Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/269 E. 2022/10 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/269 Esas
KARAR NO: 2022/10
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/05/2019
NUMARASI: 2011/492 E. – 2019/587 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesi özetle; Müvekkilinin 10/04/2007 tarihinde davalı şirkette işe başladığını, bu çalışmanın 30/08/2008 tarihine kadar devam ettiğini, müvekilinin tüccar plasiyer olarak görev yaptığını, müvekkilinin aynı davalı şirkette 01/10/2010 tarihine kadar çeşitli tarihlerde sigortalı olarak çalıştığını, davalı şirketin müvekkiline işe girerken teminat senedi adı altında senet alındığını, senet bedelinin 30.000 USD olarak hazırlandığını, vade, alacak, senet borçlu adı, adresi vs kısımlarının boş olduğunu, davalı şirketin işe giren herkesten bu şekilde senet aldığını, müvekkilinin davalı şirketten ayrıldıktan sonra başka şirketlerde çalıştığını ancak davalı şirketin müvekkili hakkında 30.000 USD bedeli ödemesi için ödeme emri gönderildiğini, ödeme tarihi olan 21/07/2010 tarihinde müvekkilinin davalı şirketle hiçbir bağlantısı kalmadığını, müvekkilinin ilgisi bulunmayan faturalar kesildiğini, faturalardaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinden teminat senedi adı altında alınan senedin Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçildiğini ancak senedin icra müdürlüğüne teslim edilmediğini ödeme emrinin iptal edildiğini ve senedin sonrasında icra müdürlüğüne teslim edildiğini, yine davalı şirket tarafından müvekkiline 10.000,00 TL üzerinden Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçildiğini, kalan 35.941,55 TL üzerinden müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini talep etmekle %40 icra inkar tazminatına, yargılama gider ve vekalet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi özetle; Davacının 25/09/2008 tarihinde müvekkili ile olan ticari ilişkisi sonlandırıldıktan sonra takibin başlatıldığı 02/09/2010 tarihine kadar cari hesaba karşılık verdiğini, karşılıksız kalan evrak ile cari hesap borcunu ödemediğini ve icra takibine geçildiğini ve takibin kesinleştiğini, davacının takibin açıldığı tarih itibariyle evrak alınmamış cari hesap borcunun 9.661,15 TL’si karşılığı olmayan 30/08/2008 tarihli 10.000,00 TL bedelli şahsi çeki ve yine karşılığı bulunmayan 10/11/2008 tarihli …’ın keşide ettiği ve davacının ciroladığı 11.000,00 TL bedelli evrakın karşılığı olmadığını, davacının tüm ısrarlara rağmen borcunu ödemediğini, borçlara karşılık olarak icra takibine geçildiğini, davalının müvekkili şirkete işten ayrılış tarihi itibariyle 30.661,15 TL borçlu olduğunun sabit olduğunu beyan etmekle davanın reddine, %40’tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına, yargılama gider ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Dava; davacı keşidecinin Şişli … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konu 30.000 USD bedelli 21/07/2010 vade tarihli bono sebebiyle davalı lehtar … Ltd. Şti.’ne bono bedelinin 35.941,55 TL sinden borçlu olunmadığına dair açılan menfi tespit davasıdır. Şişli … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası incelendiğinde keşidecinin davacı olduğu, lehtarın davalı şirket olduğu, takibin 30.000 Dolar asıl alacak ve 565,48 Dolar işlemiş faiz olmak üzere 30.565,48 Dolar üzerinden başlatıldığı, takip çıkışı karşılığı TL karşılığının 46.321,98 TL olduğu görülmüştür. Dosyamız arasına celp edilen İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/532 esas, 2014/152 karar sayılı ilamının gerekçesine göre sanık …’un katılan iş bu davada davacı ile tüccar pilasiyel ilişkisinin bulunduğu, bu ilişki sebebi ile 30.000 USD tutarlı bono’nun teminat senedi olarak katılan davacı tarafından sanık …’e verildiği, 11.000 ve 10.000 TL tutarlı 2 adet cirosu bulunan çeklerin bulunduğu, buna karşılık olarak takibe konulduğu, her ne kadar sanık …’un cari hesapla çalıştığı, katılanın başka borcu olduğunu savunmuş ise de, senet bedelinin katılan davacının borç tutarından fazla olduğu, bedelsiz senedin kullanma suçunun oluştuğu, sanıklar …, …, … ve …’un fatura ve sevk irsaliyelerini katılan adına birden fazla ve birlikte düzenlemek ve kullanmak suretiyle üzerilerine atılı özel belgede sahtecilik suçunu işledikleri iddia, sanıkların ikrarından anlaşıldığı gerekçesiyle sanık … hakkında bedelsiz senedi kullanmak hakkında 6 ay hapis ve 5 gün adli para cezasının ve diğer sanıklarla birlikte sanık … hakkında özel belgede sahtecilik suçundan verilen 1 yıl 3 ay hapis cezasının CMK 231/5 gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/596 D.iş sayılı dosyası ile sanık …’un HAGB kararına yapılan itirazın kabul edildiği, bunun üzerine yeni esas alınan İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/185 esas, 2014/439 karar sayılı dosyasından verilen gerekçeli kararda sanık … hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan ve özel belgede sahtecilik suçundan verilen cezaların CMK 231/5 gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, karara yapılan itirazın İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/79 D.İş. sayılı dosyası ile reddedilerek her iki suçun 02/02/2015 tarihinde sanık … yönünden kesinleştiği, diğer sanıklar yönünden ise kararın 04/06/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşıldı. Kesinleşen ceza mahkemesi kararına göre 30.000 USD bedelli bononun teminat senedi olarak katılan davacı tarafından bu dosyadaki sanık …’e verildiği, 11.000 TL ve 10.000 TL bedelli tutarlı cirosu bulunan çeklerin bulunduğu (mahkememiz kasanının … sırasına kayıtlı davalı vekilince dosyaya sunulan çek asılları incelendiğinde 11.000 TL bedelli çekin süresinde bankaya ibrazına rağmen ödemeden men kaydı bulunduğundan ve 10.000 TL çekin ise ibraz kaydının bulunmadığı görülmüştür.), bu borçlara karşılık 30.000 USD bedelli bononun takibe konulduğu anlaşılmış olup, ceza dava dosyasından yapılan iş bu maddi vakıa tespitinin mahkememizi bağlayacağı anlaşılmış olup yine mahkememiz dosyasında alınan mali bilirkişi raporunda yapılan hükme elverişli tespit gereğince davacının davalı şirkete 9.661,00 TL borcunun bulunduğu anlaşılmış olmakla davacının davalı şirkete aslında 30.661,00 TL (11.000 TL + 10.000 TL + 9.661,00 TL) borcu bulunduğu anlaşılmakla takipteki 46.321,98 TL’den bu miktarın düşümü neticesinde davacının takibe konu teminat amacıyla alındığı kesinleşen ceza dosyası ile sabit olan bono sebebiyle davalıya 15.660,98 TL miktar kadar borçlu olmadığı kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü ile davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün .. Esas sayılı icra dosyasında takibe konu bono sebebiyle davalıya 15.660,98 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı …’nın takibe konu bonoda keşideci olduğu, davalının ise lehtar olduğu ceza dosyasındaki yukarıda belirtilen gerekçelerle kesinleşen maddi vakıalar sebebiyle takibe konu miktar kadar davacı borçlunun borçlu olmadığını bile bile bonoyu davalının takibe koymuş olması sebebiyle takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılmakla kabul edilen miktar üzerinden (15.660,98 TL) %40 kötü niyet tazminatı olan 6.264,39 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin davacının davasında kısmen haklı olduğu ve takibe konu bono miktarı kadar borçlu olmadığı anlaşılmakla reddine ” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/185 E 2014/439 Karar sayılı ilamı ile Davalı şirket yetkilisinin davaya konu bedelsiz olan teminat senedini İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası nezdinde işleme koyduğu için cezalandırılmasına karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, bononun bedelsiz olduğunun İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/185 E 2014/439 Karar sayılı ilamı ile sabit olduğunu, bu ilama rağmen, Mahkemece bilirkişi raporu aldırıldığını, hesap bilirkişisi raporunda müvekkilinin davalı şirkete 9.661,15 TL borcu olduğu sonucuna varıldığını, cari hesap borcunun takip konusu bono ile alakası olmadığını, ayrıca davalı tarafın cevap dilekçesinde zikrettiği 10.000,00 ve 11.000,00 TL çeklerin de kararda yer aldığını, mahkemenin tamamen usul ve yasaya aykırı davrandığını, davalının bahse konu çeklerden dolayı müvekkilinden alacağı var ise bu çekleri dayanak yaparak icra takibi başlatabileceğini, davalının elinde bu yönde herhangi bir çek bulunmadığını, dosyada bulunan tüm deliller ve Yargıtay içtihatları ışığında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirmesinde olayın yapılan işin tespitinde eksik araştırma ve usul işlemlerinin eksik yapılması sebebi ile hataya düşerek hukuka aykırı olarak haksız ve mesnetsiz olarak açılmış bulunan davanın kısmen reddine karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231; 03.04.2013 gün ve E:2012/19-873, K:2013/433 sayılı ilamları). Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, Borçlar Yasasının 53.maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nun 16.09.1981 gün E:1979/1-131, K:1981/587 sayılı ilamı; Mustafa Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231; 03.04.2013 gün ve E:2012/19-873, K:2013/433 sayılı ilamı). Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231; 03.04.2013 gün ve E:2012/19-873, K:2013/433 sayılı ilamları). Tüm bu açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama gerekçesinde, “sanık …’un katılan ile tüccar pilasiyel ilişkisinin bulunduğu bu ilişki sebebi ile 30.000 USD tutarlı bono’nun teminat senedi olarak katılan tarafından sanık …’e verildiği, 11.000 ve 10.000 TL tutarlı 2 adet cirosu bulunan çeklerin bulunduğu ve buna karşılık olarak takibe konulduğu, her ne kadar sanık … cari hesapla çalıştığı, katılanın başka borcu olduğunu savunmuş ise de senet bedelinin katılanın borç tutarından fazla olduğu açıktır, Yargıtay 15.Ceza Dairesinin 23/05/2012 tarih 2011/16427 Esas ve 2012/37695 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere elinde tuttuğu senedi tümü veya kalandan fazla miktarı için kullanan sanığın fiilininde bedelsiz senedi kullanma suçunun oluşturacağı, sanıklar …, …, … ve …’un fatura ve sevk irsaliyelerini katılan adına birden fazla ve birlikte düzenlemek ve kullanmak suretiyle üzerilerine atılı özel belgede sahtecilik suçunu işledikleri iddia, sanıkların ikrarı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından” denilerek hüküm kurulduğu, buna göre davacının senedin teminat senedi olduğuna dair iddiasını ispatladığı, senedin kesinleşen Ceza Mahkemesi kararı gerekçesine göre, ticari ilişki sebebiyle teminat olarak verildiğinin sabit olduğu, buna göre Hukuk Mahkemesince yapılan yargılamada davalının cevap dilekçesinde ileri sürdüğü ticari defter ve kayıtların ve çeklere ilişkin araştırmanın yapılmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının sadece menfi tespit istemine yönelik hüküm kurulması gerektiğine ilişkin istinaf isteminin de yapılan yargılamada ticari ilişkinin senetle bağlantı bulunması sebebiyle yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Kural olarak kambiyo senetleri soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bakımdan kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında ispat külfeti davacı borçluya düşer. Bu itibarla, dava konusu bononun teminat senedi olduğunu iddia eden davacının öncelikle bu iddiasını HMK’nın 201. maddesi uyarınca yazılı delille ispatlaması gerekmektedir. Somut olaya gelindiğinde ise, dosya kapsamı itibariyle davacı tarafça, dava konusu bononun teminat olarak verildiğine ilişkin iddiası ispat edilmiş olmakla, senet sebebiyle davacının borçlu olduğunu ispat yükü davalıdadır. İspat yükü kendisinde olan davalı tarafa bu iddiasını kanıtlayabilmesi için olanak verilip, tüm delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ispat yükünün davacıda olduğu düşünülerek Yemin hatırlatılmış ise de, yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru olmadığından, ispat yükünün davalıda olduğu ve çeklere ilişkin araştırmanın yapılmadığı, öncelikle çeklerin ibrazının sağlanarak davalının tüm delilleri toplanarak karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla eksik inceleme sebepli verilen kararın 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/05/2019 tarih, 2011/492 E. 2019/587 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 06/01/2022