Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/804 E. 2021/973 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/804 Esas
KARAR NO: 2021/973
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2018
NUMARASI: 2014/1033 E. – 2018/580 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı takip alacaklısı tarafça, müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında bir adet bonoya dayalı olarak icra takibine girişildiğini, takibe ve davaya konu senet altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek davaya ve takibe konu senetten (bonodan) dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, takip sebebiyle müvekkilinden tahsil edilen 748.750,00 TL bedelin ödeme tarihi 07/12/2009 gününden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davada bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının, maliki olduğu taşınmazı müvekkiline 1.600.000 TL bedelle sattığını, müvekkili tarafından bedelin nakden ve defaten ödendiğini ancak, davacı tarafın tapu devrinin gerçekleştiremediğini, bu defa davacının müvekkiline 1.600.000 TL miktarlı bonoyu ve bunu teyit eden kendi el yazısı ile ad ve soyadının yazılıp imzaladığı protokolü verdiğini, İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile başlatılan takibe dayanak 22/06/2009 vade tarihli kambiyo senedindeki imzanın bizzat davacıya ait olduğunu, davacının müvekkiline daha önce de almış olduğu ödemelere mukabil senet verdiğini ve bunları icra marifetiyle ödediğini, davacının müvekkili dışında birçok kişiyi mağdur ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuş, davacının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen takip dosyası, benimsenen Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 05/06/2017 tarihli raporu, getirtilip-sunulan tüm belgeler ve toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davaya ve takibe dayanak 22/06/2009 vade tarihli, 1.600.000 TL bedelli bono üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı ileri sürülmüş ise de; yapılan imza incelemesinde bonodaki imzanın davacıya ait olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş; takip durdurulmadığından ve bu nedenle İİK’nun 72/4 maddesindeki koşullar bulunmadığından davalı tarafın tazminat isteminin reddine” şeklinde karar verildiği görülmüştür. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Müvekkili … aleyhine davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. (yeni … E.) sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, bunun yanı sıra müvekkili hakkında başkaca birçok icra takiplerinin de başlatıldığını, müvekkilinin tehdit edilerek bu takiplere itiraz etmesinin engellendiğini, 2- Dava konusu senede ilişkin icra takibi kapsamında müvekkilinden 07/12/2009 tarihinde 500.000USD karşılığı 748.750 TL tahsil edildiğini, 3- Tehditten kaynaklı korkusunu yenen müvekkilinin, icra takiplerine konu edilmiş olan senetler üzerinde yer alan imzalar konusunda bilirkişi incelemesi yaptırdığını ve senetler üzerindeki imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadığının anlaşıldığını, 4- Sahte imza ile müvekkili aleyhine icra takipleri başlatıp tehdit eden ve içlerinde davalının da bulunduğu kişiler aleyhine suç duyurusunda bulunulmuş olup İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/368 E. Sayılı dosyası ile resmi belgede sahtecilik suçundan dava açıldığını ve yargılamasının halen devam etttiğini, 5- Yerel mahkemede açılmış olan iş bu menfi tespit ve istirdat davasında ise Adli Tıp Kurumundan alınmış yetersiz rapor gereğince hüküm verildiğini, dosya kapsamında bulunan uzman mütalaası, savcılık aşamasında alınmış olan kriminal raporlarının kesinlikle dikkate alınmadığını, 6- 05/06/2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, dava konusu senetteki basit tersimli imzaların müvekkili …’un imzalarına benzemekte olduğunun belirtildiğini ve söz konusu imzaların kuvvetle muhtemel …’un eli ürünü olduğunun sonucuna varıldığını, yerel mahkemenin hiçbir kesin veri içermeyen sadece benzerlik ve ihtimallerden bahseden, dosya içerisinde yer alan diğer rapor- larla çelişki taşıyan bu rapora göre karar verdiğini, 7- Dava konusu senet üzerinde yer alan imzaların basit tersimli imzalar olduğunu, basit tersimli imzaların aidiyetinin belirlenmesinin bilimsel olarak mümkün olmadığını, 8- Yerel mahkeme tarafından hükme esas alınmış olan Adli Tıp Kurumu raporu ile dosyaya ibraz edilmiş olan 17/05/2013 tarihli Uzman Mütalaası ve 22/05/2014 tarihli Emniyet Müdürlüğü’nün Uzmanlık raporu ile çelişki içerisinde olduğunu belirterek, istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1033 E. , 2018/580K. Sayılı ve 31/05/2018 tarihli kararının kaldırılmasına, 22.03.2009 tanzim ve 22.06.2009 ödeme tarihli 1.600.000YTL meblağlı senet nedeni ile müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile senedin iptaline, bu senede ilişkin olarak başlatılmış olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. (yeni … E.) sayılı icra takibinin iptaline, icra takibi nedeni ile müvekkili tarafından davalıya 07.12.2009 tarihinde ödenmiş olan 500.000USD karşılığı (ödeme tarihideki resmi kur hesabına göre) 748.750,00 TL nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek en yüksel ticari avans faizi ile birlikte istirdadına, davalı aleyhine %40’dan az olma- mak üzere tazminat ödemesine, karar verilmesi talep edilmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davaya ve takibe dayanak 22/06/2009 vade tarihli, 1.600.000 TL bedelli bono üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığından bahisle, yapılan ödemenin istirdadı, senet bedelinden borçlu olunmadığının tespiti davasıdır. Yapılan incelemeye göre, davacı … aleyhine davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. (yeni 2013/125979E.) sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davacının iddiasına göre, tehdit edilmesi sebebiyle dava konusu takibe itiraz etmediği ve takibin kesinleştiği, dava konusu senede ilişkin icra takibi kapsamında, davacıdan 07/12/2009 tarihinde 500.000 USD karşılığı 748.750TL. tahsil edildiği, davacı tarafça söz konusu senetteki imzanın kendisine ait olmadığının iddia edildiği, mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 05/06/2017 tarihli raporunda, bonodaki imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiği ve kanıtlanamayan davanın reddine karar verildiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 05/06/2017 tarihli raporunun yeterli olup olmadığı ve davacı tarafından dosyaya ibraz edilmiş olan 17/05/2013 tarihli Uzman Mütalaası ile dosya- da mevcut 22/05/2014 tarihli Emniyet Müdürlüğü’nün Uzmanlık Raporuna göre dava konusu senet üzerindeki imzanın davacı eli ürünü olmadığı yönündeki tespitler nedeniyle oluşan çelişki hususlarındadır. Zira, davacı tarafından dosyaya ibraz edilmiş olan 17/05/2013 tarihli Uzman Mütalaası ile dosyada mevcut 22/05/2014 tarihli Emniyet Müdürlüğü’nün Uzmanlık raporuna göre dava konusu senet üzerindeki imzanın davacı eli ürünü olmadığı tespitleri yapılmıştır. Ayrıca dava konusu senette dahil olmak üzere çok sayıda senetten dolayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/18293 sayılı soruşturma başlatıldığı, 22/05/2014 tarihli EGM İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü Uzmanlık Raporunun bu dosya kapsamında alındığı, fakat mahkemece, bu açıdan soruşturma dosyasının dava dosyasıyla bağlantılı olabileceği, soruşturma sonucunda ceza davası açılıp açılmadığı, açılmışsa sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği hususunun araştırılmadığı, dava açılmışsa, ceza dosyasının getirtilerek aradaki bağlantı olasılığının değerlendirilmediği görülmüştür. Ceza davası açılması halinde, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları). Öte yandan 6100 Sayılı HMK’nın 293/1 maddesine göre, taraflar dava konusu olayla ilgili olarak uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Bu uzman görüşü, bilirkişi raporu gibi takdiri bir delil niteliğindedir. Nitekim HMK Madde 266/1 de; ” Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” denilmektedir. Bu durumda dosyaya sunulan bilirkişi raporları ile mahkemece alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmasına rağmen, mahkemece alınan ATK raporuna davacı tarafça yapılan bir itiraz olduğu halde, raporlar arasında çelişkinin giderilmediği, mahkemenin gerekçeli kararında neden diğer raporlara itibar edilmediği ve sadece ATK raporunun hükme esas alındığına ilişkin yeterli bir açıklamanın yapılmadığı, bu haliyle mahkemece her türlü kuşkudan uzak, yeterince kesin ve inandırıcı bilirkişi raporu alınmadan eksik araştırma sonucu verilen kararın esas ve usul yönünden hukuka uygun olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerden dolayı kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. hükmü gereğince kaldırılmasına, öncelikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/18293 sayılı soruşturma dosyasının akıbetinin araştırılarak aynı konuda ceza yargılamasının bulunması halinde sonucunun beklenmesi, ceza yargılamasının bulunmaması halinde ise yukarıda açıklandığı üzere senet altındaki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda raporlar arasındaki çelişki giderilmek suretiyle tereddüte yer vermeyecek nitelikte yeterli ve kesin bir bilirkişi heyetinden raporu alınması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2018 gün ve 2014/1033 Esas, 2018/580 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1-g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2021