Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/747 E. 2021/781 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/747
KARAR NO: 2021/781
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/02/2021
NUMARASI: 2020/282 E. 2021/118 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözle. Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/07/2021
6100 sayılı HMK’nın 352.maddesi uyarınca dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı ile dava dışı … A.Ş arasında 18.08.2011 tarihli bir ana franchise sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca dava dışı …’in, davacı şirketin İstanbul bölgesindeki yetkili franchise alanı haline geldiğini, bu doğrultuda da …A.Ş ile … arasında 10.05.2012 tarihli bir alt franchise sözleşmesi imzalandığını, 28.06.2013 tarihinde …’in, ana sözleşmeden kaynaklanan tüm hak, borç ve menfaatlerinin bir devir sözleşmesi ile dava dışı …’na devrettiğini, daha sonra …’nın ana sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve sözleşmedeki yükümlülüklerini ihmal etmesi nedeniyle ana franchise sözleşmesinin feshedildiğini, bunun üzerine alt franchise sözleşmesinin tarafı haline geldiğini, davacı şirketin tarafı haline geldiği bu alt franchise sözleşmesi kapsamında davalıdan faizler hariç 91.513,61-TL ve 8.325-Euro değerinde royalty bedeli ve eğitim metaryalleri bedeli alacağı bulunduğunu, davacı şirketin alacağın tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile takibe giriştiğini, davalının bu takibe itiraz ettiğini beyanla, davanın kabulü ile, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davalı şirketin senelerdir eğitim sektöründe kendisini kanıtlamış saygın bir eğitim kurumu olduğunu, öğrencilerine İngilizce eğitim sunmak için davacı …’in yetkili franchise olan … A.Ş. (‘…’) ile 10.05.2012 tarihinde Alt İmtiyaz Sözleşmesi imzaladığını, … ile imzalanan Alt İmtiyaz Sözleşmesinin ufak yaştan başlayarak çocuklara farklı eğitim metodları ile İngilizce öğretmeyi amaçladığını, müvekkili şirket ile … yıllardır sözleşme kapsamında birlikte çalıştıklarını, taraflar arasında bu süre gelen zamanda görüşmeler, mektuplaşmalar, sözleşmelere istinaden çeşitli tadiller yapıldığını, …’nın 30.01.2018 tarihinde müvekkiline göndermiş olduğu mektup ile; … ile yapmış oldukları sözleşmenin … tarafından feshedildiğini ancak bunun davalı ile akdetmiş oldukları sözleşmelere herhangi bir etkisi olmadığını belirttiğini, …’nın sözleşme feshi konusunda mutabık olduğunu 01.11.2018 tarihinde davalı şirkete bildirdiğini, müvekkilinin 10.05.2012 – 01.11.2018 tarihleri arasında … ile muhattap olduklarını, taraflar arasında sözleşmesel ilişkinin sürdüğünü, müvekkili şirket ile … arasında alt imtiyaz sözleşmeleri imzalandığını, davacı ile … arasındaki sözleşmeye müvekkilinin taraf olmadığı için muhatap olmadığını, ayrıca davacı ile müvekkili arasında hiçbir zaman sözleşmesel bir ilişki bulunmadığından müvekkilin davacıya karşı hiçbir hak ve yükümlülüğü bulunmadığını, bu nedenlerle öncelikle husumet itirazı bulunduğunu, Müvekkili ile … arasında yapılan Alt İmtiyaz Sözleşmesinin 17. Maddesinde uyuşmazlık durumunda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu belirtildiğini, müvekkili ile davacı arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığından İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri münhasır yetkili olmadığını, davacı tarafından ticari uyuşmazlıklarda dava şartı olan arabuluculuk sürecinde de, davacı İstanbul Arabuluculuk Bürosuna başvurmuş olmasına ragmen tarafılarınca yapılan itirazda müvekkilinin adresinin Bakırköy olmasından dolayı Bakırköy Arabuluculuk Bürosunun yetkili olması gerektiği belirtildiğini ve İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 30.12.2019 tarihinde verilen karara göre yetki itirazının kabul gördüğünü ve Bakırköy Arabuluculuk Bürosu’nun yetkili olduğuna karar verildiğini, iş bu dava içinde yetki itirazları olduğunu, esasa ilişkin olarak da; müvekkili ile davacı arasında hukuki bir ilişki mevcut olmadığını, müvekkilinin hiçbir fatura borcu bulunmadığını, müvekkilinin davacıya karşı bir sorumluluğu ve hiçbir borcu bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davacı ile dava dışı Engin Fikirler arasında akdedilen 18.08.2011 tarihli Ana Franchise Sözleşmesinin Franchise Verenin Hakları ve Sorumlulukları başlıklı 2. maddesi ve Sona Erme başlıklı 20. Maddesinde Franchise alan ile alt franchise alan şirketler arasında akdedilen alt franchise sözleşmelerininden doğan bütün hakların davacıya geçeceği veya Ana Franchise Sözleşmesinin sona ermesi halinde alt franchise sözleşmesinin tarafının davacı olacağının belirtilmediği iş bu hususların tadil sözleşmelerinde de belirtilmediği bu nedenle her ne kadar dava dışı … ile davalı arasında akdedilen alt franchise sözleşmesinde İstanbul Mahkemeleri yetkili kılınmış ise de yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda davacının alt franchise sözleşmesinin tarafı olmaması ve Ana Franchise Sözleşmesinin sona ermesi halinde alt franchise sözleşmesininden doğan hakların davacıya geçmeyecek olmasından dolayı HMK’nın 6. Maddesi gereği davalının şirket merkezinin bulunduğu yer icra dairesi yetkili olacağından dolayı davalının şirket merkezinin Bakırköy/İstanbul olduğu nazara alındığında takibin yetkisiz icra dairesinde yapılmış olduğu gerekçesiyle davanın usûlden reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Franchise alan … firmasının, ana franchise sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle ana sözleşmenin feshedildiğini, davalının alt franchise sözleşmesinin devrine önceden verdiği onaya istinaden (sözleşmenin 14.1 maddesi) davacının sözleşmeyi devraldığını, böylelikle, …’nın alt franchise sözleşmesinden doğan hak ve yükümlülüklerinin davacı şirkete intikal ettiğini, bu durumun davalı tarafa ihtarname ve mektup ile bildirildiğini, davacının alt franchise sözleşmesinin tarafı haline gelmesiyle birlikte, münhasır yetki şartı içeren sözleşme hükmüne göre İstanbul İcra Dairesinde davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, Mahkemece yetkisiz icra dairesinde takip yapıldığı şeklindeki değerlendirmenin yerinde olmadığını, bunun sözleşmenin 14.1. maddesi kapsamında eksik bir değerlendirme olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK’nun 67. maddesi kapsamında, franchise sözleşmesinden kaynaklanan alacak nedeniyle yürütülen icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davacı şirketin, dava dışı … A.Ş. (“…”) ile 18.08.2011 tarihli ana franchise sözleşmesini imzaladığı, …’in ana sözleşme kapsamında, alt franchise alan şirketlerle alt franchise sözleşmeleri imzaladığı, alt franchise alan şirketlerden birinin de davalı olduğu, daha sonra dava dışı …’in, ana franchise sözleşmesinden kaynaklanan tüm hak, borç ve menfaatlerini devir sözleşmesiyle dava dışı … A.Ş.’ye (“…”) devrettiği, ana sözleşmenin bu yönde tadil edildiği, daha sonra davacının … şirketiyle olan ana franchise sözleşmesini feshettiği hususlarında bir uyumazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; ana sözleşmenin feshi ile birlikte davacının alt sözleşmenin tarafı haline gelip gelmediği, dolayısıyla, davalı ile aralarında sözleşme kurulup kurulmadığı, buna göre, sözleşmedeki münhasır yetki şartına uygun olarak yetkili icra dairesinde takip yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Zira, itirazın iptali davalarında dava koşullarından biri de, yetkili icra dairesinde icra takibi yapılmış olmasıdır. Davacı, ana sözleşmenin feshiyle, alt sözleşmenin 14.1 maddesi uyarınca, sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin kendisine intikal ettiğini, bir başkasını sözleşmeye ikame etmeyerek hak ve yükümlülüklerin tarafı olmayı takdir ettiğini iddia etmiş, davalı ise davacının sözleşmenin tarafı olmadığını, arada bir sözleşme devri bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece, davacının alt franchise sözleşmesinin tarafı olmaması, yetkili, icra dairesinin davalının şirket merkezinin bulunduğu yer icra dairesi olduğu, şirket merkezinin Bakırköy/İstanbul olup icra takibinin yetkisiz İstanbul icra dairesinde yapılmış olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Alt franchise sözleşmesinin 14.1. maddesi, “…’nin (Alt Franchise Sözleşmesi’nde ana franchise alan (… “…” olarak anılmaktadır.) herhangi bir nedenle … (Alt Franchise Sözleşmesi’nde öğrenim merkezi franchise alan (Davalı) “…” olarak anılmaktadır.) Bölgesi’nde faaliyetine son vermesi halinde ve …’nin … faaliyetine devam etmesini sağlamak için, …’nin bu sözleşme kapsamındaki hak ve yükümlülükleri, …’nin tercihinde, … tarafından atanacak ikame bir …’ye devredebilir. İkame …, bu durumda …’nin işbu Sözleşme kapsamındaki yetkilerine sahip olacaktır ve … bu ikame …’yi kabul edecektir.” şeklinde olup, sözleşmeden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerin ikame bir şirkete devredilebileceği belirtilmiş, ancak devredildiğine ilişkin dosyaya yansıyan bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca bu madde hükmünün, aşağıda ayrıntıları belirtileceği üzere, TBK 205.madde anlamında, sözleşme devrine önceden verilen izin olarak yorumlanması hukuken mümkün değildir. Diğer yandan sözleşmenin devri hükümleri 6098 sayılı TBK’nın 205. Madde hükmünde düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre, ’’Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır. Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri hükümlerine tabidir. Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır. Kanundan doğan halefiyet hâlleri ile diğer özel hükümler saklıdır’’ şeklinde düzenlenmiştir. Burada unutulmaması gereken nokta, sözleşmenin devrinde sözleşmede kalan tarafın, sözleşmenin devrine rıza göstermesi şartının aranmasıdır. Ancak eldeki dosyada mevcut delil durumuna göre, sözleşmede kalan tarafça devre rıza gösterildiğine ilişkin dosyaya yansıyan bir delil bulunmamaktadır. Davacı tarafın, tek taraflı bildirimi ile sözleşmenin tarafı olduğuna ilişkin kabulü mümkün değildir. Açıklanan sebeplerle, davacı tarafın, yetki sözleşmesi içeren alt franchise sözleşmesinin tarafı haline gelmediği, buna göre, yetki şartının eldeki davanın tarafları arasında uygulanamayacağı, davaya konu icra takibinin genel yetkili icra dairesi yerine sözleşmede yetki şartı ile belirlenen icra dairesinde yapıldığı, dolayısıyla itirazın iptali davasının şartlarından olan ”takibin yetkili icra dairesinde yapılmış olması” şartının somut olayda gerçekleşmediği, Mahkemece davanın usûlden reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/02/2021 tarih ve 2020/282 E. 2021/118 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırıldığından yeniden tahsiline yer olmadığına, 3- Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/07/2021