Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/700 E. 2022/769 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/700 Esas
KARAR NO: 2022/769
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/12/2020
NUMARASI: 2017/711 E. – 2020/588 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının okuma yazma bilmediğini, davalıyı tanımadığını, davalıyla herhangi bir alışverişi olmadığını, davacı hakkında İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasından kambiyo senedine dayalı icra takibi yapıldığını, takibe mesnet olarak 30.04.2015 düzenleme tarihli, 30.07.2015 vadeli, 38.000.Euro bedelli bononun gösterildiğini, bono üzerindeki yazı ve imzaların davacıya ait olmadığını beyanla, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibinin ve takip dayanağı bononun iptaline, davalının kötü niyeti sabit olduğundan takip tutarının %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekilinin işbu davayı açarken mahkemeye sunduğu vekaletnamede, davacı …’ün okuma-yazma bildiğini ve kendi el yazısıyla vekaletnameyi imza altına aldığının noterce tasdik edildiğini, davacının, davalının eski ortağı olan …’ün annesi olduğunu, dolayısıyla uzun yıllar ortaklık yapmış bu ikilinin hayatının olağan akışı gereği, birbirlerinin ailelerini tanımaları beklenen bir sonuç olduğunu beyanla, davacı …’ün açmış olduğu menfi tespit davasının ve davacının bu dava kapsamındaki “%20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine dair talebinin reddine, davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Mahkememiz tarafından yapılan yargılama sırasında İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından hazırlanan 12.10.2020 tarihli raporda “yeni gönderilen mukayeseler ile yeniden yapılan incelemede; Dairelerinin 29/07/2019 tarih ve … sayılı evvelki raporuna eklenecek hususun bulunmadığının” rapor edildiği, 29/07/2019 tarihli raporda da inceleme konusu senette …’e atfen atılı imzalar ile …’ün mukayese imzaları arasında; biçimsel benzerlikler görülmekle birlikte; söz konusu imzaların basit tersimli olması nedeniyle …’ün eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediğinin rapor edildiği, yargılama sırasında icra takibinin durmadığı bu sebeple davalının zarara uğramadığı ve davalı tarafından davacının kötü niyetinin ispat edilemediği bu sebeple kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmadığı, İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından hazırlanan 29/07/2019 tarihli raporda inceleme konusu senette …’e atfen atılı imzalar ile …’ün mukayese imzaları arasında; biçimsel benzerliklerin görüldüğü, İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/507 E sayılı dava dosyasında … şikayeti üzerine … aleyhine Dolandırıcılık, Resmi Belgede Sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı ve 20.02.2020 tarihli karar ile … hakkında üzerine atılı suçlardan dolayı beraatine karar verildiği bu haliye davacı tarafından iddialarının ispat edilemediği anlaşılmakla davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek yerinde görülmüştür.” şeklinde gerekçeyle davanın reddine, ihtiyati tedbir kararının yerine getirilmemiş olması nedeniyle kötüniyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının ilk gerekçesinin, Adli Tıp Kurumu raporu ile imzanın davacı müvekkiline ait olup olmadığı yönünde daha ileri teknik olmadığına dayandığını, ikinci gerekçesinin ise, İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/507 E sayılı dava dosyasında, davacı …’ün şikayeti üzerine … aleyhine dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan yargılama sonunda beraat kararı verilmiş olması olduğunu, ancak yerleşik içtihatlara göre; sahte imza iddiasına dayalı davalarda ispat yükünün davalıda olduğunu, imzanın davacıya yani borçluya ait olduğu açık ve net ispat edilemiyor ise davacı borçlu lehine karar verilmesi gerektiğini, ancak mevcut raporlara göre, dava ve takip konusu senet üzerindeki imzanın müvekkiline ait olduğunun tespit edilememiş olmasına rağmen, Mahkemece verilen kararın bu kurala aykırı olduğunu, İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/ 256 Esas sayılı dosyasına sunulmuş bulunan bilirkişi raporu ile takip dayanağı senet altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığının kesin olarak tespit edildiğini, Diğer yandan, İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi 2019/507 Esas sayılı dosyasında verilen beraat kararının istinaf edildiğini, kararın kesinleşmediğini, kesinleşmeyen kararın hükme esas alınamayacağını, davalı …, müvekkiline karşı hile ve desise yaparak dolandırıcılık suçunu işlememiş olsa da, bu durumun müvekkilinin …’a borcu olduğu sonucunu doğurmayacağını, davanın imza inkarına yönelik olup, tek incelenmesi gereken hususun imzanın borçluya ait olduğunun kesin olarak ispat edilmesi gerektiğini, ispat yükünün davalı yanda olduğunu ve imzanın müvekkiline ait olup olmadığının net olarak ispat edilmediğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerekir iken yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, İİK’nun 72/3.maddesi kapsamında ihtiyati tedbir kararı verilmesine hükmedilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, icra takibine konu edilen senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Davaya dayanak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında; davalı alacaklı … tarafından davacı borçlu … aleyhine 38.000 Euro bedelli bononun tahsili için kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe girişildiği, eldeki davada; söz konusu senet üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığının iddia edildiği, Mahkemece; imza incelemesine yönelik yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucunda dosyaya sunulan İstanbul Jandarma Kriminal Lâboratuvarı’na ait 13.12.2018 tarihli rapor ile İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından sunulan 29.07.2019 tarihli raporlarda, söz konusu imzaların davacı … eli ürünü olup olmadığı hususunda olumlu ya da olumsuz bir kanaat bildirilemediği ve İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/507 E sayılı dava dosyasında davacı …’ün şikayeti üzerine davalı … aleyhine dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan yargılama sonucunda … hakkında beraat kararı verildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği, kararın yukarıda belirtilen nedenlerle davacı vekili tarafından istinaf edildiği anlaşılmıştır. Kural olarak, imzası inkar edilmeyen senetlere karşı açılan menfi tespit davasında ispat yükü davacı borçludadır. Ancak senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzasının borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir. (Yargıtay HGK’nın 2006/12-259 Esas,2006/31 Karar sayılı kararı). Mahkemece, ispat yükü ters çevrilerek davacıda olduğunun kabulüyle karar verilmesi hatalı görülmüştür. Bu kapsamda, davalı yanın delilleri değerlendirildiğinde; her ne kadar İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/507 E sayılı dava dosyasında davacı, …’ün şikayeti üzerine davalı … aleyhine eldeki davaya konu senet sebebiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan yargılama sonucunda … hakkında beraat kararı verilmiş ve bu karar istinaf edilmeksizin kesinleşmiş ise de, bu hususun tek başına imzanın aidiyeti hakkında ispata yeterli olmadığı, kaldı ki, Ceza Mahkemesinde verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağı, dosyaya sunulan İstanbul Jandarma Kriminal Lâboratuvarı’na ait 13.12.2018 tarihli rapor ile İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından sunulan 29.07.2019 tarihli raporlarda, dava konusu senetteki imzaların davacı … eli ürünü olup olmadığı hususunda olumlu ya da olumsuz bir kanaat bildirilemediği, ispat yükü üzerinde olan davalının yemin deliline de dayanmadığı, dolayısıyla davalının ispat yükünü yerine getiremediği cihetle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu anlaşılmıştır. Diğer yandan eldeki delillere göre davalının kötüniyeti ispatlanamadığından, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Açıklanan sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/12/2020 tarih, 2017/711 E., 2020/588 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit DAVASININ KABULÜNE, 4- İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu 30.04.2015 düzenleme tarihli, 30.07.2015 vade tarihli, 38.000 Euro bedelli bono sebebiyle DAVACININ DAVALIYA BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, 5- Fazlaya ilişkin istemin reddine, 6- Kötüniyet tazminatı talebinin yukarıda belirtilen sebeplerle reddine, 7- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 10.837,12 TL nispi karar harcından peşin alınan 2.248,20 TL’nin mahsubuyla bakiye 8,588,92 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 2.248,20 TL peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 271,93 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 2,556,13 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/(1). maddesine göre 19.021,39 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 8- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 8/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 8/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 35,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 197,60 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 8/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 9- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022