Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/286 E. 2021/363 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/286 Esas
KARAR NO: 2021/363
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/10/2020 (Ara Karar)
NUMARASI: 2020/474 E.
DAVANIN KONUSU: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … Ltd. Şti den temlik alınan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında temlik eden tarafından temlikten sonra davalı …’a yapılan temlikin geçersizliğinin tespiti ile haksız ve mesnetsiz şeklide yapılan 14/03/2016 tarihli icra dosya kapak hesaplamasının iptali ve tedbiren müvekkili şirket aleyhine infaz ve icra takip işleminin durdurulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 06/10/2020 tarihli ara kararıyla; İcra takibi başlatıldıktan sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden takibin durdurulması talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme nezdinde ikame edilen dava dosyasında talep edilen Tedbir Talebinin İcra İflas Kanunu 72. Maddeye dayalı olmadığını, 6100 sayılı HMK m.389/1 uyarınca talep edilen İhtiyati Tedbir Talebi olduğunu, davacı şirketin talebinin; alacaklı olarak takip ettiği icra dosyasında usul ve yasaya aykırı nitelikte hesaplama yapılması neticesi oluşan “fazla ödeme yapılması” iddiasına karşı maruz kaldığı cebri icra tehdidinin durdurulması için Hukuk Usulü Muhakeme Yasası gereği İhtiyati Tedbir talebi olduğunu, haklı taleplerinin kabulü ile yargılama neticeleninceye kadar müvekkil şirket aleyhine olan 14.03.2016 tarihli İcra Müdürlüğü muhtırasının İnfazının Durdurulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, B: İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2017, s. 136). Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Davanın hukuki niteliği itibariyle takipten sonra açılan menfi tespit davası niteliğinde olduğu, davacı vekilinin dava dilekçesinde tedbiren 14.03.2016 tarihli İcra Müdürlüğü muhtırasının İnfazının Durdurulmasını talep ettiği, ilk derece mahkemesince talebin reddine karar verildiği ve iş bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır. 2004 Sayılı İİK’nın 72/3 maddesinde “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir”, hükmü yer almaktadır. 2004 Sayılı İİK.’nın 72/3 maddesi ile ilgili düzenlemenin gerekçesi “…Borçlu, takip konusu olan alacağın haddizatında mevcut olmadığı hakkında her zaman yani takibin her safhasında menfi tespit davası açabilecektir. Menfi tespit davası başlı başına takibin seyrine tesir etmez. Yalnız bunun zımmında borçlu alacaklıya paranın, ancak teminat mukabilinde ödenmesi hususunda, ihtiyati tedbir alabileceği gibi, alacaklı böyle bir teminat göstermeyeceğini beyan ederse, alacaklının hakkını almış bulunmaktan doğan zararlarını temin etmek şartı ile borçlu paranın alacaklıya icra dairesinde ödenmemesi hususunda tedbir kararı almaya yetkili kılınmıştır. Alacaklının, maruz kalacağı tedbirlerin kendisine verebileceği zararlar bu babta tedbir isteyen borçlu tarafından gösterilecek teminatla karşılanmış olacağından bu tanzim tarzı karşılıklı menfaatleri telif etmiş olacaktır…” şeklinde belirtilmiştir. Diğer yandan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yargılama usullerini düzenleyen genel nitelikte bir kanun iken, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ise takip hukukuna ilişkin özel nitelikte bir kanundur. Eldeki davadan önce, icra takibine girişilmiş olması nedeniyle takip hukukuna ilişkin kurallar uygulanmaya başladığından özel nitelikteki İİK’nın 72/3. Maddesindeki “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği” şeklindeki özel nitelikteki emredici düzenlemeye rağmen genel kanun olan HMK’ya göre takip hukukuna ilişkin sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi mümkün değildir. 2004 Sayılı İİK.’nın 72/3 maddesinde yer alan düzenleme 6100 Sayılı HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir ile ilgili düzenlemeye benzeyen ancak kendine özgü özellikleri de olan ve borçluya tanınan bir hak olduğu, borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği anlaşılmıştır. Eldeki dava, davacı tarafça menfi tespit davası olarak nitelendirilmemiş ise de, davacının fazla ödeme yapılmadığına ilişkin iddiası, borçlu olmadığının tespitine yönelik olup, menfi tespit iddiasıdır. Davacının dava dilekçesindeki diğer talep ise, icra hukuk mahkemesinin işlemine ilişkin olup, Mahkemece görev hususunda değerlendirmesinin yapılmadığı anlaşılmıştır. Davanın hukuki niteliği itibariyle takipten sonra açılan menfi tespit davası niteliğinde olduğu, açılan takibin durdurulmasına yönelik tedbir kararının reddine yönelik mahkeme kararında dosya kapsamı ve mevcut delil itibariyle usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına yönelik de davacı tarafın bir isteminin bulunmadığı, yerel mahkemenin takdirinin yasa ve usul kapsamında olması sebebiyle bu yöne yönelik istinaf sebebinin de yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/474 Esas ve 06.10.2020 tarihli ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/04/2021