Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/86 E. 2021/96 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/86 Esas
KARAR NO: 2021/96
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/11/2020
NUMARASI: 2020/111 E., 2020/599 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyaları ile kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını, takibe konu edilen senetlerin müvekkili tarafından düzenlenip imza altına alınmadığını ileri sürerek müvekkilinin senet veya senede dayalı icra takibi kapsamında borçlu olmadığının tespitine, öncelikli olarak takibin devam etmesi durumunda müvekkilinin haklarının ağır surette ihlal edileceğinden, haksız ve hukuka aykırı olarak açılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı icra dosyaları ile yapılan takiplerin dava sonuna kadar durdurulmasına kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 27/02/2020 tarihli ara kararıyla; Dosya kapsamına, delil durumuna, henüz davacının haklılığının yaklaşık olarak ispat edilmemiş olmasına ve İİK 72/1.fıkrası gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilememesine göre, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemenin tedbir talep edenin, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu ve basit bir iddianın yeterli olmadığı sebebiyle tedbir taleplerini reddettiğini, davalı tarafın sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verecek nitelikte bir ara karar verdiğini, ancak dava dilekçesinden de görüleceği üzere, taraflarınca sunulan delillerin basit bir iddianın ötesinde olan hususlar olduğunu, söz konusu senetlerin davacı tarafından düzenlenmediğini, davacının davalılara herhangi bir borcu olmadığını, hatta keşideci, lehtar ve hamilini tanımadığını, ve bugüne dek davalılar ile herhangi bir ticari faaliyette bulunmadığını, senedi düzenleyen şirketin … Ltd. Şti. olduğunu Müvekkil şirketin ünvanı kuruluşundan yana … Ltd. Şti.’ olduğunu ve ünvanında hiçbir zaman ‘’PETROL’’ ibaresi bulunmadığını, senedi düzenleyen şirkette de ‘’İNŞAAT’’ ibaresi bulunmadığını, söz konusu maddi hata sebebiyle davacı aleyhine başlatılan takipte hacizlerin kaldırılması talebinde bulunmalarına rağmen taleplerinin reddedildiğini, senedi düzenleyen şirketin adresinin, davacı şirketin adresinden farklı olduğunu, senetlerin düzenleme tarihlerinin ise 07.03.2019 olduğu göz önüne alındığında ise davacının o tarihte de kendi adresinde faaliyette bulunduğu sonucunun ortaya çıktığını, senetler üzerindeki imzalar ile şirket yetkilisi …’ın imzası karşılaştırıldığında senetler üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığının çıplak gözle dahi anlaşılacağını, Nakliye işi ile iştigal eden davacı şirketin, kötüniyet ile başlatılan takip sonucu konulan hacizlerle ticareten kilitlenmiş durumda olduğunu, madde madde sunulmuş her bir hususun basit bir iddianın ötesinde olduğunu, reddedilen ihtiyati tedbir taleplerine dair ara kararı hukuka aykırı olduğunu, İİK md 72 düzenlemesinde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararının verilemeyeceğine ilişkin bir istisna bulunduğunu, bu hükme göre takipten sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı verilmesi takibi durdurmamakta; ancak icra veznesine giren paranın alacaklıya verilmesini önlemekte olduğunu ara kararının kaldırılarak haklı taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davanın hukuki niteliği itibariyle takipten sonra açılan menfi tespit davası olduğu, davacı vekilinin dava dilekçesinde tedbirin durdurulmasını talep ettiği ancak icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına yönelik bir talebinin olmadığı, ilk derece mahkemesince talebin reddine karar verildiği ve iş bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır. 2004 Sayılı İİK’nın 72/3 maddesinde “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir”, hükmü yer almaktadır. 2004 Sayılı İİK.’nın 72/3 maddesi ile ilgili düzenlemenin gerekçesi “…Borçlu, takip konusu olan alacağın haddizatında mevcut olmadığı hakkında her zaman yani takibin her safhasında menfi tespit davası açabilecektir. Menfi tespit davası başlı başına takibin seyrine tesir etmez. Yalnız bunun zımmında borçlu alacaklıya paranın, ancak teminat mukabilinde ödenmesi hususunda, ihtiyati tedbir alabileceği gibi, alacaklı böyle bir teminat göstermeyeceğini beyan ederse, alacaklının hakkını almış bulunmaktan doğan zararlarını temin etmek şartı ile borçlu paranın alacaklıya icra dairesinde ödenmemesi hususunda tedbir kararı almaya yetkili kılınmıştır. Alacaklının, maruz kalacağı tedbirlerin kendisine verebileceği zararlar bu babta tedbir isteyen borçlu tarafından gösterilecek teminatla karşılanmış olacağından bu tanzim tarzı karşılıklı menfaatleri telif etmiş olacaktır…” şeklinde belirtilmiştir. Diğer yandan HMK’nın 209/1. Maddesine göre; adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yargılama usullerini düzenleyen genel nitelikte bir kanun iken, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ise takip hukukuna ilişkin özel nitelikte bir kanundur. Eldeki davadan önce, icra takibine girişilmiş olması nedeniyle takip hukukuna ilişkin kurallar uygulanmaya başladığından özel nitelikteki İİK’nın 72/3. Maddesindeki “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği” şeklindeki özel nitelikteki emredici düzenlemeye rağmen genel kanun olan HMK’nın 209/1. maddesine göre takip hukukuna ilişkin sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi mümkün değildir. HMK’nın 209/1. maddesi mahkemelerdeki yargılamalara ilişkin olarak adi senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını ve delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup icra takibine etkisi yoktur. 2004 Sayılı İİK.’nın 72/3 maddesinde yer alan düzenleme 6100 Sayılı HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir ile ilgili düzenlemeye benzeyen ancak kendine özgü özellikleri de olan ve borçluya tanınan bir hak olduğu, borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği anlaşılmıştır. Bilindiği üzere İİK’nın 72.maddesi kapsamında takipten sonra açılan menfi tespit davalarında takibin durdurulmasının mümkün olmadığı, ancak icra veznesine girecek paranın ödenmemesine yönelik tedbir kararı verilmesinin mümkün olduğu, bu nedenle açılan takibin durdurulmasına yönelik tedbir kararının reddine yönelik mahkeme kararında dosya kapsamı ve mevcut delil itibariyle usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına yönelik de davacı tarafın bir isteminin bulunmadığı, yerel mahkemenin takdirinin yasa ve usul kapsamında olması sebebiyle bu yöne yönelik istinaf sebebinin de yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/11/2020 tarih ve 2020/111 E., 2020/599 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/02/2021