Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/40 E. 2021/35 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/40 Esas
KARAR NO: 2021/35
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 16/10/2020
NUMARASI: 2018/573 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının marka haklarının davalılar tarafından ihlal edildiğini, markanın itibarının zarara uğratıldığını, davalıların eylemlerinin davacının korunan marka haklarına tecavüz teşkil ettiğini, haksız rekabete sebebiyet verdiğini, gerektiğini, marka tecavüzü ve haksız rekabet yaratan durumun tespitini, önlenmesini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın ihtiyati tedbir kararı verilmesini, “…” markalı ürünlere ilişkin olarak davalının tüm kullanımlarının engellenmesini, “…” markalı ürün ve ambalajlarının üretiminin, dağıtımının, ithal ve ihracatının, yurtiçinde – yurtdışında satışa sunulmasının önlenmesini, her türlü basılı yayın, ambalaj vs. üzerinde kullanımının engellenmesini, bu şekilde basılmış olan ürünlerin bulundukları yerden toplatılarak muhafaza altına alınmalarını, hüküm kesinleştiğinde davaya konu mütecaviz kullanımlara ilişkin tüm ürün ve evrakların imha edilmelerini, davalılar aleyhine çıkacak kararın tirajı yüksek gazetelerde ilanını talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; 09/01/2019 tarihinde; Bilirkişi raporuna göre HMK 389 ve devamı maddeleri gereğince 100.000 TL (yüzbin) nakdi teminat ya da süresiz teminat mektubu sunulduğu takdirde, davalıların davacı markasına yaklaşır, benzer şekildeki kullanımlarının önlenmesine, davalılar adresinde izinsiz kullanılan davaya konu “…” markalı ürünlerin tedbiren toplatılmasına, ürünlerin yedd-i emine teslimine, karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı … vekili İhtiyati Tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiş, Talep üzerine Mahkemece 07/05/2019 tarihinde; İhtiyati Tedbirin kaldırılması talebinin bu aşamada reddine, davalı-karşı davacı vekilinin yeni bilirkişiden rapor alınması talebinin kabulü ile itirazlar kapsamında res’en seçilen 2 kişilik bilirkişi heyetine (Makina Mühendisi … ve Marka vekili …) dosyanın tevdiine karar verilmiştir. Bilirkişi kurulu 30/10/2019 tarihli raporu ibraz etmiş ve 30/10/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davalı/karşı davacı …’a ait “…” ibareli ürünün, orijinal “…’ marka olmadığı, Orijinal “…” markalı Akaryakıt Tabancası ile ayırt edilemeyecek derecede benzeştikleri ve bu yönüyle sözü edilen ürünlerin orijinal tescilli “…” markası ile iltibas içinde oldukları, ortalama bir tüketicinin bu ürünlerin orijinal olup olmayacağı hususunu ayırt edemeyeceği, bu yönüyle aldatıcı nitelikte olduğu, suça konu Akaryakıt Tabancasının taklit olarak üretildiği, üzerinde davacı/karşı davalı şirket adına TPE nezdinde tescilli marka ve ibarelerin kullanıldığı, davalı/karşı davacının, davacı/karşı davalı şirkete ait yukarıda detaylı olarak belirtilmiş marka ve ibarelerin taklit edilmek suretiyle aynen kullandığı, ürünün satışını gerçekleştirmekte olduğu, marka hakkına tecavüz edildiği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Bilirkişi raporundan sonra, Davalı/karşı davacı … vekili ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 08/11/2019 tarihinde ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Davalı/karşı davacı … vekili 18/11/2019 tarihli dilekçesi ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını ve ek rapor alınmasını talep etmiştir. 15/10/2020 tarihli ön inceleme duruşmasının 6 nolu ara kararında, ve 16/10/2020 tarihli ara kararda, Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, dosyada mevcut raporlar, taraf vekillerinin aşamalardaki beyan dilekçeleri, 15/10/2020 tarihli ön inceleme duruşmasındaki taraf vekillerinin beyanları, bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde ve yaklaşık ispat ölçüsü de dikkate alındığında: Davalı-karşı davacı … vekilinin, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı karşı davacı vekili tarafından dosyaya sunulan istinaf dilekçesinde özetle, Uyuşmazlık konusu ürünlerin tamamının davalı işletmesi adına yurt dışından, gümrükleme işlemlerine tabi tutularak ithal edildiğini, davalı işletmesi tarafından yapılan her hangi bir üretimin söz konusu olmadığını, uyuşmazlık konusu tüm ürünlerin gümrükleme işlemlerine tabi tutularak ithal edildiğinden davalı-karşı davacı tarafından her hangi bir markanın taklit edilip-edilmediğinin bilinmediğini, ayrıca hem söz konusu ürünler bozuk-hatalı olduğundan hem de aynı zamanda talep ettiği ürünler olmadığından, müvekkilinin, ihraçcı yabancı menşeili firmadan defalarca kez malların iade alınması konusunda ve istediği malların gönderilmesi konusunda taleplerde bulunduğunu ve zararının giderilmesini talep ettiğini, ancak taleplerinin karşılanmadığını, ihtiyati tedbir kararının uygulandığı tutanak incelendiğinde 1642 adet tabancasının hali hazırda müvekkilinin nezdinde bulunduğunu, bu durumun ürünlerin ticari amaçla elinde bulundurmadığını ispatladığını, müvekkilinin iş hacmi düşünüldüğünde söz konusu ürünleri çok kısa sürede elinden çıkarma imkanı mevcut olmasına rağmen, kendi zilyedinde beklediğini, davacı markasına yönelik her hangi bir marka tecavüzü veya haksız rekabet halinin mevcut olmadığını, davacıya ait marka haklarına zarar verilme ihtimalini düşünüldüğünde dahi her hangi bir üretim söz konusu olmadığından 6769 sayılı SMK ‘nun 29/1-c bendi uyarınca müvekkilinin söz konusu ürünlerin taklit edildiğini bilmediğinden ve bilmesi için gerekli tüm özeni gösterdiğinden tecavüzden ve haksız rekabet halinden yine söz edilemeyeceğini, gerekli yaklaşık ispat yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle, ihtiyati tedbirin kaldırılmasına kararı verilmesini talep etmiştir. Davacı – karşı davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle, 16.10.2020 tarihli ihtiyati tedbire itirazın reddine ilişkin karara karşı davalı-karşı davacı tarafından istinaf dilekçesi verilmiş ise de; Davalı-karşı davacının ihtiyati tedbire ilişkin itirazları Sayın Mahkemece tanzim edilen 08.11.2019 tarihli ara karar ile yaklaşık 1 yıl önce reddedilmiş olup, söz konusu karar davalı-karşı davacı vekiline de tebliğ edilmiş ve istinaf yoluna başvurulmaması üzerine kesinleştiğini, kesin bir karara ilişkin mahkemece sehven yeniden yazılan karara karşı davalı-karşı davacının istinaf hakkı olmadığından, davalı-karşı davacının istinaf dilekçesinin mezkur kanuni sebepler doğrultusunda reddine karar verilmesini talep etmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, marka hakkına tecavüz nedeniyle açılan davada, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, itirazın reddine dair verilen ara kararların kaldırılması istemine ilişkindir. Bilindiği üzere 6100 Sayılı HMK’nın 341. maddesinin 1 fıkrasında “ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna” başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bu maddeye karşılık gelen Hükümet Tasarısının 345. maddesinin gerekçesinde “İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz hakkındaki kararlara karşı da hükümde belirtilen hallerde istinaf yolu açılmıştır” denilmektedir. İhtiyati tedbir ve ihtiyati hacze ilişkin tüm kararlara karşı değil, ancak “hükümde belirtilen hallerde” istinaf yoluna başvurulabilecektir. Sonuç itibarıyla kanun koyucu hem yürürlükte olan 391. ve 394. maddelerde hem de istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesi ile yürürlüğe giren 341. maddede açık bir sınırlama getirmiş ve ihtiyati tedbir isteminin reddi ile ihtiyati tedbir kararına itiraz dışındaki ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı kanun yollarını kapatmıştır. Üstelik yukarıda değinilen madde gerekçelerinde de kanun koyucu iradesini vurgulamıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 391. ve 394. maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. HMK.nun 391. maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK.nun 394. maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395. maddenin 3. fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396. maddenin 2. fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen 6100 Sayılı HMK’nın 394. maddesinin 5. fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK.nun 395. ve 396. maddelerinin gerekçelerinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nın 396 ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400. maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hal ve şartların değişmesi, hukuki bir değerlendirmeden daha çok, maddi şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hal ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyati tedbirlerle ilgili temel hukuki ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkanı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyati tedbirin reddi ve ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hal ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez. Yukarıdaki açıklamalardan açıkça anlaşıldığı üzere kanun koyucu, ihtiyati tedbir isteminin reddi ile ihtiyati tedbir kararına itiraz dışındaki ihtiyati tedbire ilişkin kararlara kanun yollarının kapalı olmasını öngörmüştür. Diğer ve tamamlayıcı bir anlatımla ilk derece mahkemeleri tarafından verilen nihai kararların temyiz edilebileceğine dair genel ilke, ihtiyati tedbir kurumu bakımından tamamen kaldırılmamış, sadece HMK.nun 391. ve 394. maddelerinde sınırları çizilen bir alanda bu ilkeye istisna tanınmıştır. İstisnanın konusu dışına çıkmaması (kural hâline gelmemesi) gerektiği ve ihtiyati tedbire ilişkin kararların nihai karar niteliğinde olmadığı da açıktır. Somut olaya bakıldığında; İhtiyati tedbirin kaldırılması talebi üzerine mahkemece ek rapor aldırılmasına ilişkin ara karar, ihtiyati tedbirin yeniden değerlendirilmesine ilişkin olan bir ara karardır. HMK’nun 341. maddesi gereğince; İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilecektir. Davacı vekilinin 08.11.2019 tarihli ara kararın üzerinden 1 yıl geçtiğini belirttiği ancak verilen Mahkemece verilen ara kararların istinafa tabi olmayan ihtiyati tedbirin yeniden değerlendirilmesine ilişkin bir karar olup; İstinaf incelemesine konu olmayan kararlar olduğu, istinaf incelemesi tabi kararın ise aleyhine istinaf kanun yoluna müracaat edilen 15/10/2020 tarihli ara karar olup, istinaf süresinin geçmediği anlaşılmıştır. Esasa yönelik incelemede; tüm dosya kapsamı içindeki beyan ve bilgiler de dikkate alındığında,somut dava dosyasında davalı sıfatının kime ait olduğu hususu maddi hukuka göre belirlenecek bir husus olup, markanın taklit ürün olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği halde söz konusu markaları adına tescil ettirmesi ve hukuka aykırı olarak yaptırdığı bu tescillere dayanarak rakiplerinin ürünleri hakkında işlem yaptırmasında haklılık bulunup bulunmadığı hususlarının yargılama gerektirdiği, ancak alınan bilirkişi raporu ile bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun oluştuğu, markalı ürünlerin satışı yapılmasa dahi davalı uhdesinde bulunduğu; davalı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, tüm bu hususların ayrı ayrı değerlendirilmesi sonucunda markaların davalı tarafından davacılara karşı veya bağlantılı 3. kişilere karşı kullanılmasının ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesine ilişkin olarak verilen tedbir kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/573 Esas sayılı dosyasındaki 16/10/2020 tarihli ara kararına karşı davalı – karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı karşı davacıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından davalı karşı davacı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalı karşı davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davalı karşı davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davalı karşı davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/01/2021