Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/719 E. 2021/770 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/719
KARAR NO: 2021/770
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2.fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17/12/2020
NUMARASI: 2020/104 E. 2020/479 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/07/2021
6100 sayılı HMK’nın 352.maddesi uyarınca dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin mağazacılık alanında … markası üzerinde tekel hakkına sahip olduğunu, müvekkili şirket dışında hiç kimsenin … markasını mağaza ismi olarak kullanma hakkına haiz olmadığını, ancak …’de … Ltd. Şti tarafından … markasının mağaza ismi olarak tabelasında kullanıldığının tespit edildiğini, davalının müvekkilinden izin almaksızın … markasını mağaza ismi olarak kullandığını, … markasının mağazacılık alanında kullanım hakkının TPMK tarafından münhasıran müvekkili şirkete verildiğini, müvekkili markasının mağazacılık alanında tescilli olduğunu ve … markasının sahibi olduğunu, söz konusu markanın birçok mal ve hizmette; … nolu 16, 24, 35/1, 38 ve 41.sınıfta, … nolu 20, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 35/2 ve 37.sınıflarda tescil edilmiş olmakla beraber mağazacılık hizmetindeki kullanımın da müvekkili şirket adına tescil edildiğini, müvekkilinin … markasını yıllardan beri mağazacılık hizmetleri için, marka hakkının kendisine verilen yetki çerçevesinde kullandığını, müvekkili şirketin 35.08 (yeni 35.05) sınıfındaki tescillerinin kapsamının bütün mal ve hizmetleri kapsadığını, müvekkili şirketin Türkiye çapında binlerce mağazasının bulunduğunu ve bunlardan yaklaşık 665 mağazasının … tabelasını taşıdığını, internet üzerinde satış yaptığı www…com.tr alan adlı sanal mağazası bulunduğunu, markanın alındığı tarih itibariyle, bütün mal ve hizmetleri sanal mağazasına koyma hakkına sahip olduğunu, davalının herhangi bir … ibareli marka tescili olmadığı gibi, kendisi ile bağlantısı olduğu düşünülen dava dışı … şirketinin … şeklindeki marka tescillerinin çoğunlukla 8 ve 21.sınıflarda olduğunu, bu firmanın da mağazacılık alanında hiçbir tescilinin bulunmadığını, … markasının mağazacılık alanında kullanılması hususunda müvekkili şirketten başka hiç kimseye kanun tarafından verilen bir hakkın bulunmadığını, dava dışı … Ltd. Şti tarafından … markasının 35.sınıfta tescil edilmesi için yapılan başvuruların TPMK tarafından herhangi bir itiraz olmaksızın resen reddedildiğini, davalının mağaza tabelasında kullandığı markanın, müvekkili şirketin markası ile neredeyse biraber aynı, iltibas yaratacak kadar benzer bir marka olduğunu, davalının kullandığı markanın müvekkili markasına tecavüz eder nitelikte olduğunu, davalının kötü niyetli bir şekilde Google Adwords kullanarak internet sayfası yönlendirmesi yaptığını, bu doğrultuda İstanbul 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/146 D.iş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırılarak rapor alındığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, … markasının 35.sınıftaki kullanımının bütün mal ve hizmetler bakımından müvekkili şirkete ait olduğu, davalının mağazada kullandığı … ibaresinin ve logosunun müvekkili şirketin 35.sınıftaki markası ile ayniyet gösterdiği ve müvekkili şirketin 35.sınıftaki tescillerini ihlal ettiği, davalının mağazada kullandığı … ibaresinin müvekkili şirketin tanınmış … markası ile aynı olduğu gözönünde bulundurularak davalıların markaya tecavüzlerinin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili ile davacı arasında birçok davanın bulunduğunu, bu davaların çoğunda davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin reddedildiğini, açılan yeni bir davada ihtiyati tedbir talebinin yenilenmesinin iyiniyetli bir yaklaşım olmadığını, tedbir kararı verilebilmesi için talep eden tarafın kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, diğer mahkeme kararları doğrultusunda müvekkilinin 35/05.sınıfta tescilli olmasa dahi gerek fiziki gerekse sanal mağazacılık faaliyetinde bulunabileceğini, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin dava dışı diğer müvekkili … Ltd. Şti’nin grup şirketi olduğunu, müvekkili tarafından satış mağazalarında … markalı ürün dışında herhangi bir marka altında ürün satılmadığını, davacı ile dava dışı müvekili … Ltd. Şti arasında 2010 yılından beri devam eden uyuşmazlık bulunduğunu, uyuşmazlığın temelinde davacı tarafın ev tekstili sektöründe tescil ettirdiği ve kullandığı … markasını züccaciye sektöründe de kullanmak istemesinin bulunduğunu, … ibaresinin züccaciye sektöründe müvekkili adına uzun yıllardır tescilli olup kullanıldığını, davacının müvekkili markaları nedeniyle markayı tescil ettirip kullanamayacağından müvekkili aleyhine haksız ve hukuka aykırı davalar açtığını, müvekkilinin … ibareli marka başvurularına itiraz ettiğini, kendisinin müvekkilinin tescilli olduğu sınıflarda marka başvurularında bulunduğunu, davacı tarafından davalı olarak gösterilen müvekkilinin dava dışı diğer müvekkili adına tescilli … ibareli markayı muvafakati ile yasal olarak kullandığını, müvekkilinin kullanımının yasal olmadığı iddialarının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin marka kullanımının 07, 07, 11 ve 21.sınıfta tescilli markalarına dayalı olarak yaptığı satış işlemi olduğunu, davacının 35.05 sınıfta tescilli markalarına tecavüz oluşturmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Davacı vekili 17/12/02020 tarihli celsedeki beyanlarında özetle; “..bizim daha önce açmış olduğumuz davalar yine aynı iddialara dayalı olup davalı tarafın farklı yetki alanları içinde yer alan alışveriş merkezlerindeki kullanımlarına ilişkindir, yargılamalar sürmektedir, Bakırköy yetki alanı içinde kalan Avm’deki kullanımlar yönünden Bakırköy mahkemelerinde yine Anadolu’nun değişik yerlerindeki davalı kullanımları yönünden ilgili yer mahkemesinde mevcut davadaki davalının mağazacılık sınıfı olan 35.sınıfta kullanımının bulunmadığı iddiasına dayalı olarak markaya tecavüzün tespiti ve önlenmesi yönünden davalarımızı açtık, davaya açmakta hukuki yararımız vardır, açılan davalar farklı yetki alanlarındaki tecavüzlere dayalı olarak açıldığı için derdestlik söz konusu değildir” şeklinde bayanda bulunmuş olup, davalı vekili aynı celsedeki bayanlarında özetle; “…daha önceden verilmiş olan mahkeme kararları ve devam etmekte olan davalara ilişkin raporları dosyaya sunduk, davanın reddini talep ediyoruz ” şeklinde beyanda bulunmuştur. HMK 114/1- ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gereken bir husustur. Yukarıda izah edildiği üzere taraflar arasında aynı içerik ve taleplerde davalar açılmış olup bu davaların bir kısmının karara bağlandığı (Ankara 1. FSHHM’nin 2018/138 karar 2019/460 karar sayılı 05/11/2019 tarihli kararı -kesinleşmemiş) bir kısmında ise yargılamanın sürdüğü hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı verilen karar ve alınan raporların dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır. Yine 6769 sayılı SMK’nın ” Görevli ve yetkili mahkeme” başlıklı Madde 156- …(3) Sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir…” hükmüne amirdir. Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı taraf “…” markasının 35.sınıftaki kullanımının bütün mal ve hizmetler bakımından müvekkili şirkete ait olduğu, davalının mağazada kullandığı … ibaresinin ve logosunun müvekkili şirketin 35.sınıftaki markası ile ayniyet gösterdiği ve müvekkili şirketin 35.sınıftaki tescillerini ihlal ettiği, davalının mağazada kullandığı … ibaresinin müvekkili şirketin tanınmış … markası ile aynı olduğundan bahisle markaya tecavüzün tespitine, önlenmesine, durdurulması talebiyle iş bu davayı açmış ise de esasen izah olunduğu ve tarafların da kabulünde olduğu üzere aynı marka tescillerine ve benzer kullanımlara ilişkin daha önceden farklı avm kullanımlarına ilişkin açılmış davaların bulunduğu, davacının markaya tecavüz iddiasına dayalı daha önceden açmış olduğu davaların mevcut talepleri de kapsadığı zira marka tescilinin ülkesellik ilkesi gereği ülke sınırları içerisinde tam koruma sağlayacağı, kabul veya red durumunda bu kararın kesinleşmesi halinde açılan diğer davalar yönünden kesin hüküm dava şartına takılacağı yine açılan davalardaki davalıya yönelik önleme kararının tek bir avm ya da kullanım yönünden değil tüm kullanımlarının önlenmesine yönelik olacağı, zira birden fazla tecavüz durumunda izahı yapılan SMK 156/3 gereği yetkinin belirlenmesi açısından marka tescil sahibine yasa seçimlik hak tanımış ise de her bir ihlal yönünden dava açılmasının derdestlik dava şartına takılacağı anlaşılmakla açılan bu dava yönünden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, (bir an için yeni tecavüz halinde tekrardan davanın açılabileceği kabul olunsa bile davacının mevcut davadaki kullanımın diğer davalar sonrası olduğuna ilişkin bir delili dosyaya sunmadığı, bu sunulsa dahi tecavüz iddialarının tamamının aynı davalı tarafından gerçekleştiği dikkate alındığında önceki davalarda alınacak bir tedbir ile davalı kullanımlarının önlenmesi talep edilebilecekken her bir kullanım yönünden ayrı bir dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığının kabulünün gerektiği) aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur” şeklinde karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Görevli ve yetkili mahkeme bakımından hakkı ihlal olanın seçimlik hakkı bulunduğunu, davalının farklı il ve ilçelerde açtığı mağazalarla davacının marka haklarını ihlal ettiğini, bu yöndeki her eylemin hukuken korunması gerektiğini, ihlaller gerçekleştikçe davalar açıldığını, dilekçede görselleri verilen mağazalar için ayrı ayrı davalar açıldığını, davaya konu tecavüzün de ”…” de gerçekleştiğini, bu durumun derdest ve karara çıkmış dosyalardan farklı olduğunu, dedestlik yönünden Mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, Marka tescilinde ülkesellik ilkesinin somut olay açısından uygulanabilir olmadığını, Somut olayda derdestlik şartının gerçekleşmediğini, daha önce açılan davalar ile huzurdaki davanın maddi vakıalarının farklı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi ve durdurulması taleplidir. Mahkemece davanın derdestlik yönünden usûlden reddine karar verilmi,ş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Bir davanın derdest kabul edilebilmesi için, şu üç koşulun birlikte bulunması gerekir. Bunlar, aynı davanın iki kere açılmış olması, birinci davanın görülmekte olması ve birinci dava ile ikinci davanın aynı olmasıdır. Birinci dava ile ikinci davanın aynı olmasından kasıt ise; davanın taraflarının, konusunun (talep sonucunun), sebebinin (davanın dayanağını oluşturan vakıaların) aynı olmasıdır. Her ne kadar Mahkemece davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; markaya tecavüz fiilinin aynı zamanda bir haksız fiil teşkil ettiği, dolayısıyla haksız fiil gerçekleştiği sürece, ihlal sayısınca davacı markasının korunmasında davacının hukuki yararının bulunduğu, mevcut delillere göre, ihlalin gerçekleştiği yerlerde açılmış olan davaların farklı vakıalara dayandığı, eldeki davanın … Avm’de açılan mağazadan dolayı markaya tecavüz iddiasına dayandığı, gerekçeli kararda zikredilen ve kesinleştiği belirtilen Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 05.11.2019 tarih 2018/138 esas, 2019/460 karar sayılı dosyasında verilen kararın, Ankara ilindeki bir Avm’de açılan mağazadan kaynaklı markaya tecavüz iddiasına dayandığı, kararın kesinleşmiş olması sebebiyle derdestlik değerlendirmesine konu olamayacağı hususu bir yana, eldeki dava ile farklı maddi vakıalara dayandığı, açıklanan sebeplerle derdestlik şartının somut davada gerçekleşmediği, Mahkemece davanın usûlden reddine yönelik kararda bir isabet bulunmadığı, ancak birlikte görülmesinde hukuki yarar olması halinde, davaların birleştirilerek görülmesi hususunda takdirin Mahkemeye ait olduğu, bu haliyle dosyanın esasına girilerek yargılama sonucunda varılacak kanaate göre bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu sonucuna varılmıştır. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 2.fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/12/2020 tarih ve 2020/104 E. 2020/479 K. sayılı Kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 6- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 7- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/07/2021