Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/234 E. 2023/638 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/234 Esas
KARAR NO: 2023/638
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/12/2020
NUMARASI: 2019/287 E. – 2020/350 K.
DAVANIN KONUSU: Markanın Kullanılmama Nedeni ile İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Almanya yasaları uyarınca kurulu ve faaliyette bulunan bir şirket olduğunu, ana merkezi ve kuruluş yeri Almanya olan müvekkiline bağlı bir kuruluşu olduğunu, … markasını Türkiye’de tescil ettirmek ve piyasaya sürmek istediğini, bu itibarla WIPO nezdinde … Uluslararası tescilinin TPMK nezdinde belirlenmesi olan … sayılı … marka başvurusunda bulunduğunu, … sayılı başvurunun dava konusu … sayılı … tescili sebebiyle TPMK tarafından reddedildiğini ancak yapılan araştırmalar neticesinde TPMK tarafından redde mesnet gösterilen 30/05/2014 tarihinde tescil edilmiş olan dava konusu markanın davalı tarafından kullanılmadığının görüldüğünü, bu doğrultuda müvekkilinin huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı olduğunu, davalının … markasını tescil kapsamındaki malların üretim, satış ve/veya pazarlanması için son 5 yıl içinde Türkiye’de hiçbir faaliyette bulunmadığını beyanla dava konusu … sayılı … markasının 05 ve 10.sınıflarda kapsadığı tüm mallar için iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete karşı kullanmama sebebi ile dava açılmasının hukuken mümkün olmadığını, Anayasa Mahkemesince iptal edilen KHK 14.maddesi ve yeni SMK gereğince davacının dava açma hakkının olmadığını, markanın kullanılmaması sebebine dayalı davalar sınırsız olarak açılamayacağını, markanın kullanılmaması haklı bir sebebe dayanıyor ise kullanılmama sebebine dayalı iptal davasının açılamayacağını, ülkemizdeki ekonomiğe etki eden çeşitli nedenlerin markaya yatırım yapılamamasının ve markanın kullanılmamasının haklı sebeplerini oluşturduğunu, müvekkili şirketin marka tescilinden itibaren markayı kullanabilmek için çalışmalar yapmış olmasına rağmen ülkede yaşanan siyasi, askeri, ekonomik krizler sebebi ile istenilen sonuçlara ulaşılamadığını beyanla davacının davasının reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “… Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalıya ait markanın tescil belgeleri celp olunmuş, dosya davalı adına tescilli … numaralı markanın kullanılmama nedeniyle iptal koşullarının oluşup oluşmadığı, kullanılmama nedeniyle iptal için aranacak sürenin başlangıç tarihi, kullanılmamanın haklı sebeplere dayanıp dayanmadığı hususlarında rapor tanzim etmek üzere bilirkişiye tevdi edilmiştir. … Bilirkişiler 21/09/2020 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “dosya kapsamında mevcut belge ve bilgiler ışığında yapılan incelemeler neticesinde davalıya ait … tescil nolu …” markasının kullanılmama nedeniyle iptal koşullarının mevcut olduğunu, davalı tarafın savunmasında belirttiği diğer sosyal/siyasi/ekonomik olayların değerlendirilmesi ve bunların haklı sebep olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususunun hukuki nitelendirme arz ettiğinden bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir. … Dava; davalı tarafa ait markanın kullanılmama nedeniyle iptali ve sicilden terkini talebine yöneliktir. … Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı temel olarak davalıya ait markanın kullanılmama nedenine dayalı olarak iptalini talep etmiştir. SMK 9. Madde “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan yada kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” hükmünü haizdir. Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarda kullanılması ve markanın marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir. 6769 sayılı SMK’nun 26. Maddesine göre ise kullanmama nedeniyle markanın iptali yetkisi Türk Patent Kurumuna aittir. Ancak bu hüküm SMK’nun 192/1 maddesi uyarınca kanunun yayım tarihinden itibaren 7 yıl sonra yürürlüğe girecektir. 6769 sayılı SMK’nun geçici 4. Maddesi uyarınca aynı kanunun 26. Madde hükmü yürürlüğe girene kadar iptal yetkisi anılan maddedeki usul ve esaslara göre mahkemeler tarafından kullanılır. 26. Maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mahkemeler tarafından görülmekte olan iptal davaları mahkemeler tarafından sonuçlandırılır. Mahkemelerin bu madde hükmüne göre vermiş olduğu kararlar kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından kuruma resen gönderilir. … Ayrıntısı yukarıda açıklanan madde hükümleri gereğince kullanmama nedeniyle markanın iptaline ilişkin dosyaya bakma görev ve yetkisi mahkememize aittir. … SMK’nun markanın kullanım külfetine ilişkin 9. Maddesi hem geçmişte tescil edilen markalar için hemde gelecekte tescil edilecek markalar için kullanma külfeti getirmiştir. Dolayısıyla davalıya ait markada kullanma külfeti altındadır. Markanın kullanımının SMK’nun 7. Maddesinin ikinci fırkasının a,b.c bentlerinde ön görülen modelde olmak üzere anılan maddenin 3. Fırkası ile 9. Maddenin 2. Ve 3. Fıkrasında açıklandığı şekilde gerçekleşmesi gerekmektedir. … Kullanmama nedenine dayalı iptal davası açabilmek için hak düşürücü bir süre bulunmamaktadır. Önemli olan dava tarihinden geriye doğru tescil anına kadar 5 yıllık sürenin dolmuş bulunmasıdır, bu nedenle dava süresindedir. … İptali istenen markanın kullanımının söz konusu markanın tescil edildiği mal ve hizmetler için pazar yaratmak yahut mevcut pazarı korumak amacıyla temel işlemine uygun olarak anılan ürünlerin ve hizmetlerin menşeini garanti edecek şekilde gerçekleşmesi icap etmektedir. Bu kullanımın markanın tüketiciye yahut son kullanıcıya ürün veya hizmetin menşeini bu ürün yada hizmetin diğer kaynaklardan gelenlerden ayırt etmesine izin verecek ve karıştırmaya mahal vermeyecek biçimde yalnızca ilgili teşebbüs nezdinde değil piyasaya ulaşacak ve belirli müşteri çevresi yaratacak şekilde ciddi olarak gerçekleşmelidir. Doğal afetler, savaş, ağır bir ekonomik buhran, ambargo, ithalat kısıtlamaları gibi durumlar markanın kullanılmaması için haklı bir neden olabilir. … Olumsuz vakıaların ispatının davacıya düşmemesine ilişkin genel hukuk ilkesi uyarınca yargılama konusu markayı tescilli olduğu 05. ve 10. sınıflarda kullandığını ispat yükü davalıdadır. Bir markayı kullanan ve ileride kullanmama sebebine dayalı iptal tehdidi ile karşılaşmak istemeyen basiretli tacir gibi hareket etmesi gerekli olan davalının kullanıma ilişkin kanıtları özenle saklaması gerekmektedir. Davalı kullanıma ilişkin kanıtları açık ve anlaşılabilir şekilde mahkemeye sunacaktır. Yoksa mahkeme veya davacı markanın kullanılmadığını ispatlamayacaktır. Markanın iptal müeyyidesinden kurtulabilmesi için tescil edildiği her bir emtia için bağımsız olarak ayrı ayrı kullanılması gerekir. Buna göre bir markanın bir ürün için kullanımının diğer bir ürün için kullanım sayılmaz. … Her ne kadar davalı taraf mücbir sebep iddiasında bulunmuş ise de; mücbir sebep olarak sunduğu fetö kalkışması, 2012 mit krizi, 17-25 Aralık yargı darbesi ve sonrasında yaşanan Suriye iç savaşı sebebi ile …, … ve … harekatları, küresel ekonomik savaşlar sebebi ile ülkemizin karşı karşıya geldiği yaptırımlar, döviz krizi ve ABD ile yaşanan gerilim ve ekonomik yaptırımlar gibi olaylar tüm Türkiye çapında tüm sektörlerin yaşadığı ve etkilendiği olaylardır ve bunların tek tek ya da hep birlikte kullanılmama nedeni iptal davalarında mücbir sebep olarak kabulü bu dava türünü fiiliyatta işlevsiz bırakacak mahiyette hakkaniyete uygun olmayan sonuçlar doğuracağı anlaşılmaktadır. Kaldı ki tüm bu ileri sürülen olay ve gelişmeler ile birlikte ülkede ticari faaliyetler devam etmiş, tamamen durmasına ya da durma noktasına gelmesine sebep olmamıştır. … Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında dosyada toplanan tüm deliller ve bilimsel gerekçeye sahip ayrıntılı bilirkişi raporu karşısında davalı marka sahibinin söz konusu “…” markasını ciddi bir şekilde herhangi bir kullanımının bulunmadığı bu hali ile markanın sicilden iptal sebebinin yasal koşullarının oluştuğu anlaşıldığından …” gerekçesi ile davacının davasının kabulüne, davalıya ait … tescil numaralı markanın kullanılmama nedeniyle iptaline, hüküm kesinleştiğinde sicilden terkinine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesindeki ve yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrar ile müvekkilinin sağlık sektöründe biyo teknolojiyle ilgili araştırma ve deneysel geliştirme faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulmuş bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin kuruluşundan bu yana faaliyet gösterdiği alanlara büyük yatırımlar yapmış olduğunu, yatırımlarına da devam ettiğini, bağlantılı olduğu … şirketleri ile … (… ANONİM ŞİRKETİ ) … vs sağlık sektöründe büyük yatırımlar yapmaya devam ettiğini, müvekkili şirkete karşı kullanmamam sebebi ile dava açılmasının hukuken mümkün bulunmadığını, AYM tarafından iptal edilen KHK m.14 ve SMK gereği davacının dava açma hakkının bulunmadığını, emsal mahiyette yargı kararları bulunduğunu, markanın kullanılmaması sebebine dayalı davaların sınırsız açılmayacağını, markanın kullanılmamasının haklı bir nedene dayanması halinde kullanmama sebebine dayalı dava açılmayacağını, ülkemizde ve tüm dünyada yaşanan ekonomiye etkili olan nedenlerden dolayı markaya yatırım yapılmadığını, bu durumun markanın kullanılmamasında haklı sebepler oluşturduğunu, müvekkilinin marka tescilinden itibaren markayı kullanabilmek için çalışmalar yapmış olmasına rağmen ülkede yaşanan siyasi, askeri, ekonomik krizler sebebi ile istenilen sonuca ulaşılmadığını, bilirkişi raporunun eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayandığını, bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hukuken hatalı olduğunu, itirazlarının değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunda dava açılmasının hukuken mümkün olmadığının görev verilmiş olmasına rağmen incelenmediğini, yasal düzenlemenin bilirkişiler tarafından görmezden gelinerek rapor hazırlandığını, haklı sebebe dayanan kullanılmama sebeplerinin bulunduğunu, bu yönde teknik değerlendirmeye ihtiyaç bulunduğunu beyanla kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrar ile mahkemenin kararının hukuka uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf dilekçesinde, huzurdaki davaya konu kullanılmamadan dolayı iptaline karar verilen … sayılı … markasının Mülga 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname döneminde tescil edildiğini ve 556 sayılı KHK’nın markanın iptaline ilişkin düzenlenen 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiğini ve bu sebeple de 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu gereğince söz konusu marka hakkında kullanmama sebebine dayalı iptal ve terkin davasının açılmasının hukuken mümkün olmadığını savunmuş ise de bu savunmanın hukuken fahiş hata içerdiğini, mahkeme kararında davalının savunmalarının karşılandığını, davalının söz konusu itirazlarının hukuken zaten yerinde bulunmadığını, buna dair emsal yargı kararları bulunduğunu, TBMM’nin geçmişe etkili bir şekilde kanun çıkarmasında bir engel bulunmadığını, 6769 sayılı SMK’nın yürürlük tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında mülga 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline dair Anayasa Mahkemesi kararının 06.01.2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanması ve yürürlüğe girmesi nedeniyle, SMK’nın kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesinin 22.12.2016 tarihinde ortaya çıktığı ve kanun koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalinin öngörüldüğünün kabulünün gerektiğini, davalının dava konusu … sayılı … markayı 30.05.2014 tarihinde tescil ettirdiğini, tescil tarihi üzerinden 5 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen davalının markayı hiçbir şekilde kullanmadığını, davalının markayı kullanmamasının haklı sebebi olarak Türkiye’de ve dünya çapında yaşanan bir kısım ekonomik ve siyasi sebepleri gösterdiğini, fakat bahsedilen hususların markanın kullanılmaması için haklı sebep oluşturmayacağını, davalının markayı kullanması için yeterli süre mevcut iken davalının dava konusu markayı ciddi bir biçimde kullandığını ispat edebilecek hiçbir faaliyette bulunmadığını, markanın kullanılmadığının zaten hali hazırda davalı tarafında ikrar edildiğini, genel ve farazi sebeplerin kullanmamaya haklı sebep oluşturmayacağını, ileri sürülen siyasi, ekonomik sebeplerin doğrudan davalının markayı kullanmaması ile bağlantısının kurulamayacağını, davalının gerekli hazırlıkları yaptığına dair savunmasına da katılınamayacağını, ileri sürülen savunma sebeplerinin makul bulunmadığını, abesle iştigal ettiğini, savunmaların soyut kaldığını, davalı tarafından sunulan yönetim kurulu kararlarının tek taraflı alınmış karar niteliğinde olduğunu ve ispata yönelik olamayacağını, davalının tescil kapsamında yer alan tüm mallar için dava konusu markanın ciddi kullanımını ispat etmesi gerektiğini ancak ispatlayamadığını, ticari kayıtlarda yapılan incelemede bir bulguya rastlanmadığını, bilirkişi raporunun hukuka ve yasaya uygun olduğunu beyanla davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava; markanın kullanılmama nedeniyle iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından 07.06.2023 tarihinde, davalı ile aralarında imzalanan Sulh Sözleşmesi gereğince davayı geri aldıklarına ve sair taleplerine ilişkin ” … 1. Sayın Mahkemeniz’in yukarıda belirtilen dosya numarası ile görülmekte olan dava ile ilgili olarak, müvekkilimiz ile davalı taraf arasında sulh sağlanmış olduğunu bildiririz. … 2. Anılan Sözleşme uyarınca, davalı … ANONİM ŞİRKETİ, TPMK nezdinde … sayılı ile tescilli dava konusu … markasını, tescil kapsamında yer alan tüm sınıflardaki tüm mallar ve hizmetler için müvekkilimize devretmiştir. Bu hususu ispat eder TPMK Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 12 Mayıs 2023 tarihli yazısı ve TPMK online veritabanından edinilen çıktılar ekte sunulmaktadır. … 3. Müvekkilimiz, taraflar arasında imzalanmış Sulh Sözleşmesi’nin 10. maddesi uyarınca, davaya konu talepleri geri almayı kabul etmiştir. Bu doğrultuda, davalıya karşı ikame edilen davamızı geri aldığımızı beyan ederiz. Davanın müvekkilimizce geri alınabilmesi için gerekli olan davalının muvafakatını içerir dilekçe, davalı tarafından Sayın Mahkeme’ye ayrıca sunulacaktır. … Buna ek olarak, söz konusu sözleşme hükümleri gereğince; taraflarca yargılama ve vekalet ücreti talep edilmeyecektir. …4. Bununla birlikte, 22 Mart 2023 tarihli ara karar ile dosyada verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığı da göz önüne alınarak, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/287 E. 2020/350 K. sayılı dosyasında verilen 1 Ekim 2019 tarihli ihtiyati tedbir kararının infazı doğrultusunda 4 Ekim 2019 tarihinde vezneye yatırılan 15,000 TL tutarındaki teminatın Av. … adına, … no’lu hesabına iadesini de talep etmekteyiz. … 5. Yukarıda açıklananlar doğrultusunda, HMK 123. maddesi gereğince; müvekkilimizin davayı geri alma talepleri doğrultusunda karar verilerek işlem yapılmasını saygı ile vekaleten arz ve talep ederiz. …” şeklinde dilekçe sunduğu belirlenmiştir. Davalı tarafından 07.06.2023 tarihinde, davacı ile aralarında imzalanan Sulh Sözleşmesi gereğince davacının davanın geri alınması talebine muvafakatlerinin bulunduğuna ve istinaftan feragat ettiklerine dair “… 1. Sayın Mahkemenizin yukarıda belirtilen dosya numarası ile görülmekte olan dava ile ilgili olarak, müvekkilimiz ile davacı taraf arasında sulh sağlanmış olduğunu bildiririz. … 2. Davacı taraf, taraflar arasında imzalanmış Sulh Sözleşmesi’nin 10. maddesi uyarınca, davaya konu talepleri geri almayı kabul etmiş ve bu doğrultuda, ikame ettiği davasını geri aldığını Sayın Mahkemenize beyan etmiştir. … 3. Davacının davanın geri alınması talebine muvafakat ediyoruz. Ayrıca, istinaftan feragat ediyoruz. Dosya kapsamında yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmiyoruz. … Yukarıda açıklananlar doğrultusunda, HMK 123. maddesi gereğince, Sayın Mahkemenizce de uygun görüldüğü taktirde, duruşma günü beklenmeksizin; davacının davayı geri alma talepleri ve istinaftan feragat talebimiz doğrultusunda karar verilerek işlem yapılmasını saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz. …” şeklinde dilekçe sunduğu belirlenmiştir. İstinaftan feragate ilişkin HMK m.349 “Başvurma hakkından feragat (1) Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez. (2) Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur. “; davanın geri alınmasına ilişkin HMK m.123 “Davanın geri alınması (1) Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/10 md.) Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” hükümlerini haiz olmakla; davalının istinaftan feragati nedeni ile davalının istinaf başvurusunun HMK m.349/2 gereği reddine, yargılama henüz kesin olarak neticelenmediğinden davacının davanın geri alınması talebi ile davalının davanın geri alınmasına dair muvafakati ve tarafların yargılama giderlerine ilişkin beyanları gözetilerek HMK m.123 uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf aşamasında istinaftan feragati sebebiyle istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 349/2. maddesi gereğince REDDİNE, 2-HMK m.123 gereğince “Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/12/2020 tarih, 2019/287 E. 2020/350 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,”; Davacının davasının davanın geri alınması sebebiyle açılmamış sayılmasına, 3-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 3/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince 179,90-TL maktu karar harcının peşin alınan 44,40 TL’den mahsubu ile 135,50-TL’nin hazineye gelir kaydına, 3/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 3/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin talebi olmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 3/d-Davalı tarafından vekalet ücreti talebi olmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a-İstinaf talebi davacının davasını geri alması sebebiyle incelenmediğinden davalı tarafça yatırılan istinaf karar ve ilam harcı ile istinaf yoluna başvurma harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde İADESİNE, 4/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan masrafların talebi olmadığından kendi üzerinde bırakılmasına, 4/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz başvurusunda bulunma yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.