Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/345 Esas
KARAR NO: 2023/1439
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2017/228 E. – 2020/263 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının … bünyesinde yer aldığını, faaliyetlerini … “…”, … “…” ve “…”, “…” markaları ile yürüttüğünü, ayrıca TPE nezdinde … numaralı tanınmış marka olduğu da kayıt altına alınmış “…” markasının da sahibi olduğunu, üretimin temelinin … yılında başlaması nedeniyle “…” ibaresine ilişkin marka tescil başvurularının da sahibi olduğunu, “…” markasının davacı şirketin yanı sıra uzun süre önce yapılan ve davacı ve davalının taraf olmadığı anlaşmalara dayalı olarak bir kısım kişisel temizlik malzemeleri bakımından “… A.Ş.” adına da tescilli olduğunu, davalı şirketin “… Tic. Ltd. Şti” olan ticaret unvanının “… Tic. Ltd. Şti.” olarak değiştirdiğini, “…” markalı zeytinyağını piyasaya sürdüğünü, “…” markalı zeytinyağlarının üretimine başladığını, bu şekilde davacının tescilli markaları ile karıştırılma ihtimali yarattığını, davalının dava dışı … Holding’ten … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…” ve … numaralı “… ” markalarını devraldığını, bu markalar aleyhine kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davası açıldığını, halen İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 2013/92 E sayılı dosyası ile yargılamaya devam edildiğini, davalının ayrıca … sayılı “…”, … sayılı “… ” ve … sayılı “…” markaları için başvuru yaptığını, http://…/… adresinde de ürünlerinin tanıtımını yaptığını, … davalı şirketin ortağı olmadığı halde, ilişkisi varmış gibi ticaret unvanında ve ürünlerde kullandığını, davacının ticari itibarından ve tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığını, davalıya ait … numaralı “… ” markasının davacının markası ile iltibas yarattğını, kötü niyetle tescil edildiğini, bu nedenle 556 sayılı KHK’nin 35. ve TMK’nun 2. maddeleri uyarınca ve 556 sayılı KHK’nin 8/1 (b), 8/4 ve 35. maddeleri gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini, davalının ticaret unvanının da davacı markaları ile benzerliğinden dolayı marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığından terkini gerektiğini, “… ” ibaresinin davacı adına … numarası ile tescilli olduğunu, davacının zeytin ile zeytinyağı ve benzeri ürünler üzerindeki marka haklarının çok daha önceye dayandığını, … yılında … tarafından başlatılan markanın eski sahibi … tarafından “…” markasının başka bir şirkete devredildiğini, davacının da bu şirketten markayı satın aldığını, markanın geçmişi ve mevcut itibarı üzerinde hak sahibi olduğunu, davalının ürünlerinin de … yılından bu yana varmış gibi aksettirildiğini, davalı şirketin ortaklarının … eşi ve kızı olduğunu belirterek, davalının ticaret unvanı ile marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, 13/08/2013 tarihinde tescil edilen unvanın sicilden terkinine, davalıya ait … numaralı “… hükümsüzlüğüne, davalının ticaret unvanı ile dava konusu “…” ve “…” markalı ürünlerinin davacının tescilli markalarına tecavüz ve haksız rekabet yarattığının tespitine, haksız rekabet ve tecavüzün önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu cümleden olarak; bu cümleden olmak üzere; davalının müvekkilinin “…” markasını ya da “… ” markasını kullandığı ürünler, ilan, reklam, brüşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemesinin; basılı kağıtlar, faturalar ve sair her türlü ticari evrakın bu şekilde bastırılmış olan materyalin ve benzeri vasıtaların, hüküm kesinleştiğinde imhasına, marka hakkına tecavüz eden ve müvekkili aleyhine haksız rekabete sebebiyet veren davalılar aleyhine verilen mahkeme kararının Türkiye çapında yayın yapan …, … veya … gazetelerinden herhangi birinde yayınlanmasına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin saklı tutulmasına, dava ile ilgili her türlü masraf ve yargılama giderleri ile ürünlerin imhası ile ilgili masraflar ve imha sürecine kadar olacak süreçte ortaya çıkacak her türlü masrafların davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı-karşı davalının müvekkilinin kötü niyetli olduklarını iddia ederek şirket ortaklarının itibarını yok saydığını, davanın kötü niyetle açıldığını, müvekkili şirketin … ve … tarafından 21/07/2010 yılında kurulduğunu, “zeytin alım satımı, ithalat ve ihracat yapmak, her türlü zeytinyağı, toptan ve perakende ticaretini yapmak” alanında faaliyet göstereceğinin ticaret sicilinde mevcut olduğunu, … de şirkete dahil olduğunu, … babası ve dedeleri olduğunu, bu nedenle şirket unvanında “…” ibaresine yer verdiklerini, “…” markasını “zeytin” sınıfında müvekkiline ait olduğunu, davacı şirketin 2008 yılında …’ndan “…” markasını satın aldığını, 2009 ylında unvan, konu ve amaç değişikliği yaptığını, amacının müvekkilinin piyasadan silinmesini sağlamak olduğunu, davacı-karşı davalının yalnızca marka satın aldığını, şirket, fabrika veya aile hikayesini satın almadığını, satın aldıkları markanın yağ/zeytinyağına ilişkin olduğunu, “…” markasının sabun, kişisel bakım ürünleri, kağıt vs. Haklarının …’na, zeytin haklarının ise müvekkiline ait olduğunu, “…” markasının davacı-karşı davalı tarafından satın alınmadığını, müvekkiline ait olduğunu, davacı-karşı davalının markasında yer alan “…” ibaresinin yalnızca ürünün saflığına işaret eden bir kelime olduğunu, isim olarak kullanılmadığını, “… ” markasının ve “…” markasının müvekkili adına tescilli olduklarını, davacı-karşı davalının markalarıyla benzerliğini bulunmadığını, ticaret unvanının terkini davasına bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, “…” ibaresine ticaret sicilinde yer veren iki ayrı şirketin daha mevcut olduğunu, davacı-karşı davalının müvekkili şirketin ortaklarının atası olan … adının kullanılmasını yasaklamaya çalıştığını, müvekkili şirketin önceki ticari faaliyetleri alanında da zeytin ve zeytinyağı imalatının mevcut olduğunu, zeytinyağı tüketicisinin dikkatli araştırma yaparak ürün satın aldığını, markaların bütün olarak benzer olmadığını, ayrıca davacı-karşı davalının markadan zarar görmesi mümkün olmadığından hükümsüzlük davasını açamayacağını, müvekkilinin tescilli markaları ve ticaret unvanını kullanmasının haksız rekabet olmadığını, ürünlerin karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ürün ambalajlarının farklı ve tüketicilerin bilinçli olduğunu belirterek, asıl davanın reddine, karşı dava yönünden; davacı-karşı davalıya ait “…” markasının davalı-karşı davacıya ait “…” markası ile iltibas yarttığından hükümsüzlüğüne, davacı-karşı davalının “…” markasını kullanmak suretiyle davalı-karşı davacının marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, marka hakkına tecavüzün ve haksız reakbetin sonlandırılmasına, internet sitelerine erişimin engellenmesine, bu ibarenin yer aldığı tüm zeytinyağı ürünlerinin toplatılmasına, davacı-karşı davalıya ait Zeytinyağları üzerinde (kapaklarında) kullanılan ‘…’ ibaresinin/markasının kullanımının ve bu şekilde yurt içi ve yurt dışında satış ve pazarlama, ihracat yapılmasının ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine, müvekkili şirket adına tescilli … ibaresini de içeren ancak bununla sınırlı olmayacak şekilde … Aile kültür ve geçmişine yönelik tüm atıfların, davacı tarafından yaratılmamış reklam videolarının ve reklamların davacı/karşı davalıya ait http://www…com.tr/ ve http://www…com.tr/ adlı internet sitelerinde, uzantılarında, satış kanallarında kendisine ait olmayan … markası/tarihi ve … kültür ve geçmişine yapılan tüm atıfların öncelikle tespitine, daha sonra bu durumların Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ve devamı maddelerine aykırılık teşkil eden haksız rekabet konusu eylemler olduğunun tespitine ve davacı-karşı davalının bu fiillerinin sonlandırılmasına, alan adlarına erişimin engellenmesine, kapaklarında “…” ibaresinin geçtiği davacı-karşı davalı tarafından satışı yapılan tüm zeytinyağı ürünlerinin toplatılmasına, ayrıca yine toplumu açık bir şekilde yanıltan, davacı-karşı davalı tarafından “…” ibaresini içeren kapak altında veya şişelerde/tenekelerde satış yapılan Ayçiçek ve Mısır yağlarının toplatılmasına, davacı-karşı davalının “…” ibaresini görsel, basılı, yazılı, sözlü her türlü mecrada kullanmasının her şekilde önlenmesine, davacı-karşı davalı tarafından yaratılan haksız rekabetin, muarazanın men’ine, marka hakkına tecavüz eden ve haksız rekabet yarattığı açık olan davacı-karşı davalı aleyhine verilecek Mahkeme kararının, masrafları davacı-karşı davalıya ait olmak üzere …, … gazetelerinden biri vasıtasıyla yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “Somut olayda; davacı-karşı davalının devir yoluyla sahip olduğu “…” esas unsurlu pek çok markasının tescilli olduğu, ayrıca “…” markasını tanınmış marka olarak tescil edildiği, markanın özellikle zeytinyağı ürünün de öne çıktığı, davalı-karşı davacı şirketin ortaklarının ise “…” markasının yaratılmasında rol oynayan kişilerin yakınları olup, bir kısmının soyadının “…” olduğu, ancak marka haklarının daha önceden … ailesi tarafından başkalarına devredildikleri, tanınmış bir marka olamsı itibariyle, artık davalı-karşı davacı şirket ortaklarının aile soyadından öte ekonomik ve ticari değeri olan bir marka haline geldiği, davalı-karşı davacının da aynı alanda, yani yenilebilir bitkisel yağ satışıyla ilgili ticari faaliyet gösterdikleri, bu nedenle “…” ibaresini ticaret unvanı olarak kullanmalarının davacı-karşı davalının tanınmış markası ile ilişkilendirilme ihtimaline neden olabileceği, davacı-karşı davalının bu nedenle marka haklarının korunabilmesi için davalı-karşı davacının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinini talep etmekte haklı olduğu, ancak davalı-karşı davacı şirketin tescilli ticaret unvanını terkin edilene kadar kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği anlaşılmakla,” asıl davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalı-karşı davacının ticaret unvanından “..” ibaresinin terkinine, davalı-karşı davacının “…” markasını internet alan adında ve ürünleri üzerinde yenilebilir yağ emtiası için kullanmak suretiyle davacı-karşı davalının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, davalı-karşı davacının haksız rekabetinin ve markaya tecavüzünün önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalı-karşı davacının “…” markasını kullandığı yenilebilir yağ ürünlerine, bunlara ait ilan, reklam, broşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemesine, basılı kağıtlar, faturalar ve her türlü ticari evraka ve bu şekilde bastırılmış olan materyale ve benzeri vasıtalara el konulmasına ve toplatılmasına, hüküm kesinleştiğinde masrafı davalı-karşı davacıdan alınmak suretiyle imhasına, karar kesinleştiğinde marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile ilgili hüküm özetinin masrafı davalı-karşı davacıdan alınmak suretiyle Türkiye çapında yayın yapan …, .. veya … gazetelerinden herhangi birinde bir kez ilanına, davacı-karşı davalının davalı-karşı davacıya ait … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğü davasının ve diğer fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, karşı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davacı-karşı davalının … tescil numaralı “… markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı-karşı davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişilerin raporda “…” markasındaki “…” ibaresinin kısmen hükümsüz kılınabileceğini belirtmişlerse de böyle bir kısmi hükümsüzlüğün Türk Marka Hukuku ve içtihadında bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin davalının ticari unvanı ve ürünleriyle müvekkil aleyhine marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiğini isabetle tespit etmekle beraber … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğü dahil olmak üzere fazlaya ilişkin taleplerinin reddi ile, karşı dava yönünden de müvekkilin … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğü yönünde hüküm oluşturması yerinde olmadığından Yerel Mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının kaldırılarak tümden kabulüne ve karşı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davalarının “…” markası ile “…” markası arasında görsel ve işitsel benzerliğe dayanmadığını, davaya ilişkin iddialarının “…” markasında yer alan “…” ibaresinin zeytinyağı ürünleri ve markanın eski sahibi olan “…”nin ismi olması sebebiyle müvekkilin “…” markasını çağrıştıracak olması sonucu oluşan benzerliği noktasına dayandığını, davalı şirket ortaklarının zeytinyağı işi ile iştigal etme amacında olduklarını, … Gazetesi’nin 31.07.2010 tarihli baskısındaki “…” başlıklı habere konu olduğunu, akabinde zeytinyağında kullanılmak üzere 14.09.2011 tarihli dava konusu “…” markası için başvuruda bulunulduğunu, bu durumun ortalama tüketicinin bir kısmının ürünü müvekkil markası ile ilişkilendirmesine sebep olacağını, … markasına isim veren … kişisinin ilk adını tercih ederek … markasını oluşturmasının özgün bir tercih olmadığını, bu şekilde davalı-karşı davacının … markasını ve ona benzer … markası ile müvekkile ait zeytinyağları üzerinde tanınmış “…” markasından faydalanmaya çalıştığını, davalı şirketin … markasının müvekkile ait olduğu bilinmesine rağmen tanınmış … markasını taşıyan ürünler üretmesinin davalı şirketin kötü niyetini göstermekte olduğunu, davalının kötü niyetine ek olarak “….” markasının 556 sayılı KHK’nin 8/1(b) ve 8/4 maddeleri uyarınca müvekkil şirket ve müvekkil markası ile ilişkilendirme ihtimali yarattığını ve davalı şirketin müvekkil markasından haksız şekilde yararlanmasına neden olduğunu, tanınmış markaların herhangi bir ürün veya hizmet üzerinde tescil edilmek veya kullanılmak istenen benzer markalar konusunda da aynı düzeyde korunduğunu, davalı şirketin amacının bizatihi yeni marka yaratma masraflarından kaçınarak müvekkil markasından haksız çıkar sağlamak olduğunu, ilk derece mahkemesinin … sayılı “…” markasının hükümsüzlüğüne ilişkin taleplerini reddinin yerinde olmadığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararı kapsamında davalının “…” ibaresini ticaret unvanı olarak kullanmalarının müvekkilin tanınmış markası ile ilişkilendirilme ihtimaline yol açması sebebiyle davalı-karşı davacının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine ilişkin talebinin kabul edilebileceğini, ancak davalı-karşı davacı şirketin tescilli ticaret unvanını terkin edilene kadar kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceğinin belirtildiğini, davalının ticaret unvanında müvekkilin markalarını çağrıştıran tek unsurun “…” ibaresi olmadığını, davalı şirketin ticaret unvanında bulunup müvekkilin tanınmış “…” markalarına karşı marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden farklı ögeler de bulunduğunu, “…” ibaresinin müvekkili … markasının yaratıldığı tarih olduğunu ve müvekkil şirketin pazarlama ve tanıtım faaliyetleri kapsamında sıklıkla kullanıldığını, ürün ambalajlarında kullanıldığını, “…” ibaresinin zeytinyağı emtiası için tüm sektörlerde kullanılıp ürünün katkı maddesi içermediği anlamı ile müvekkil seri markalarında “…” ibaresi ile yan yana kullanıldığını, “…” ibaresinin müvekkilin “…”, “…”, ve “…” ibarelerini de içeren seri markalarının tescilli olduğu emtialardan biri olduğunu, tüm bu nedenlerin ortalama tüketicinin davalı şirket unvanında yer alan ibareler nedeniyle davalı şirketin müvekkil şirketin ürünleri ile ilişkilendirebileceğini, müvekkilin … sayılı “…” markasının da hükümsüz kılınmaması gerektiğini, davalı şirketin “…” çekirdek unsuruna sahip ticaret unvanının müvekkilin … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…” … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…” markalarına tecavüz teşkil ettiğini ve bir bütün itibariyle müvekkil aleyhine haksız rekabet teşkil ettiğini, yerel mahkemenin davalı-karşı davacının ticaret unvanından yalnızca “…” ibaresinin terkinine ilişkin talebin kabul edilmesinin ve davalı-karşı davacı şirketin tescilli ticaret unvanını terkin edilene kadar kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği yönündeki kararının hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararının davalı-karşı davacının tüm tecavüz ve haksız rekabet eylemlerini tespit etmeye yeterli olmadığını, mahkemenin 2 ve 3 numaralı ürünler bakımından müvekkilin markaları aleyhine yaratılan marka tecavüzü ve haksız rekabet taleplerini kabul ettiğini, mahkemenin gerekçeli kararında yukarıda 1 numara altında gösterilen ürüne ilişkin tespitlerin eksik kaldığını, bu üründe “…” markası ürünün üzerinde kullanılmıyor olsa da davalı-karşı davacının ticaret unvanında yer alan … markasının varlığı, … ibaresinin müvekkile ait olan … zeytinyağı markası ile özdeşleşmiş bir tarih olması sebebiyle müvekkile ait … markasına karşı haksız rekabet yarattığını, bir markanın devredildiğinde markanın geçmişten o güne kadar yarattığı bütün değer ile birlikte devrolunduğunu, “…” markasının eski sahibi markasını devrettiğinde bu markanın tarihçesini de devrettiğini, “…” markasının henüz eski sahibi …’nin elindeyken de … ibaresinin … markasıyla birlikte kullanıldığını, … markasının zeytinyağları üzerindeki hak sahipliği müvekkili şirkette olduğundan, yaratılış tarihine yapılan atıfların da müvekkilin hakkı kullanımı kapsamında olduğunu, ortakları …’nin eşi ve kızı olan davalı şirketin … hür iradesiyle devrederek vazgeçtiği … markasını çağrıştıran ögeleri ürünlerinde kullandığını, yerel mahkemenin tescilli markaların kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, kullanımının tescile yani hakka dayalı bir kullanım olması sebebiyle marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet şartlarının oluşmadığı şeklinde hüküm kurmasının hatalı olduğunu, davalı-karşı davacı adına tescilli … markasını 2013 yılında dava dışı …A.Ş.’den devraldığını, bu markanın sahipleri tarafından o tarihe kadar hiçbir kullanımı olmadığını, davalı şirketin … sayılı “…” markasının sahibi olabilmesinin tamamen … markasının devrine ilişkin yapılan ilk anlaşmada bu maraknın herhangi bir özel anlaşma olmaksızın önem verilmediğinden kapsam dışı bırakılmış olması olduğunu, 64. paragrafta 2 ve 3 no’lu ürünlere konu kullanımın müvekkilin zeytınyağları üzerinde tescilli bulunan tescilli ve tanınmış “…” markalarına karşı marka hakkı tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiği tespit edilmişse de 1 no’lu ürünün de aynı şekilde marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil etmekte olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, davalı şirketin yurt dışına sattığı ürünlerde doğrudan doğruya “…” markasını kullanmasının iyi niyetli olmadığını, davalının kendi ürününe ilişkin farklılık yaratmaya çalışmadan müvekkili şirketin bilinilirliğinden istifade etmeye çalıştığını, bu durumun Yargıtay içtihatlarında “parazit-tufeyli” rekabet olarak nitelendirildiğini, davalı şirketin ticari unvanının ve ürünlerinin müvekkil aleyhine haksız rekabet teşkil etmesi hakkında iddialarının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin davalı-karşı davacının açtığı karşı davada, müvekkilin marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiği yönündeki iddialarını kabul etmemesinin isabetli olduğunu, yerel mahkemenin müvekkilin … sayılı “…” markasının hükümsüzlüğüne karar vermesinin yerinde olmadığını, hükmün geri kalanıyla çelişkili olduğunu, bilirkişi heyet raporunda bilirkişilerce her iki markadaki esaslı unsurların farklı olduklarının tespit edildiğini, bilirkişiler “…” markasında “…” ibaresinin kısmen hükümsüz kılınabileceğini belirtmişse de böyle bir kısmi hükümsüzlük içtihadının bulunmadığını, müvekkilin “…” ve “…” ibarelerini bu zamana kadarki birçok ürününde de kullanıldığının açıkça görüldüğünü, kararın aleyhlerine olan kısımlarının kaldırılmasını, istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından asıl dava yönünden “….” markasının hükümsüzlüğü talebinin reddi ile fazlaya ilişkin taleplerin reddine karşı davada ise “…” markasının hükümsüzlüğüne karar vermesinin isabetli olduğunu, ancak asıl davada müvekkil şirketin ticari unvanından “…” ibaresinin terkinine ve buna bağlı olarak kararın müvekkil aleyhine olan kısımlarının tümüne itirazları bulunduğunu, asıl davada kabul edilen ve karşı davada reddedilen kısmın inceleme neticesinde kaldırılması gerektiğini, asıl davanın reddine ve karşı davanın kabulüne karar verilmesini, müvekkil şirketin “…” ibaresinin terkinine karar verilmesinin hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkeme kararının kendi içinde çelişkiler içerdiğini, mahkemece şirket ortaklarının “…” markasının oluşturulmasına rol oynayan kişilerin yakınları olup bir kısmının soyisminin “…” olduğu ancak marka haklarının önceden … ailesi tarafından başkalarına devredildği belirtilmişse de, şirket ortaklarından birinin …’nin kızı olduğunu, büyük …’nin ise torunu olduğunu, şirket ortağının bu ailenin sadece yakını değil çekirdek ailesinden olduğunu, marka haklarının … ailesi tarafından başkalarına devredildiğinin doğru olmadığını, müvekkil şirkete ait zeytin sınıfında tescilli … markaları olduğunu ve halen müvekkil şirket adına tescilli olduğunu, davacı/karşı davalıya yalnızca zeytinyağı sınıfında “…” markası devredildiğini, müvekkil şirket zeytinyağı sektöründe “…” markasını kullanmamasına rağmen davacı/karşı davalının haksız rekabet ve marka tecavüzü iddiası ileri sürmesinin kabul edilemeyeceğini, müvekkil şirketin ticaret unvanının şirketin kurucusu ve aynı zamanda babasının ismi olan … ibaresini taşıması amacıyla tescil ettirildiğini, davacı/karşı davalı, “…” markasının tanınmış olduğunu ve müvekkil şirketin “…” markasının tanınmışlığından yararlanma gayesi taşıdığını iddia etmekte ise de bu iddianın haksız ve hukuksuz olduğunu, davacı/karşı davalının yalnızca zeytinyağı sınıfında devraldığı “…” markasını kullanarak müvekkil şirkete karşı yıldırmak amaçlı muhtelif davalar açtığını, davacı/karşı davalının, müvekkil şirketin Türkiye sınırları dahilinde üretim yaptığı iddiasının tamamen asılsız olduğunu, bu durumun bilirkişi raporlarıyla ve hukuki mütalaa ile de sabit olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl davanın konusu; davalının ticaret unvanında ve ürünleri üzerinde kullandığı “…” ibaresinin davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, önlenmesi ve davalıya ait … sayılı “…” markasının hükümsüzlüğü davası, karşı davanın konusunun; davalının … tescil numaralı “…” markasını taşıyan zeytinyağı ürünleri ile davacı aleyhine marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığının tespiti ile önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının ” …” markasının hükümsüzlüğü davasıdır. Davalı-karşı davacı şirketin ticaret sicil kaydına göre, sözleşmenin tescil tarihinin 21/07/2010 olduğu, ilk unvanının … Ltd. Şirketi, ikinci unvanının …Ticaret Ltd. Şirketi olduğu, 05/08/2013 tarihli kararla … Ltd. Şirketi unvanını aldıkları tespit edilmiştir. Davacı-karşı davalı şirketin ise … Tic. A.Ş. Olan ticaret unvanını yargılama devam ederken …Ticaret A.Ş. olarak değiştirdiği tespit edilmiştir. TPMK kayıtlarına göre; davacı-karşı davalıya ait tescilli markaların;1-31/12/1988 tescil tarihli, … numaralı “…” markası (zeytinyağı dahil yağ emtiası için tescilli),2-30/11/2011 tarihli … numaralı “…” markası (yenilebilir yağlar, zeytinyağı da dahil için tescilli)3-11/12/2006 tescil tarihli, … numaralı ” . . …” markası 29,30. sınflarda (zetinyağı dahil) tescilli, 4-31/10/2007 tescil tarihli, … numaralı “…” markası 29 ve 30. sınıflarda tescilli 5-28/12/2009 tescil tarihli, … numaralı “…” markası, 29. sınıfta tescilli, 6-28/12/2009 tescil tarihli, … numaralı “…” markası 29. sınıfta tescilli,7-25/03/2011 tescil tarihli, … numaralı “…” markası 29. sınıfta yenilebilir bitkisel yağlar için tescilli, (karşı dava ile hükümsüzlüğü talep edilen)8-02/09/2014 tescil tarihli … numaralı “…” markası 29 ve 30. sınıflarda (yenilebilir bitkisel yağlar dahil) tescilli, 9-20/08/2013 tescil tarihli, … numaralı ” …+Şekil” markası, 29. sınıfta tescilli, 10-31/05/2012 başvuru tarihli, … numaralı, “…” markası (16, 29, 30, 31, 32, 33, 43, 35, 05. sınıflarda başvuru yapılmış, yenilebilir yağlar için reddedilmiş.) 11-31/05/2012 başvuru tarihli, … numaralı “…” markası, 05, 16, 29, 30, 31, 32, 33, 35 ve 43. sınıflarda başvuru yapılmış 12-04/01/2013 başvuru tarihli, … numaralı, “…”, 29. sınıfta başvuru yapılmış 13-25/04/2013 başvuru tarihli, … numaralı “…”, 05, 16, 29, 30, 31, 32. sınıflar için başvuru yapılmış olduğu, ayrıca “…” markasının tanınmış marka statüsünde TPE kayıtlarına … numarası ile tescil edildiği belirtilmiştir. Davalı-karşı davacı adına tescilli markaların ; 1-… numaralı “…” markası, 29. sınıfta “yemeklik sıvı yağlar (ayçiçek yağı, mısırözü yağı, zeytinyağı, pamuk yağı, soya yağı” için tescilli 2- … numaralı “…” markası 29. sınıfta “yeşil zeytin, vesair zeytinler” için tescilli 3- … numaralı “…” markası 29. sınıfta “zeytinler” için tescilli, 4-… numaralı “… +Şekil” markası 03, 05, 29, 30 ve 43. sınıflarda “yenilebilir bitkisel yağlar” da dahil olmak üzere tescilli, (asıl davada hükümsüzlüğü talep edilen) 5- … numaralı “…+Şekil” markası 29. sınıfta “yenilebilir birkisel yağlar” için tescilli oldukları belirtilmiştir. Taraflar arasında daha öncede davaların bulunduğu anlaşılmıştır. Ankara 3. FSHHM’nin 2014/539 Esas sayılı davasında; davacının … San. Ve Tic. A.Ş., davalıların … San. Ve Tic. Ltd. Şti. Ve TPE olduğu, davacının … numaralı ” …” marka başvurusuna davalı şirketin “…” ve “…” markalarını gerekçe göstererek itiraz ettiği, YİDK kararı ile marka kapsamından bazı emtiaların çıkartıldığı, YİDK kararının iptaline karar verilmesi için dava açıldığı, davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay’dan geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Ankara 1. FSHHM’nin 2014/467 Esas sayılı davasında, davacının … San. Ve Tic. A.Ş., davalıların … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve TPE oldukları, davacının, davalı şirketin … numaralı “…” markasının tesciline, davacının … tescil numaralı “…” ve … numaralı ” …” markaları ile benzer olduğu iddiasıyla itiraz ettikleri, itirazlarının reddine dair verilen YİDK kararının iptali, marka tescil edilirse hükümsüzlüğüne karar verilmesi için dava açıldığı, davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 16/06/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 2013/92 Esas sayılı davasında, davacının … San. Ve Tic. A.Ş., davalının … A.Ş., birleşen davada davacının …San. Ve Tic. A.Ş., davalıların … San. Ve Tic. Ltd. Şti. Olduğu, asıl davanın, davalya ait … numaralı markaların kullanmaması nedeniyle iptaline karar verilmesi talebiyle, birleşen davanın ise, davalı adına tescilli … numaralı markaların kullanılmaması nedeniyle iptaline karar verilmesi için açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, asıl davada … ve … numaralı markalarla ilgili dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, … numaralı markaların kullanmama nedeniyle iptaline, birleşen davada … “…”, … “…” ve … “…” markaların kullanmama nedeniyle iptaline karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. HD. tarafından tarafından bozularak, 2017/84 Esas numarasını aldığı, bu kez de verilen kararın bozulması üzerine, 2020/6 Esas numarasını aldığı, yapılan yargılama sonucunda; asıl davada; … tescil numaralı marka ile ilgili davanın reddine, … tescil numaralı markaların tescilli oldukları tüm mal ve hizmetler için, … tescil numaralı markanın “yeşil zeytin, ve sair zeytinler” dışında tescilli olduğu mal ve hizmetler için, … tescil numaralı markanın “yemeklik sıvı yağlar (ayçiçek yağı, mısır özü yağı, zeytin yağı, pamuk yağı, soya yağı)” dışında kalan mal ve hizmetler için açılan davalar konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, … numaralı markanın tescilli olduğu “yeşil zeytin, ve sair zeytinler” emtiası için, …numaralı markanın tescilli olduğu “yemeklik sıvı yağlar (ayçiçek yağı, mısır özü yağı, zeytin yağı, pamuk yağı, soya yağı)” emtiaları için ve 99 009315 tescil numaralı markanın tescilli olduğu tüm ve mal hizmetler için açılan davaların husumet nedeniyle usulden reddine, birleşen davada; … tescil numaralı markalar için açılan davalar konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve kararın 23/10/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, Marka ve Patent Vekili Hukukçu bilirkişi …, Gıda Mühendisi bilirkişi …, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi E. Öğretim Üyesi bilirkişi Prof. Dr. … tarafından 18/09/2015 tarihli raporun ibraz edildiği, rapora itiraz edilmesi üzerine, bilirkişi heyetine Bilişim Uzmanı … de dahil edilerek tanzim edilen 16/02/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; netice itibariyle, davacının “…” tanınmış markası ve diğer “…” esas unsurlu markaları olan … numaralı ” …+ŞEKİL” , … numaralı ” …” , … numaralı “…” markaları ile davalının … numaralı “…” markası arasında görsel, fonetik, yazım ve telaffuz bakımından bir benzerliğin olmadığını, tarihsel anlamda irtibat kurulabileceği iddiasının ise aradaki her bakımdan bariz farklılık nazara alındığında yerinde olmadığını, davacı markalarında esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu ibareye benzerlik taşıyan veya karıştırılma ihtimali doğurabilecek olan herhangi bir çağrıştırma yaratacak bir kullanımın davalının … tescil numaralı “…” markasını tescil ettirirken kötü niyetli olmadığını, kendine özgü tercihi neticesinde seçtiğini ve tescil ettirdiği markasını kullanmakta olduğunu, davalının kötü niyetli olarak marka tescilleri yaptığı iddiasına heyetlerinin katılmadığını, davalının … tescil numaralı “…” markası ile davacının “…” tanınmış markası arasında 556 sayılı KHK 8/1(b)maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … tescil numaralı “…” markasını tescil ettirirken davalının kötü niyetli olmadığını, 556 sayılı KHK 8/4 uyarınca davalının davacının markasının itibarından yararlanması ihtimalinin, davalının markasının davacının markasının itibarına zarar vermesinin, ayırt edici karakterine zarar vermesinin söz konusu olmadığı kanaatine varıldığını, davalının … numaralı “…” markasının tescilinin hukuka uygun olduğunu ve hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını, … tescil numaralı “…” markasının 12/12/2012 tarihinde 03/05/29/30/43/ sınıflarda davalı adına tescilli bir marka olduğunu, davacı tarafın devir işlemleri neticesinde sahip olduğu tanınmış markasının ise “…” markası olduğunu, 29.sınıfta tanınmış marka statüsüne sahip bulunduğunu, davacı tarafın tarihsel bağlantı sebebi ile davalı markasının “…” ibaresi ile benzer bir marka olmamasına rağmen tanınmış markası ile iltibas oluşturduğunu iddia ettiğini, yukarıda da ayrıntılı olarak bahsedildiği üzere davacının tanınmış markası ile davalının markası arasında ortalama tüketici bazında değerlendirme yapılması halinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı ve davalı markaları arasında benzerlik bulunmadığı gibi, anlamsal çağrıştırma da bulunmadığını, her iki markanın da ayırt edici niteliğe sahip markalar olduğunu, markanın kötülendiğine, kötüleştirildiğine, karartıldığına, bulanıklaştırıldığına, markanın ekonomik değerinin azaldığına, tüketicilerin markayı tercihinde olumsuz rol oynadığına ilişkin dosyada iddia ve beyan dışında delil bulunmadığını, tüketici nezdinde markaların karıştırılması ihtimalinin markaların sektörde uzunca bir süredir kullanılıyor olması ve ayrı ayrı marka değerlerinin bulunması sebepleriyle bulunmadığını, dolayısıyla 556 sayılı KHK 8/4 maddesi uyarınca yapılan değerlendirme neticesinde, davalının davacı markasının itibarından yararlanması ihtimalinin, davalı markasının davacı markasının itibarına zarar vermesi, ayırt edici karakterine zarar vermesi durumunun söz konusu olmadığını, sonuç olarak davacı itirazları da dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; davalının … tescil numaralı “… ” markasının davacının “…” tanınmış markası ile 556 sayılı KHK 8/1(b) maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davalının … tescil numaralı “…” markasını tescil ettirirken kötü niyetli olmadığını, 556 sayılı KHK 8/4 maddesi uyarınca davalının davacı markasının itibarından yararlanması ihtimalinin, davalının markasının davacının markasının itibarına veya ayırt edici karakterine zarar vermesi durumunun söz konusu olmadığı kanaatine varıldığını, davalının … numaralı “… ” tescilinin hukuka uygun olduğunu, hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını, kök raporda belirtildiği gibi, davalı tarafından ürünler üzerine www…com ibaresinin konulmasının, “…” unsurunun internet adresinde kullanılmasının tanınmış “…” markası ile iltibas yaratılması ve haksız yarar sağlaması nedeniyle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, http://….tk adresinin domain araştırması neticesinde; internet üstünden yapılan incelemede …tk alan adlı internet sitesinin yayından kaldırılmış olduğunu, …org adlı internet sitelerinin arşiv bilgilerini tutan site üstünden yapılan incelemede ise, …tk alan adlı internet sitesinin arşivlerinin tutulmadığını, …gov.tr kullanılarak yapılan alan adı kayıt bilgileri incelemesinde; alan adı kimlik bilgilerinin olmadığını, IP kimlik bilgilerinin ise Hollanda’da olduğunu, kullanım bilgilerine ulaşılamadığından marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet değerlendirmesinin işbu adres için yapılamadığını, davacı vekilince bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, davalı şirketin “…” ibareli zeytinyağlarını yurt dışında satışa sunduğunu, ancak üretim Türkiye sınırları dahilinde olduğundan bunun marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna ilişkin taleplerinin değerlendirilmesi gerektiğini beyan ettiğini, marka hukukunda ülkesellik ilkesinin geçerli olduğunu, marka hukukundan doğan uyuşmazlıkların öncelikle bu ilke çerçevesinde ve mevzuat hükümleri dikkate alınarak çözümleneceğini, buna göre davacı tarafından dava dilekçesinde “…” markasının kullanımının yurt dışında gerçekleştiğinin, ancak ürünün üretiminin Türkiye sınırları dahilinde olduğunun beyan edildiğini, bu hususta dosyada delil bulunmamakla birlikte söz konusu ürünün “…” ibaresi ile Türkiye sınırları dahilinde üretildiğinin ispatı halinde bu durumun, 556 sayılı KHK gereği “…” markasının davacı şirket adına tescilli bulunması ve kullanım hakkına davacı şirketin sahip olması dikkate alındığında, tanınmış “…” markası ile iltibas yaratılması ve haksız yarar sağlanması nedeniyle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, davalı şirketin “…” ibareli zeytinyağlarını yurt dışında satışa sunduğuna, bu durumun da marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığına ilişkin değerlendirmenin ise beyan ile de sabit olduğu üzere kullanımın ülke sınırları dışında yapılması nedeniyle Heyetlerince yapılmadığını, … sayılı “…” markasının hükümsüzlük talebi değerlendirmesinde, taraflara ait markalar arasında benzerlik bakımından markaların bir bütün olarak bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerektiğini, davacı-karşı davalıya ait marka olan “…” ile davalı-karşı davacıya ait marka olan “…” ibaresi arasındaki ortak sayı unsuru olan “…” ibaresinin geçmişteki bir tarihi simgeleyen, ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, her iki tarafa ait markaların ayrı ayrı incelenmesinde; davacı-karşı davalı markasındaki “…” kullanımının esas unsur niteliğine sahip olmadığını, markada esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin “…” ibaresini tamamlayıcı yan unsur olarak kullanılmış olduğunu, davalı-karşı davacı markasında ise “…” ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığını, bu açıklananlar ışığında, davacı-karşı davalı markasındaki “…” ibaresinin “…” markası altında zeytinyağı üretiminin … tarihinden beri yapıldığının altını çizmek ve tüketiciye marka ile ilgili güven ve bilgi vermek amaçlı olarak kullanılan bir ibare olmakla “…” esas unsurunu tamamlayıcı bir ibare olduğunu, dolayısıyla davacı/karşı davalı markası ile davalı/karşı davacı markasının esas unsurlarının birbirinden farklılık arz ettiğini, bununla birlikte aynı sınıftan olan ürünlerin aynı stantlarda/raflarda yan yana dizilmesi halinde davacının “…” markası ile davalının “…” markasının hitap ettikleri tüketici baz alınarak yapılan karşılaştırma neticesinde, markalar arasında bağlantı olduğu ihtimalinin de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin gerçekleşme olasılığının bulunduğunu, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’nin marka tescilinde mutlak red sebeplerini düzenleyen 7.madde 1/b bendinde; aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edildiğini veya daha önce tescil için başvurusunun yapıldığını, bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar”ın tescil edilemeyeceğinin hükme bağlandığını, bu hükme göre davacı-karşı davalıya ait “…” markası ile davalı-karşı davacıya ait “…” markasının benzer olduğunu, aynı ürünler için kullanıldığını, bu nedenle KHK’nın 42.maddesi ve 7/1-b bendi gereği davacı-karşı davalıya ait “…” markasının “…” ibaresinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini belirtmişlerdir.Mahkemece bilirkişi heyetine mali müşavir … da eklenmek sureti ile rapor aldırıldığı 15/01/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalı-karşı davacının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, “…” markası ile yurt dışına yapılan bir satışlarının bulunmadığını, yurt içinde bir üretimlerinin de bulunmadığını, ancak fason olarak ürettirilen ürünler üzerine bu markanın koyularak yurt içinde satışa sunulduğunu, davalı-karşı davacının hazır satın aldığı zeytinyağlarını etiketleyerek yurt içinde satışa sunduğunu, diğer hususlarda önceki raporlarda belirtilen görüşlerinde bir değişiklik olmadığı belirtilmiştir.Mahkemece öncelikle asıl ve karşı davada marka hükümsüzlüğü değerlendirilmiştir.
ASIL DAVADA davalı-karşı davacıya ait … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğü talep edilmiş, hükümsüzlük nedeni olarak, markanın davacı-karşı davalıya ait “…” esas unsurlu ve … numaralı “…” , … numaralı “…” markaları ile iltibasa neden olacak derecede benzer olduğu, davacı-karşı davalının “…” markasının tanınmış marka olması ile davalı-karşı davacının bu markayı kötü niyetle tescil ettirdiği ileri sürülmüştür.
KARŞI DAVADA ise, davacı-karşı davalının … tescil numaralı “…” markasının, davalı-karşı davacı adına tescilli … numaralı “…” markası ile benzer olduğu iddiasıyla hükümsüzlüğü ileri sürülmüştür.Dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nin uygulanması gerekmektedir. 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde markanın hangi hallerde hükümsüz kılınacağı düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde, markaların karıştırılma (iltibas ihtimali bulunması hükümsüzlük nedenlerinden biridir. Karıştırılma (iltibas) tehlikesi,iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.556 sayılı KHK’nin 8/4. Maddesi de hükümsüzlük hallerinden birini düznelemiş olup, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesine bir istisna getirmiş bulunmaktadır. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir. Kuşkusuz bir markanın toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşması, tek başına KHK 8/4 hükmü anlamında marka başvurusunun reddi için yeterli değildir. Ayrıca başvuruya konu işaret ile tanınmış markanın aynı veya benzer bulunması ve anılan maddede sayılan üç halden en az birinin birleşmesi gerekir. Bu haller, davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabilmesi, itibarına zarar verebilmesi, ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilmesidir. 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir. HMK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir. Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur.556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur. Davacı-karşı davalının “…” tanınmış markası ve diğer “…” esas unsurlu markaları olan … numaralı “…”, … numaralı “…I” markaları ile davalının … numaralı “…” markası arasında görsel, işitsel ve anlamsal bakımından bir benzerlik bulunmadığı, davalı-karşı davacının … tescil numaralı “…” markasını tescil ettirirken kötü niyetli olduğunun davacı-karşı davalı tarafça ispatlanamadığı, bu nedenle davalı-karşı davacıya ait “…” markasının hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı anlaşılmıştır.Mahkemece “…” markasının hükümsüzlüğü için açılan asıl davanın reddine karar verilmesi isabetlidir. Karşı davada hükümsüzlüğü talep edilen davacı-karşı davalının … tescil numaralı ” …” markası ile davalı-karşı davacı adına tescilli “…” markasının her ikisinde de “…” rakamının mevcut olduğu, taraflara ait markalar arasında benzerlik bakımından markaların bir bütün olarak bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerektiği, davacı-karşı davalıya ait markayı oluşturan “…” markası ile davalı-karşı davacıya ait markayı oluşturan “…” markası arasındaki ortak sayı unsuru olan “…” ibaresinin geçmişteki bir tarihi simgeleyen ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, davacı-karşı davalı markasındaki “…” kullanımının esas unsur niteliğine sahip olmadığı, markada esas unsurun “…” ibaresi olduğu, “…” ibaresinin “…” unsurunu tamamlayıcı yan unsur olarak kullanılmış olduğu, davalı-karşı davacı markasında ise “…” ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığı, davacı-karşı davalı markasındaki “…” ibaresinin “…” markası altında zeytinyağı üretiminin “…” tarihinden beri yapıldığının altını çizmek, tüketiciye marka ile ilgili güven ve bilgi vermek amacıyla kullanılan bir ibare olarak “…” esas unsurunu tamamlayıcı bir ibare olarak kullanıldığı, dolayısıyla davacı-karşı davalı markası ile davalı-karşı davacı markalarının esas unsurlarının birbirinden farklılık arz ettiği, bununla beraber aynı sınıftan olan ürünlerin aynı stantlarda yan yana dizilmesi halinde, davacı-karşı davalının “…” markası ile davalı-karşı davacının “…” markasının, bu markaların hitap ettiği ortalama tüketici tarafından, aralarında bağlantı olduğunun düşünülebileceği, bu şekilde markaların ilişkilendirilme, yani karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, 556 sayılı KHK’nin marka tescilinde mutlak red sebeplerini düzenleyen 7/1-b maddesinde; aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markaların tescil edilemeyeceğinin hükme bağlandığı, bu hükme göre davacı-karşı davalının ” …” markası ile davalı-karşı davacının “…” markasının benzer olduğu, aynı ürünler için tescilli oldukları anlaşılmakla, bu nedenlerle 556 sayılı KHK’nın 42.maddesi ve 7/1-b maddesi uyarınca davacı-karşı davalı tarafa ait “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi karar verilmesi dosya kapsamına uygundur.Asıl ve karşı davada, marka haklarına tecavüz yönünden yapılan incelemede; Marka hakkına tecavüz konusu, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 9. ve 61. maddelerinde düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’nin 9/1-b. maddesinde, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve /veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasının marka sahibi tarafından önlenmesinin talep edilebileceği düzenlenmiştir.
ASIL DAVADA; davacı-karşı davalı, davalı-karşı davacının “…” ve “…” markalarını kullanmasının davacı-karşı davalının tescilli markalarına tecavüz ve haksız rekabet yarattığını İleri sürmüştür. Davalı-karşı davacının … tescil numaralı “…” markasını devir yoluyla aldığı, yine … numaralı “…” markasının da davalı-karşı davacı adına tescilli oldukları, dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK uyarınca tescilli markaların kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, bu markaların TPE kayıtlarında tescili devam ettiği müddetçe davalı lehine hukuki korumaya sahip markalar olup, kullanımının tescile, yani hakka dayalı bir kullanım olması sebebiyle de marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet şartlarının oluşmadığı, http://…tk internet alan adının kime ait olduğunun tespit edilemediği, ancak, davalı-karşı davacının ticari kayıtları üzerinde yapılan inceleme ve davalı-karşı davacı vekili beyanlarından, fason olarak ürettirdikleri zeytinyağı ürünleri üzerine yapıştırdıkları etiketler üzerinde “…” ibaresini kullandıklarının tespit edildiği, bu ürünlerin Türkiye’de satışa sunulduğu, ayrıca davalı-karşı davacının dosyada fotoğraflarına yer verilen ürün etiketleri üzerinde www…com alan adına yer verdikleri, bu durumun teknik zorunluluktan kaynaklandığını beyan etmişlerse de davalı-karşı davacı şirketin tam ticaret unvanı yerine yalnızca “…” ismine yer verilmesinin teknik zorunluluktan kaynaklanmadığı bu kullanımın da davacı-karşı davalının “…” esas unsurlu markaları ve tanınmış markasından kaynaklanan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu konusunda ki mahkeme tespiti dosya kapsamına uygundur. Ayrıca mahkemece http://… alan adının kime ait olduğunun tespit edilemediği ve yayında bulunmadığından bu alan adına erişimin engellenmesi talebinin reddine karar verilmesi de isabetlidir.
KARŞI DAVADA; davalı-karşı davacı tarafça, davacı-karşı davalının “…” markasını kullanmak suretiyle davalı-karşı davacının marka hakkına tecavüz ettiği ve haksız rekabette bulunduğu ileri sürülmüş ise de; davacı-karşı davalının … tescil numaralı “…” markasının TPMK kayıtlarına göre davacı-karşı davalı adına tescilli olduğu, dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK uyarınca tescilli markanın kullanılmasının marka hükümsüz kılınıncaya kadar marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, bu markanın TPMK kayıtlarında tescili devam ettiği müddetçe davalı lehine hukuki korumaya sahip marka olup, kullanımının tescile, yani hakka dayalı bir kullanım olması sebebiyle de marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet şartlarının oluşmadığı, davacı-karşı davalının devir yoluyla aldığı “…” esas unsurlu markaların … ailesi tarafından ihdas edilen markalar olması nedeniyle, yanıltıcı bir bilgi paylaşımında bulunmadıkları, markaları devralmakla ilk tesis tarihinden itibaren tüm haklarının davacı-karşı davalıya geçtiği, bu nedenle bu kullanımlarının haksız rekabet teşkil etmeyeceği sabittir.
ASIL DAVADA, davalı-karşı davacının ticaret unvanının terkini talebi yönünden yapılan incelemede; TTK’nın 52.maddesinde ticaret unvanına tecavüz edilen kimselerin hakları düzenlenmiştir.Nitelikleri itibariyle markalar, bir tacirin ürettiği veya piyasaya sunduğu mal ve hizmetleri, diğer tacirlerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtıcı işaretlerdir. Ticaret unvanları ise bir ticari işletmenin faaliyetlerini, diğer ticari işletmelerin faaliyetlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtıcı işaretlerdir. Bununla birlikte, markaların; ayırt edicilik, reklam, garanti gibi işlevleri yanında, köken bildirme işlevleri de bulunmaktadır. O nedenle, bir ticaret unvanının, daha önceden tescil olunan bir markanın kapsamında kalan malların tescilli olduğu alanda kullanımı halinde, söz konusu kullanımın markanın işlevleri kapsamında, mal ve hizmetlerin ticari kökeni de dahil, ticari işletmeler arasında karıştırılma ihtimaline yol açması halinde söz konusu kullanım marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmelidir. Bu bağlamda, daha önceden başkaları adına marka olarak tescilli bir işaretin, bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil ettirilmesi ve unvanın farklı bir faaliyet alanında tanıtıcı işaret olarak kullanılması marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilemez.Tanınmış markalar yönünden ise, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesindeki “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleme” risklerinin varlığı halinde, başkalarınca tanınmış marka ile aynı veya benzer olan ticaret unvanının, tanınmış markanın tescilli olduğu mal ve hizmet sınıflarından farklı bir faaliyet alanında kullanımı da somut olayın özelliklerine göre marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilebilecektir. Davacı-karşı davalının devir yoluyla sahip olduğu “…” esas unsurlu pek çok markasının tescilli olduğu, ayrıca “…” markasını tanınmış marka olarak tescil edildiği, markanın özellikle zeytinyağı ürünün de öne çıktığı, davalı-karşı davacı şirketin ortaklarının ise “…” markasının yaratılmasında rol oynayan kişilerin yakınları olup, bir kısmının soyadının “…” olduğu, ancak marka haklarının daha önceden … ailesi tarafından başkalarına devredildikleri, tanınmış bir marka olması itibariyle, artık davalı-karşı davacı şirket ortaklarının aile soyadından öte ekonomik ve ticari değeri olan bir marka haline geldiği, davalı-karşı davacının da aynı alanda, yani yenilebilir bitkisel yağ satışıyla ilgili ticari faaliyet gösterdikleri, bu nedenle ” …” ibaresini ticaret unvanı olarak kullanmalarının davacı-karşı davalının tanınmış markası ile ilişkilendirilme ihtimaline neden olabileceği, davacı-karşı davalının bu nedenle marka haklarının korunabilmesi için davalı-karşı davacının ticaret unvanından “… ” ibaresinin terkinini talep etmekte haklı olduğu, ancak davalı-karşı davacı şirketin tescilli ticaret unvanını terkin edilene kadar kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği anlaşılmakla, davalı-karşı davacının ticaret unvanından çekirdek unsuru ” …” ibaresinin terkinine karar verilmesi gerekir iken sadece “…” ibaresinin terkinine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Tüm bu nedenlerle, davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kısmen kabulüne mahkeme kararının Yargıtay içtihatları uyarınca bölünemeyeceğinden tümden kaldırılmasına, davalı- karşı davacının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine, mahkeme kararının aynen karara derciine, sair istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı-karşı davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak kazanılmış haklar korunarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-A)-Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,B)-Davacı-karşı davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 22/12/2020 tarih, 2017/228 E., 2020/263 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- A)-ASIL DAVANIN KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,Davalı-karşı davacının ticaret unvanından “…” ibaresinin TERKİNİNE,Davalı-karşı davacının “…” markasını internet alan adında ve ürünleri üzerinde yenilebilir yağ emtiası için kullanmak suretiyle davacı-karşı davalının MARKA HAKLARINA TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE, Davalı-karşı davacının HAKSIZ REKABETİNİN VE MARKAYA TECAVÜZÜNÜN ÖNLENMESİNE, SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASINA, Davalı-karşı davacının “….” markasını kullandığı yenilebilir yağ ürünlerine, bunlara ait ilan, reklam, broşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemesine, basılı kağıtlar, faturalar ve her türlü ticari evraka ve bu şekilde bastırılmış olan materyale ve benzeri vasıtalara EL KONULMASINA VE TOPLATILMASINA, hüküm kesinleştiğinde masrafı davalı-karşı davacıdan alınmak suretiyle İMHASINA,Karar kesinleştiğinde marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile ilgili hüküm özetinin masrafı davalı-karşı davacıdan alınmak suretiyle Türkiye çapında yayın yapan …, … veya … gazetelerinden herhangi birinde bir kez ilanına,Davacı-karşı davalının davalı-karşı davacıya ait … numaralı “….. markasının hükümsüzlüğü davasının ve diğer fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,B)-Karşı davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,Davacı-karşı davalının …. tescil numaralı “… ” markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE, Davalı-karşı davacının fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken asıl dava yönünden 269,85 TL karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik alınan 210,55 TL harcın davalı-karşı davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, -492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken karşı dava yönünden 269,85 TL karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik alınan 210,55 TL harcın davacı-karşı davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b-Asıl dava yönünden davacı-karşı davalı tarafından yatırılan 25,20 TL peşin harç, 25,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 50,40 TL harç giderinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine, davacı-karşı davalı tarafından yapılan 4.317,00 TL yargılama giderinden, davanın kabul ve red oranına göre, (%67) 2.892,40 TL’nin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine, bakiye (%33) 1.424,60 TL’nin davacı-karşı davalı üzerinde bırakılmasına, 4/c-Karşı davada davalı-karşı davacı tarafından yatırılan 25,20 TL peşin harç ve 25,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 50,40 TL harç giderinin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine, davalı-karşı davacı tarafından yapılan 1.050,00 TL yargılama giderinden, karşı davanın kabul ve red oranına göre, (%50) 525,00 TL’nin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine, bakiye (%50) 525,00 TL’nin davalı-karşı davacı üzerinde bırakılmasına, 4/d-Davacı-karşı davalı vekiline ticaret unvanının terkini davası üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifsine 13/(1). maddesine göre takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine,4/e-Davacı-karşı davalı vekiline markaya tecavüz ve haksız rekabet davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine,4/f-Davalı-karşı davacı vekiline asıl davada reddedilen marka hükümsüzlüğü davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine, 4/g-Davalı-karşı davacı vekiline karşı davada kabul edilen hükümsüzlük davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine,/h-Davacı-karşı davalı vekiline karşı davada reddedilen markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı-karşı davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,5/b-İstinaf yargılaması için davacı-karşı davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcının davalı-karşı davacıdan tahsiliyle davacı-karşı davalıya verilmesine,5/c-İstinaf yargılaması için davalı-karşı davacı tarafından yapılan istinaf yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,5/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/11/2023