Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/714 E. 2021/733 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/714 Esas
KARAR NO: 2021/733
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 03/03/2021
NUMARASI: 2019/1119 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili tarafından adli yardım ve ihtiyati tedbir talepli olarak ibraz edilen dava dilekçesinde; İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibe dayanak bonolardaki imzaların davacıya ait olmadığı ve söz konusu bonolar nedeniyle davacının borçlu olmadığı ileri sürülerek öncelikle davaya konu olan senetler bakımından dava sonunda verilecek hükme kadar hiçbir işlem ve isteğe esas tutulmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve davacının söz konusu bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile senetlerin iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere haksız icra tazminatına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın 3. kişiler ile arasındaki hukuki ilişkinin iyi niyetli hamil olan müvekkil bankayı bağlamadığını, dava dışı … Ltd. Şti. ile bir ticari ilişki olmadığı iddia edilmişse de tüm iddiaların dava konusu ile bir ilgisi bulunmadığını, ayrıca icra takibine, söz konusu şirketin dahil edilip edilmemesinin ciro silsilesine aykırılık oluşturduğu yönündeki beyanların da mesnetsiz olduğunu, davacı tarafça bono üzerindeki imzaların kendi el mahsulü olmadığı iddiası hukuka aykırı, yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davacı tarafça ekli sunulan tüm belgeler birlikte incelendiğinde neredeyse hepsinde birbirinden farklı imzaların olduğunu, bilirkişi marifetiyle imza incelemesi yapılması gerektiğini, …’tan gelen müzekkere cevabında çek hesabı olduğunun anlaşıldığını, davanın reddi ile, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, banka aleyhine kötü niyet tazminatı, yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesinin 03/03/2021 tarihli duruşmada verilen ara kararıyla; “Celp edilip incelenen icra dosyasına, yukarıya gerekli kısımları alınan ön inceleme duruşması içeriğine, taraf vekillerinin beyanlarına, yukarıya aynen alınan söz konusu HMK. Madde 209 düzenlemesi, söz konusu yasal düzenlemenin emredici nitelikte olması, davaya konu icra takibine dayanak bonoların imzalarına itiraz edilmiş olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde söz konusu düzenleme kapsamında ileri sürülen tedbir talebinin karşılanması yönünden, taraflar arasındaki hak ve menfaat dengesi, yaklaşık ispat koşulu birlikte değerlendirildiğinde tedbir kararı verilmesi için gerekli yasal ve maddi şartların olayda gerçekleştiği değerlendirildiğinden davanın niteliği, sebebi, davacının adli yardımdan yararlandırılmış olması, yasal düzenlemeye bağlı karar verilmiş olması ve dosya kapsamına nazaran takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, istanbul anadolu … icra müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibe dayanak olan bonoların yasa gereği “bu konuda bir karar verilinceye kadar herhangi bir işleme esas alınmaması” şeklinde ihtiyati tedbir konulmasına” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Menfi tespit davalarındaki imzaya itiraz İcra ve İflâs Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiş olduğundan anılan itiraz hakkında, genel hüküm niteliğindeki Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 209 uncu maddesi değil, İcra ve İflâs Kanunu’nun 72 inci maddesinin uygulanması gerektiğini, bu durumda İİK m.72/3 gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, itiraz, imza dışında başka bir nedene dayanmak ise, bu konuda İcra ve İflâs Kanunu’nda özel bir düzenleme bulunmadığından sorunun çözümü için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 209 uncu maddesinin uygulanması gerekeceğini, imzaya itiraz hakkında uygulanması gereken İİK m. 170, I/1 uyarınca itiraz satıştan başka icra takip işlemlerini durdurmaz, şu halde, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine konu edilen senedin imza inkârı nedeniyle sahteliğinin iddia edilmesi halinde İİK m. 170, I/1 uyarınca (Dava ile ilgili olarak menfi tespit davalarında imza inkarı halinde İİK m.72/3 ) satış dışında hiçbir takip işlemi durmaz, HMK m. 209, 1 hükmü icra takipleri hakkında uygulanmaz bu nedenle HMK m.209 kapsamında verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini, ihtiyati tedbirin kaldırılması talebimizin kabul görmemesi halinde ihtiyati tedbir kararının karşılıklı menfaat dengesinin korunması açısından teminat karşılığında verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin adli yardımdan faydalanıyor olması da göz önünde bulundurulmak ve dava konusu icra takip dosyasında bulunan alacağın miktarının çok yüksek olması ve müvekkilinin bu tutarı karşılama imkanının da olmaması, yine ayrıca İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/361e. sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporuyla da sabit olduğu üzere dava konusu bonolardaki imzaların müvekkile ait olmadığı hususları da göz önünde bulundurulmak suretiyle davalının yaptığı istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Talep, ihtiyati tedbire itiraza ilişkin olup ihtiyati tedbir, ilk derece mahkemesince 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 391/(3) maddesi gereğince davalı vekilinin yüzüne karşı 03/03/2021 günlü duruşmada verilmiştir.Davacı vekili, bonoya dayalı başlatılan takiple ilgili olarak açtığı menfi tespit davasında imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek, icranın durdurulmasına yönelik tedbir isteminde bulunmuş, mahkemece ihtiyati tedbir talebi kabul edilmiş, davalı vekilinin karara itirazı ise reddedilmiştir.İİK’nın 72/3. maddesinde ” İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zarraları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.HMK’nın 209. maddesinde de imza inkarına konu senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağı belirtilmiştir. Uyuşmazlık, takip başladıktan sonra HMK’nın 209. maddesi uyarınca tedbiren takibin durdurulmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra Ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra Ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması ( İİK 50, 68/a-4 gibi ) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması ( zorunlu dava arkadaşlığı ) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nın 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra Ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 21.02.2014 gün ve 2013/1 E. – 2014/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararından önce temyiz yoluyla ihtiyati tedbir kararlarını incelerken HMK’nın 209. maddesinin uygulanabileceğini, imza inkarı halinde takibin durdurulmasına dair tedbir kararı verilebileceğini belirtmekteydi. Ne var ki, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi yakın tarihli kararlarında icra şikayetleriyle ilgili yaptığı temyiz incelemesi sırasında bu konuyu Yargıtay 19. Hukuk Dairesinden daha farklı ele almaktadır. Yargıtay 12. H.D’nin 30.04.2018 tarih 2016/31754E ve 2018/3908K sayılı kararında ” İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra Ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK’nın 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK’nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK’nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2). Öte yandan yazıda tahrifat gibi imza itirazı dışındaki bir nedene dayalı itirazlar borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK’ nın 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK’nın 209. maddesinin bu yönden de uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece icra takibinin olduğu yerde bırakılmasına yönelik tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi takibin durdurulmasına da karar veremez. Sadece …nın 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz. Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir.Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, 6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.” görüşüne yer verilmiştir. Yargıtay 12.HD’nin 20.04.2015 tarih 2015/1965 E., 2015/1028 K. sayılı kararı da bu yöndedir. Dairemizce Yargıtay 12. H.D’nin görüşüne iştirak edilmiştir. Zira İİK’nın 72/3. maddesinde özel ve açık bir düzenleme var iken ve HMK’ya açık atıf yapılmamışken HMK’nın 209. maddesindeki genel düzenlemenin uygulanması mümkün değildir. Aksinin kabulü kötü niyetli imza inkarlarına yol açacağı açıktır. Buna göre, İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca menfi tespit davasında takip başladıktan sonra ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, davacı tarafça teminat karşılığı ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi de istenilmediği için ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerekmesine rağmen ihtiyati tedbirin kabulüne karar verilmiş olması hukuken doğru görülmemiştir. Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2- 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1119 Esas ve 03/03/2021 tarihli ihtiyati tedbir ara kararının KALDIRILMASINA,3- Davacı vekilinin 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 209. maddesi kapsamındaki ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE,4- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,5- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 23,50 TL posta gideri olmak üzere 185,60 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,6- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021