Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/496 E. 2021/533 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/496 Esas
KARAR NO: 2021/533
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2020
NUMARASI: 2017/1087 E., 2020/601 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin alacağının tahsilinin sağlanması amacıyla borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra yoluyla takip yapıldığını, takibe ilişkin borçluların bir kısmına ödeme emrinin tebliğ edildiğini ve borca faize ve diğer tüm ferilerine itiraz ederek takibi durdurduklarını, takibe konu alacak finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklandığını dava dışı borçlu ve davalı kefilleri ile müvekkili şirket arasında Beşiktaş …. Noterliğinin 20/04/2016 tarih … yevmiye nolu … sözleşme numaralı finansal kiralama sözleşmesinin imzalandığını, davalı borçlunun ödemelerini aksatması üzerine Beşiktaş … Noterliğinin 21/05/2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edilerek davalıya süre verilmesine rağmen borcun tamamını ödemediğini, başlatılan takibe de haksız olarak itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu, borçlu itirazda bulunurken yetki itirazında da bulunduğunu, ancak finansal kiralama sözleşmesinin 55. Maddesinde yetkili yer olarak İstanbul Mahkemelerinin kararlaştırıldığını, haksız ve dayanaksız itirazın iptaline ve takibin devamına, borçlunun % 20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine, yargılama gideriyle vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilleri kendi halinde vatandaş olduğunu, tacir olmadığını, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan davaların Tüketici mahkemesinde görülmesinin gerektiğini, mahkemenin görevli olmadığını, dava ilamsız icra takibine dayandığını, ilamsız icra takiplerinin borçlu davalıların ikametinde açılması yasanın gereği olduğunu, sözleşmede aksine hükümler dahi bu yasa hükmü karşısında geçersiz olduğgunu, müvekkilleri Tarsus İlçesinde oturduklarından TARSUS Tüketici Mahkemesi görevli ve yetkili olduğunu, müvekkilleri iddia olunan sözleşmenin tarafı olmadıklarını, asla böyle bir sözleşmeye imza atmadıklarını, borçlanma iradesi göstermediklerini, tek taraflı, üstün konumdaki kredi verenin, önceden hazırlanan matbu, 12 puntodan küçük sözleşmeler geçersiz olduğunu, asıl borçlu … Ltd.Şti. hakkında takibin sürüncemesiz kalması halinde müvekkillerine başvuru imkanı var iken, bu yapılmaksızın doğrudan müvekkilleri aleyhinde icra takibine geçilmesi doğru olmadığını, müvekkilleri müşterek/müteselsil borçlu olarak gösterilmesine ise de kefil olunan azami meblağ ayrıca ve açıkça gösterilmediğini, müteselsil kefil olan kişinin eşinin buna rızası/muvafakati olmadığını, müvekkillerimin eşleri, böyle bir kefilliğe rıza gösterdiklerini, icra takibinde sigorta borcu olarak gösterilen borç kaleminin sebebi, dayanağı ve varsa buna dair belgesi dosyaya sunulmadığını, icra takibinde gösterilen hukuki ve diğer takip alacaklarının müvekillerine yüklenmesini kabul etmediklerini, takipte gösterilen %30 akdi faiz oranı aşırı fahiş olduğunu, nitekim ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte akdi faiz %20 gösterildiğini, sonradan açılan işbu takipte faizin %30’a yükseltilmesinin dayanağının olmadığını, fesihli temerrüt faizi olarak gösterilen meblağ aşırı fahiş olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte temerrüt faizi, asıl akdi faizin %50’sini geçemeyeceğini, usul ve yasaya aykırı davanın reddine, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle alacağın %20 oranında davalılar lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ile ücreti vekaletin davacı üzerine yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dava; Finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklandığı iddia edilen ve kefalet sorumluluğuna dayalı bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK 67. maddesine göre iptali talebidir.Mahkememizce, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının celp edilerek incelenmesi ile; davacı tarafından davalılar aleyhine 58.031,00 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği, davalının 24/11/2017 tarihli dilekçesi ile borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu ve iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Tarafların delilleri toplandıktan sonra dosya finans uzmanı bilirkişiye tevdi edilmiş, taraflar arasındaki ticari ilişkinin defterlere ne şekilde yansıdığı, davacının takip tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığı ve varsa alacağının miktarı hususunda rapor alınmıştır. Mahkememizce atanan finans uzmanı bilirkişi … tarafından sunulan 27/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle:”… Yapılan hesaplama neticesinde: davacı … A.Ş’ nin kiracı şirketten: takip tarihi itibariyle 44.827.01-TL temerrüt faizi miktarını talep edebileceği, sözleşmenin fesih olması sebebiyle bu tutann %18 KDV si olan 8.068.86 TL nın ilavesi ile toplam 52.895.87 TL olduğu, sözleşme dönemi içerisinde davacı tarafından 7.417.65 TL. temerrüt faizi tahsil edildiğinden tahsil edilen tutarın tenzili neticesinde (52.895,87-7.417.65=) 45.478.22 TL temerrüt faizi talep edilebilecek olup, takip talebinde 44.567,00 TL talep edilmiş olduğundan bu tutarın dikkate alınmasının gerektiği, davacı şirketin 9.875,54 TL Masraf alacağına, sözleşmenin fesih edilmiş olması sebebiyle bu tutarın %18 KDV si 1.777.60 TL nın ilavesi ile toplam 11.653.14 TL tutarının takip tarihi itibariyle talep edilebileceği hesaplanmış olup, takip talebinde 11.534.00 TL talep edilmiş olduğundan bu tutarın dikkate alınmasının gerektiğini, Davacı şirket takip tarihi itibariyle 1.906.61 TL Sigorta alacağını talep edebilecektir. Ayrıca davacı şirketin 135.00 TL satın alma bedeline. %18 KDV si otan 24.00 TL KDV tutarım takip tarihi itibariyle talep edebileceği belirlenmiştir. Tüm dosya kapsamına göre, davacı … A.Ş. ile dava dışı …San. ve Tic. Ltd.Şti. arasında Beşiktaş …. Noterliğinden 20.04.2006 tarih … yevmiye numarası ile tasdikli … sözleşme numaralı Finansal Kiralama Sözleşmesinin akdedilmiş olduğu, sözleşmenin davalılar … ve … tarafından Müşterek Borçlu Müteselsil Kefil sıfatı ile imzalanmış olduğu, sözleşmenin Müteselsil Kefillerin Sorumluluğu başlıklı 46. Maddesinde kefillerin sorumluluğunun açıkça belirtildiği, dava dışı kiracı şirketin, davacı Finansal Kiralama şirketine 21.05.2009 ihtarname tarihi itibariyle temerrüt faizi hariç 6.467,86 TL Kira borcu olduğu, 544,34 TL Sigorta borcu olduğu, verilen kanuni süre içerisinde herhangi bir ödeme yapılmamış olduğu, kanuni süte sonunda kiracı şirketin halen temerrüt faizi hariç 11,613,42 TL Kira borcu ve 1.197,54 TL Sigotta borcu bulunduğu, buna göre davalıların ödeme şartlarını yerine getirmediği, sözleşmenin davacı şirket tarafından feshedildiği, Davacı şirket ticari defter kayıtlarında; Takip tarihi olan 03.11.2017 tarihi itibariyle kiracı şirketin, davacı … A.Ş.’ne temerrüt faizi hariç toplam 18.009,46 TL Kıra borcu, 1.906,61 TL Sigorta borcu ile 9.875,54 TL Masraf borcu bulunduğu, sözleşmenin 18.maddesi uyarınca; kira bedellerinin vadelerinde ödenmediği takdirde vade tarihinden itibaren temerrüt faizi ödemeyi davalı yanın kabul ve taahhüt etmiş olduğu, rapor içerisinde açıklandığı üzere; davacı … A.Ş. nin takıp tarihi itibariyle davalılardan 44,567.00 TL Temerrüt faizi. 1.906.61 TL Sigorta borcu. 11.534.00 TL Masraf borcu ve 24.00 TL Fesih KDV si olmak üzere Toplam 58.031,61 TL tutarını talep edebileceği anlaşılmakla, miktar yönünden talep kabul edilmekle, faiz yönünden ise faize faiz işleyemeyeceği dikkate alınarak sadece asıl alacak sigorta borcu olarak kabul edilmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş, davalının itirazında haksız olduğu ve alacağın da likit olduğu dikkate alınarak icra inkar tazminatı da” kabul edilmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Öncelikle görev ve yetki itirazlarının hiç irdelenmediğini, müvekkillerinin tüketici olup, tacir olmadıklarını, kredi sözleşmesinden kaynaklanan davaların Tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiğini,-Davanın, ilamsız icra takibine dayandığını, ilamsız icra takiplerinin borçlu davalıların ikametinde açılmasının yasa gereği olup, müvekkilleri Tarsus İlçesinde oturduklarından TARSUS Tüketici Mahkemesi görevli ve yetkili olmasına rağmen buna uyulmadığını,-Müvekkillerinin iddia olunan sözleşmenin tarafı olmadıklarını, sözleşmeye imza atmadıklarını, tek taraflı, üstün konumdaki kredi verenin, önceden hazırlamış olduğu matbu, 12 puntodan küçük sözleşmeye dayanıldığını,-Asıl borçlu … Ltd.Şti. hakkında takibin sürüncemesiz kalması halinde başvuru şartı var iken, bu yapılmaksızın doğrudan davalılar aleyhinde icra takibi yapıldığını,-Müvekkillerinin müşterek/müteselsil borçlu olarak gösterilmiş ise de kefil olunan azami meblağ ayrıca ve açıkça gösterilmediğini, müteselsil kefil olan kişinin eşinin buna rızası/muvafakati olmadığını,-Delil olarak bildirdikleri ve daha önce İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı İPÇY yoluyla tahsil edilen satış bedeli tahsilatının BK-100 uyarınca faiz ve masraflardan, iş bu takip borcundan düşülmemiş olup, faize faiz yürütüldüğünü, aynı sözleşme nedeniyle daha önce açılan İPÇY takibinde akdi faiz %20 gösterilmiş iken iş bu takipte %30 talep edildiğini,-Kısmen red kararı verilmesine rağmen lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin yerinde olmadığını kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Somut olayda davacının talebinin genel kredi sözleşmesine dayalı alacağa ilişkin itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 4(1).f madde ve bendince tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para vermeye ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının mutlak ticari dava niteliğinde bulunduğu, davalının kefili olduğu ve davacı ile asıl borçlu arasında, düzenlenen sözleşme tüketici sözleşmesi olmayıp ticari kredi sözleşmesi mahiyetinde olduğundan uyuşmazlıkta Ticaret mahkemesi görevlidir. Davalı vekilinin göreve ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Mahkemenin yetkisine yapılan itirazın ise, taraflar arasında imzalanan sözleşmede yetkinin düzenlenmiş olması nedeni uyuşmazlık halinde İstanbul Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu belirlenmiş olup, tacir olan davacı ile davalı asıl borçlu arasında HMK.’nın 17.maddesine uygun şekilde belirlenen yetkili icra dairesinden takip başlatılıp dava açılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin mahkemenin görevi ve yetkisine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davalılar her ne kadar sözleşmede imzalarının olmadığına dair istinaf isteminde bulunmuş iseler de, sözleşmenin noter huzurunda imzalandığı ve davalıların vekaletine istinaden kefil olarak imza altına alındığı görülmekle vekaletin geçersizliğine ilişkin sebep bulunmadığından bu konudaki istinaf istemleri de yerinde görülmemiştir. Hesabın kat edilmesi, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterlidir, ayrıca ihtarın tebliği şartı aranmaz. Asıl borçluya gönderilen ihtar, borçlunun temerrüdünün yanı sıra, hesap kat tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 586’ncı maddesinde öngörülen müteselsil kefilin takibi koşullarının gerçekleşmesi bakımından da gerekli bir unsurdur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesiyle ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Alacağın muaccel olması için kat ihtarnamesi tanzimi ve tebliğe gönderilmesi yeterlidir. Tebliğ edilmesi temerrüt bakımından sonuç doğurur. Sözleşmenin 46. Maddesinde kefile başvuru şartları düzenlenmiş olup, kefillere yönelik yapılan takipte sözleşmeye aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalının alacağın muaccel olmadığı, kefile müracaat şartlarının oluşmadığı yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir.Davaya ve takibe konu kiralama sözleşmesini davalılar müteselsil kefil sıfatı ile imzalamıştır. Kefalet sözleşmesinin tarihi 20/04/2006 olup, bu tarihte 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlüktedir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. Maddesine göre 818 sayılı Borçlar Kanunu uygulanacak olup, 818 sayılı kanunun 484. Maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belirli olması yeterlidir. Dosyaya sunulan ve davalının noter huzurundaki vekaleti ile imzalanan kefalet sözleşmesi yazılı yapılmış olup ödeme planı sözleşme ekinde sunulmuştur. Söz konusu kefalet sözleşmesi geçerli olup, davalı sözleşmede yazılı bulunan ad, soyad, miktar ve adres kısımlarının sonradan doldurulduğunu ispatlayamamıştır. Buna göre davalının kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığına ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.Söz konusu kefalet sözleşmesi 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte iken imzalandığından ve bu kanununda eş rızası şartı ve 6098 sayılı yasanın 583. Maddesinde düzenlenen el yazısı ile yazılma şartları öngörülmediğinden anılan şartlara uygun yapılmadığı için kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığına ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. (Yargıtay 19 HD 2016/6751 E.; 2017/820 K, 2014/4849 E., 2014/7555 K.; 11 HD 2014/7680 E., 2014/9930 K. Sayılı kararları da benzer mahiyettedir.)Finansal kiralama sözleşmesinde yer alan temerrüt faizini kabul etmiş olduğundan asıl alacağın, faiz oranının, faiz ve ferilerinin fazla hesaplandığına yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. Bilirkişi raporunun dosyaya davacı tarafça ibraz edilen her türlü belge ve döküman üzerinde yapılan inceleme sonunda hazırlanmış olması, yine bilirkişi raporunun ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli olması ve her ne kadar bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ise de itirazı destekleyici mahiyetteki bilgi ve belgelerin sunulmamış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde mahkemece verilen kararda isabetsizlik bulunmamaktadır. Davaya konu alacağa dayanak sözleşme ticari niteliktedir. TBK’ nın 120.maddesinde temerrüt faizi yönünden bir sınırlama getirilmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7.maddesinde ise TBK’nın 120.madde hükmünün görülmekte olan davalarda uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bununla birlikte 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TTK’nın 8/1.maddesinde, ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği hükme bağlanmış, aynı maddenin 3.fıkrasında ise tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklı tutulmuş, başkaca bir istisna getirilmemiştir. TTK’nın 9.maddesinde ticari işlerde kanuni anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup bu hali ile TBK’nın 88 ve 120.maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanmayacağının kabulü gerektiğinden sözleşmede belirtilen oranda akdi ve temerrüt faizi talep edilebilecek olmakla, davalıların bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.Takipte talep edilen miktar likit ve belirlenebilir olup, davalının takibe itirazında haksız olduğu tespit edilmiş olduğundan şartları oluşmakla icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalının icra inkar tazminatına ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Ayrıca her ne kadar davanın kısmen kabulü yönünde karar verilmiş ise de, karar incelendiğinde davanın kısmen değil tam kabul niteliğinde olduğu ve harç miktarının dava ve hüküm değeri kadar olduğu bu nedenle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekmediği bu istinaf isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/11/2020 tarih ve 2017/1087 E., 2020/601 K. sayılı kararına karşı davalılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 3.964,09 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.050,33 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 2.913,76 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA,
3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2021