Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/415 E. 2021/403 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO : 2021/415 Esas
KARAR NO : 2021/403
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 19.01.2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/316 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1862 yılında İsveç’te kurulmuş kalıp sistemleri, maden işletmeciliği ve inşaat alanlarında faaliyete bulunan ileri teknoloji sahibi bir mühendislik grubu olduğunu, müvekkilinin birçok tescilli markalarının olduğunu, müvekkilinin … markasını hem ticaret unvanında hem alan adından kaynaklanan haklar kapsamında da korunmakta olduğunu, davalı şirketin müvekkillerinin … ve … markalarını ve logolarını ve telif hakkına konu görsellerini ve materyallerini taklit etmekte olduğunu, davalı şirket … ibareli alan adını kendi adına kötü niyetli bir şekilde tahsis ettirdiğini, müvekkili tarafından davalı aleyhine Bakırköy 1. FSHHM’nin 2020/210 d.iş sayılı dosyası kapsamında delillerin tespiti talep ettiklerini ve tespit raporlarında tüketici nezdinde iltibas yaratma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varıldığını bu nedenlerle davalıya ait müvekkillerinin … ve … markalarının ve logolarının ve ürünlerinin, müvekkilinin telif hakkına konu görselleri, tanıtıcı materyalleri, videoları ve ürün kullanım kılavuzlarının aynını veya benzerini taşıyan her türlü mal, ürün, tabela, etiket, broşür, ambalaj, katalog, fatura, ticari evrak ve benzeri basılı malzeme ile tanıtma vasıtalarının davalıya ait iş yerlerinden ve ticari amaçla bulundukları her yerden (gümrük sahaları ve özellikle TTK md. 56/4 bendi hükmü uyarınca üçüncü kişilerin elinde olsalar dahi) toplanmasına, imha edilmesine, davalıya ait URL adresindekiler de dahil olmak üzere internette ki ve diğer mecralardaki müvekkillerinin markalarının ve logolarının ve ürünlerinin, müvekkilinin telif hakkına konu görselleri, tanıtıcı materyalleri, videoları ve ürün kullanım kılavuzlar ile iltibas yaratacak şekildeki müvekkilinin markasına ve fikri sınai haklarına tecavüz teşkil eden davalının tüm kullanımlarının çıkarılmasına, çıkarılması mümkün olmadığı takdirde söz konusu web sitelerine erişimin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 17/11/2020 tarihli dilekçesinde özetle; Davacı tarafın tüm iddialarına ilişkin mahkemenin 2020/210 d.iş dosyasında aldırılan bilirkişi raporundaki tespitlerin adil yargılanma hakkını ihlal eder şekilde, tek taraflı iddialar bazında ve yeterli inceleme içermeyen tespitler olduğunu, mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu gibi amacı aşan bir uygulama olmakla birlikte ticari hayatın büsbütün engellenmesine neden olduğunu, işbu nedenle tedbir kararının duruşmada verilecek karar ile kaldırılmasının gerektiğini, müvekkili şirket eait internet sitesinde yer alan ürünlerin müvekkili şirketin kendi üretimi olduğunu, sitede açık ve net bir şekilde alternatif ürün olduğunun belirtildiğini, erişimin engellenmesine ilişkin kararın ifade özgürlüğünün bilim hürriyetinin adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlali anlamına geldiğini, müvekkili şirket tarafından içerik kaldırıldığı halde internet sitesinin tamamen erişime engellenmesi yahut kapatılmasının Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali olarak değerlendirildiğini, tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince verilen 21.09.2020 tarihli ara kararıyla; “20.000,00 TL teminat karşılığı davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; davalıya ait müvekkilerinin … ve … markalarının ve logolarının ve ürünlerinin müvekkilinin telif hakkına konu görselleri, tanıtıcı materyalleri, videoları ve ürün kullanım kılavuzlarının aynını veya benzerini taşıyan her türlü mal, ürün, tabela, etiket, broşür, ambalaj, katalog, fatura, ticari evrak ve benzeri basılı malzeme ile tanıtma vasıtalarının davalıya ait iş yerlerinden ve ticari amaçla bulundukları her yerde gümrükler hariç toplatılarak yediemine teslimine, davalının kullandığı …, … ve … https: //tr-tr…..com/ delkomm /,https :// www…./ corp/ ve https:/….com/… alan adlarına erişimin engellenmesine” karar verildiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince verilen 19.01.2021 tarihli ara kararıyla; Bilirkişiler 18/01/2021 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; heyetlerince kök ve 1.ek raporları ile davalı yanın davacı yana ait görseller ve markaları ihtiva eden kullanımlarının tespit edildiğini, davalı yanın başkaca firmaların da ilgili markasal kullanımları gerçekleştirmekte olduğu yönündeki savunmalarının “tescilli markalar ile korunmakta olan davacı yanın hakları karşısında dinlenemeyeceği” kanaatinde olduklarını, her ne kadar davalı yan cevap ve sair dilekçelerinde davacı yan ile 20 yılı aşkın bir süredir ticari faaliyetinin var olduğunu iddia ve beyan etmekte ise de huzurda bulunan rapora konu tespitlerin gerçekleştirildiği döneme ilişkin olarak davalı yanın dava konusu kullanımları yapmaya yetkili olduğuna ilişkin herhangi bir verinin dosyada mevcut olmadığını, herhangi bir hak sahibi olduğu dosya münderecatından anlaşılamayan davalı yanın davacı yana ait marka ve görselleri ihtiva eden kullanımları bakımından kök ve 1.ek raporlarında arz ettikleri görüşlerini değiştirmediklerini rapor etmişlerdir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; yapılan tespit ve birbirini teyit eder mahiyette rapor ve ek raporlar ile bu aşamada tedbire dayanak olacak ölçüde yaklaşık ispat kuralının gerçekleştiği, bu yaklaşık ispat kuralları çerçevesinde tespit olunan tecavüz eylemleri ile verilen tedbirin kapsam ve mahiyetinin orantılı olduğu anlaşıldığından yerinde görülmeyen itirazın reddine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporuna karşı sunacakları itiraz süresinin beklenilmediğini, bilirkişiye yönelik itirazlarının nazara alınmasını, ayrıca verilen tedbir kararının müvekkil şirket gibi yerli bir türk firması için maddi ve manevi anlamda telafisi güç zararlar doğurduğunu ve her geçen gün doğurmaya devam ettiğini,-hatalı, eksik, tek taraflı ve teknik yönden eksik rapora göre tesis edilen tedbire itirazın reddi kararının hatalı olduğunu,-yapılan incelemede kullanılan görsellerin bire bir aynı olduğu hususu haksız rekabete yol açacak ve tüketici nezdinde iltibas yaratacak bir niteliğe haiz olmadığını, … adlı ürünün, dünyanın pek çok ülkesinde üretilmekte ve üreticilerin kendilerine ait web sitesi adreslerinde ise bu ürünün görsellerinin yer almakta olduğunu, söz konusu ürünün kullanımı marka adı ile özdeşleşmiş olup dünyada pek çok şirket tarafından üretildiğini ve kullanılmakta olduğunu, davacı şirkete ait markanın, inşaat ve madencilik sektöründe jenerik bir ibare haline geldiğini, -davacı şirket ile müvekkil şirket arasında 15 yıllık bir ticari ilişki söz konusu olduğu ve bunun belgelerle sabit olduğu halde marka kullanımına ilişkin yetkinin olmadığı yönünde yapılan değerlendirmenin hukuka uygun olmadığını,-davanın zamanaşımı nedeni ile reddi gerekir iken ihtiyati tedbir kararına itirazın reddi kararının hukuka aykırı olduğunu,-ihtiyati tedbir kararı verilen müvekkil şirkete ait internet sitesinde yer alan ürünlerin, müvekkil şirketin kendi üretimi olup sitede açık ve net bir şekilde alternatif ürün olduğunun belirtildiğini, ancak bu husus dikkate alınmadan itirazının reddinin hatalı olduğunu,-erişimin engellenmesine ilişkin kararın, ifade özgürlüğünün bilim hürriyetinin adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlali anlamına gelmekte olup müvekkil şirket tarafından içerik kaldırıldığı halde internet sitesinin tamamen erişime engellenmesi yahut kapatılması Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali olarak değerlendirildiğini,-verilen ihtiyati tedbire itirazın reddi kararı, amacı aşan bir uygulama olmakla birlikte ticari hayatın büsbütün engellenmesine neden olduğunu, davalı şirketin, uzun yıllardır yapmakta olduğu iş ve müşterilerinin talepleri nedeni ile Sandvik ürünlerini yurtdışından ithal ettiğini, Sandvik gibi yoğunlukla aynı malzemeleri kullanmakta olan Epiroc, Furukawa gibi markaların da yedek parçalarını satmakla birlikte, uzun yıllardan bu yana yurt dışı Sandvik bayilerinden ürün ithal ederek, üreticilerinden tedarik ederek ürünlerin satışını gerçekleştirdiğini, bu noktada yerel mahkeme tarafından verilen işbu haksız kararın, müvekkil şirketin ticari hayatının olduğu gibi engellenmesine neden olduğunu, tüm nedenlerle tedbire itirazlarının reddine ilişkin verilen kararın kaldırılmasını talep etmişlerdir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.10/01/2017 tarih ve 29944 Sayılı Resmi Gazete yayınlanıp aynı gün yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun “İhtiyati tedbir talebi ve ihtiyati tedbirin niteliği” başlıklı 159. Maddesinde; “(1) Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.(2) İhtiyati tedbirler özellikle aşağıda belirtilen tedbirleri kapsamalıdır:a) Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması.b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde elkonulması ve bunların saklanması.c) Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi.(3) İhtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/1/2011 tarihli ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.6100 Sayılı HMK’nın 389. Maddesinde” (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.(2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 390.maddesinde ise “(1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir.(2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir.(3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davacının markasının tescilli olması karşısında yaklaşık ispatın bu aşamada gerçekleştiğini kabul etmek gerektiği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu, bu kapsamda, bilirkişi raporu dosyası içeriği, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, davalının iddiası olan markanın kullanımına davacının ticari ilişki devam ederken ses çıkarmadığı hususunda sessiz kalma suretiyle markanın kullanılması ve söz konusu ürünün kullanımının marka adı ile özdeşleşmiş olup olmadığının yargılama gerektirdiği, tedbirin niteliği dikkate alınarak yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmiş olduğu, tedbir isteyen tarafın markası ile aleyhine tedbir istenen tarafın markasının aynı mal ve hizmet sınıfında olduğu, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararının, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma olduğunun belirtilmesine, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartının yeterli oluşuna göre ilk derece mahkemesince tedbire itirazın reddine yönelik olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, açıklanan bu sebeplerle, aleyhine tedbir kararı verilen davalı tarafça ileri sürülen istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19.01.2021 tarih, 2021/316 E. sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/04/2021