Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/837 E. 2021/830 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/837
KARAR NO: 2021/830
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/04/2021
NUMARASI: 2021/48 E. 2021/90 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/06/2021
6100 sayılı HMK’nın 352.maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İlk Derece Mahkemesinin 2020/28 Esas sayılı dosyasında marka hükümsüzlüğüne ilişkin olarak açılan davaya, karşı dava olarak açılan sözleşmenin haksız olarak feshi nedeniyle maddi ve haksız suç isnadı nedeniyle manevi tazminat davasının asıl davadan tefrikine karar verildiği, istinaf başvurusuna konu eldeki davanın, marka kullanımına ilişkin sözleşmeden kaynaklanan tazminat talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili İlk Derece Mahkemesinin 2020/28 Esas sayılı dava dosyasına sunduğu karşı dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan Sözleşmenin devam ettiği süre zarfında karşı tarafın onayı çerçevesinde davalı …’nın … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” ibarelerini marka olarak adına tescil ettirdiğini, marka tescilinin müvekkili tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkilinin tescilli markanın Türkiye’ de ticari kullanımını sağladığını, markanın tanıtılması için pazarlama çalışmalarında bulunduğunu, markanın Türkiye’ de haksız kullanımı hususunda da çeşitli girişimlerde bulunduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin süresi süre sona erdikten sonra uzayacağı ve devam edeceği kararlaştırılmış olmasına karşın, davalı tarafından hukuksuz olarak sözleşmenin feshedildiği ve teknik olarak müvekkili davacının markayı kullanmasının engellendiğini, sözleşmesinin hukuka aykırı olarak davalılarca feshedildiğini, bu ihtarnamenin dava dosyasına karşı tarafça bilinçli olarak sunulmadığını, Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında karşı tarafça bu ihtarnameye dayanıldığını, söz konusu ihtarnamenin 29/04/2020 tarihinde adi posta yolu ile davacı müvekkiline gönderildiğini ve bu kapsamda sözleşmesinin 01/04/2020 tarihinde sona erdiği belirtilerek, davacı müvekkilinin markanın konu olduğu hizmetler için kullanım ve dağıtım haklarının sona erdiğinin belirtildiğini, dosyada mübrez 01/04/2017 başlangıç tarihli sözleşmenin 14.5 ve 14.6 maddelerinde belirtildiği üzere sözleşmenin süresi sona erdikten sonra müvekkili davacının elinde kalan kredileri satmak suretiyle çalışmaya devam edebileceğinin açıkça kararlaştırıldığını, işbu ihtarname kapsamında sözleşmenin süresinin bitmesinden sonra müvekkilinin dava konusu markaya ilişkin hizmetlerin sağlandığı online siteye erişiminin tamamen engellendiğini, bu nedenle müvekkilinin kendisine ait tescilli markayı kullanamaz hale geldiğini, sözleşmenin haksız feshinden ötürü karşı dava olarak fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL tutarında maddi tazminat ve ayrıca TTK’nun 122. maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı kapsamında olmak üzere fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL tutarında tazminat talep ettiklerini, buna ek olarak, davalıların sırf davacıyı baskı altına alarak tescilli markanın kendilerine devredilmesi için girişimlerde bulunduklarını, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde yaptıkları … No’lu soruşturma kapsamında, davac … hakkında iftirada bulunarak kendisine haksız suç isnadında bulunduklarını, anılan dosyadan suç unsuru bulunmadığından Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verildiğini, kararın kesinleştiğini, davalının haksız suç isnadından ötürü karşı dava niteliğinde olmak üzere 10.000,00 TL tutarında manevi tazminat talep ettiklerini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL denkleştirme tazminatı ve 10.000,00 TL tutarında manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; Kendileri tarafından açılan davanın marka hükümsüzlüğü davası olduğunu, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle maddi tazminat, alacak, denkleştirme tazminatı ve haksız suç isnadı nedeniyle manevi tazminat davasının marka hükümsüzlüğü davasıyla bağlantısı bulunmadığını, bu nedenle karşı dava olarak açılamayacağını, karşı davanın süresinde açılmadığını, bu nedenle HMK’nun 132. maddesi uyarınca karşı davanın bu davadan tefrik edilmesi gerektiğini, sözleşmeden kaynaklanan tazminat davaları için karşı davanın konusuna göre görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi, haksız suç isnadı nedeniyle tazminat davasında ise görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, tazminat tutarına göre basit yargılamaya tabii olduğu, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, yine dava açılmadan önce arabuluculuk şartının yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, sözleşmenin üç yıllık süresi dolduğundan sona erdiğini, kaldı ki karşı tarafın sözleşmeye aykırı davranışlarının mevcut olduğunu, denkleştirme tazminatının koşullarının mevcut olmadığını, davacı tarafın kendilerine hiç bir müşteri kazandırmadığını, Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmasında yeterli delil toplanmadan karar verildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davacılar vekiline dava açılmadan önce arabuluculuk tutanağı düzenlenmişse dosyaya sunması için kesin süre verildiği, davacılar vekilinin arabuluculuk başvurusuna gerek olmadığına dair dilekçe ile karşı dava açıldıktan sonra 29.03.2021 tarihli arabuluculuk başvuru tutanağının örneğini dosyaya sunduğu, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurma şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın usûlden reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Somut uyuşmazlıkta dava yığılması bulunduğunu, taleplerin tamamının arabuluculuğa tabi olmadığını, zira davalılardan manevi tazminat talebimiz bulunduğunu, somut uyuşmazlıkta arabulucuya başvuru şartının aranmaması gerektiğini, Karşı davanın ancak belirli bir süre dahilinde açılabileceğini, arabuluculuk süreci işletildikten sonra karşı dava açılması halinde sürenin geçmiş olacağını, bu nedenle ancak karşı dava dilekçesinin verilmesinden sonra arabuluculuk şartının yerine getirilebileceğini, Ön inceleme tarihi olan 27.04.2021 tarihine kadar tüm dava şartının tamamlandığını, Mahkemece davanın esasına girilmesi gerekirken davanın usûlden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, karşı dava olarak açılmış, marka kullanımına ilişkin sözleşmeden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine yöneliktir. Mahkemece dava, arabuluculuk şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle reddedilmiş, hüküm davacı tarafça istinaf edilmiştir. Karşı dava olarak asıl dosyadan tefrik edilen ve bağımsız bir dava olarak değerlendirilmesi gereken eldeki davada, davacılar tazminat talebinde bulunmakta olup, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunludur. Buna göre, davacılar vekili her ne kadar karşı dava açma süresi içerisinde, arabuluculuk sürecinin tamamlanıp son tutanağın sunulmasının olanaksız olduğunu ileri sürmüş ise de, somut olayda, karşı davanın 31.12.2020 tarihinde açıldığı, arabuluculuk başvuru formunun ise, 29.03.2021 tarihinde sunulduğu dikkate alındığında davacı iddiasının dinlenemeyeceği, arabuluculuğa başvuru şartının tamamlanabilir bir dava şartı olmadığı, davadaki taleplerin tazminata yönelik olması nedeniyle objektif dava yığılmasına ilişkin iddianın yerinde olmadığı, Mahkemece verilen kararda bu yönüyle bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/04/2021 tarih ve 2021/48 E. 2021/90 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcı davacılar tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacılar tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/07/2021