Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/176 E. 2021/203 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/176 Esas
KARAR NO: 2021/203
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2020
NUMARASI: 2020/423 E., 2020/791 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının davalı ile yaklaşık iki yıl önce tanışmış ve kısa bir dönem arkadaşlık etmiş olduklarını, bu arkadaşlıkları sırasında sık sık bir araya gelmiş, davalının maddi durumu olmadığı için müvekkilinin iş konusunda da kendisine yardımcı olduğunu, aradan bir süre zaman geçmiş ve müvekkiline Gaziosmanpaşa … İcra Müd. … Esas sayılı Kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile ödeme emri gelmiş olduğunu, tebliğ aldığı ödeme emrini incelediğinde İcra Müdürlüğüne gidip senet fotokopisini incelemiş olduğunu, inceleme sonucunda böyle bir senede imza atmadığını ve alacaklı şahıs ile aralarında hiçbir iş ilişkisi olmadığı gerekçesi ile icra takibine itiraz etmiş olduğunu, Gaziosmanpaşa 1. İcra Hukuk Mah. 2018/159 E. Sayılı dosyası ile açılan imzaya ve borca itiraz davası sonucunda imza incelemesi yapılmış olduğunu ve imzanın müvekkilinin el ürünü olduğu tespit edildiğinden mahkemenin davayı reddetmiş ve takibin devamına karar vermiş olduğunu, bu karar için İstinaf kanun yoluna başvurulduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mah. 21. Hukuk Dairesi 2019/722 E. Sayılı dosyası ile görülen İstinaf taleplerinin reddedilmiş olduğunu, müvekkilinin davalıya kesinlikle böyle bir borcu olmadığını ve böyle bir senedi bilerek ve kendi iradesi ile imzalamamış olduğunu, borca konu senet incelendiğinde imza atılan yazı örneği ile senet üzerindeki yazı örneğinin aynı olmadığının görüleceğini, sonradan doldurulmuş olduğunu, ayrıca yine senedin geçerli bir senet vasfını da taşımadığını, Senet üzerinde de görüleceği üzere senedin ” Sayın … … veya emruhavale…” kısmında yanlışlıkla müvekkilinin isminin yazılmış sonra üzeri kararlanmış ve bu karalama üzerine paraf atılmamış olduğunu, borca konu senedin müvekkiline farkında olmadan bir şekilde imzalatılmış ve sonradan üzeri doldurulmuş olduğunu, bu konu ile ilgili müvekkilinin savcılığa şikayette bulunmuş olduğunu, Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı 2018/26679 Sor. dosyasında davalının verdiği ifadede senedi müvekkilinin evinde düzenlediklerini ve müvekkiline borç verdiğini beyan etmiş olduğunu, bu ifadelere göre müvekkilinin Esenlerde oturduğunu, senet üzerinde düzenleme yerinin Gaziosmanpaşa yazdığını, yine davalının ifadesinde müvekkiline borç verdiğini iddia ettiğini, davalı ile müvekkili tanıştıklarında davalının askerden yeni gelmiş ve işsiz olduğunu, davalının müvekkiline 15.000,00 TL vermesinin mümkün olmadığını, davalının böyle bir maddi durumu olmadığını, müvekkilinin de böyle bir borç para almaya ihtiyacı olmadığını, müvekkilinin çalışmakta ve hayatını rahatlıkla idame edebilmekte olduğunu beyanla; müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, Gaziosmanpaşa … İcra Müd. … E. Sayılı dosyasına ödenen tutarın tamamının faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, davalının malvarlığı araştırılarak varsa araç yada tapu kayıtlarının çıkarılarak bu malvarlıkları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın menfi tespit davası olarak açılmış olduğunu, oysaki borç ödendikten sonra ancak istirdat davası açılabileceğini, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davacı ile davalının arkadaş olduklarını, davacının müvekkili davalıdan borç istemiş olduğunu, aldığı borç karşılığında da imzalı bonoyu müvekkiline vermiş olduğunu, anlaştıkları tarihte de borç ödenmeyince bononun doldurularak icraya konu edilmiş olduğunu, müvekkilinin ekonomik durumunun bu borcu verebilecek konumda olduğunu, açığa imzalı bononun tanziminin mümkün olduğunu, bono üzerindeki imzanın davacı borçluya ait olduğunun icra mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesiyle de sabit olduğunu, hayatında ilk defa bono ile karşılan müvekkili davalı bononun nasıl düzenleneceğini bilmediğinden hata yapmış ve hatasını düzeltmiş olduğunu, bu durumda herhangi bir kastı veya kötü niyeti olmadığını, bononun geçerli bir bono olduğunu ve verdiği borç karşılığında alınmış olduğunu, davacı borçlunun işbu davayı açmakla kötü niyetli olduğunu beyanla; davanın usul ve esastan reddine, % 20 den az olmamak üzere kötüniyet/icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davacı iddia ve delilleri, davalı savunma ve delilleri ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının talebinin aleyhine başlatılan kambiyo senetleri nedeni ile başlatılan icra takibi nedeni ile borçlu olmadığının tespiti ile ödenen tutarın tarafına iadesi olduğu, davacının iddiasının söz konusu takibe konu senedi imzalamadığı, senette yer alan imzanın kendisine ait olmadığına ilişkin ise de, Gaziosmanpaşa 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/159 E. Sayılı dosyasında imza incelemesi yapıldığı ve senette yer alan imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi denetiminden geçerek kesinleştiği, usul ekonomisi ilkesi gereği yeniden imza incelemesi yapılmasına yer olmadığı, her ne kadar davacı vekili tarafından 24/11/2020 tarihli duruşmada yemin teklifinde bulunulmuş ise de, yemin delilinin açık olarak belirtilmediği, bu halde yemin teklif edilemeyeceği, ispat yükünün davacı tarafta olduğu ve davanın niteliği gereği yazılı delil ile ispat edilmesi gerektiği, ne var ki davacı tarafın buna ilişkin herhangi bir delil sunamadığı, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Davacı ile davalının, yaklaşık 3 yıl önce tanıştığını ve kısa bir dönem arkadaşlık ettiklerini, davacının maddi durum olarak zor durumda olan davalıya yardım ettiğini, davacının hakkında başlatılan takibe, senede imza atmamış olduğundan imzaya itiraz ettiğini, bunun üzerine Gaziosmanpaşa 1. İcra Hukuk Mah. 2018/159 E. Sayılı dosyası ile açılan imzaya ve borca itiraz davası sonucunda imza incelemesi yapıldığını ve imzanın davacının el ürünü olduğu tespit edilerek davamız reddolunduğunu ve İstinaf taleplerinin de reddedildiğini, akabinde Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2020/423 E. İle Menfi Tespit davası açıldığını, Mahkemece usul ekonomisi ilkesi yeniden imza incelemesi yapılmasına gerek olmadığı, her ne kadar davacı tarafından 24.11.2020 tarihli duruşmada yemin teklif edilse de, yemin delilinin açık olarak belirtilmediğinden yemin teklifinde bulunulamayacağı, ispat yükünün davacı tarafta olduğu ve davanın niteliği gereği yazılı delille ispat edilmesi gerektiği ancak davacı tarafın buna yönelik bir delil sunamaması sebebiyle davanın reddine karar verildiğini, -Dava dilekçesinde yemin deliline açıkça başvurulmadığından bahisle yemin tekliflerinin reddolunmasının hukuka aykırı olduğunu, dava dilekçelerinde “yasal her türlü delil” ifadesine hukuki deliller kısmında yer verildiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre “her türlü delil”, “her türlü yasal delil”, “diğer delil”, “vesair delil” gibi ifadelere yer verilmesi halinde hakimin tarafın yemin teklif etmesi halinde bu talebi kabul etmesi gerektiğini, İstinaf başvurusuna konu olayda davacının tamamen davalıyla aralarındaki arkadaşlık ilişkisine güvenerek davalının kendisini kandırması sonucu herhangi bir şeye imza attırarak senedi imzalattığını düşündüğünü, hakimin inisiyatif alıp “yasal delil” ifadesi kapsamında yemin teklifini kabul etmesi gerekirken aksi yönde davranmasının hukuka aykırı olduğunu, hakimin inisiyatif alması ve davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde taraftan dilekçesinde gösterdiği delilleri somutlaştırmasını istemesi yerinde olacağını, bu doğrultuda yerel mahkemeden yeni delil- yemin delilini somutlaştırmak amacıyla- ıslah talebinde bulunmuşsak da mahkeme buna imkan sağlamadığını, mahkemenin ıslah talebini kabul ederek yemin delilini somutlaştırma talebini reddetmesinin, eksik incelemeye sebebiyet verdiğini, kararın istinaf incelemesi neticesinde “kaldırılması”na ve yeniden yargılama yapılarak talebimiz doğrultusunda “davamızın kabulü”ne karar verilmesini, talep etmiştir. Dava; kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Yemin delili 6100 Sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması sebebiyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez. Ancak iddia veya savunmasını ispat edemeyen tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılabilmesi için açıkça yemin deliline dayanılmış olması da gerekir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 03.03.2017 T. 2015/2 E. 2017/1 K. sayılı kararı gereğince açıkça yemin deliline dayanılmamış ise, dilekçede yer alan sair deliller gibi bir ibare yemin deliline dayanıldığı anlamına gelmez. Cevap dilekçesinin deliller bölümünde açıkça yemin deliline dayanılmamış ise de “ilgili tüm deliller” denildiği ve davanın 1086 sayılı HUMK.un yürürlüğü döneminde açılmadığı, bu sebeple 6100 Sayılı HMK uyarınca açıkça yemin deliline dayanılması gerektiği davalı yanın istinaf başvurusunun bu sebeple yerinde olmadığı görülmüştür. Ayrıca davalı taraf ıslah için Mahkemeden süre taleplerinin olduğunu ileri sürmüş olup, taraflarca delil listesinin sunulması işlemi de yargılama usulüyle ilgili bir işlem olduğundan ıslah ile değiştirilmesi mümkündür ancak dosyada ıslah dilekçesine rastlanmadığı, duruşma zabıtlarında da ıslah ilişkin beyan bulunmadığı anlaşılmakla davacının bu istinaf isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan sebepler ve tüm dosya içeriğine göre ; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekillerinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b/1. bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2020 tarih ve 2020/423 E., 2020/791 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/02/2021