Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/582 E. 2021/785 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/582
KARAR NO: 2021/785
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
NUMARASI: 2020/344 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkilinin TPE’de …, …, …, …, … tescil numaralı …, … tescil numaralı … ısıtıcı, … tescil numaralı … star, … tescil numaralı … TEKNOLOJİ, … tescil numaralı …, … tescil numaralı …, … tescil numaralı …, … tescil numaralı …, … tescil numaralı …, … tescil numaralı ufomarketim, … tescil numaralı … isimli markaların sahibi olduğunu, ürünlerin uzun yıllardır tüketicinin güvenini kazandığını, birçok ülkede tanınmış marka olduğunu, … tescilli markanın TPE’de tanınmış marka statüsünü kazandığını, davalıya ait … ibareli …, … tescil nolu markaların müvekkilinin markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, aynı mal ve hizmet sınıfları için tescil edildiğini, fonetik ve görsel açıdan, orta seviyedeki bir tüketici tarafından müvekkiline ait yahut müvekkiline ait ürünlerin yeni bir versiyonu olduğunu düşüneceğini, davalı tarafın tescil talebinin kötü niyetli olduğunu, iltibas yarattığını, haksız rekabet oluşturduğunu, davalı markalarının hükümsüzlüğüne karar verilerek sicilden terkinini talep etmiş olup, 29/12/2020 tarihli dilekçesi ile davadaki talepleri nazara alınarak, davalı adına kayıtlı … ve … tescil numaralı markaların dava sonuna kadar 3. Kişilere devrinin önlenmesi için markanın TPK nezdindeki kaydına ihtiyati tedbir şerhi konulmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davacı vekili 29/12/2020 tarihli dilekçesi ile, davalı adına kayıtlı …, … nolu markaların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş olmakla, davada davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü de talep edildiği hususu nazara alınarak, dava dilekçesi ve ekli belgelere göre, HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile SMK’nın 159. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, davaya konu …, … nolu markaların tescil belgesi davalı adına kayıtlı ise, 3. kişilere devrinin önlenmesi açısından takdiren teminatsız olarak TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına, kararın uygulanabilmesi için bir örneğinin TPMK’ya gönderilmesine” karar verilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkilinin, kablolamada kullanılan gereçlerin imalatı, priz, fiş, soket ve ekipmanları konusunda kendisine ait şahıs şirketi … ile ortağı olduğu … San. Tic.Ltd. Şirketi’nin sektörde tanınmış şirketler arasında olduğunu, müvekkilinin, 23.06.2015 tarihinde … markası ile ürettiği ürünleri Sinai Mülkiyet Kanunu kapsamında korumak adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde marka başvurusunun 08.11.2016 tarihinde 9. sınıftan, … ibareli Logolu marka başvurusunun 25.10.2017 tarihinde 9. sınıftan tescil edildiğini, müvekkilinin üretmiş olduğu bir çoklu prizin dünya dışı gizemli bir nesne olan …’ya benzetilmesi neticesinde, marka ibaresi olarak … ibaresinin tescil edilmesi için Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurduğunu ve … markasının davalı adına tescil edildiğini, Müvekkilinin … ibaresi ile 2015 yılında Kuruma başvurduğunda, birden çok farklı kişiler adına tescilli … ibareli markalar olduğu gibi, halen birçok … ibareli markanın kurumca tescilli olduğunu, Müvekkilinin markasının ortalama tüketici nezdinde tanınmış ve ayırt edici hale geldiğinin e-ticaret sitelerine bakıldığında açıkça görüleceğini, müvekkilinin ürettiği prizlerin diğer prizlerden renk itibariyle farklı olduğu için ortalama tüketici … ibareli prizleri gördüğünde, davacının markalarından bağımsız bir marka olduğunu anlayacağını, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25.maddesinin 6. fıkrası; ” Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” hükmünü içerdiğini, müvekkilinin, 23.06.2015 tarihinde … markasını … tescil numarası ile diğer … markasını 15.11.2016 tarihinde … tescil numarası ile tescil ettirdiğini, piyasada aktif şekilde yıllardır çalışan müvekkilinin, tescil ettirmiş olduğu markasını dava tarihine kadar bilmemelerinin basiretli tacir oldukları düşünüldüğünde söz konusu olmayacağını, davanın 14.12.2020 tarihinde açıldığını, ilgili maddede belirtilen 5 yıllık ürenin dolduğunu ve davalının kötü niyetle hareket etmediğini, Sinai Mülkiyet Kanunu’ndaki ilgili madde gereği davacı tarafın, başvuru tarihinden dava tarihine kadar hiç bir şekilde davalı ile iletişime geçmediğini, ihtarname göndermediğini, uyarıda bulunmadığını, davacının bu davranışının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2010/8788 K. 2012/10516 T. 14.6.2012 kararı uyarınca hükümsüzlük davası açılmasına engel teşkil ettiğini, Yargıtay (Yargıtıy 11. Hukuk Dairesi E. 2009/4173 K. 2010/10835 T. 26.10.2010) kararlarında tacirlerin kendi markalarının başkaları tarafından kullanıldığını bilebilecek durumda olduğundan bu sürenin daha az olabileceğini de belirttiğini, Müvekkilinin, davacının markasının tanınmışlığından faydalanmak sureti ile kendi markalarını tescil ettirmediğini, ürettikleri prizlerden birinin şeklinin dünya dışı gizemli nesne olan …’ya benzettikleri için söz konusu ibareyi marka olarak tercih ettiklerinden iyi niyetli olduğunu, TMK’nun 3.maddesi gereği iyi niyet asıl olduğundan, davacı tarafın müvekkilinin kötü niyetli olduğunu somut delillerle ispat etmesi gerektiğini, Davacının 9. sınıftan … ibareli tescilli markalarının …, …, … ve …’olduğunu, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelecek belgelerden açıkça görüleceğini, müvekkilin tescilli markalarının 9.sınıf içerisinde yer alan mal listesi, davacının tescilli markalarının 9.sınıftaki mal listesinde yer almadığından, davacının kötü niyetle davayı açtığını gösterdiğini, Sınai Mülkiyet Kanununun 6.maddesinin 9.fıkrasında kötü niyetle yapılan marka başvurularının itiraz üzerine reddedileceği belirtilmesine rağmen kanun maddesinde kötü niyetli tescilin kritelerinin sıralanmadığını, hükümsüzlük davalarında bu kriterlerin bütün dosya kapsamında, ticari dürüstlük kuralına aykırılık, başkasının markasının ele geçirme kastı, tescil konusu ürünlerin pazarlamaktan alıkonulması, piyasaya girmesinin engellenmesi, sonraki tarihli marka sahibinin, önceki tarihli marka sahibinin menfaatine zarar vermesi, onun hukuki haklarından haksız olarak faydalanması gibi hususlar olarak sayılabildiğini, bu hususlar göz önüne alındığında, davalının kötü niyetli olmadığını, Davacının tescil tarihinden dava tarihine kadar sessiz kalması da davalı müvekkilin kendi sektöründe olmadığının ve davacının menfaatinin zedelenmediğinin bir göstergesi olduğunu, bu nedenlerle, başvuru anındaki tüm faktörlerin göz önüne alınması, global bir değerlendirme yapılması durumunda davalının kötü niyetli olmadığının açıkça görüleceğini, Yargıtay Genel Kurulunun E. 2010/11-695 K. 2011/47 T. 9.2.2011 Kararında da değinildiği üzere, davacının tanınmış marka olması, davalı müvekkilin markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesi için yeterli olmadığını, Davacı tarafın, dava dilekçesinde “müvekkilin markası, peçetenin … markasıyla özdeşleşmesi gibi, ısıtıcı ile … markası da birbirine özdeşleşmiştir. Müvekkil tüketicide bu bilinirliği sağlamak için milyon dolarlık harcama yapmıştır.” açıklamasına yer verdiğini, Sinai Mülkiyet Kanunu’nun 26/1.fıkrasının b bendinin; “Aşağıdaki hâllerde talep üzerine Kurum tarafından markanın iptaline karar verilir: Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi.” hükmünü içerdiğini, Jenerik ad haline gelmenin açıklaması yapılan bu madde gereğince … markasının yaygın ad olarak kabul edildiğini, davacı tarafın ise kendi markaları …’nun ısıtıcı sınıfında yaygın ad haline geldiğini belirttiğini, yatırım yaptıklarını da ifade ettiklerini, (Dava açma hakkımız saklı kalmak kaydıyla), kablo, priz sınıfında tescilli davalının markalarının ısıtıcı olan … markası ile hiç bir bağının olmadığı açık olduğundan davanın reddini, Davacı tarafın, müvekkilinin markalarının 3. bir kişiye devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunu ve mahkemece kabul edildiğini, yukarıda bahsettiği hususlar ve sunacağı delillerle de sabit olduğu üzere, davanın haksız ve mesnetsiz olarak açıldığını, bu nedenle ihtiyati tedbir kararına itirazlarının kabulü ile tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece; “Davalı vekilinin 24/02/2021 tarihli dilekçesi ile, davanın haksız ve mesnetsiz açıldığını iddia ederek, verilen 3. kişilere devrin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep ettiği, davanın niteliğine göre, ihtiyati tedbir kararı taraf teşkilinde güçlük çekilmemesini önlemeye yönelik olması ile mevcut delil durumu da gözetilerek davalının tedbire itirazının reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Davacı tarafın, müvekkili adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli … ve … tescil numaralı … ibareli markalarının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep etmiş olduğu davada, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin kabul edildiğini, karara itirazettiklerini, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin 23.03.2021 tarihinde duruşmalı olarak değerlendirilmesine, karar verildiğini, covit-19 virüsüne yakalandığını, hastalığa ilişkin raporu da ekleyerek duruşmanın ertelenmesi talebinden bulunduğunu, mahkemenin sağlık mazeretini reddederek, ihtiyati tedbir kararına itirazlarını dosya üzerinde değerlendirerek reddettiğini, mazeretin reddinin, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Davacının, … ibaresini müvekkilinin tesadüfen seçmediğini, davacı markasının ününden haksız olarak yararlandığını, markalarındaki tescil isteminde kötüniyetli olduğunu, marka başvurularının haksız rekabet anlamında iltibasa mahal verdiğini iddia etmiş ise de; Davalının, uzun yıllardır kablolamada kullanılan gerekçelerin imalatı, priz, fiş, soket vs.gibi ve ekipmanları sektöründe hizmet verdiğini, üretmiş olduğu bir çoklu prizin dünya dışı gizemli bir nesne olan …’ya benzetilmesi neticesinde, marka ibaresi olarak … ibaresinin tescil edilmesi için 9.sınıftan (Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, , elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler) Türk Patent ve Marka Kurumuna başvuruda bulunduğunu, başvurunun kabul edilerek … markasının müvekkili adına tescil edildiğini, 2015 yılında Kuruma başvurduğunda, ekte sunulan birden çok farklı kişiler adına tescilli … ibareli markalar olduğunu, halen birçok … ibareli markanın, kurumda tescilli olup, aralarında ortalama tüketici tarafından ayırt edicilik kazanmış markalar da olduğunu, marka tescil başvurusu tarihi itibariyle de ufo ibaresini priz üretiminde aktif ve yoğun bir şekilde kullanmaya başladığını, müvekkilin markasının ortalama tüketici nezdinde tanınmış ve ayırt edici hale gelmiş olduğunun, e-ticaret sitelerinde bakıldığında açıkça görüleceğini, Sinai Mülkiyet Kanunu’nun 25/6 maddesinin; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” hükmünü içerdiğini, müvekkilinin, 23.06.2015 tarihinde … markasını … tescil numarası ile tescil ettirdiğini, tescilli markanın başvuru tarihi itibari ile koruma sağladığını, diğer … markasını 15.11.2016 tarihinde … numarası ile tescil ettirdiğini, piyasada aktif şekilde yıllardır çalışan davacının, basiretli tacir oldukları düşünüldüğünde, davalı markasını dava tarihine kadar bilmemelerinin söz konusu olmayacağını, davanın 14.12.2020 tarihinde açıldığını, maddede belirtilen 5 yıllık sürenin dolduğunu, ayrıca müvekkilinin, başvurudan bu yana hiç bir şekilde kötü niyetle hareket etmediğini, davacı tarafın sessiz kaldığı bu sürenin hak düşürücü süre olduğunu, T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesİ E. 2010/8788 K. 2012/10516 T. 14.6.2012 kararında da görüleceği üzere, davacının kanunda belirtilen süreden fazla sessiz kalmasının, zımni olarak davalının markasını kullanmasına rıza göstermesi anlamına da geldiğini, Davacının, dava dilekçesinde markasının davalı tarafından haksız ve kötü niyetle kullanıldığını iddia etmediğini, müvekkilinin marka başvurularına dava tarihine kadar sessiz kalıp, ihtarname çekmediğini, dava açıp herhangi bir harekete geçmediğini, kanundaki süre 5 yıl olarak belirtilmiş olsa da, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2009/4173 K. 2010/10835 T. 26.10.2010 kararlarında tacirlerin kendi markalarının başkaları tarafından kullanıldığını bilebilecek durumda olduğundan bu sürenin daha az olabileceğini belirttiğini, Davacının 9. sınıftan … ibareli tescilli markalarının mal sınıfı içerisinde davalının tescil almış olduğu mallara ilişkin ibareler yer almadığının, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelecek belgelerde açıkça görüleceğini, Sınai Mülkiyet Kanununun 6/9 maddesinde kötü niyetle yapılan marka başvurularının itiraz üzerine reddedileceğinin belirtildiğini ve hükümsüzlük davalarında bu kriterlerin bütün dosya kapsamında bir çok açıdan değerlendirilerek, ticari dürüstlük kuralına aykırılık, başkasının markasının ele geçirme kastı, tescil konusu ürünlerin pazarlamaktan alıkonulması, piyasaya girmesinin engellenmesi, sonraki tarihli marka sahibinin, önceki tarihli marka sahibinin menfaatine zarar vermesi, onun hukuki haklarından haksız olarak faydalanması gibi hususlar olarak sayıldığını, bu hususlar göz önüne alındığında, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, Yargıtay Genel Kurul Kararında (2010/11-695 K. 2011/47 T. 9.2.2011) değinildiği üzere, davacının tanınmış marka olması, davalı müvekkilin markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesi için yeterli olmadığını, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli … ve … tescil numaralı … ibareli markalarının üzerinde bulunan Bakırköy 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/344 esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararına itirazlarının kabulü ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmişitir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı tarafın talebi; Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli … ve … tescil numaralı … ibareli markalarının üzerinde bulunan Bakırköy 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/344 esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararına itirazlarının kabulü ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkindir. Mahkemenin ihtiyati tedbire itirazın reddine dair kararının davalı tarafa 28/03/2021 tarihinde tebliği edildiği ve davalı tarafça yasal süresi içinde kalan 06/04/2021 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafça; davalı tarafın … ve … tescil numaralı markalarının tescil talebinin kötü niyetli olduğu, iltibas yarattığı, haksız rekabet oluşturduğundan, davalı markalarının hükümsüzlüğüne karar verilerek sicilden terkini talep edilmiş olup, 29/12/2020 tarihli dilekçesi ile davadaki talepleri nazara alınarak, davalı adına kayıtlı … ve … tescil numaralı markaların dava sonuna kadar 3. Kişilere devrinin önlenmesi için markanın TPK nezdindeki kaydına ihtiyati tedbir şerhi konulması talep edilmiştir. Mahkemece; “davada, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü de talep edildiği nazara alınarak, dava dilekçesi ve ekli belgelere göre, HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile SMK’nın 159. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin, davaya konu …, … nolu markaların tescil belgesi davalı adına kayıtlı ise, 3. kişilere devrinin önlenmesi açısından takdiren teminatsız olarak TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına, karar verilmiş, davalı tarafın itirazı üzerine davanın niteliğine göre, ihtiyati tedbir kararı taraf teşkilinde güçlük çekilmesini önlemeye yönelik olması ile mevcut delil durumu da gözetilerek davalının tedbire itirazının reddine ” karar verilmiştir. 10/01/2017 tarihinde 29944 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159/1.maddesinde; ” Bu kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini talep edebilir.” düzenlemesi uyarınca tedbir talep edilebilir, mahkemece 159/2 maddesi uyarınca ” davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması”, ” sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretim veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara yada patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması “, “herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi ” konusunda tedbir kararı verilebilir. 159/3. Maddesinde; ” ihtiyati tedbirler ile ilgili bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun uygulanacağı ” düzenlemesi mevcuttur. 6100 sayılı HMK’nun 389/1. maddesi; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği”, HMK 390/3 mad. “ Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” HMK 394/4 maddesi; tedbire itiraz dilekçe ile yapılır, itiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazın dayanağı olan tüm delillerini dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme ilgilileri dinlemek üzere davet eder, gelmedikleri taktirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme kararını değiştirebilir veya kaldırabilir hükümlerini taşımaktadır. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (6769 sayılı) 159. maddesinde, bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişilere hükmün etkinliğini temin etmek üzere ihtiyati tedbir talep etme hakkı tanınmış, ihtiyati tedbirlerle ilgili bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddesinde, delillerin değerlendirilmesi sonucu ulaşılacak ön ispat, tedbir kararı verilmesi için yeterlidir. Davalı tarafın ilk istinaf sebebi sağlık mazeretinin kabul edilmeksizin tedbire itiraz duruşmasının gıyaplarında yapılmasına ilişkindir. HMK 394/4 maddesinde; tedbire itiraz dilekçe ile yapılır, itiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazın dayanağı olan tüm delillerini dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme ilgilileri dinlemek üzere davet eder, gelmedikleri taktirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. hükmünü taşımakta olup, ihtiyatı tedbir ve itirazlar acele işlerden olduğundan, yasa koyucu tarafından, özel statüye tabi tutularak düzenleme yapılmış ve taraflara gönderilen davetiyelere rağmen gelmemeleri halinde işin niteliği gereği mahkeme hakimine dosya üzerinden inceleme yetkisi tanınmıştır. Mahkeme; tedbire itiraz üzerine, HMK 394/4 maddesi gereğince tarafları dinlemek üzere duruşma günü tayin ederek, taraflara tebliğ etmiş, her iki taraf gelmediğinden, yokluklarında dosya üzerinden inceleme yaparak karar vermiş olup, usule aykırılık olmadığından davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı tarafın ikinci istinaf sebebi tedbir koşullarının bulunmadığına ilşkindir. Davacı tarafça; davalının … ve … tescil numaralı markalarının tescil talebinin kötü niyetli olduğu, iltibas yarattığı, haksız rekabet oluşturduğunu iddia ederek, davalı markalarının hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talep edilmiş olup, 29/12/2020 tarihli dilekçe ile davadaki talepleri nazara alınarak, davalı adına kayıtlı … ve … tescil numaralı markaların dava sonuna kadar 3. kişilere devrinin önlenmesi için markanın TPK nezdindeki kaydına ihtiyati tedbir şerhi konulması talep edilmiş, kabul edilen tedbire itiraz üzerine mahkemece, itirazın reddine gerekçe olarak ” davanın niteliğine göre, ihtiyati tedbir kararı taraf teşkilinde güçlük çekilmesini(maddi hata sonucu çekilmemesini yazılmış) önlemeye yönelik olması ve mevcut delil durumu” gösterilmiştir. Tedbir kararı verilmediği ve davalı tarafça tedbir konusu markalar 3. kişilere devredildiği taktirde taraf teşkilinde sorun yaşanarak yargılamanın uzayacağı, hükmün etkinliği azalacağı gibi, davacı tarafın marka hakkından kaynaklanan zararının artacağı sabittir. Mevcut delil durumu nazara alındığında; Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (6769 sayılı) 159. maddesinde “verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilecekleri,” ve 6100 sayılı HMK’nun 389/1. maddesinde “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halleri” koşulları gerçekleştiğinden, mahkemece tedbir kararı verilmesinde yasalara ve usule aykırılık olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2019 tarih ve 2017/422 E., 2019/804 K. Sayılı kararına karşı talep eden vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021