Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/680 E. 2021/1475 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/680 Esas
KARAR NO: 2021/1475
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/05/2017
NUMARASI: 2013/170 E. – 2017/106 K.
DAVANIN KONUSU: Patent (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; A. Dr….’un Amerikan Patent Enstitüsü nezdinde … numara ile tescil edilmiş olan patentin sahibi olup, Türkiye Patent Enstitüsü nezdinde 21.09.2001 tarihinde … numara ile tescil ettirerek patent sahibi olduğunu, anılan buluşunu dünyanın diğer bir çok ülkesinde de tescil ettirmiş olduğu, diğer müvekkili …firmasının ise Amerika’da kurulu ilaç üretimi yapan bir kuruluş olduğunu, …firması 06.08.2000 yılında … ile anlaşma yaparak, anılan patentin inhisarı olarak lisans hakkını aldığını, Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil ettirilen incelemeli patentin korumasının halen devam ettiğini, … firması tarafından burun damlası ve spreyi üretimi yapılarak, ülkemize de ihraç edildiğini, dağıtıcı firma … A.Ş. tarafından … markası altında burun damlası olarak satıldığını, Türkiye distribütörü olan … firması 2012 yılı kasım ayı içinde Antalya’da yapılan Kulak Burun Boğaz Kongresinde patent ve lisans sahibi olduğu bu burun spreyinin ana maddesi ve patent konusu … maddesinin davalı firma tarafından kendi ürünlerinde kullanıldığını, davalı firmanın … adı altında ürünü taklit ettikleri, … maddesini izinsiz bir biçimde aynı formülle taklit edip üreterek piyasaya sürdükleri, sattıkları, dolayısıyla hem patent hakkını hem de ihracatçı …firmasının lisans hakkını ihlal ettiklerini, hem de bu firmaya karşı haksız rekabet yaparak haksız kazanç elde ettiklerini tespit ettiklerini belirterek tecavüz ve haksız rekabetin durdurulması ve önlenmesini şimdilik 50.0000 TL maddi tazminatın tecavüzün vaki olduğu tarihten itibaren ticari avans faiziyle davalıdan alınmasını, kararın ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıya ait patentin iddia edildiği gibi … maddesine ilişkin olmadığını, …’ün 1891 yılında Alman kimyager tarafından keşfedildiğini esasen 1930’lu yıllardan beri kullanılan bir madde olduğunu, üst solunum yollan ve ağız-diş sağlığı bakımından tüm dünyada 1970’1i yıllardan itibaren yaygın bir şekilde kullanıldığını, dolayısıyla davacıya … maddesine ilişkin bir ürün patentin verilmesi mümkün olmayıp, bir usul patenti verilmesi söz konusu olabileceğini, … adlı burun spreyinin, davacının patente konu olan istemleri çerçevesinde değerlendirildiğinde davacının patent hakkına tecavüz teşkil etmediğini, … adlı burun spreyinin içeriğinin …, sodyum klorür, sodyum bikarbonat, greyfurt çekirdeği ekstresi ve gliserin olduğunu, buna karşın davacının patent konusu 31 ayrı istemine bakıldığında içeriklerinin farklı olduğunu, bu nedenle tecavüzün bulunmadığını, ayrıca karşı dava olarak söz konusu patentin patentlenebilirlik kriterlerinin bulunmadığını, 551 sayılı KHK’da ilaç patentleri bakımından ikinci tıbbi kullanımın patent olarak tescili mümkün olmadığını, davacı-karşı davalının söz konusu buluşunun astım tedavisi ve önlenmesine yönelik olduğunu, buna karşın … maddesinin astım hastalığının tedavisine etki ettiğine dair herhangi bir araştırma olmadığı gibi, biyouyum testlerinin yapıldığına dair de herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığını, davacının istemlerinde belirttiği haliyle bir burun damlası üretmediklerini, istemlere greyfurt çekirdeği ekstresi ilave ettiğini, bu durumda davacı-karşı davalının buluşunun patentlenebilirlik koşullarını taşımadığını beyan ederek, patentin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Dava konusu davacıya ait patentin ikincil tıbbi kullanıma ilişkin olduğu, EPC 2000 ‘in 2007 yılında Türkiye’de yürürlüğe girmesine kadar olan sürede 2. tıbbi kullanım istemlerinin İsviçre tipi formatında olsa dahi kabul edilemeyeceği, dolayısıyla tüm istemlerin 1973 EPC versiyonun yürürlükte olduğu dönemde verilen dava konusu patentin yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle açılan karşı davanın kabulü ile patentin hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine, hükümsüzlük kararının geçmişe yürümesi nedeniyle asıl davanın dayanağı kalmadığından asıl davanın da reddine,” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Konunun uzmanı olmayan bilirkişiler tarafından hazırlanmış olan her iki raporunda hükme esas alınamayacağını, iddialarının raporlarda karşılanmadığını, Dava konusu patentin 31 adet isteminin olduğuna, bu istemlerde tekniğin bilinen durumunun aşıldığına, istemlerin yeni olduğuna dair hiç bir değerlendirme inceleme yapılmadığını, ek raporda bunu destekleyen bilirkişi değerlendirmesi olduğunu, EPO Genişletilmiş Temyiz Kurulu’nun G5/83 nolu içtihadı uyarınca, istemlerin İsviçre tipi istem formatında olmaları şartıyla patentlere izin verildiğini, bu hususun Yargıtayca da ifade edildiğini, aksi yöndeki Mahkeme kararında isabet bulunmadığını, Dosyaya sunulan raporlar arasında çelişkiler bulunduğunu, çelişkiler giderilmeden yargılama yapılıp karar verildiğini, dosyaya sunulan bilimsel mütalanın dikkate alınmadığını,Aktif husumet yönünden bir değerlendirme yapılmadan kararda yalnızca ” Davacı … tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine” denilmek suretiyle davanın reddedildiğini, kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacı …’e ait Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilen … nolu patent hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, ortadan kaldırılması ve maddi tazminat talepli dava olup, karşı dava; söz konusu patentin hükümsüzlüğüne yöneliktir. Mahkemece, patent hükümsüzlüğüne ilişkin karşı davada; ülkemizin de taraf olduğu Avrupa Patent Sözleşmesi (EPC) uyarınca kurulan Avrupa Patent Ofisi (EPO) tarafından verilen ve başvuru aşamasında seçili ülkelerden birisi olan Türkiye’de de ulusal patent olarak geçerli kabul edilerek sicile tescil edilen dava konusu “… sayılı patentin; “ikincil tıbbi kullanım patenti” olduğu, ikincil tıbbi kullanımla ilgili patent başvurularının tesciline olanak veren Avrupa Patent Sözleşmesi’nin (EPC) 54/5. maddesi değişikliğinin 2000 yılında yapıldığı ancak bu değişikliğin Türkiye için de 2007’de yürürlüğe girmesi nedeniyle söz konusu patentin verildiği tarih itibariyle EPC (1973) 52/4. maddesiyle öngörülen tıbbi tedavi metodlarının patentlenemeyeceğine ilişkin emredici hüküm karşısında dava konusu patentin esasen tescilinin mümkün olmadığı, yasal dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle, patente tecavüzün önlenmesi istemli asıl davanın reddine, patentin hükümsüzlüğü istemli karşı davanın kabulüne ve dava konusu patentin hükümsüzlüğüne karar verilmiş, karar yukarıda belirtilen sebeplerle davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Gerçekten de, Türkiye’nin de taraf olduğu EPC’nin 2007’de yürürlüğe giren değişiklik öncesi metninde (EPC 1973) “ikincil tıbbi kullanım” için açık bir düzenleme yapılmamıştır. Bu dönemde Avrupa Patent Ofisi Genişletilmiş Temyiz Kurulu’nun (EPO EBoA) verdiği G/5-83 sayılı kararında sonuç olarak patent başvurusundaki istemlerin “İsviçre tipi (swiss-type)” olarak anılan bir biçimde yazılması halinde ikincil kullanıma patent verilebileceği EPO tarafından kabul edilmiştir. G5/83 sayılı karar da dahil olmak üzere Genişletilmiş Temyiz Kurulu kararlarının, 12 Temmuz 2000 tarih ve 24107 sayılı Resmi Gazetede Sözleşmeye ek olarak yayınlanması ile, artık bu kararların sözleşme hükümlerinin yorumunda esas alınması gerektiği, EPC 1973’ün 52 ve 54. maddelerinin yorumlanmasında G5/83 sayılı kararın göz önünde bulundurulması gerektiği ortadadır.Patent Haklarının Korunması Hakkında 551 Sayılı KHK’de yukarıda bahsi geçen EPC (1973) metninde yer verilen “ilk tıbbi kullanıma” ilişkin 54/5 ve değişiklik sonrası EPC (2000) metninde yer alan “ikincil tıbbi kullanıma” dair 54/5. hükümlerine muadil bir madde bulunmamaktadır. Buna karşın, “patent verilemeyecek konu ve buluşlar” ile başvurunun patentlenebilirlik koşulları gerek EPC, gerekse de 551 Sayılı KHK’de benzer şekillerde düzenlenmiştir. Yine, EPO tarafından tescil edilen ve EPC’ye taraf ve seçilen devletlerde de ulusal patent olarak geçerliliği kabul edilmiş olan bir Avrupa Patenti’nin “Sözleşmeye taraf devletlerden birisinin ulusal mahkemesinde ve sadece bu ülke için geçerli olmak üzere hükümsüz kılınması” hususu da EPC 138. maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde metninde de 551 Sayılı KHK 129. maddesinde sayılan hükümsüzlük nedenlerine paralel koşullar mevcuttur.Dava konusu patentin ikincil tıbbi kullanıma ilişkin olduğu, EPC’nin 2007’de yürürlüğe giren değişiklik öncesi metninde (EPC 1973) “ikincil tıbbi kullanım” için açık bir düzenleme yapılmamış ise de, bu dönemde Avrupa Patent Ofisi Genişletilmiş Temyiz Kurulu’nun (EPO EBoA) verdiği G/5-83 sayılı kararında, sonuç olarak patent başvurusundaki istemlerin “İsviçre tipi (swiss-type)” olarak anılan bir biçimde yazılması halinde ikincil kullanıma patent verilebileceğinin EPO tarafından kabul edildiği, G5/83 sayılı karar da dahil olmak üzere genişletilmiş Temyiz Kurulu kararlarının, 12 Temmuz 2000 tarih ve 24107 sayılı Resmi Gazetede Sözleşmeye ek olarak yayınlanması ile, artık bu kararların sözleşme hükümlerinin yorumunda esas alınması gerektiği, EPC 1973’ün 52 ve 54. maddelerinin yorumlanmasında G5/83 sayılı kararın göz önünde bulundurulması gerektiği, böylelikle bir buluşun patentlenebilirlik koşullarının varlığının tespiti bakımından yenilik ve buluş basamağı incelemesine dair Avrupa Patent Ofisi Genişletilmiş Temyiz Kurulu’nun kararlarında benimsenen ilkeler (aksi halde olay tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 551 sayılı KHK’da belirlenen genel ilkeler) dikkate alınarak, dosyanın aralarında bir Avrupa Patent Vekilinin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetine tevdi ile; İkincil tıbbi kullanıma ilişkin Avrupa patentindeki istemler ile talep edilen korumanın kapsamının belirlenmesi, istemlerin İsviçre tipi istem formatına uygun ikincil kullanıma yönelik olup olmadığı, buluş ve yenilik basamağı kriterine uygun olup olmadığı hususları başta olmak üzere tarafların iddia ve savunmaları kapsamında bilirkişi heyetinden rapor aldırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik ve hatalı değerlendirmeyle karar verilmiş olması sebebiyle kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.Diğer yandan Mahkemece ”davacı … tarafından davalı … Ltd. Şti aleyhine açılan davanın esastan diğer davacı …tarafından açılan davada aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddine” denilmek suretiyle davacı … tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş ise de, kararın gerekçesinin açıklanmadığı, Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması, bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanılarak, kararın sebeplerinin açıklanması gerektiği, dolayısıyla kararın bu yönüyle eksik olduğu, kararın tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılmasının bu haliyle mümkün bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla, davacının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi ve ilk derece mahkemesi kararının, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/05/2017 tarih, 2013/170 E. 2017/106 K. Sayılı Kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 118,60 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendilerine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021