Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/817 E. 2021/945 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/817
KARAR NO: 2021/945
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2020
NUMARASI: 2020/278 E. 2020/613 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı tarafından müvekkili …’in eşi diğer müvekkilleri … ve …’in babaları … ve diğer borçlular aleyhine kambiyo senedine özgü takip yolu ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasında icra takibine girişildiğini, davalı müvekkilinin eşi diğer müvekkili … ve …’in babaları borçlu …’in 14/07/2018 tarihinde vefat etmesi üzerine müvekkillerini icra takip dosyasına borçlu sıfatı ile dahil ettiğini, müvekkillerinin aleyhlerine girişilen icra dosyasından banka hesaplarına konulan haciz nedeni ile haberdar olduklarını, bu durum üzerine icra dosyasından müvekkillerine gönderilen ödeme emirlerini içerir tebligatların usulsüz tebliğ edildiğini, bu nedenle tebligatların usulsüz olduğunun tespiti ile davanın süresinde açıldığının kabulünü ve her üç müvekkilinin davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin müvekkilleri yönünden iptali için İstanbul 14. İcra Hukuk Mah. 2019/1197 E. Sayılı dosyası ile dava açtığını beyan ederek dosya ve takip içeriği ve de mirasın reddinin kamu düzeninden olduğu da göz önünde bulundurularak her üç müvekkilinin uğrayabileceği telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi amacı ile ihtiyati tedbir kararı verilerek takibin her üç müvekkili yönünden de teminatsız olarak tedbirin durdurulmasını, her üç müvekkilinin de davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin her üç müvekkili yönünden de iptal edilmesini, davalının müvekkilinin mirası reddettiklerini bildiği halde kötü niyet ile müvekkillerinin yönünden iptal etmeyerek devam etmesini ve mal varlıklarındaki hacizleri fek etmemesi nedeni ile asıl alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilerek hesaplanacak kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak müvekkillerine verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacılar tarafından açılan işbu davanın süresi içerisinde açılmadığını, borçlu …’in müvekkiline olan borcunun tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığını, açılan takip neticesinde borçlu …’in 14/07/2018 tarihinde öldüğünün tespit edildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün 08/08/2019 tarihli kararı ile taraflarına mirasçıların belirlenmesi bakımından veraset ilamı çıkarmak için yetki verilmesine karar verildiğini, dava dilekçesinde yer alan açıklamalardan ve dava dilekçesi ekinde sunulan gerekçeli karardan borçluların 05/09/2018 tarihinde mirasın reddi talebi ile mahkemeye başvurduğunu ve mirasın reddedildiğinin anlaşıldığını, ancak taraflarınca mirasçılık belgesi istemine ilişkin açılan dava sonunda verilen İstanbul 7. Sulh Hukuk Mah. 2019/1547 E. 2019/1209 K. Sayılı ve 04/10/2019 tarihli kararı ile işbu dava dosyasında yer alan Nüfus Kayıt Örneği’nden de anlaşılacağı üzere Nüfus kütüğünde borçlular …, … ve …’in mirası ret kararına ilişkin bir şerh bulunmadığını, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddinin gerektiğini, davacının dava dilekçesinde delillerini somutlaştırmadığını ve delil listesini vermediğini, davacının takibin durdurulması talebinin reddinin gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Saptanan ve hukuksal durum karşısında; davacıların …’ in mirasını yasal sürede TMK m. 606 hükmü gereği kayıtsız şartsız gerçek reddettiği, miras bırakanın tüm mal varlığını aktif ve pasifleri ile kabul etmedikleri, davaya konu takip nedeniyle yasal mirasçı sıfatları kalmadığından ölenin pasiflerinden sorumlu tutulamayacakları kanunen anlaşılmakla davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Dosya kapsamı somut vakıanın niteliği gereği avalı tarafın kötü niyetine ve davacılar lehine tazminatın şartlarının oluştuğuna kanaat getirilmemekle tazminata hükmolunmamıştır.” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davacı borçluların mirası reddettiklerine ilişkin ilamın icra takip dosyasına, arabuluculuk dosyasına ve eldeki dava dosyasına sunulduğunu, ancak buna rağmen haciz işlemlerine devam edildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, Mahkemece tazminata hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, Telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi için istinaf incelemesi süresince takibin her üç davalı yönünden de teminatsız olarak tedbiren durdurulması gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, tedbiren takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davalılar aleyhine usülüne uygun bir icra takibi yürütüldüğünü, ödeme emrinin tebliği üzerine herhangi bir itirazda bulunulmadığını ve takibin kesinleştiğini, usulsüz tebligat şikayeti ve borca itiraz için açılan dava üzerine ancak İstanbul 14. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019-1197 E. 220-443 K. Sayılı 02.03.2020 tarihli kararı ile “..borçlulara yapılan tebligatların usulüne uygun tebliğ edildiği ve söz konusu itirazların borca itiraz niteliğinde olduğu yasal süresi içinde borçlular tarafından yapılmayan itirazların reddine” karar verildiğini, açılan davada alınan nüfus kayıt örneğinde dahi durumdan haberdar olmadıklarını, davalıların kötüniyetli olarak borcu bildikleri halde borcu ödememek için takip tarihinden önce mirası reddettiklerini, dava açılmasına kendilerinin sebebiyet vermediğini, bu nedenle tazminata ve aleyhlerine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf sebeplerinin incelemesinde; Davacı vekili, gerek arabuluculuk dosyasına, gerek icra takip dosyasına ve gerekse dava dosyasına, “mirasın reddine” ilişkin ilamı sunmuş olmalarına ve davalının bu durumdan haberdar olmasına rağmen, davalı alacaklının icra takip işlemlerine devam ettiğini, davalının kötüniyetli olduğunu, Mahkemece kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu savunmuş ise de; İİK’nun 72/5 maddesinde “… Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararlarında alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın da % 20’sinden aşağı olamaz” denilmektedir. Bu durumda kötüniyet tazminatına hükmedilebilmek için; a) İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında davacı borçlunun tazminat talebinden bulunması, b) Borçluya karşı icra takibi yapılmış olması, c) İcra takibinin haksız ve kötüniyetle yapılmış olması şarttır. Menfi tespit davasını kazanan borçlu lehine tazminata hükmedilebilmesi için, davalı alacaklının yaptığı icra takibinin haksız bulunması yeterli olmayıp, icra takibinin “kötüniyetle yapılmış olduğunun” da anlaşılması (ispat edilmesi) gerekir. İcra dosyası incelendiğinde; mirasın reddine ilişkin ilamın icra takibinden önce kesinleştiği görülse de, borçlular tarafından mirasın reddine ilişkin ilamın 26.11.2019 tarihinde, yani takibin başladığı tarihten sonraki bir tarihte sunulduğu, sonuç itibariyle takibin haksız olduğu anlaşılmakla birlikte kötüniyetle yapılmış olduğuna, başka bir deyişle icra takibi başlatıldığında davalının söz konusu ilamdan haberdar olduğuna ilişkin dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığı, Mahkemece verilen kararın bu yönüyle yerinde olduğu, davacının istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasına karar verilemez. İİK’nun 72/3 maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, sadece teminat karşılığında icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde tedbir kararı verilebilir. Açıklanan bu nedenlerle tedbiren takibin durdurulmasına karar verilmesine hukuki olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacı vekilinin bu yöndeki talebi yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin istinaf sebeplerinin incelemesinde; Davacı taraf her ne kadar davanın açılmasına sebebiyet vermediklerini, bu nedenle aleyhe vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğini ileri sürmüş ise de, icra dosyası incelendiğinde; mirasın reddine ilişkin ilamın 26.11.2019 tarihinde sunulduğu, buna rağmen, İİK 89/1.maddesi kapsamında davalı alacaklı vekili tarafından 30.07.2021 tarihinde haciz talebinde bulunulduğu, davalı tarafın icra takibinin başlatılmasında kötüniyetli olduğu sabit değil ise de, mirasın reddine ilişkin ilamın icra takip ve dava dosyasına sunulmasından sonra icra takip işlemlerine devam ederek davanın açılmasına sebebiyet verdiği anlaşılmakla Mahkemece davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan tüm bu sebeplerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı ve davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacılar yönünden; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2020 tarih ve 2020/278 E. 2020/613 K. sayılı sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılardan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacılar tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacılardan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacılar tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Davalı yönünden; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2020 tarih ve 2020/278 E. 2020/613 K. sayılı sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalıdan alınması gerekli 5.374,05 TL nispi ilam harcından davalı tarafından peşin yatırılan 1.399,40 TL’nin mahsubuyla bakiye kalan 3.975,10 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2021