Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/230 E. 2021/282 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/230
KARAR NO: 2021/282
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2020/531 E.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Franchise Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili ve davalı şirketler arasında 01.01.2017 tarihinde imzalanan Franchise Sözleşmesi ve 04.04.2016 tarihli Lisans Sözleşmesinin haksız ve kötüniyetli şekilde davalılar tarafından tek taraflı olarak feshedilmesi sebebiyle, öncelikle sözleşmelerin haksız olarak feshedildiğinin tespiti ile 6100 sayılı HMK’nun 107 ve 108. maddesi kapsamında tahkikat sonucu düzenlenecek bilirkişi raporu ile alacağın miktarı tam ve kesin olarak belirlenebildiği anda talep artırılmak kaydıyla; franchise sözleşmesinin haksız ve kötü niyetli olarak, tek taraflı ve sözleşmeye aykırı şekilde feshedilmesi sebebiyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 151.000-tl kar kaybı ve müspet zararın, 100.000-tl maddi tazminatın, 150.000-tl denkleştirme (portföy) tazminatının,100.000 -tl manevi tazminatın, sözleşmenin sona erdiği 29.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, davalı borçlunun maliki olduğu “…” markası üzerine satış yetkisi dahil her türlü devir ve tasarruf yetkisini kısıtlayıcı nitelikte ihtiyati tedbir konulmasını, davalılar aleyhine dava konusu alacak ve ferileri ile kısıtlı olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile; davanın, taraflar arasında akdedilen marka lisans sözleşmesi ve franchising sözleşmesinin haksız feshi ve bundan doğan tazminat talebine ilişkin olup, talepler arasında ‘…’ markası üzerine devir ve tasarruf yetkilerini kısıtlayıcı şekilde ihtiyati tedbir konulması isteği de bulunduğundan, bu yönü ile ‘…’ markası üzerindeki hakkın tartışıldığı davanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 23.11.2011 tarihli, 2011/11-552 E., 2011/686 K. sayılı bağlayıcı içtihadında belirtildiği üzere, ihtisas mahkemeleri olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görevine dahil olup, davanın öncelikle görev yönünden reddini, davacının her iki davalı ile hukuki ilişkisi ve bu hukuki ilişkinin dayanağı sözleşmeler birbirinden ayrı ve bağımsız olduğundan, davalılar arasında mecburi veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığından, davanın tefrikini, tazminat taleplerinin davalılar yönünden ayrım getirmeksizin bir bütün olarak ileri sürülmesinin HMK m.119’a aykırı olup, açık olmayan talep sonucu yönünden dava dilekçesinin reddini, davacının davasının, ‘…’ markasına ilişkin olmayıp, talep neticesinde ‘…’ markası yönünden bir talebi de bulunmadığı halde, marka üzerinde ihtiyati tedbir talebinde bulunmasının, dava konusuna ilişkin olmaması, yaklaşık ispat koşulunu ve diğer koşulları taşımaması nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin reddini, davacının müvekkilinden vadesi gelmiş herhangi bir para alacağı olmadığı gibi, ihtiyati haciz talebine ilişkin m.257/2 ve 258/2 de belirtilen koşulları da karşılamadığından, ihtiyati haciz talebinin reddini, müvekkilinin 01.01.2017 tarihli franchising sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini, davada ispat yükünün davacıda olduğunu, taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, davacının, taraflar arasındaki franchising sözleşmesine uygun şekilde, sözleşme süresini kapsayan aylık franchising bedelleri ile program bedellerini müvekkiline ödediğini ödeme makbuzları ile belgelemekle yükümlü olduğunu, davacının tazminat taleplerinin haksız ve dayanaksız olduğundan reddini talep etmiştir. Mahkemenin 01/10/2020 tarihli tensip zaptının 9/e bendinde;” Davacı vekilinin tedbir ve ihtiyati haciz talebi yargılamayı gerektirdiğinden bu nedenle tedbir talebinin reddine, istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.” ibaresi ile tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiği tespit edilmiştir. Davacı vekili; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141. maddesinin mahkemelerin vereceği kararların gerekçeli olma hususunu düzenlediğini, 6100 sayılı HMK’nun “hükmün kapsamı” başlıklı 297/2. maddesinin açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gerekçenin gösterilmesi gerektiğini hüküm altına aldığını, Yerel Mahkemece, tensip kararında hiç bir gerekçe ve kararın yasal şekil ve öz unsurları belirtilmeden kısa karar kurulduğunu, 6100 sayılı HMK 389. Maddesi ile, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin açıkça kabul edildiğini, HMK’nun 390/3. Fırkası uyarınca tam ispat aranmayıp, yaklaşık ispatla yetinilmesi gerektiğini, İhtiyati haciz müessesinin şartlarını düzenleyen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “İhtiyati Haciz Şartları” başlıklı 257. maddesi de; Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceğinin kabul edildiğini, yukarıda açıklanan nedenlerle ve rehinle de teminat altına alınmamış olan alacakları için 2004 sayılı İİK 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz için aranan şartların gerçekleştiğini, İlk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davalı borçlunun maliki olduğu “…” markası üzerine, satış yetkisi dahil her türlü devir ve tasarruf yetkisini kısıtlayıcı nitelikte ihtiyati tedbir konulmasını, davalılar aleyhine dava konusu alacak ve ferileri ile kısıtlı olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 1-İhtiyati tedbiri düzenleyen HMK 389.maddesi uyarınca; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir ise de; HMK 391/2 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararında, ihtiyati tedbir talep edenin varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, tedbirin açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı, tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği, talepte bulunanın göstereceği teminat miktarı ve türünün gösterilmesi yasa hükmüdür. Mahkemece 01/10/2020 tarihli tensip zaptının 9/e bendinde ara kararı ile tedbir kararı verilmiş olup, HMK 391/2 maddesindeki unsurları taşımadığından, verilmiş usulüne uygun bir tedbir kararının bulunmadığı tespit edildiğinden, davacı vekilinin kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin istinaf talebi yerinde olduğundan, tedbirin şartlarının somut olayda oluşmadığı, haklılığını yaklaşık olarak ispat edemediğine ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kararın kaldırılması, 2-Taraflar arasındaki 01.01.2017 tarihli Franchise Sözleşmesinin 2.maddesi ve 04.04.2016 tarihli Lisans Sözleşmesi ile “…” markasının ve ürünlerinin sözleşmede belirtilen adreste inhisari kullanımı davacıya bırakıldığından, ihtilaf sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanılarak feshedilmediğinin tespiti halinde tazminat taleplerine ilişkin olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23/11/2011 tarih ve 2011/11-552 esas ve 2011/686 karar sayılı kararında belirtildiği üzere, tek satıcılık sözleşmesi aynı zamanda marka hakkının kullanımını da kapsadığından davaya bakma görevi Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğundan, ilk derece mahkemesince görevin İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğunun dikkate alınması, 3-İİK’nun ihtiyati haczi düzenleyen 257. maddesinde ” Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceğini, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ancak borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması, yada borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlanması yahut kaçması ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunması şartı getirilmiştir, İİK’nun 260.maddesinde ihtiyati haciz kararının muhtevasında bulunması gereken hususlar, alacaklının, mümessilinin ve borçlunun adı, soyadı ve yerleşim yeri, haczin dayanak belgeleri ve haciz tesis edilmiş ise sebebi ve miktarı, haczolunacak şeyler, alacaklının zararın tazminiyle mükellef olduğu ve gösterilen teminatın nelerden ibaret olduğunun belirtilmesi olarak belirlenmiş olup, mahkemece 01/10/2020 tarihli tensip zaptının 9/e bendinde red kararı verildiğinden, yasadaki şekil şartına uygun karar oluşturulmadığından, Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince kararın kaldırılarak mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/531 Esas Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/03/2021