Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/810 E. 2021/808 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/810 Esas
KARAR NO: 2021/808 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/04/2021
NUMARASI: 2021/48 E. 2021/263 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/07/2021
6100 sayılı HMK’nın 352.maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davalı tarafından müvekkilleri aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, müvekkili … A.Ş. firmasının “…” isimli işletmeye sahip olduğunu, işletmenin dava dışı …’ın da hissedarı olduğu … Tic. Ltd. Şti. (Beylikdüzü VD.-…), tarafından satın alındığını, satın almanın ilerleyen sürecinde, stokların karşılığı gerekçesiyle iki adet ek protokolle borçlusunun …, kefilinin … olduğu iki adet senet ciro edilerek … verildiğini, işletmenin stoklarını devredecek olan … olduğu için senette lehdarı …’ın oluşturduğunu, müvekkili … firması sözleşmenin tarafı olmadığı gibi kendisi açısından bağlayıcılığının olmadığını, dava konusu senedi sözleşme ve ek protokollere göre davalının elinde bulundurduğunu beyan ettiğini, senedin … verilme sebebinin ispatına dair karşı tarafın “kabul” beyanı bulunmadığını, söz konusu senedin bundan sonra bu hukuksal ilişkiler kapsamında değerlendirilebileceğini, senet üzerinde “malen” veya “nakden” kaydı bulunmasa da, hammadde stoklarına karşılık yani “malen” verildiğinin açık olduğunu, temsilcinin kendisiyle işlem yapma yasağı bulunmadığını, senedin temelini oluşturan mal teslimi yapılmadığını, takip konusu yapılan 15.3.2018 tanzim ve 1.11.2018 vade tarihli, 750.000,00 TL tutarlı senetten dolayı müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitini, senedin / icra takibinin iptalini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davacı …’ın, … Ltd Şti’nin borcunu üstlenerek … A.Ş. lehine senet düzenlendiğini, davacı …’ın ise bu senede kefil olduğunu, 01.12.2018 tarihinde davalı …. Ltd Şti’nin hissedarı olduğu … A.Ş’nin hisselerinin davacı … ve dava dışı … tarafından satın alındığını, hisse satış sözleşmesinin 12. maddesinde … A.Ş. adına tanzim edilen kambiyo senetlerinin hisse satım sözleşmesinin imzası ile birlikte … A.Ş. tarafından cirolanarak … San. Tic. Ltd. Şti’ye teslim edileceğinin düzenlendiğini, 01.11.2018 vade ve 750.000,00 TL bedelli senedin bu kapsamda davalı şirket tarafından elde edildiğini, dava ve takip konusu senedin hisse devir sözleşmesi’nin 12. maddesi gereğince alacağın temliki hükümleri kapsamında … A.Ş.tarafından cirolanarak … San. Tic. Ltd. Şti’ye teslim edildiğini, bu nedenle davacının senet nedeniyle alacak ve takip hakkı bulunmadığı iddiasının da bir dayanağının bulunmadığını savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; ”Davanın İİK m.72 hükmüne istinaden açılmış menfi tespit davası olduğu, davacılar vekilinin 06/04/2021 tarihli cevaba cevap dilekçesini sunmuş olmakla davacı yönünden dilekçelerin verilmesi aşaması tamamlandığından, bu aşamadan sonra davacı tarafından iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesinin mümkün olmadığı,Davacıların menfi tespit talebine konu olan bonodan dolayı kayden alacaklı durumda gözüken davalı borçlu … San. Tic. Ltd. Şti vekilinin beyanı, ayrıca davacı vekilinin dayandığı dilekçe içeriği ve dayanak sözleşme tarihleri, sözleşme içerikleri dikkate alındığında kambiyo senedinin her iki tarafın delil olarak dayandığı 01/12/2018 tarihli sözleşme çerçevesinde … A.Ş.’nin hisse satış sözleşmesine konu ve dosya davalısının satıcı, dosya davacılarından …’ın alıcı konumunda olduğu, sözleşmenin 12. maddesi çerçevesinde dayanak kambiyo senedinin davalı satıcıya hisse devir bedeli karşılığı düzenlendiğinin, dava konusu olan bonodaki isim ve imza sahiplerinin sözleşmenin 12. maddesi gereği yer aldığının savunulduğu, bu itibarla davalı şirketin dava konusu … A.Ş.’nin hisselerini devreden, satan şirket konumunda olması sebebiyle devrin bedeli olarak bonoyu haklı sebeple elinde bulunduran kişi konumunda olduğunun savunulduğunun tartışmasız olduğu,… A.Ş,’de hisse sahibi olan davalı şirketin, hisselerini dava konusu bono karşılığı devrettiğini savunması karşısında, dava konusu bononun davalının savunduğu üzere bedelsiz olarak davalının elinde olup olmadığının tartışılması, özellikle …A.Ş.’nin hissedarlarından … ile adı geçen ve davacı durumunda olan … A.Ş. ile ilişkiler ve yine dayanak sözleşmelere göre bu şirketteki hissesini satan davalı şirket arasında görülmekte olan menfi tespit davasının görülmesi açısından mahkemenin yetkisinin irdelenmesi gerektiği,6100 sayılı HMK m.14/f.2 hükmü uyarınca “Özel hukuk tüzel kişilerinin ortaklık ve üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için ,ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir” düzenlemesi dikkate alındığında, dava tarihi itibariyle … A.Ş. ve bu şirketin yetkilisi …’ın davacı sıfatıyla, şirketteki hissesini satan olarak gözüken davalı … San. Tic. Ltd. Şti. aleyhine menfi tespit davası açtığı ve davaya konu bononun ise; tarafların dayandıkları sözleşmeler çerçevesinde hisse devir bedeli olarak verildiğinin davalı tarafça savunulduğu, davalının bonoyu devralırken de hissedarı olduğu …. A.Ş.’nin lehtar ve bu şirketin hissesini almak isteyen …’ın ise yine ayrıca kefil olarak bonoda yer aldığı,Uyuşmazlıkta; “davacı talebini nasıl dermeyan ediyorsa, o dikkate alınarak yetki tayin edilir. Dava konusu yapılan talebin ona ait olmadığı aşikar olsa bile, bu yetkiye etki etmez. Yetkiyi inşa eden vakıalar aynı zamanda esas talebi de inşa ediyorsa, yetkiyi ispat için talebi inşaa eden vakıların tamamen ispatı gerekli değildir.”(Prof.Dr.Saim Üstündağ,Medeni Yargılama Hukuku,İstanbul,1989.4.Bası Sayfa 173) O halde …A.Ş.’nin kendi adına, yine ayrıca bu şirketin yetkilisi … ile adı geçen … A.Ş.’nin eski hissedarı … San. Tic. Ltd. Şti arasındaki menfi tespit davasına konu bononun davalı şirketin elinde hisse devri nedeniyle bulunup bulunmadığı, bu itibarla bononun bedelsiz olup olmadığı, yine bu çerçevede davacı şirket ile yine bu şirketteki hissesini satan olduğu anlaşılan … San. Tic. Ltd. Şti’nin, … A.Ş’nin hissesini alıcı olarak gözüken …’ın taraf olduğu uyuşmazlığın HMK m.14/f.2 kapsamında kaldığının değerlendireleceği, Yargıtay uygulamasında dahi, taraflardan birinin limited şirketteki hisse devri sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile ilgili takip yapması ve bu takiple ilgili menfi tespit davası açılması halinde, taraflardan birinin ortak sıfatı bulunmasa dahi, bu tip davalarda hisse devrine konu olan şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olacağının kabul edildiği, (Yargıtay 11.H.D.2019/2249E. 2019/4442K. sayılı ilamı). Bu nedenle dahi … A.Ş.’indeki hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak nedeniyle düzenlendiği savunulan bonodan dolayı davacılar aleyhine başlatılan icra takibinde ileri sürülen savunmaya göre takibe konu borçtan dolayı davalı şirketin alacaklı olup olmadığı, davacının iddia ettiği üzere bononun bu noktada bedelsiz olup olmadığı konularında yetkili mahkemenin, hisseleri devir sözleşmesine konu edildiği savunulan … A.Ş.’nin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olup, bu yerin kesin yetkili olacağı, (Yargıtay 11.HD 2007/6905E. 2008/8620K.sayılı) takip konusu bonoda yer alan …, … A.Ş.ile bu şirketin eski ortağı olduğu dayanak belgelerden açıkça anlaşılan … San. Tic. Ltd. Şti. arasında birbirlerine karşı açtıkları bu dava yönünden dahi ve yine dayanılan belgelerin içerikleri nedeniyle de … A.Ş.’nin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi yani sicil adresinin kesin yetkili olduğunun kabulü gerektiği, Gelen sicil kayıtlarına göre davacı …A.Ş.’nin sicil adresi Esenyurt olup, HSK kararı uyarınca, Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresi dahilinde kaldığı, 6100 Sayılı HMK’nın m.114/f.1 bend(ç) uyarınca, mahkemelerin kesin yetkili olması dava şartlarından olup, HMK’nın m.115 hükmü uyarınca dava şartlarının her zaman ve her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılmasının zorunlu olduğu, mahkemenin kesin yetki açısından davaya bakmaya yetkili bulunmadığı anlaşılmakla, davacının tedbir talebinin kesin yetkili mahkemede takdiri gerektiğinden, tedbir talebinin usulden reddine, Davanın, 6100 Sayılı HMK’nın m.114/f.1 bend (ç) hükmü uyarınca mahkemenin kesin yetkili mahkeme olmaması nedeniyle, dava şartı yokluğundan usulden reddine,” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Gerekçeli kararda 6100 Sayılı HMK m.14/2, “Özel hukuk tüzel kişilerinin ortaklık ve üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için ,ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.” maddesi ile Yargıtay’ın şirket devir bedeline ilişkin uyuşmazlıkların da ortaklık ilişkisi bulunmasa dahi devredilen şirketin bulunduğu yerde açılması gerektiği içtihadı gerekçe gösterilerek yetkisizlik kararı verildiğini, söz konusu maddenin ortaklık ilişkilerinden kaynaklı uyuşmazlıklarda kesin yetkiyi düzenlediğini, müvekkilinin davacılarla bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, mahkemenin dayandığı Yargıtay 11. HD 2019/2249 E. 2019/4442 K. sayılı ilamda da bu hususa değinilerek “Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK 14/2 maddesinde özel hukuk tüzel kişi ortaklarının, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla diğer ortaklara karşı alacakları davalarda ilgili tüzel kişinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu düzenlenmiştir.Maddedeki kesin yetki kuralı, açılacak davanın ancak ortaklık veya üyelik ilişkileri ile sınırlı olmasına hasredilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, davacı 26.06.2005 tarihli Limited Şirket Hisse devri sözleşmesi ile davalılara devrettiği hisselerinin bedelinin kısmen ödenmediğini iddia ederek eldeki Alacak davasını açmıştır.Davadışı şirket, dava ikamesinden çok önce 25.01.2011 tarihinde tasfiye sonucu ticaret sicilinden terkin edilmiş olup, davanın bu nedenle ortaklık ilişkisi ile ilgili olduğunun kabulü mümkün olmadığı gibi davacının talebinin ödenmeyen devir bedeline ilişkin olması nedeni ile de ortaklık ilişkisinden kaynaklandığının kabulü de mümkün değildir.Davacının ortak sıfatının bulunmadığı hususu da izahtan varestedir.Bu halde, uyuşmazlıkta 6100 Sayılı HMK’nın 14/2 maddelerinde düzenlenen kesin yetki kuralının uygulanması mümkün olmadığından 6100 Sayılı HMK’nın 17,9, 7/1 ve 6098 sayılı TBK 89 maddesi hükümlerine göre yetkili mahkemeyi doğru belirleyen yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken 6100 Sayılı HMK’nın 14/2 maddeleri hükmünün lafzına ve konuluş amacına aykırı yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.” şeklinde karşı oy yazıldığını,İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin hisse devir bedelinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta 2.3.2021 tarihli E. 2021/291 K. 2021/280 sayılı yetkiye ilişkin olarak verilen kararında da HMK 14/2 hükmünün uygulanmayacağının belirtildiğini,Hisse devir sözleşmesinde İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğunun kabul edildiğini,Somut olayda kesin yetki bulunmadığının kabulü ile sözleşmede İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili kılındığı, davalının yerleşim yerinin İstanbul Mahkemeleri’nin yetki sınırları içerisinde olduğu, kambiyo senedine ilişkin takibin İstanbul İcra Daireleri’nde yapıldığı göz önünde bulundurularak, İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğunun tespit edilmesi gerektiğinden, izah edilen ve re’sen gözetilecek nedenlere binaen, yerel mahkemenin hukuka aykırı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesi ile; Olayda kesin yetkili mahkeme bulunmadığını, genel yetki kuralları gereğince yetkili olduğunu düşündükleri İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerince davanın görülüp sonuca bağlanması gerektiğini,Mahkeme kararının mesnedini oluşturan 6100 Sayılı HMK’nın 14/2 maddesi Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla açılan davalara ilişkin olduğunu, dava konusu olayda böyle bir durumun söz konusu olmadığını, 6100 Sayılı HMKnın14/2 maddesinin hangi hallerde uygulanacağının, ekte sunulan Yargıtay Kararında da belirtildiği üzere: ”Kesin yetki kuralının öngörüldüğü 14/2. maddede, özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, mevcut bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu bu özel ve sınırlı hal dışında kesin yetki kuralının mevcut olmadığı, maddede düzenlenen yetkinin, kesin nitelikte olup kamu düzenine ilişkin olduğundan Mahkemece yargılamanın her safhasında re’sen dikkate alınması gerekmektedir.Kesin yetki kuralı dışındaki genel yetkili mahkeme ise, 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 9.maddesini karşılayan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. Maddesinde düzenlenmiş buna göre; yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Ayrıca aynı Kanunun 19/4. maddesine göre de yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir. Hakim doğrudan (re’sen) yetkisizlik kararı veremez. (8. Hukuk Dairesi 2018/16245 E. , 2019/11789 K.)Davaya konu senedin hisse devri karşılığı verilmediğini, davalı tarafça devredildiği iddia edilen işletme stoklarına mukabil verildiğini, müvekkili davacıya böyle bir stok devri olmadığından, senetlerin bedelsiz olduğuna ilişkin dava açıldığını, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davada yetkili olduğunu, kesin yetki bulunmadığını belirtmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı tarafın talebi 15/03/2018 tanzim, 01/11/2018 vade tarihli 750.000,00 TL tutarlı, keşidecisi …, kefili … olup, lehtarı …. A.Ş. veya emri havalesi olan senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Lehtar … şirketinin 1.120.000 hissesi … San.ve Tic. Ltd. Şti’ne, 480.000 hissesi … aittir.27/07/2017 tarihinde … Şirketine ait “…” isimli işletme, …’ın ortağı olduğu … Tic. Ltd. Şti’ne satılmış olup, sözleşmenin 5.2. maddesinde, ham madde stoklarının alındığı maliyet fiyatı karşılığı bedelin alıcı ve satıcı arasında düzenlenecek mutabakat uyarınca ayrıca ödeneceği konusu kararlaştırılmıştır. Sözleşmedeki bu madde uyarınca 15/03/2018 tarihinde düzenlenen ek protokol ile ham madde stoğunun 750.000,00 TL olduğu konusunda mutabık kalınarak dava konusu senedin düzenlendiği belirtilmiş olup, bu konu tarafların da kabulündedir. Senet tanziminden sonra 01/12/2018 tarihinde, … Şirketi’ndeki …San. ve Tic. Ltd. Şti’ye ait 1.120.000 hisse ile …, 480.000 hisse ise … ve …’a satılmıştır. Satış sözleşmesinin Devredilen Alacaklar başlıklı 11. maddesinde; “… ile sözleşme dışı AKS Endüstri (devir borçlusu) arasında 27/07/2017 tarihli işletme devir sözleşmesinden ve buna bağlı olarak akdedilen 15/03/2018 ve 01/06/2018 tarihli ek protokoller ile …kapsamında doğan her türlü hak ve alacaklar (kambiyo evrakları …) ile bunların her türlü fer’ilerini ifade eder” düzenlemesi yapılmıştır. … şirketinin hisse devrine ilişkin sözleşme 01/12/2018 tarihli olduğundan, hissedar … San. ve Tic. Ltd. Şti dava konusu senedin düzenlendiği 15/03/2018 tarihi itibariyle davacı … şirketinin ortağıdır. … ise … Şirketini satın alan ASK şirketi’nin ortağıdır. 15/03/2018 tarihli senedin işletme devri sebebiyle düzenlendiği taraf beyanları ve dosya kapsamı ile sabit olduğundan, dava devir alan AKS şirketi hissedarı … ile senet tarihi itibariyle … şirketinde hissedar olan …San. ve Tic. Ltd. Şti arasında 01/12/2018 tarihli sözleşmenin 11. maddesinin göndermesi ile hisse devrinden kaynaklandığı tespit edilmiştir.Bu hali ile davanın; senet tanzim tarihi itibariyle şirket ortağı olan … ve diğer ortak … San. ve Tic. Ltd. Şti arasında devir sözleşmesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 14/2. Maddesi uyarınca “özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık yada üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili” kılınmıştır.Dosya içerisinde mevcut … şirketinin dava dışı …’ın ortağı olduğu AKS şirketine devir tarihi 27/07/2017 ve … şirketi tarafından hisse devrine ilişkin sözleşme 01/12/2018 tarihli olup, dava 16/01/2021 tarihinde açıldığından, dava tarihi itibariyle taraflar arasında ortaklık ilişkisinin kalmadığı sabittir. 6100 Sayılı HMK’nın14/2. maddesi uyarınca kesin yetki kuralının uygulanabilmesi için; dava tarihi itibariyle, özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık yada üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar kapsamında kalması gerekip, dava tarihinden önce 01/12/2018 tarihinde … şirketi tarafından hisse devri yapılarak, dava tarihi itibariyle davalı … Şirketi’nin ortak sıfatı kalmadığından, talep hisse devri sebebiyle verilen senetten dolayı borçlu olunmadığına ilişkin olduğundan, 6100 HMK’nın 14/2 madde kapsamında kalmadığından, davaya genel yetki kurallarının uygulanması gerekir. (Yargıtay11. Hukuk Dairesi’nin 04.11.2013 tarihli Esas 2013/3692 Karar 2013/19510 sayılı kararı) (İstanbul BAM, 12. HD., E. 2021/291 K. 2021/280 T. 2.3.2021)61000 Sayılı HMK’nın 6. maddesinde genel yetkili mahkeme davalının ikametgahı mahkemesi olup, dava açıldığı tarih itibariyle davalının ikametgahı … Mah. … Cad. No:… K…. Kağıthane/İstanbul olduğundan, davaya bakma görev ve yetkisi İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne ait olduğundan, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi usule uygun olmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin yerinde olduğu görülmekle kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/06/2017 tarih ve 2021/48 E. 2021/263 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,
5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3 ve 362/1-c maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/07/2021