Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/807 E. 2021/1487 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/807
KARAR NO: 2021/1487
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2020
NUMARASI: 2009/1077 E. – 2020/1003 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Keşidecisi davacılar murisi …’nın olduğu, lehtarı davalı … olan 09.01.2004 düzenlenme tarihli, 10.02.2004 vadeli, 110.000-TL miktarlı “nakten” kaydı içeren icra takibine konu bono nedeniyle davalılara borçlu olmadıklarını, takip konusu senedin davacılar murisinden hile ile alındığını, senet üzerindeki imzanın murise ait olmadığını, senedin düzenlendiği tarihte murisin borçlanma ehliyetine sahip olmadığını, senedin bedelsiz olduğunu, senedin veriliş nedenin davalı … tarafından değiştirildiğini beyan ederek, senet nedeniyle davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacılar murisinin kandırılarak dava konusu senedin imzalatıldığı iddiasının gerçek olmadığını, iptali talep edilen takibe konu bonodaki imzaların murise ait olduğunun yapılan bilirkişi incelemelerinde açıkça anlaşılmakta olduğunu, murisin senedin tanzim tarihinde medeni haklarını kullanıma ehliyetine sahip olduğunu, yasal haklarını kullanmak ehliyetinden yoksun olması gerektirecek her hangi bir karar olmadığının da açıkça anlaşıldığını, müvekkilin murisle … arasında bononun tanziminden önce geçen hukuki ilişkileri bilebilecek durumda olmadığını, davaya konu senet üzerinde yapılan bilirkişi incelemelerinde imzaların murise ait olduğunun anlaşıldığını, senede karşı ileri sürülen iddiaların yazılı deliller ile ispatının gerektiğini, yine borçlu zararına hareket edildiği iddiasının da yazılı delille ispatının gerektiğini, senetteki sahtecilik iddiası bilirkişi raporu ile ispatlanamadığını beyan ederek, davacının taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Davacı vekilince gösterilen tanıklar dinlenmiş ise de tanık beyanları somut olaya ilişkin bir bilgi vermekten uzak olup soyut ifadeler içermektedir. Davacı taraf senedin murisleri elinde hile ile alındığını tanık delili dahil her türlü delille ispat edebilirlerse de buna ilişkin bir delil ortaya konulmamıştır. Senedin davacılar murisinin elinden hile ile alındığı yönündeki davacılar iddiası yerinde bulunmamıştır. Bunun dışında davacılar murisinin senedin düzenlendiği tarihte borçlanma ehliyetine sahip olmadığı yönündeki iddialarına ilişkin olarak Mahkemece toplanan delil durumuna göre Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Dairesinden rapor alınmış ise de ATK raporunda davacılar murisi …’nın senedin tanzim edildiği 09.01.2004 tarihi itibariyle fiil ehliyetine sahip olduğu tespit edilmiştir. Davacılar murisine Kartal 3.Aile Mahkemesinin 17.02.2004 tarihli ve 2004/123 Esas, 2004/122 Karar sayılı kararı ile yasal danışman atanmış ise de anılan mahkeme kararı senedin tanzim tarihinden sonrasında verilmiştir. Bu sebeple Mahkememizce davacılar murisinin senedin düzenlenme tarihi itibariyle kendi iradesi ile borçlanma ehliyetine sahip olduğu değerlendirilmiştir. Davacılar vekilinin diğer bir iddiası ise senet üzerindeki imzanın davacılar murisine ait olmadığı iddiasıdır. Bu hususa ilişkin Mahkememizce ve farklı Mahkemelerce yapılmış altı bilirkişi incelemesi bulunmaktadır. Bunlardan Kartal 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/890 Esas sayılı dosyasında 01.11.2010 tarihli adli tıp raporunda senedin davacılar murisi eli ürünü olmadığı değerlendirilmiş ise de mahkemece alınan en son 28.09.2011 tarihli Adli Tıp Raporunda da senetteki imzanın … eli ürünü olduğu belirlenmiş ve ceza dosyasında sanıkların beraatine karar verilerek, verilen bu karar Yargıtay denetimden geçerek kesinleşmiştir. Anılan bilirkişi raporları, ceza dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucu verilen kesinleşmiş mahkeme kararı ve dosyamız kapsamında alınan bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesi sonucunda dava konusu senetteki imzanın davacılar murisinin eli ürünü olduğu değerlendirilerek, davacılar vekilinin aksi yöndeki iddiasının yerinde bulunmadığı değerlendirilmiştir. Gerek senedin tanzim edildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 290.maddesi hükmü ve gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 201.maddesi uyarıncan senede bağlanan her türlü alacağa karşı ileri sürülen iddianın tanıkla ispatının mümkün olmadığı, davacılar vekilinin senedin bedelsiz olduğuna ilişkin iddialarını yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği ve bu hususa ilişkin yazılı bir delil sunulmadığı gözetilerek davacılar vekilinin senedin bedelsiz olduğu ve ayrıca davalı taraf beyanlarına göre senet ihdas nedenin talil edildiği yönündeki iddiaları yerinde görülmeyerek açılan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Ceza yargılaması sırasında alınan birden çok bilirkişi raporunda; imzanın murise ait olup olmadığı konusunda tam mutabakata varılamadığını, 3 raporda imzanın murise ait olmadığı belirtilmişken, 3 raporda da murisin eli ürünü olduğunun vurgulandığını, sonrasında Mahkemece oluşturulan bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda, imza kısmının el ürünü olduğu ancak yazı ve rakam kısımlarının senede sonradan eklendiği görüşünün benimsendiği, rapora itirazların ve ek rapor taleplerinin Mahkemece değerlendirilmediğini, Mahkemece ispat külfetinin kendilerine yüklendiğini, oysa senette nakden kaydının bulunduğunu, davalılar … ve …’ın, celbedilen ceza dosyasında C.Savcısına verdikleri ifadelerde açıkça senedin veriliş nedenini talil ettiklerini, ispat külfetinin davalılara ait olduğunu, Dosyaya celbedilen deliller dikkate alındığında, murisin lehdara bono düzenleyerek vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığının anlaşılacağını, hata hile ve ikrah iddiaları ile haksız fiillerin her türlü delillerle ispatlanabileceğini, tanık beyanlarının tüm delillerle birlikte değerlendirilmediğini, Murisin, hukuki işlemlerini yasal danışman vasıtası ile ve avukatsız yapmadığını bildiren tanıkların bu beyanlarının doğruluğunun, Kartal 3.Aile Mahkemesinin dosyaya celbedilen kararı ile teyit edildiğini, senedin keşide edildiği tarih ile yasal danışman kararının verildiği tarih arasında 35 gün bulunduğunu, murisin borçlanma ehliyetine sahip olduğunun kabul edilemeyeceğini, Ceza Mahkemesi kararlarının da hukuk hakimini bağlamayacağını, somut olayda delil yetersizliği nedeniyle sanıklar hakkında beraat kararı verildiğini, imza ve yazıların sahteliğine ilişkin raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, imza murise ait olsa bile hile ile alındığını, dolandırıcılık amacıyla ele geçirildiğiniSenetteki ciro silsilesinin gerçek durumu yansıtmadığını, lehdar ve keşidecinin ifadeleri dikkate alındığında dolandırıcılık kastıyla hareket edildiğinin anlaşıldığını, somut olayda dürüstülük kuralına aykırı hareket edildiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, keşidecisi davacılar murisi …, lehtarı davalı … olan 09.01.2004 düzenlenme, 10.02.2004 vade tarihli, 110.000,00 TL bedelli “nakten” kaydı içeren icra takibine konu bono nedeniyle davacıların davalılara borçlu olmadıklarının tespitine yönelik menfi tespit davası olup, davacı taraf; senedin murislerinden hile ile alındığını, senet üzerindeki imzanın murise ait olmadığını, senedin düzenlendiği tarihte murisin borçlanma ehliyetine sahip olmadığını, senedin bedelsiz olduğunu, senedin veriliş nedenin davalı tarafça talil edildiğini beyan ederek, senet nedeniyle davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece; bilirkişi raporlarına itibarla davcılar murisinin senedin düzenleme tarihinde fiil ehliyetine sahip olduğu, Ceza dosyaya sunulan 28.09.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu ile Mahkemeye sunulan bilirkişi heyet raporlarına göre senetteki imzanın davacılar murisinin eli ürünü olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; dava ve icra takibine konu senet üzerindeki imzanın davacılar murisine ait olup olmadığı, senedin hileyle alınıp alınmadığı, senedin düzenlendiği tarihte davacılar murisinin fiil ehliyetine sahip olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Kambiyo senetleri sebepten soyut olup, senedi elinde bulunduran kişiden ayrıca alacağın sebebini ispat etmesinin beklenemeyeceği, somut olayda ispat yükünün, senetteki imzanın sahte olduğunu, senedin hileyle alındığını ve bedelsiz olduğunu, senedin düzenlendiği tarihte keşidecinin fiil ehliyetine sahip olmadığını iddia eden davacı tarafta olduğu anlaşılmıştır. Konuya ilişkin olarak Kartal 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/890 Esas sayılı dosyasına sunulan 01.11.2010 tarihli Adli Tıp Raporunda senedin davacılar murisinin eli ürünü olmadığı değerlendirilmiş aynı Mahkemece alınan 28.09.2011 tarihli Adli Tıp Raporunda ise, senetteki imzanın davacılar murisi … eli ürünü olduğu tespitine yer verilmiş ve ceza dosyasında davalı sanıkların sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından delil yetersizliği nedeniyle beraatine karar verilmiş, verilen bu karar Yargıtay denetimden geçerek kesinleşmiştir. Her ne kadar somut Ceza Mahkemesi kararı hukuk hakimi için bağlayıcı nitelikte değil ise de, bağlantılı Ceza dosyasına sunulan ve İlk Derece Mahkemesine ibraz edilen heyet rapor ile de uyum gösteren 28.09.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda; senetteki imzanın davacılar murisinin eli ürünü olduğunun belirtildiği, yine aynı dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenmiş 09.11.2010 tarihli raporda, senetteki imzanın davacılar murisinin eli ürünü olmadığı yönünde görüş belirtilmiş ise de, 28.09.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda mukayeseye esas alınan belge adedinin bu rapora göre daha fazla olduğu, gerek 28.09.2011 tarihli raporun bu haliyle ve gerekse İlk Derece Mahkemesine sunulan heyet raporunun bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli olup, hüküm kurmaya yeterli olduğu, aksi yöndeki davacı iddialarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, davalılar … ve …’in davaya cevap vermeyerek HMK’nun 128.maddesi kapsamında dava konusu vakaları inkâr ettikleri, dava konusu senedin ihdas nedeni olarak belirlenen ”nakten” kaydını talil ettikleri yönündeki iddianın yerinde olmadığı, davalıların Ceza dosyasına vermiş oldukları ifadelerin ise, senedin talili olarak değerlendirilmeyeceği, bu yönüyle de istinaf başvurusunun yerinde olmadığı görülmüştür. Davacılar murisi …’nın, senedin düzenleme tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu tarafından sunulan 16.12.2019 tarihli raporda; bononun düzenlendiği 09.01.2004 tarihinden yaklaşık 16 ay sonra İstanbul Kartal Devlet Hastanesince 11/07/2005 tarihli “…, …, …, …, …, …, …” şeklinde sağlık kurulu raporu düzenlendiği, sağlık karnesine göre; adı geçen için 2002-2005 yılları arasında çeşitli sistemik hastalıklara ilişkin reçeteler yazılmış olduğu, Kartal 3. Aile Mahkemesi raporunda sözü edilen “Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 12.02.2004 günlü …’nın hukuki ehliyetini müşavir eşliğinde kullanmasının uygun olduğu yönünde görüş bildirildiği” ancak Kartal 3. Aile Mahkemesinin dava dosyasına da ulaşılamadığının Mahkemece bildirildiği, dosya tetkikinde murisin, işlem tarihinde fiil ehliyetini azaltacak veya ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede herhangi bir akli arıza içinde bulunduğunu gösteren tıbbi bulgu ve belgeye rastlanmadığı, kendisinde mevcut sistemik hastalıklarının da tek başına fiil ehliyetini etkilemeyeceği, murisin işlem tarihinde telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği tıbbi kanaatine varıldığı, mevcut değerlendirme ve delil durumuna göre, davacılar murisi …’nın, senedin düzenlendiği 09.01.2004 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun kabulü gerektiği, kendisine yasal danışman atanmasına ilişkin kararın senedin düzenlendiği tarihten sonra gerçekleştiği, açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf nedeninin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/12/2020 tarih ve 2009/1077 E., 2020/1003 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacılar tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacılar tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021