Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/276 E. 2023/1584 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/276 Esas
KARAR NO: 2023/1584
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2018/358 E. – 2020/267 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARŞI DAVA: Markaya Tecavüzün Durdurulması ile Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/12/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 26/08/2009 tarihinde kurulup o tarihten bu yana “…” ve “…” ibarelerini marka olarak kullandığını, “…” markasını tanınır ve bilinir hale getirdiğini, davalının 01/09/2011 – 23/10/2017 tarihleri arasında davacı şirkette … sigorta numarası ile istihdam olunduğunu, daha davacı şirkette sigortalı iken davacıdan habersiz ve izinsiz olarak 02/10/2017 tarihinde “…” markasının başvurusunu yapmak suretiyle davacının iştigal sahası olan 43. sınıfta fiilen 15/02/2018 tarihinde tescil ettirdiğini, davacının “…” ve “…” markaları üzerinde üstün hak sahibi ve SMK 6/3 uyarınca önceye dayalı hak sahibi olduğunu, davacının “…” markalarını ihdas ve istimal ettiğini, davalı tarafın SMK 6/9 anlamında kötü niyetli olduğunu ve M.K’nun 2/2 maddesini ihlal ettiğini, davalının davacı yanında yıllarca çalışmış olması ve davacı markalarını belirli bir plan dahilinde haksız yararlanma amacıyla tescil ettirmesi nedeniyle, davalı adına … tescil numarası ile tescilli “… + Şekil” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVAYA CEVAP ve KARŞI DAVA Davalı karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı-karşı davalının davasının zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin 2011 yılında Yenisahra’da bulunan … isimli kebapçıda şef olarak çalışmaktayken, gelen bir teklif üzerine … işletme adını haiz mekânı kira karşılığında devralarak kebapçı yapmaya karar verdiğini, davalının hali hazırda ortakları olan … ile birlikte bu teşebbüsü hayata geçirdiklerini, devralınan bu yerin adının başlangıçta … iken isim değişikliği yapılarak 01/08/2011 tarihinde … olarak faaliyete geçtiğini, bu işletmede davalı ve davalının diğer ortakları olan … haricinde bir ortak daha bulunmaktayken, bu ortakla yaşanan ihtilaf nedeni ile davalı ve hal-i hazırdaki ortağının ayrıldıklarını, bu süre içerisinde firmanın işletilemediğini, bunun üzerine firmanın o günkü sahibi … isimli şahsın, davalı ve diğer ortakları çağırarak bu işletmenin kendileri tarafından işletilmesini istediği, 01/02/2013 tarihinden itibaren 5 yıl süreyle bu yerin işletilmesi hususunda taraflar arasında sözleşme yapıldığını, davalı ve ortaklarının mevcut işletmeye ortak edilmeyip, sigortalı işçi gibi gösterilmesinin sebebinin işletmenin kurulu olduğu yerin belediyeden kiralanmış olması olduğu, şirket hissesinin devri halinde Çekmeköy Belediyesi’nin bu yeri işletmeden alabilme ihtimali bulunduğunu, davacı-karşı davalının davalı-karşı davacıya göndermiş olduğu Üsküdar … Noterliği’nin 21 Eylül 2017 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesinde bu durumu kabul etmiş olduğunu, davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalının şu anda işlettiği yerde 01/02/2013 tarihinden 01/02/2018 tarihine kadar işletmeci sıfatıyla faaliyette bulunduğu vakıasının davacı-karşı davalının ikrarı ile sabit olduğunu, davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacının kendilerine ait firmada sigortalı olarak çalışıyor iken davacı-karşı davalının kullandığı logo ve markayı kendi adına usulsüz bir şekilde kötü niyetli olarak tescil ettirdiği yönlü iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davalı-karşı davacı tarafın davacı-karşı davalıya ait restoranı işletmeci sıfatıyla işletmiş olup, davacı-karşı davalı ile arasında bir hizmet sözleşmesi bulunmadığını, her ne kadar davalı-karşı davacı taraf markayı 2013 yılında tescil ettirmişse de, davacı-karşı davalıya ait restorandaki işletmeci sıfatının başlamış olduğu 2011 yılında davaya konu markayı kullanmaya başladığını, davalı-karşı davacı tarafın 2016 yılında şu an işlettiği … San. ve Tic. Ltd. Şti. isimli firmayı kurduğunu, bu firmasında davacı-karşı davalının hak iddia ettiği marka ve logoyu kullanmaya devam ettiğini, SGK kayıtlarında davacı-karşı davalı firmanın sahibi olan … isimli şahsın, davalı-karşı davacının kurmuş olduğu bu firmada bir süre sigortalı olarak gözüktüğünü, daha sonra ise sigorta çıkış işleminin yapıldığını, davacı-karşı davalının üstün hak ve markasal kullanım iddia ettiği markanın davalı-karşı davacı adına tescil edildiğini, davalı-karşı davacının ‘…’ isimli markayı davacı-karşı davalıya ait restoranı işletmeci sıfatıyla işletmeye başladığı tarihten çok önce kendi adına tescil ettirmiş olmakla davacı-karşı davalının bu markada üstün hiçbir hakkı bulunmadığını, davacı-karşı davalı vekilinin dilekçe ekinde sunmuş olduğu bir kısım ödeme talimatları ve faturaların tamamının tarihlerinin davalı-karşı davacının tescil başvurusunu yaptığı 24.01.2013 tarihinden sonra olduğunu, davalı-karşı davacının davacı-karşı davalıya ait kafe statüsünde olan yeri restoran haline getirdiğini, bir işletmeci olarak kendi adına tescil ettirdiği davaya konu markayla işletmeye başladığını, davacı-karşı davalıya yüklü miktarda kar payı ödediğini, davacı-karşı davalının, davaya konu ettiği daire şeklinde olan etrafında 12 adet yıldız barındıran ve daire içerisinde “…” yazan markanın tasarımının davalıya ait olduğunu, davalı-karşı davacının davacı-karşı davalıya ait restoranı 01/02/2013-01/02/2018 tarihleri arasında işletmeci olarak işletirken, bu logo ve markayı da kullandığını, davacı-karşı davalının, önceye dayalı kullanım hakkını kabul etmemekle birlikte bir an davacı-karşı davalının bu hakkının varlığının kabulü farz edilse dahi davacı-karşı davalı yanca açılan davanın TMK 2. maddesi gereğince reddi gerektiğini, davacı-karşı davalının, marka hükümsüzlük talebini hak düşürücü süre içerisinde ileri sürmediğini ve davanın hak düşürücü içerisinde açılmadığını, marka korumasının tescille elde edileceğini ve Türk Marka Hukuku’nda marka tescilinde öncelik ve teklik ilkesi bulunduğunu, bu ilke gereğince tescilli bir markanın varlığı halinde aynı veya benzer işaretin bir başkası adına tesciline cevaz verilemeyeceğini, SMK 7.maddesi uyarınca tescil ve ilanın markaya herkese karşı ileri sürülebilir bir hak niteliği kazandırdığını, ‘…’ markasının 19/03/2014 tarihinde davalı adına tescil edilmesi ile tescile dayalı hakkın bu markaya tecavüz eden herkese karşı ileri sürülebilecek bir hak haline geldiğini, davacı-karşı davalı firmanın, davalı-karşı davacının tescilli markasını, davalı-karşı davacı ile aralarında olan işletme sözleşmesinin bittiği tarih olan 01/02/2018 tarihinden sonra da kullanmaya devam ettiğini, davalı-karşı davacı tarafça isim ve logo değişikliği talep edilmesine rağmen bunu gerçekleştirmediğini, davalı-karşı davacının hem Ataşehir, hem de Çavuşbaşı’nda bulunan ‘…’ isimli restoranlarda müşterilerine nitelikli ve kaliteli hizmet verdiğini, davacı-karşı davalının işlettiği Çekmeköy’de bulunan restoranda halen davalı-karşı davacıya ait markanın kullanıldığını, müşterilerin davacı-karşı davalının işlettiği restoranı davalı-karşı davacının işlettiği restoranın şubesi zannederek tercihte bulunduklarını, davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacının markasını kullanarak tüketiciyi yanılttığını ve haksız kazanç sağladığını, davacı-karşı davalı firmanın sahibi ile davalı-karşı davacı arasındaki ticari ilişkinin sona ermesi üzerine davalı-karşı davacının aradaki uzun süren ticari ilişkininin hatırına binaen davacı/karşı davalıyı uyardığını, haksız marka kullanımına son vermesini istediğini, davacı-karşı davalı yanın bu davayı ikame etmesinin sebebinin bu olay olduğunu belirterek, bu nedenlerle davacı-karşı davalının davalı-karşı davacının markasına yapmış olduğu ve yapmaya devam ettiği tecavüzün durdurulmasına ve engellenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı-karşı davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP Davacı karşı davalı, karşı davaya cevabında; zamanaşımı itirazlarının yerinde olmadığını, huzurdaki marka hükümsüzlük davası bakımından hak düşürücü sürenin 5 yıl olması nedeniyle zamanaşımına ilişkin beyanların yersiz olduğunu, davalı-karşı davacının davacı-karşı davalıya ait marka hakkını ihlalinden dolayı açılabilecek diğer davalar bakımından da davalı-karşı davacının fiillerinin temadi halinde bir haksız fiil niteliğinde olmasından dolayı zamanaşımının henüz başlamadığını, davalı-karşı davacının 24/01/2013 tarihinde dava konusu markayı kullandığı yönündeki iddialarının gerçeklerle bağdaşmadığını, davalı-karşı davacının, davacı/karşı davalı şirket bünyesinde çalıştığı süre içerisinde davacı-karşı davalının oluşturduğunu ve kullandığını, üstün hak sahibi olduğu dava konusu markayı ve davacı-karşı davalı kullanımını haksız yere üstlenme çabasının kabul edilemeyeceğini, davalı-karşı davacı …’in 01/09/2011 – 23/10/2017 tarihleri arasında davacı-karşı davalı şirkette … sigorta nosuyla istihdam olunduğunu, davacı-karşı davalı markasının geliştirilmesinde, maruf hale getirilmesinde davalı-karşı davacının da katkılarının bulunduğunu, ancak dava konusu markayı ihdas ve istimal edenin davacı-karşı davalı olduğunu belirterek, bu sebeplerle karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre; asıl davanın kabulüne,Davalı-karşı davacı adına tescilli … numaralı “… + Şekil” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, Karşı davanın reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümü için dosya 3’lü bilirkişiye gönderildiğini, bilirkişilerin, hukuka aykırı şekilde, davacının talebi olmayan konuları da değerlendirme konusu yaparak rapor tanzim ettiklerini, verilen bu rapora itiraz edildiğini, aynı zamanda marka hukuku konusunda uzman öğretim görevlisi Dr. …’den özel mütalaa/uzman görüşü alınıp dosyaya sunulduğunu, mahkemece, kök rapora yapılan itirazların ek rapora gönderilmeyerek ve değerlendirilmeksizin mevcut raporla özel rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin alel acele karar verildiğini, bu durumun savunma hakkının açıkça ihlali olduğunu,Mahkemece, markanın neden davacıya ait olması gerektiğinin açıklanmadığını,Müvekkilinin, davacıya ait restoranı işletmeci/ortak sıfatıyla işletmiş olup, davacı ile arasında bir hizmet sözleşmesi bulunmadığını, öte yandan her ne kadar müvekkili markayı 2017 yılında tescil ettirmişse de, davacıya ait restoranda ki ortaklık/işletmeci sıfatının başlamış olduğu 2011 yılında davaya konu markayı kullanmaya başladığını, yani bu markanın müvekkili tarafından meydana getirildiğini, kullanıldığını ve halen de kullanılmaya devam edildiğini, SGK kayıtları incelendiğinde davacı firmanın sahibi olan … isimli şahsın, müvekkilinin kurmuş olduğu bu firmada (ATAŞEHİRDE) bir süre sigortalı olarak gözüktüğünü, daha sonra ise sigorta çıkış işleminin yapıldığını, bu durumun dahi müvekkilinin, adına tescil ettirdiği markanın ilk ve gerçek hak sahibi olduğunun kanıtı olduğunu, Davacı yanın dosyaya delil olarak sunduğu talimat fişleri ile faturaların tamamının 2013 tarihli ve devamı olduğunu, yani müvekkilinin buraya ortak olduğu tarihten sonra bu markanın müvekkili tarafından oluşturulduğunu, marka üzerinde bulunan 12 yıldızın ne anlama geldiğinin davacı tarafından bilinmediğini,Dosyadaki ispatlı olgulara göre, davacı firmanın müvekkili ve diğer iki ortağına sadece yer/işletme temini yapan bir firma olduğunu, bu firmanın marka ihdas etme gibi bir maharetinin de bulunmadığını,Mahkemece itibar edilen bilirkişi raporunda, sessiz kalma yoluyla hakkın yitirilmesi şartlarının gerçekleşmediği yönlü tespitin tamamen yanlış ve zorlama bir tespit olup kabulü mümkün olmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava, davalı karşı davacı adına tescilli … numaralı “… + Şekil” markasının hükümsüzlüğüne ilişkin olup, karşı dava ise, markaya tecavüzün durdurulması ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı karşı davalı, anılan marka üzerinde öncelikli hak sahibi olduğunu iddia ederek, hükümsüzlük talebinde bulunmuş, davalı karşı davacı ise; karşı yanın markayı kullanmak suretiyle, tescilli markadan doğan haklarına tecavüzde bulunduğunu iddia etmiştir. TPMK kayıtları incelendiğinde; hükümsüzlük talebinin konusunu oluşturan … numaralı “… + Şekil” ibareli markanın 05/02/2018 tarihinde davalı karşı davacı … adına 43.sınıfta; … numaralı “… + Şekil” ibareli markanın 19/03/2014 tarihinde davalı karşı davacı … adına 29, 30, 32, 33, 35 ve 43.sınıflarda tescil edildiği anlaşılmıştır. Hükümsüzlük konusu markanın 2018 yılında tescil edilmiş olması ve eldeki davanın da 2018 yılında açılmış olması dikkat alındığında, sessiz kalma yoluyla hak kaybının, süre yönünden gerekli koşullarının oluşmadığı, kötüniyet iddiasının ise, aşağıda ayrıntılarıyla değinildiği üzere yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Toplanan delillere göre; davalı karşı davacı …’in, davacı karşı davalı şirket tarafından daha önce … adı altında işletilen restorana 2011 yılında ortak olduğu, davalı karşı davacının işletmede çalışan olarak istihdam edildiği ileri sürülmüş ve SGK kayıtları da bu durumu doğruluyor ise de, tanık anlatımları ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin durumu birlikte dikkate alındığında, davalı karşı davacının işletmede ortak olarak yer aldığı, davalı karşı davacının SGK kaydının 01.09.2011 tarihinde yapıldığı, bilirkişi tespitine göre, davalının davacı işletmede sigortalı olmasından kısa bir süre sonra (6 gün) … şirketinin fatura kestiği, davacı karşı davalı şirket adına “…” ibaresinin kullanılmaya başlandığı tarihi gösteren en eski belgenin, 07.09.2011 tarihli bu fatura olduğu, davalı karşı davacı markanın ilk kullanıldığı andan itibaren var ise de, markanın taraflarca birlikte kullanıldığı, Ataşehir’de açılan yeni şubenin işletmesinin her iki tarafın mutabakatı ile davalı karşı davacı … ve diğer ortakları tarafından yapıldığı, marka kullanımlarının şirket adına gerçekleştiği, bu nedenle her iki markanın da esas unsurunu oluşturan “…” markası üzerinde davacı karşı davalı şirket ile davalı …’in tescilsiz kullanım suretiyle 43. sınıfta yer alan “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için müşterek hak elde ettiği, davalı karşı davacının 2011 yılından bu yana davacı şirket ile müşterek olarak markayı kullandıklarını bildiği halde … tescil numaralı markayı tek başına kendi adına tescil ettirmesinin iyi niyetli sayılamayacağı, açıklanan bu nedenlerle davalı karşı davacının markasının tescilli olduğu 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için SMK’nun 6/3. maddesindeki hükümsüzlük koşulunun mevcut olduğu, davalı karşı davacının müşterek hak sahibi olduğu markayı tek başına tescil ettirmesi kötü niyetli olduğundan, SMK’nun 6/9. maddesi uyarınca markanın tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler için hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği, bu nedenle asıl davanın kabulüne, davalı karşı davacı adına tescilli … numaralı “… + Şekil” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan karşı davaya ilişkin olarak; davacı karşı davalının 2011 yılından dava tarihine kadar lokantacılık faaliyetinde “…” markasını kullandığı, marka üzerinde müşterek hak sahibi olduğu, “..” ibaresinin davalı-karşı davacıya ait markanın içinde de aynen yer aldığı, bu nedenle markalar arasında benzerlik bulunsa da, davalı karşı davacının … numaralı “… + Şekil” ibareli markayı 19/03/2014 tarihinde 43. sınıfta yer alan “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” de dahil olmak üzere, 29, 30, 32, 33, 35 ve 43.sınıflarda kendi adına tescil ettirmesine rağmen, karşı dava açılıncaya kadar kullanım konusunda bir uyuşmazlık çıkarmadığı, her iki tarafın da bir süre birlikte, daha sonra ayrı ayrı “…” markasını kullanmaya devam ettikleri, birbirlerinden haberdar olmadıklarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tarafların tescilsiz olarak müşterek hak sahipliği elde ettikleri markanın, taraflarca kullanılmasına katlanmak zorunda olduğu, dolayısıyla karşı davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmayıp, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.Ancak, Mahkemece birlikte var olma ilkesi benimsenmiş olmasına rağmen, kararın gerekçesinde çelişki oluşturacak biçimde, ” öncelik hakkının davacı-karşı davalı şirkete ait olduğu” şeklinde değerlendirme yapılmış olması yerinde görülmemiş ise de, belirtilen yanlışlığın düzletilebilir olması nedeniyle, düzeltilmiş gerekçe ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.Açıklanan sebeplerle, davalı karşı davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden düzeltilmiş gerekçe ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile,2- İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 22/12/2020 tarih, 2018/358 E., 2020/267 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,3-Asıl davanın KABULÜNE,-Davalı-karşı davacı adına tescilli … numaralı “… + Şekil” markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,-Karar kesinleştiğinde TPMK’ya bildirilmesine,4-Karşı davanın REDDİNE,5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;Asıl dava yönünden; 5/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile 233,95 TL harcın davalı-karşı davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/b-Davacı-karşı davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 35,90 TL başvurma harcı, 35,90 peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 240,55 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 1.817,55 TL’nin, davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya verilmesine, 5/c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsiliyle davacı-karşı davalıya verilmesine, Karşı dava yönünden;5/e-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile 215,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/f- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/g- Karşı davada reddedilen markaya tecavüzün durdurulması davası üzerinden davacı-karşı davalı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine,5/h-Karşı davada reddedilen maddi tazminat davası üzerinden davacı-karşı davalı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine,5/ı-Karşı davada reddedilen manevi tazminat davası üzerinden davacı-karşı davalı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine,6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı-karşı davacı tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,6/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 49,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 211,10 TL’nin davacı-karşı davalıdan tahsiliyle davalı-karşı davacıya verilmesine,6/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/12/2023