Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/730 E. 2021/787 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/730
KARAR NO: 2021/787
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(kapatılan) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 13/12/2016
NUMARASI: 2015/37 E. 2016/135 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Fikir ve Sanat Eseri Söz. Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili tarafından davalı/borçlu … Hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile 22.11.2011 tarihli Meslek Birlikleri Lisans Sözleşmesine istinaden düzenlenen faturalardan kaynaklanan 14.479,80.TL asıl alacak ve 4.026,11 TL işlemiş faiz toplam 18.805,91TL alacağın tahsiline ilişkin olarak 09.06.2014 tarihinde ilamsız takip başlatıldığını, borçlu şirket vekilinin 25.08.2014 tarihli dilekçesi ile borca ferilerine, işlemiş faiz ve faiz oranına itiraz ettiğinden, takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalının itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davacının anılan sözleşmeden ve faturalardan dolayı alacağının bulunmadığını, müvekkili şirket aleyhine haksız düzenlenen fatura bedeli ve içeriklerine itiraz ettiklerini, dava dilekçesinde ekli olduğu beyan edilen sözleşmenin kendilerine tebliğ edilmediğini, müvekkili şirket kayıtlarında davacı tarafın alacağının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, taraflarlar arasında 22.12.2011 tarihli Lisans Sözleşmesi imzalandığı, sözleşme kapsamında yapılan doğrudan/dolaylı müzik yayınları karşılığı olarak, lisans alan davalı şirket tarafından Meslek Birlikleri’ne ödenmesi gereken mali hak bedelinin toplam 16.843,02.TL olarak belirlendiği, Meslek Birlikleri’nden MSG adına yapılacak ödemenin ise 2010 yılı için 1.466,32.TL, 2011 yılı için 3.174,69.TL ve ek bedel olarak 464,10.TL olmak üzere toplam 5.105,12.TL olduğu, lisans sözleşmesinin 01.07.2010 ve 01.01.2012 tarihleri arasındaki süreyi kapsadığı, sözleşmenin 8.2.maddesinde “Taraflardan her biri, sözleşmenin sona erme tarihi olan 01.01.2012 tarihinden en geç bir ay öcesinde, sözleşmeyi haklı nedenlerle sona erdirmek istediğini ifade eden ve fesih nedenini ayrıntılı olarak anlatan bildirimi noter kanalı ile yazılı olarak karşı tarafa bildirmediği takdirde, sözleşme aynı şartlarla yenilenir ve yıldan yıla yenilerek devam eder” ifadesinin yer aldığı, davalı tarafça sözleşmeyi sona erdirmek istediklerine dair ihtarname çekilmemesi sebebiyle, sözleşmenin yenilerek devam ettiği, sözleşmenin “Mali Şartlar” 7.maddesinin 3.bendinde “01.01.2012 tarihinden itibaren sözleşmenin otomatik olarak yenilendiği her bir takvim yılı için ödenecek mali hak bedeli, bir önceki yılın mali hak bedeline TÜİK tarafından belirlenen yıllık (ÜFE + TÜFE) / 2 oranında artış yapılması sureti ile ve Meslek Birlikteri ile TÜROFED arasında imzalanan Taahhütname’ye uygun olarak nakden Meslek Birlikleri’nin yukarıda belirtilen hesabına ödenecektir” şeklinde düzenleme yapıldığı, Davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede, davalı … A.Ş. adına 16.02.2012 tarihli, 6.024,03.TL, 02.08.2013 tarihli, 4.38027.TL ve 09.10.2013 tarihli, 4.075,05.TL bedelli faturaların düzenlediği, faturalar karşılığında davalı şirketten herhangi bir tahsilat yapmadığı anlaşılmakla, davalının İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının tahsiline” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 1- Takip konusu faturaların davalı şirkete tebliğ edilmediğini, tebliğ edilmeyen ve müvekkili şirket kayıtlarında yer almayan fatura nedeni ile itirazın iptali kararı verilmesinin yerinde olmadığını, 2- Takip nedeni olan gösterilen faturaların dayanağı sözleşmenin takip dosyasında yer almadığını, imzasına itiraz edilen sözleşme üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verilmesinin yerinde olmadığını, 3- Dosyaya sunulan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, devir bedelleri ile talep edilen alacak bedellerinin tutarlı olmadığını, muaccel hale gelmemiş fatura için işlemiş faiz yönünden iptal kararı verilemeyeceği gibi, işlemiş faiz hesabının yerinde olmadığını, 4- Davacı tarafın cari hesap kayıtlarında; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına konu ödemelerinin göründüğünü, dava konusu takibin mükerrer olduğunu, mahkemenin dosyayı celp etmeden karar vermesinin yerinde olmadığını, 5- Davalının kendisine tebliğ edilmeyen faturalar nedeni ile takibe haklı olarak itiraz ettiğini, kötü niyetli olmadığını, talep edilen alacağın likit olmayan, yargılamaya muhtaç bir talep talep olması nedeniyle, icra inkar tazminatı kararının yerinde olmadığını, istinaf talebinin esastan kabulü ile usul ve yasaya uygun olmayan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ,haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi ile; İstanbul Kapatılan 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13.12.2016 tarihli, 2015/37 E. , 2016/135 K. sayılı gerekçeli kararında gerekli araştırma ve incelemeler sonucunda alınan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle karar verildiğinden, hukuka aykırı bir yanı bulunmadığını, Bilirkişinin kök ve ek raporu ile, davalıya tebliğ edilen faturaların gerçeği yansıttığını, müvekkili meslek birliğinin ticari defter ve tasdiklerinin kanuna ve usule uygun tutulduğunu, icra takibi ile talep edilen alacağın defter ve fatura kayıtları ile uyumlu olduğunu, davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığının tespit edildiğini, kayıtların hukuka ve usule uygun müvekkili lehine delil teşkil ettiği gözetildiğinde, bilirkişi raporlarında herhangi bir eksiklik söz konusu olmadığını, Faturaların davalı yana tebliğ edildiğini, faturaların tebliğ edilmediği varsayılsa dahi sözleşmenin mali şartlar 7. maddesinde ödeme miktarları ve vadesinin açıkça belirlendiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun Borçlunun temerrüdü başlıklı 117. maddesindeki; “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.” düzenlemesi uyarınca, başkaca ihtara gerek olmaksızın sözleşmede düzenlenmiş vadelerin geçmesiyle borçlunun temerrüde düştüğünü ve sözleşmede belirlenen oranda faiz ödemesi gerektiğinden davalının bu yöndeki iddialarının yerinde olmadığını, Taraflar arasındaki 22/12/2011 tarihli sözleşmenin 12. imza başlıklı maddesinde belirtildiği üzere; sözleşmenin iki nüsha olarak imzalanıp bir nüshasının davalıda olduğunu ve dava dilekçesi ekinde sözleşmenin dosyaya sunulduğunu, Mükerrer takibin kesinlikle söz konusu olmadığını, mahkemenin davalıya elindeki delilleri sunması için süre verdiğini, davalının dosyaya hiçbir delil sunmadığını, yalnızca yargılamayı uzatmak amacıyla yapılan hukuki dayanaktan yoksun istinaf taleplerinin reddini, Taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca ödeme miktarları, sözleşmenin yıldan yıl yenilendiği halde yapılacak artış oranları, gecikme halinde uygulanacak faiz oranı, vade tarihleri, vergi, resim, harçlardan sorumluluk dahil her türlü ödemeye ilişkin meblağların belirlendiğini, bu sebeple davalı’nın TTK uyarınca basiretli bir tacir olduğu da dikkate alınırsa alacağın bilinebilir olduğunu, likit olmadığına ilişkin iddia gerçeği yansıtmadığından reddi gerektiğinden, davalı tarafından yapılan istinaf taleplerinin ve başvurunun reddine karar verilmesini istemiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; taraflar arasında 22/12/2011 tarihinde düzenlenen ve feshedilmemesi sebebiyle yıldan yıla yenilenen lisans sözleşmesinden doğan 14.479,80.TL asıl alacak, 4.026,11.TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 18.505,91.TL alacağın tahsili isteği ile 09/06/2014 tarihinde İstanbul 30. İcra Müdürlüğü’nün… sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibine davalı tarafça 25.08.2014 tarihinde yapılan itirazın iptaline ilişkindir. Dava bir yıllık hak düşürücü süre içinde kalan 24/02/2015 tarihinde açılmıştır. Davacı ile davalı ve MÜ-YAP, MESAM, MÜYORBİR arasında 22/12/2011 tarihinde, 01/07/2010-01/01/2012 tarihleri arasındaki süreyi kapsayacak şekilde lisans sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 7.3. maddesinde her bir takvim yılı için ödenecek bedelin bir önceki yıl mali hak bedeline TÜİK tarafından belirlenmiş ÜFE+TÜFE/2 oranında artış yapılarak ödeneceğinin, sözleşmenin sonraki yıllara uzaması halinde lisans bedeli KDV hariç 2.000,00 TL’den az ise her yıl temmuz ayının 15’inde, 2.000,00 TL’dan fazla ise temmuz ayının 15’inde ve ağustos ayının 31.gününde iki eşit taksitte ödenmesinin kararlaştırıldığı, 7.6. maddesinde ödemelerin gecikmesi halinde lisans alanın Türk Lirası için aylık %2 gecikme faizi ödemeyi, herhangi bir yazılı ihtara gerek kalmaksızın temerrüte düşeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiği, 8.2.maddesinde, sözleşme sonu olan 31/12/2014 tarihinden en az 1 ay önce noter aracılığı ile sözleşmeyi haklı nedenle sona erdirdiğini karşı taraf yazılı olarak bildirmediği taktirde sözleşmenin aynı şartlarla yıldan yıla yenileceğinin, kabul edildiği tespit edilmiştir. Davacı meslek birliğinin ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonunda alınan bilirkişi raporu ve ek rapor ile; davacının ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olduğu ve davacı lehine delil niteliği taşıdığı, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmemesi sebebiyle 01/01/2012 tarihinde uzayan dönem için davalının 16/02/2012 tarihli … numaralı faturadan dolayı davacı tarafa 6.024,03 TL, 02/08/2013 tarihli … numaralı faturadan dolayı 4.380,27 TL ve 09/10/2013 tarihli … numaralı faturadan dolayı 4.074,05 TL borçlu olduğu, takip tarihine kadar işlemiş faizinin 4.493,30 TL olacağı tespit edilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; bilirkişi raporu esas alınarak yapılan itiraz yerinde olmadığından reddine, takibin devamına ve alacak likit olduğundan %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. 1-Davalı vekilinin ilk istinaf sebebi, takip konusu 3 adet faturanın davalı şirkete tebliğ edilmediği, tebliğ edilmeyen ve müvekkili şirket kayıtlarında yer almayan fatura nedeni ile itirazın iptali kararının yerinde olmadığına ilişkindir. Davalı vekili 08/06/2015 tarihli cevap ve delil dilekçesinde müvekkilinin ticari defterlerine dayanmış, müvekkilinin adresinin Pamukkale/Denizli olması sebebiyle yerinde inceleme talep edilmiş, mahkemece 12/11/2015 tarihli ön inceleme oturumu ara kararının 3. maddesinde incelemenin mahkemenin yargı çevresinde yapılması gerekli görüldüğü gerekçesi yerinde inceleme talebinin reddedildiği, gideri yargılama giderlerinden kabul edilerek defter ve kayıtların İstanbul iline nakline karar verilip, kararın ” duruşma tutanağının ekli olduğu, ön inceleme aşamasının bittiği, tahkikat aşamasına geçildiği, tahkikat aşamasında incelemesi istenen hususların tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde mahkemeye bildirilmesi, sözleşme nedeniyle ödeme iddiası var ise, buna ilişkin tüm makbuz, ödeme belgesi ve dekont gibi belgeler ile müvekkilinizin dava konusu döneme ilişkin defter ve faturalarını 2 hafta içinde mahkememize ibraz etmeniz hususu tebliğ olunur” şerhi ile davalı tarafa 27/11/2015 tarihinde tebliği edildiği, davalı tarafça defterlerin sunulmadığı, ödeme belgesi ibraz edilmediği, mahkemece davacının defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alındığı, bilirkişi raporunda takibe konu faturaların davalı tarafa tebliğ edildiğine ilişkin tespit bulunmadığı, davalı vekilinin 29-02/2016 tarihli rapora itirazlarında müvekkiline ait defter ve kayıtların mahallinde incelenmesi için yeniden talepte bulunduğu, mahkemece 10/05/2016 tarihli oturumda, davalı tarafa ödemeyle ilgili makbuz, ödeme belgesi ve dekont, defter ve faturalarını ibraz etmesi için süre verilmesine rağmen sunulmadığından talebin reddine karar verildiği, davalı tarafın yerinde inceleme talebini yargılamanın devamında da tekrarladığı tespit edilmiştir. HMK 222/2-3. maddesinde; “Ticari defterlerin davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter ve kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibe lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” düzenlemesi mevcuttur. Davacı defterleri usulüne uygun tutulduğundan sahibi lehine delil oluşturur ise de; davalı defterleri incelenerek birbirini doğruladığı tespit edilmesi gerekip tespit edilmediğinden, faturaların sadece faturayı düzenleyen tarafın defterlerinde kayıtlı olması tebliği kanıtlamayacağından, faturanın usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlamak davacı tarafa ait olduğundan, davalı defterleri incelenerek kayıtlı olması halinde tebliğ edildiğine karine oluşturacağından, davalı defterlerinin incelenmesi tebliğin tespiti bakımından zorunludur. HMK 219.maddesi uyarınca tarafların delillerini ibraz zorunluluğu bulunmakla birlikte, HMK 197/2 maddesi nazara alınarak, mahkemenin yargı çevresi dışındaki defterlerin incelemesi istinabe yolu ile istenebileceğinden, mahkemece davalı tarafın talebine rağmen, istinabe yolu ile incelemeye gitmeden reddi usule aykırı olduğu gibi, mevcut hali ile faturanın tebliğ edildiği kanıtlanmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin yerinde olduğundan kabulü gerekmiştir. 2- Davalı vekili takip nedeni olarak gösterilen faturaların sözleşmeye istinaden düzenlendiği beyan edilmiş ise de sözleşmenin takip dosyasında yer almadığını, mahkemece imzasına itiraz edilen sözleşme üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verilmesinin de yerinde olmadığını iddia etmiştir. Sözleşmenin fotokopisinin dava dilekçesi ekinde sunulduğu, davalı tarafa çıkarılan tebligatta dava dilekçesi ve tensip zaptının olduğunun şerh verildiği tespit edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile fatura dayanağı sözleşmenin tebligat ekinde olmadığını, imzaya itiraz haklarını sözleşmenin ibrazından sonra bildireceklerini beyan etmiş olup, mahkemece davalı tarafa dayanak sözleşmenin bir örneği gönderilmemiştir. HMK 122/1.maddesi uyarınca mahkemece dava dilekçesinin davalıya tebliğ edileceği belirtildiğinden, dilekçeye ekli olan delillerin davalı tarafa gönderilmesi gerekirken eksik gönderildiğinden, davalı tarafın delillere ve sözleşmedeki imzaya beyanda bulunma ve savunma hakkı kısıtlandığından davalı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 3- Taraflar arasındaki sözleşmenin 7.3 maddesinde sözleşme bedelinin ödeneceği tarih, 7.6 maddesinde ise ödenmeme halinde ödenecek akdi faiz taraflarca belirlenmiştir. TBK 117. maddesindeki “muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüte düşer, borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesi ile …borçlu temerrüte düşmüş olur” hükmü ve 7.2.maddesi uyarınca lisans bedeli 2.000,00 TL’ndan fazla olduğundan, iki taksit halinde ödenmesi gerekip, 2012 yılı için ilk taksit 15/07/2012, ikinci taksit 31/08/2012 tarihinde, 2013 yılı için yılı için ilk taksit 15/07/2013, ikinci taksit 31/08/2013 tarihinde ödenmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki sözleşme ile borcun ifa edileceği gün açıkça belirlendiğinden, alacağın muaccel olması için ihtara gerek yoktur. Davalı tarafın alacağın muaccel olmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 8. maddesindeki ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir düzenlemesi ve sözleşmenin 7.6. maddesinde ödemelerin gecikmesi halinde lisans alanın Türk Lirası için aylık %2 gecikme faizi ödemeyi, herhangi bir yazılı ihtara gerek kalmaksızın temerrüte düşeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiği yönündeki hükmü uyarınca, alacak herhangi bir ihtar, ihbara gerek kalmaksızın muaccel olduğu günden itibaren faizi ile birlikte talep edilebilir. Dosyaya sunulan bilirkişi raporu fatura miktarı ve defterlerin açılış kapanış tasdikleri yönünden denetime açık ve devir bedelleri ile talep edilen alacak bedellerinin tutarlı olduğu sabit ise de; faiz hesabının açılımı gösterilmeden ulaşılan rakam belirtildiğinden, mahkeme denetimine açık olmadığı, faturaların tebliğine ilişkin davacı defterlerinde bulgu mevcut olup olmadığı konusunda bilgi içermediğinden karar vermeye yeterli olmadığı tespit edilmiş olup, davalı vekilinin faiz hesabının yerinde olmadığına ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 4- Davalı tarafça 29/02/2016 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde; davacı tarafın cari hesap kayıtlarında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosya ödemelerinin göründüğü, bu takip ile dava konusu takibin mükerrer olduğu itirazında bulunulmuş olup, davalı tarafça cevap dilekçesi ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası delil olarak gösterilmemiş ise de; yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca ödeme, borcu sona erdiren sebeplerden olduğundan, temyiz aşamasında dahi nazara alınır. Mahkemece bildirilen icra dosyası getirtilerek iddia edildiği gibi mükerrer ödeme ve takibin varlığının denetlenmesi gerekirken getirtilmeden karar verildiğinden davalı vekilinin icra dosyası getirtilmeden, var ise ödemeler denetlenmeden karar verildiğine ilişkin istinaf sebebinin de kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 5- Takibe konu faturaların davalı tarafa tebliğ edilerek kesinleştiği kanıtlanmamıştır. Faturaya dayanılarak yapılan takiplerde icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için faturanın tebliğ edilerek kesinleştiğinin kanıtlanması gerektiğinden, davalı vekilinin; tebliğ edilmeyen faturalar nedeni ile takibe haklı olarak itiraz ettiği, kötü niyetli olmadığı, talep edilen alacağın likit olmayan, yargılamaya muhtaç bir talep olduğu, %20 icra inkar tazminatı kararının yerinde olmadığına ilişkin istinaf sebebininde kabulü gerektiği tespit edildiğinden, davalı tarafın istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince kabulü ile İstanbul Kapatılan 4. Fıkri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/12/2016 tarihli, 2015/37 E. 2016/135 K. Sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2-İstanbul(kapatılan) 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/12/2016 tarih ve 2015/37 E. 2016/135 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. hükmü gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 321,16 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021