknik inceleme gerçekleştirilmeden, ön inceleme aşaması dahi beklenmeden, yalnızca davalı – karşı davacının beyanları esas alınarak kabul edildiğini, kararın adil olmadığını, ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, ihtiyati tedbirin sınırlarının çizilemediğini, usulüne uygun üstelik sınırlı süreli olarak tescil ve tesis edilmiş bir patent hakkının pratikte kullanılamaz hale getirildiğini, -Kesinleşmiş bir hükümsüzlük kararı bulunmamasına rağmen, müvekkillerinin tescilli patentten doğan haklarının kimliği belirsiz üçüncü kişilere karşı kullanımının engellenmesinin kanunen öngörülmüş koruma ve tekel süresi sona ermeden patentin fiilen uygulanamaz hale gelmesine yol açtığını -Davalı yan tarafından ihtiyati tedbire ilişkin beyan ekinde sunulan yazışmaların ihtiyati tedbir için dayanak oluşturmasının mümkün olmadığını, patent hakkının ileri sürüldüğünü, her ihtarnamenin amacının uyuşmazlık dava yoluna ilerlemeden tarafların iletişim içerisinde kalarak uyuşmazlığı dostane yollardan çözmek olduğunu, -Tedbirin kaldırılmaması helinde hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, teminatın davalı-karşı davacının ekonomik gücü ve davadaki kendi beyanları ve müvekkilin patentinin değeri ve koruma süresi gözetilerek, 10.000.000 TL’den az olmamak üzere arttırılması gerektiğini -Müvekkillerine ait patentin üçüncü kişilere devrinin engellenmesi yönündeki tedbirin ise, dava sonucunda verilecek kararın etkinliğinin sağlanmasında herhangi bir etkisi olmadığını, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemesi’nin 2020/406 E. Sayılı dosyası kapsamında 08.06.2021 tarihinde duruşması yapılan ve taraflarınca 28 Haziran 2021 tarihinde e-tebligat sistemi üzerinden görüntülenen usule ve hukuka aykırı verilen ihtiyati tedbire itirazlarının kısmen reddine ilişkin kararının ve dahi dosyada davalı talebi sonucunda tahsis edilen tedbir kararının istinaf incelemesi ile kaldırılmasına, 1 no.lu talebimizin kabul edilmemesi halinde, taraflarınca hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, ilgili ihtiyati tedbir karşılığında öngörülen teminat miktarının artırılarak, 10.000.000,00 TL’den az olmamak üzere belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.Eldeki uyuşmazlığın da bu yasal düzenlemeler çerçevesinde çözülmesi gerekmektedir. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddesinde öngörülen ispat şartı tam bir ispat değildir. Delillerin değerlendirilmesi sonucu ulaşılacak ön ispat tedbir kararı verilmesi için yeterlidir. Mahkeme tarafından ön ispatın tespiti, yargılama aşamasında Kanun gereği yapılması gereken bir tespit olup, ihsası rey olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Yine, ileride verilecek olan hükmün etkinliğini temin etmek üzere verilen ihtiyati tedbir kararının dava konusu ile aynı sonucu doğuracak bir ihtiyati tedbir kararı olduğunu iddia etmek de mümkün değildir. Somut uyuşmazlığa gelince; davacı-karşı davalının patentinin ihlaline yönelik davalı-karşı davacı kullanımının bulunup bulunmadığı, patente tecavüz ve haksız rekabetin yasal koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının yargılama gerektirdiği, yaklaşık ispat koşullarının dosya içerisinde bulunmadığı, davacının patentinin tescilli olması dışında davalının patente tecavüz ettiğine ilişkin hususların teknik inceleme ile anlaşılacak olması nedeniyle davacı için beklemeye alınan tedbir kararı ile davalı lehine verilen tedbir kararının çelişmediği, davalı-karşı davacı yönünden verilen tedbir kararının ise davacının patentine tecavüz teşkil ettiğine ilişkin yeterli delil bulunmaması nedeniyle verilmesinde hukuka aykırı bir durum bulunmadığı, davacının, davalının satışa sunduğu ürünlerin kullanımını durdurabilmesi için kendi patent haklarının ihlalini yaklaşık olarak da olsa ispat etmesi gerektiği, o sürece kadar davalının kullanımının yasal sınırlar içinde kaldığının kabul edilmesi gerektiğinden davalı yönünden verilen tedbir kararında da hukuka aykırılık bulunmadığı, lehine uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette olup tedbir yoluyla değerlendirilemeyeceği, aynı şekilde tedbir kararı verilmediği ve davacı tarafça tedbir konusu patent 3. kişilere devredildiği taktirde taraf teşkilinde sorun yaşanarak yargılamanın uzayacağı, hükmün etkinliği azalacağından Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (6769 Sayılı) 159. maddesinde “verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilecekleri,” ve 6100 Sayılı HMK’nun 389/1. maddesinde “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halleri” koşulları gerçekleştiğinden, mahkemece tedbir kararı verilmesinde yasalara ve usule aykırılık olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 6100 Sayılı HMK’nun 396. maddesine göre durum ve şartların değişmesi halinde ihtiyati tedbirin yeniden talep edilebileceği dikkate alınarak İlk Derece Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, ihtiyati tedbire itirazın reddine ilişkin 23/06/2021 tarihli ara karara karşı yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/06/2021 tarih ve 2020/406 E. sayılı ara kararına karşı davacı karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı karşı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Davacı karşı davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı karşı davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/09/2021