Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/364 E. 2023/81 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/364
KARAR NO: 2023/81
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2020
NUMARASI: 2018/768 E. – 2020/568 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilinin %86 engelli olduğunu, hiçbir geliri bulunmadığını, sosyal yardımlar ile geçimini sağladığını, davaya konu alacak ile ilgili olarak yağma suçu ile ilgili soruşturmanın yürütüldüğünü, bu bakımdan davacının huzurdaki davanın yargılama masraflarını karşılayacak ekonomik gücü bulunmadığını, adli yardım talep ettiklerini, davacının ne senedin ilk alacaklısını, ne de takibi yapan kişiyi tanıdığını, davacının engelli bir yurttaş olup kimse ile ticari ilişkisi bulunmadığını, 900.000-TL gibi son derece yüksek bir borç altına girmesinin de mümkün olmadığını, takip alacaklısının hukuku dolanarak menfaat elde etmeye çalıştığı şüphesinin yoğun olduğunu, davacının tanımadığı kimseler tarafından kendisine zorla bir takım şeyler imzalattırıldığı iddiası ile Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu beyanla Silivri İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyaya dayanak bono nedeni ile davalılara borçlu olmadığının tespitini, teminatsız olarak takibin durdurulmasını, davalıların haksız ve kötü niyetli olarak davacıyı zarara uğratmak amacıyla hareket ettiği iddiası ile dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmelerini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline iş bu davada husumetin yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin davaya konu kambiyo evrakını iyi niyetli olarak lehtar …’den iktisap ettiğini, hal böyle iken davacının iş bu davasını müvekkiline yöneltmesinin mümkün olmadığını beyanla öncelikle davanın müvekkili yönünden usulden reddini, aksi kanaatte ise davacıyı tanımadığını, davacının iddia ettiği olaylarla uzaktan yakından alakası bulunmadığını, savcılık dosyası ile yapılacak tahkikat sonucunda davacının iddia ettiği olaylar ile alakası olmadığının ortaya çıkacağını, diğer davalı … ve davacı … arasındaki içi ilişkiyi bilebilecek konumda olmadığını, dolayısı ile müvekkilinin buradaki iyi niyetinin korunması gerektiğini, bu senedi …’e vermiş olduğu makine kapora bedelinin kendisine iadesinin sağlanması amacı ile verdiğini beyanla davanın esastan reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın … sok. No:… Selimpaşa / Silivri adresinde bulunan gayrimenkulünün …’e satışı konusunda anlaştığını ve müvekkilinden satış işleminin bedeli olan 900.000-TL’yi nakden aldığını, daha sonra vergi dairesi ile problemi olduğundan bahisle evi satamayacağını belirttiğini, müvekkilinin parasının iadesi için davaya konu senedi düzenleyerek …’e teslim ettiğini, davaya konu senedin kesinlikle davacının iddia ettiği gibi kendisinden yağmalanmadığını, davacının hem senedin kendisine zorla imzatıldığını hem de senetteki imzanını kendisine ait olmadığını iddia ettiğini, bu çelişkinin dahi davacının davasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu gösterdiğini, davaya konu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunu, davacı tarafça dava dilekçesinde de ikrar edildiğini, davacının kambiyo evrakı düzenlemesine engel herhangi bir özür olmadığının raporlarından anlaşıldığını beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “…Somut olayda davacı taraf, takibe konu senedin kendisine zorla imzalattırıldığını, davalılara herhangi bir borcunun bulunmadığından bahisle takibe konu bonodan borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı taraf ise söz konusu senedin ticari ilişki kapsamında alındığını savunmuş ve senet metnini tali etmemişlerdir. … İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılan menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak, takip alacaklısı olan davalıya aittir. Menfi tespitin konusu kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti olması halinde ise ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa yani davacıya aittir. Davacı alacaklı kural olarak HMK 201. maddesi uyarınca senetlere karşı ileri sürdüğü iddiaları yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Davalının açık muvafakati olmadıkça senede karşı tanık da dinlenemez. Ancak somut olayda olduğu gibi iradenin sakatlık hallerinde durum değişir. Korkutma fiili maddi bir vakıa niteliğindedir ve kanun koyucu, bu vakıanın senede bağlanmasının mümkün olmadığını öngörerek, ispat vasıtası olarak senet dışındaki delillere başvurulmasına cevaz vermiştir.(HMK m. 203/ç) Bu düzenleme, özellikle yazılı sözleşmeler bakımından, senede karşı senetle ispat kuralının önemli istisnalarından birisini oluşturmaktadır … Açıklanan ilkeler ışığında kambiyo senetleri ile bunların düzenlenmesine temel teşkil eden asıl borç ilişkisinden soyut bir borç oluşturulduğu, senedi elinde bulunduran kişinin ayrıca alt ilişkiyi ispatlamak zorunda olmadığı; kambiyo senetlerinin de korkutma suretiyle elde edilebileceği ve korkutma vakıasının da tanıkla ispatlanabileceği sonuçlarına varılmaktadır. … Bu açıklamalar ışığında somut olayda davacı tarafa senedin zorla imzalattırıldığına ilişkin delillerini sunması istenilmiş ancak tanık dahil hiçbir delil davacı tarafça bildirilmemiştir. Davacı taraf kendisinin Şile’ye götürülerek zorla senet imzalattırıldığını iddia etmiş ancak, ceza soruşturmasında alınan HTS kayıtları uyarınca ne davacı nede davalıların Şile’ye gitmediği tespit edilmiştir. Ceza soruşturmasında yapılan takibatta da davacı iddialarına ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Dolayısıyla ispat külfeti kendisinde olan davacı taraf tehdit altında söz konusu bonoyu imzaladığını ispat edemediğinden…” gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Eksik inceleme ile karar verildiğini, ne gibi evrakları imzaladığını bilmediği için davaya konu senedin zorla imzalattırılan o evraklardan birisi olup olmadığından emin olmadığını, söz konusu senetteki imzanın kendi imzasına da benzemediğini, hem senetteki imza ile ilgili hem de diğer elle yazılan ibareler ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, bu hususta beyanda bulunmalarına rağmen imzaya itiraz taleplerinin değerlendirilmediğini, davalının soruşturma sürecindeki ve dava sürecindeki çelişkilerle dolu beyanlarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin dolandırıldığını, davalı tarafın beyanlarını delillendiremediğini, savunmaların hayatın olağan akışına uygun olmadığını, taraflar ticaretle uğraşmasına rağmen mahkemece bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken senede mücerret denilmesinin adalete aykırı olduğunu, müvekkilinin hiç bir geliri olmayan, üstelik en son rapora göre %90 engelli, genç yaşta olmasına rağmen hastalığından dolayı 3- 5 yıllık ömrü kalmış biri olduğunu, 900.000-TL tutarında bir borca girmesinin üstelik bu parayı nakit almasının ne kadar mantıksız olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacının Savcılık beyanları ile mahkemedeki beyanlarının çelişik olduğunu, davacının davasını dayandırdığı zorla senet imzalatıldığı iddiasına ilişkin olay örgüsünde dahi çelişkili beyanlarda ve iddialarda bulunduğunu, tanık dinletme imkanı varken davacının bu delile başvurmadığını, davacının iddialarının Şile Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/2404 soruşturma numaralı dosyasında titizlikle araştırıldığını, müvekkilinin diğer davalı … ile olan ilişkisinin davacının davasını ispata yarayacak bir argüman olarak kullanılmasının mümkün olmadığını, zira müvekkilinin diğer davalı …’den kendisine olan borçları karşılığında bu senedi iktisap ettiğini, müvekkilinin davacı ile … arasındaki iç ilişkiyi bilebilecek konumda bulunmadığını beyanla mahkemenin kararının hukuka uygun olduğunu, davacının istinaf taleplerinin esastan reddinin gerektiğini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK m.72’den kaynaklanan, icra takibine dayanak bono nedeni ile davacının davalılara borçlu olmadığı iddiası ile menfi tespit istemine ilişkindir.Eldeki davada; davacı vekili dava dilekçesi, aşamalardaki beyanları ve istinaf dilekçesinde davaya konu senette imzanın müvekkiline ait olmadığından bahisle senetteki imza sahteciliğini ileri sürmekte ayrıca bunun yanı sıra ileri sürdüğü iddialar ile senedin yağmasından bahsetmektedir. Ancak davacı asilin soruşturma dosyasında verdiği beyanı ile son celsede mahkeme huzurunda verdiği beyanı incelendiğinde imza inkarında bulunmadığına dair açıkça beyanda bulunduğu tespit edilmiştir. Neticeten bu iddialar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı asilin imzayı kabul etmesi karşısında imza inkarının değil, senedin yağmasının söz konusu olduğundan bahisle menfi tespit isteminde bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Durum böyle olunca davacı vekilinin istinaf ile imza incelemesi yapılması noktasındaki istinaf nedeni uygun bulunmamıştır. Davacının engelli olması, ömrünün az kaldığı, gelirinin yok denecek kadar az olmasına dair iddiaların senet imzalamaya engel teşkil eder mahiyette olmadığı belirlenmekle, bu iddiaların senedin geçersizliği sonucunu doğurabilecek nedenlerden olmadığı da muhakkaktır. Davalı taraf, söz konusu senedin ticari ilişki kapsamında alındığını savunmuş olmakla senet metnini tali etmemiştir. İş bu durumda ispat yükü yer değiştirmemiş olup ispat yükünün halen davacıda olduğu, iddialarını yazılı delillerle ispatlaması gerektiği ancak davacı senedin yağmasından bahsetmekle iş bu irade sakatlığının tanıkla ispatlanabileceği belirlenmiştir. Ancak davacının hem soruşturma aşamasında tanığının olmadığını beyan etmesi hem de yargılama aşamasında tanık bildirmemesi karşısında davasını ispatlayamadığı, yine soruşturma dosyasında tarafların HTS kayıtlarından Şile’ye gitmedikleri, soruşturma dosyasında kovuşturmaya yer oladığına dair karar verildiği, davacının paranın neden davalılara verilmesi lazım gelmediğini ispatlayamadığı sabit görülmüştür. Neticeten senedin mücerret olması karşısında ticari kayıtların incelenmesine yönelik davacı istinafı da yerinde görülmemiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; ilk derece mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarih ve 2018/768 E, 2020/568 K. sayılı kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL daha harcın davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvuruda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/02/2023