Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/45 E. 2021/656 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/45 Esas
KARAR NO: 2021/656
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2019
NUMARASI: 2017/533 E. – 2019/1064 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Müvekkilinin emekli olup hiçbir şekilde ticaret ile iştigal etmeyen emekli maaşından başka geliri olmadan Bodrum’da yaşayan bir sade vatandaş olduğunu, davalı …’un, müvekkilinin kendisinin 40 seneden fazla süren arkadaşı olup sık sık görüştükleri birer dost olduklarını, davalı …’un, İstanbul’da ticaret ile uğraşan şirket sahibi bir kişi olarak müvekkilinden sıkıntısını def etmek üzere uzun vadeli bir adet çek yaprağı talep ettiğini, arkadaşını kırmadan aralarında yazılı bir belge tanzim ederek çeki günü gelince ödemek üzere bu davalıya teslim ettiğini, çekin vadesi gelince ödenmediğini ve çek davalı … vekili tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı …’un haricinde ne alacaklıyı, ne de aradaki şirket yetkililerini tanımayan müvekkilinin bu her 3 davalı ile uzaktan yakından bir alışverişi ve ticari bağı olmadığını, bunlardan almış olduğu bir ticari meta veya fatura ile teslim aldığı hiçbir malda olmadığı gibi müvekkilinin maliye kaydı bile olmadığını, arkadaşının hatırı için verilen … Bankasına ati bir adet çekten kendisine bir menfaat temin etmiş olması da söz konusu olmadığını, davalı borçlu … borcu ödeyeceğini beyan ederek alacaklı … vekili ile görüşmeler yapıldığını, müvekkilinin duyumuna göre onlara senet vermek sureti ile ödeme yapacağını beyan etmesine rağmen bu borç ödenmediği için müvekkiline ½ oranında ait olan Bodrum ilçesindeki gayrimenkulüne 17.06.2016 tarihinde kaydan haciz konulduğunu, borcun davalı … tarafından ödenmesi beklenirken alacaklı davalı … vekili tarafından gayrimenkul satışa çıkarılmak üzere kıymet takdiri yapılmaya başlayınca bu davanın açılması zarureti hasıl olduğunu, borç ile ilgili müvekkilinin hiç kimseden almış olduğu bir ticari menkul mal veya gayrimenkul bulunmadığı gibi bunu ispat etmek zorunda olan davalılarda bu konuda ispat edebilecek hiçbir belgeye haiz olmadıklarını müvekkilinin bildiğini, ticari kaydı olmayan, vergi mükellefi olmayan, faturası veya kaşesi bulunmayan müvekkilinin bu borçla uzaktan yakından ilgisi olmadığını, arkadaşı …’un diğer şirket ve davalı ile aralarında nasıl bir ticari ilişki var ise borçta onların sorunu olacağını ve müvekkilini bağlamadığını, bu davayı müvekkilinin borcu olmadığını beyan etmek üzere açmak zorunda kaldıklarını belirterek, davanın kabulü ile, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, davalıların kötü niyetli olması sebebiyle %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesi” talep ve beyanlarında bulunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Çekin bir ödeme vasıtası olup, kural olarak mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerektiğini, bu durumda mahkemece çekin hatır çeki yada teminat amacıyla verilen bir çek olduğu yolundaki iddianın davacı tarafça yazılı delille kanıtlanması gerektiğini, keşideci söz konusu çeki lehtara hatır çeki olarak verildiği ve bedelsiz olduğuna ilişkin yazılı delil ile ispatlasa dahi, ilgili bu husus sadece lehtar bakımından hüküm ifade etmekte olup, ilgili sözleşme, yahut yazılı belgenin tarafı olmayan 3. Kişi sıfatındaki hamil müvekkili bakımından hüküm ifade etmemekte olduğunu, kaldı ki, davacının dava dilekçesinde de belirttiği üzere 40 yıllık arkadaş olan … ile davacı tarafından söz konusu belge muhtemelen sonradan tanzim edilmek suretiyle müvekkili aleyhine delil oluşturma çabası ile dosyaya ibraz edildiğini, bu açıdan ilgili bu belgenin davalı müvekkili açısından herhangi bir bağlayıcılığı olmadığını, davacı ile davalı … arasındaki sözleşme ve hukuki ilişki müvekkilini bağlamadığını, müvekkilinin tamamen iyi niyetli hamil durumunda olduğunu, bu nedenle …’a karşı ileri sürebileceği def’ileri müvekkiline karşı ileri sürmesi mümkün olmadığını, davacının da dava dilekçesinde yer verdiği üzere, davacının gerek müvekkilini, gerekse çeki müvekkiline cirolamak suretiyle veren ciranta davalı şirketi tanımaması müvekkilinin davacıya karşı kötü niyetli hareket etmediğini de ortaya koymakta olduğunu, davacı tarafın söz konusu davayı tamamen kötü niyetli olarak açtığını, nitekim, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında borçlular aleyhine icra takibi başlatıldıktan sonra davacı tarafından vekili aracılığı ile İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinde yetkisizlik iddiası ile ilgili dava açıldığını, borca herhangi bir şekilde itiraz edilmediğini, Mahkemenin evrak üzerinden yapmış olduğu inceleme neticesinde 2016/438 Esas 2016/625 Kararı ile ilgili bu usul ve yasaya aykırı itirazı reddedildiğini, davacı tarafından dava dilekçesinde de belirtildiği üzere bu tarihe kadar icra takibine konu borca herhangi bir itirazda bulunulmamasına rağmen, söz konusu taşınmaz üzerinde kıymet takdiri yapılması üzerine, haksız ve mesnetsiz olarak, dosya alacağının tahsilatını sürüncemede bırakmak amacıyla mevcut dava açıldığını belirterek, davanın reddine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, içinde bulunduğu durum itibari ile borçlarını ödemekten aciz halde olması sebebi ile İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1038 Esas sayılı dosyası ile iflas davası açıldığını ve halen derdest olduğunu, davacı yanca, dava konusu çekin hatır çeki olduğu ileri sürülmüş ise de çekin hatır çeki olarak düzenlendiği hususu, iyi niyetli ciranta olan müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, ayrıca, lehtara veya bilerek borçlu zararına hareket eden hamile karşı açılacak menfi tespit davasında senedin hatır bonosu olduğunu ispat yükü de davacı tarafça olup bu husus ancak yazılı bir belge ile ispat edilmesi gerektiğini, bilindiği üzere çek bir ödeme vasıtası olup, kural olarak mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerektiği, çekin hatır yada teminat amacıyla verildiği yolundaki iddianın yazılı delille kanıtlanması gerektiği, çekin ticari defterde kayıtlı olup olmaması hususunda ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasının dahi sonuca etkili olmayacağı, davacının çekin hatır çeki olduğunu yazılı belge ile kanıtlaması gerektiği yönünde Yargıtay görüşü hakim olduğunu, bununla birlikte öncelikle keşideci olan davacının lehtara karşı borçlu olmadığını kanıtlaması ve daha sonra hamilin ve diğer cirantaların da kötü niyetli olduğunu ispat etmesi gerektiğini, bu açıklamalar kapsamında dosyada çekin hatır çeki olduğuna ilişkin herhangi bir yazılı belge bulunmaması ve müvekkilinin de iyi niyetli olması sebebiyle davanın reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davacı …’nın kendisinin 40 yıllık arkadaşı olduğunu ve kendisi ile hiçbir ticari işi olmadığı gibi, kendisinin emekli olduğunu ve ticaretle iştigal etmediğini, davacıdan dostluklarına istinaden hatır için “2000.000,00 TL” meblağlı Bodrum Bitez … Bankası şubesine ait 07.10.2015 keşide tarihli çekini aldığını ve bu çeki … Ltd. Şti.’ne teminat olarak vererek onlardan 40.000,00 TL aldığını, davalı borçlularla hiçbir ticari ilişkisi ve alışverişi olmadığını ve kendilerinden sadece nakit para aldığını, fakat gününde geri ödemeyemediğini, kendisinin davalı …’ı tanımadığını, borcu olan 40.000,00 TL’yi zamanında ödeyemeyince çekin arkasının yazıldığını, bunun üzerine kendisine iyilik etmek için hatır çeki veren davacıyı daha fazla mağdur etmemek için alacaklı vekiliyle görüştüğünü ve kendisine tarafına ait bir senet tanzim ederek verdiğini, ama çeki geri vermediklerini, senedin de onlarda kaldığını, bu arada borcunu ödeyebilmek için gayret ederken davacının çekini icraya vermeyip kendisini beklediklerini, ödeme zorluğu içinde olunca 18.03.2016 tarihinde yani keşide tarihinden altı ay sonra çeki işleme koyarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe koyarak davacı arkadaşının Bodrum’da bulunan ½ hissedar olduğu gayrimenkule tapudan haciz koyarak, satmak için kıymet takdiri yaptırmaya gayret ettiklerini, davacının bu işlemlerden hatır çeki vermekten başka hiçbir sorumluluğu olmadığını, borcun kendisine ait olduğunu ve kendisinin ödeyeceğini, bu arada alacaklı … ile kendisinin dolaylı para alışverişinden başka resmi veya gayriresmi hiçbir ticari bağı olmadığını, davacının hiç kimseyle ticari bir alışverişi ve kaydı olmadığını, sırf kendisine vermiş olduğu hatır çekinden dolayı mağdur olduğunu, kendisine el yazısı ile yazmış olduğu belgenin kendisine ait olduğunu, davacının davasını kabul ettiğini belirterek, davanın kabulü ile alacaklıya borçlu olmadığına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, ”Davacının menfi tespit talebinin davalı … yönünden kabulü ile, dava konusu … Bankası Bitez Şubesi’ ne ait hesaptan keşide edilen … seri numaralı 07/10/2015 keşide tarihli ve 198.800,00 TL bedelli, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına dayanak çekten ötürü davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, diğer davalılar yönünden davanın reddine” karar verilmiştir. Mahkemece verilen karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, davacı vekili Dairemize sunmuş olduğu 03/06/2021 tarihli feragat dilekçesi ile istinaf başvurusundan feragat ettiğini beyan etmiştir. Yapılan incelemede, davacı vekilinin vekaletnamesinde istinaf kanun yolundan feragat yetkisi bulunduğu anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK’nın 349/2. maddesi gereğince davacı tarafın istinaf talebinin feragat sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf aşamasında istinaftan feragat etmesi sebebiyle istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 349/2. maddesi gereğince REDDİNE, 2- Peşin alınan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf talebinde bulunan davacı tarafa İADESİNE, 3- İstinaf talebinde bulunan davacı tarafça yapılan giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı taraf yararına vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/06/2021