Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1662 E. 2022/654 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1662
KARAR NO: 2022/654
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 08/09/2021
NUMARASI: 2021/341 E. 2021/137 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davalı şirketin çeşitli kurumları minvalinde “…” ibaresini içeren birçok markayı tescil ettirdiğini, … kod numaralı “…”, … kod numaralı “…”, … kod numaralı “…”, … kod numaralı “…”, … kod numaralı “…”, … kod numaralı “…”, şeklinde olup, tescil edilmiş olan logonun müvekkili tarafından uzun senelerdir kullanıldığını, davalının hiçbir markasında olmamasına karşın markalarını teşkil eden kelimelerle birlikte tüm tabelalarında, tanıtımlarında, internet sitesinde, sosyal medya hesaplarında, broşür ve kataloglarında vb. … görselini kullandığını, davalıya ait www…com.tr adresinden alınan görsellerden de anlaşılacağı üzere davalı yanın markalarını … görselleri ile birlikte kullandığını, davalı şirkete ihtarda bulunulmasına rağmen haksız kullanımlarına devam ettiğini, müvekkili Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı tarafından kullanılan … ve sarayın kapısının halka mal olmuş, tarihi ve kültürel açıdan ülkemiz ve milletimiz için önem taşıyan değerler olduğundan, “…” ibaresinin veya bu saraya ait bir görselin marka olarak tescilinin 6769 sayılı SMK’nun 5/1-ğ maddesi uyarınca mümkün olamayacağını, davalının markalarında yer verdiği “…” ibaresinin marka olarak tescil edilemeyeceği ve ayrıca davalının şekil tescili olmadığı halde bütün kullanımlarında …’nın kapı görselini haksız ve kötüniyetle kullandığından, açıklanan nedenlerle davalıya ait …, …, …, …, …, …, … tescil numaralı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Müvekkili şirket tarafından tescil edilen marka adlarında yalnızca “…” ibaresinin yer aldığını, “…” ibaresinin yer almadığını, tek başına “…” ibaresinin kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş işaretler kapsamında değerlendirilemeyeceğini, müvekkili firma adına tescilli markaların … ile bağlantılı imaj sunmadıklarını, tanımlarına bakıldığı zaman kapı görselinin ne işaret, ne arma, ne de bir nişan olmadığının anlaşıldığını; bu sebeple SMK m. 5/1-ğ kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, bültende yayınlanmış olan başvurulara davacı tarafından süresinde kuruma itiraz edilmediğini, doğrudan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun dava ikame edildiğini, müvekkili eğitim alanında kamu hizmeti sunduğundan, “…” ibaresinin kullanılmasının kültürel değer istismarı olarak değerlendirilemeyeceğini, tek başına …” ibaresinin marka tesciline engel oluşturmayacağını, “…” ibareli birçok tescilli marka ve şirket unvanı olduğunu, “…” kelimesinin müstakil olarak davacının kullanımında ve tahsisinde olmadığını, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Bilirkişinin 17/05/2021 tarihli raporunda; “…” ibaresinin tek başına kültürel bir değeri temsil eder nitelikte olmayıp, bir bölgeyi ifade etmekte olduğu, davalı adına tescilli markalarda “…” ibaresi, … kapı görseli veya …’nı temsil eden herhangi bir işarete rastlanmadığı, davalı adına tescilli …, …, …, …, …, … ve … kod numaralı markaların SMK m.5/1-ğ uyarınca hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı”nı tespit ettiği, SMK 5/1-ğ maddesine göre: “Paris Sözleşmesinin 2.mükerrer 6.maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilere tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretlerin” marka olarak tescil edilemeyeceği, Somut olayda; bilirkişi raporunda belirtildiği üzere “…” kelimesinin “…”nı ifade edebildiği gibi, aynı zamanda söz konusu sarayın da bulunduğu İstanbul’daki bölgeyi ifade ettiği, bu nedenle SMK 5/1-ğ kapsamında korunması gereken “marka olarak tescil edilemeyeceği kabul edilmesi gerekenin “…lmabahçe” kelimesi değil “…” olduğu, zira “…” kelimesinin aynı zamanda İstanbul’da bir bölgeyi ifade etmekte-böyle anlaşıldığı, davacının, bu yönden, davalı kullanımlarının tescil edilmiş halinden farklılaşarak saray simgesi ile kullandığı iddiasının, hükümsüzlük davası yönünden markanın kullanım şeklinin değil, tescil edilmiş halinin değerlendirilmesi zorunluluğu karşısında, davanın kabulü yönünden değerlendirilmeye alınamayacağı kanaatine varıldığı, unsurları oluşmayan hükümsüzlük davasının … ve … tescil numaralı markalar dışındaki markalar yönünden reddine; … ve … sy. markaların ise TPMK kayıtlarına göre başvuru aşamasında hükümsüz düşmüş oldukları anlaşıldığından bu markalar yönünden karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı … Ltd. Şti’nin kullanmakta olduğu Logo’nun, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı tarafından uzun senelerdir kullanıldığını, davalının Milli Saraylar İdaresi ile özdeşleşmiş ve davacı tarafından yönetilen kültür varlığı değeri taşıyan …’nın tanınırlığını toplumdaki dikkat çekiciliğini kullandığını, Milli Saraylar idaresinin aynı zamanda …’nın toplumdaki kültürel varlığını ve bu eserin haksız kullanımlara karşı toplum nezdinde korunmasını, menfi şekilde tanınırlığından faydalanılarak kazanç elde edilmesini ve eserin maddi ve manevi anlamdaki değerinin korunması misyonuna sahip olduğunu, mahkemenin incelemesini olabilecek en dar ve kazuistik metotla yaptığını ve incelemeye sadece milli saraylar simgesi özelinde baktığını, toplumsal bir değer olan …’nın marka olarak tescil ettirilmesi ve bu markanın sadece isim şeklinde düzenlenmesinin dahi müvekkili kurum için korumakla vazifeli olduğu kültürel varlıkların korunması için harekete geçmesine yeterli olduğunu, bilirkişi raporunda değerlendirilen tek gerçekliğin, … kavramının sadece bir semt olduğu özelinde olduğunu, mahkemece …’nın kültürel varlığı ve bu varlığı korumakla tanıtmakla ve gelecek nesillere aktarmakla yükümlü olan müvekkili kurumun bu noktadaki menfaatinin değerlendirilmediğini, müvekkili kurumun dava konusu ettiği değerin sadece hali hazırda kullanmakta olduğu logo olmadığını, idaresi altında bulunan mekanlar arasında İstanbul denildiğinde tarihi ve kültürel olarak akla gelen ilk yerler arasındaki … olduğunu, …’na karşı oluşabilecek bir haksız kullanıma karşı dava açma yetkisinin Milli Saraylar Kurumu’nda olduğunu, Tüketiciler nezdinde … isminin cezbediciliği ve tanınırlığı bulunduğunu, İstanbul’a gelen herhangi bir yabancı turistin gezi rehberinde en üst sıralarda bulunan …’nın, aynı turistin isim ve şekil haline herhangi bir yerde denk gelmesi durumunda bu aşinalığın davalı markanın dikkatini çekmesine ve sempati duymasına sebep olacağını, bu nedenle davalı markanın değerlendirme kriterlerinin sadece ŞEKİL logo ile sınırlı tutulmasının ve dar bir yorumla … isminin sadece bir semt olarak değerlendirilmesinin ve mahkemenin denetime elverişsiz şekilde hazırlanan bilirkişi raporuna dayanmasının hukuka aykırı olduğunu, 2-Davalı şirketin hiçbir markasında yer almayan …’nın kapı görselini markalarını teşkil eden kelimelerle birlikte tüm tabelalarında, tanıtımlarında, internet sitesinde, sosyal medya hesaplarında, broşür ve kataloglarında vb. kullandığını, davalının bu kullanımının kendi tescilli markalarına da uymadığını, 3-“Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez: ğ) Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler.” şeklindeki düzenlemenin markanın hükümsüz kılınması için kültürel varlıklara dair ilke olan kanun ve ilgili Yargıtay kararlarının … isminin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini desteklediğini, müvekkili tarafından kullanılan … ve sarayın kapısının, anılan maddede sayılan ve tescili mutlak olarak reddedilmesi gereken işaretlerden olduğunu, (Yargıtay HGK 14.02.2019 T, 2017/118 E. , 2019/146 K.) 4- Davalı markanın logoyu tescil ettirmemesinin gerekçeli kararda hükümsüzlük kararı verilmesine engel olduğuna dayanak gösterilmesnin hukuka aykırı olduğunu, davalı taraf sadece isim ibaresi ile marka tescilinde bulunsa dahi dava dilekçesinde sunulu delillerden tescil ettiği markaları şekil ekleyerek İSİM+ŞEKİL haliyle kullandığı anlaşılmasına rağmen, mahkemenin gerekçesinde bu hususu göz ardı ettiğini, denetime elverişsiz raporla verilen kararın geçerli olmadığını, davalı tarafın şekil tescili yapmamasına rağmen müvekkil kurumun simgesini kullanarak iltibas oluşturduğunu, verilecek marka hükümsüzlük kararının davalı tarafın logo şeklinde simgeyi kullanmasını da engelleyeceğini, mahkemenin hukuka aykırı ve dar şekilde yorumlamış olduğu hükümsüzlük davasının kamu zararına ve kültürel varlıkların kar amacı ile kullanılmasına sebep olduğunu, davalı tarafın … logosu için başvuruda bulunduğunu ve reddedildiğini, dava konusu olan markanın logo ile birlikte kullanımının logo ile bir bütünlük gösterdiğini, isim kullanımı da müvekkili kurumun korumakta olduğu kültürel varlıkların ihlal edilmesine sebep olduğundan, isim şeklinde tescil edilen markanın haksız kullanımını engellemek için hükümsüzlük kararı verilmesi gerektiğini, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 1- Mahkemece alınan 17/05/2021 tarihli raporda; Yargıtay 11. HD, 05.10.2015 T, 2014/18537 E, 2015/9891 K.sayılı kararında belirtildiği üzere; öncelikle anılan sözlerin hangi anlamda bir kültürel değer niteliğinde olduğunun ve bu şekilde bir kullanımın aynı zamanda kültürel değerin istismarını oluşturup oluşturmadığı hususunun belirlenmesi gerektiği, … ibaresinin, … yada “ayırt edici hale gelmiş olan kapı figürü” ile birlikte kullanılmadığı müddetçe bir “coğrafi alan” olarak algılandığı, Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatları çerçevesinde “coğrafi bölge”lerin başına ya da sonuna alacağı kelime unsurları ile tescil edilebilmesine hukuken cevaz verdiği, “şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcükler hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tesciline imkan verilmesinin yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu” şeklinde içtihat geliştirdiğini,“…” ibaresinin tek başına kültürel bir değeri temsil eder nitelikte olmayıp, bir bölgeyi ifade etmekte olduğu, davalı adına tescilli markalar incelendiğinde söz konusu markaların “…” ibaresini, … Kapı Görselini veya …’nı temsil eden herhangi bir işarete rastlanmadığı yönünde görüş bildirdikleri tespit edilmiştir. 556 sayılı KHK nın 7.maddesinde belirtilen mutlak red sebeplerinden olan 1-h bendinde belirtilen kamuya mal olan kültürel bir sembol niteliğinde olma ve bu nedenle 42/1-a bendi gereğince hükümsüz sayılma koşullarının varlığını inceleyen Yargıtay 11. HD’si 05.10.2015 T, 2014/18537 E, 2015/9891 K. sayılı kararında, bir ibarenin kültürel değer olarak kabul edilebilmesi için taşıması gereken unsurları; öncelikle anılan sözlerin hangi anlamda bir kültürel değer niteliğinde olduğu ve herhangi bir öğretiyi simgeleyip simgelemediği, bu anlamda toplumsal, dini ve tasavvufi bakımlardan topluma mal olmuş ve toplum belleğinde önemli yer tutan, herhangi bir kişinin tekeline verilmesinin mümkün görülemeyeceği ibare niteliğinde olup olmadığı ve bu şekilde bir kullanımın aynı zamanda kültürel değerin istismarını oluşturup oluşturmadığı husunun belirlenmesi gerekir sözleri ile tanımlamıştır. Bilirkişi raporu ile dava konusu, … ibaresi bu yönleri ile incelemiş olup, tek başına kültürel değer olmadığı tespit edildiği gibi, davcının birden fazla “…” ibareli markasının TPMK’da tescili talebinin kabulüne karar verilmesi de, bilirkişileri doğrulamaktadır. … ibaresi tek başına kültürel değer olmadığı gibi, davacı kullanımında kültürel değerin istismarını oluşturan bir bulgu da tespit edilmediğinden, davacı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2- Davalının markalarını tescilli olduğu halinden farklı kullanımı hükümsüzlük davasının konusu olamayıp, koşulları mevcut ise; marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi bu nedenle uğranılan zararın tahsiline ilişkin davaların konusu olabileceğinden, mahkemece hükümsüzlük talebinde markanın tescilli hallerinin nazara alınmasında usul ve yasalara aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3- “…” bir kültürel değer ise de; …’na ait bir görselle birlikte kullanılmadığı sürece “…” ibaresi tek başına bir kültürel değer değil İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde yer alan bir bölgeyi ifade eder. Cumhurbaşkanlığı’na ait Çankaya Köşkü ile özdeşleşmiş “…” ibaresi yönünden benzer nitelikteki Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/1 esas ve 2014/166 karar sayılı kararında mahkemenin verdiği “…” ibaresi Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Köşkü gibi önemli yapı, bölge, parklara sahip iyi bilinen bir semt adı olduğu;”…” ibaresi tek başına bir kimseye marka olarak verilemez ise de, faaliyet alanı veya sektörel adlar ya da ayırt edici ibareyi bir bütün olarak markasal algı yaratacak ilaveler eklenmesi halinde KHK 7/1-c hükmündeki tescil engelinin aşılabileceği, somut olayda da davacı/karşı davalı adına tescilli “…” den ibaret işaretin bir bütün olarak bilinen somut adı olmaktan uzaklaştığı ve markasal ayırt ediciliğe sahip olduğu; somut olayda davacı/karşı davalı markası yönünden diğer hükümsüzlük nedenlerinin de oluşmadığı tespit ve kabul edilerek, karşı davanın reddine dair kararını onayan Daire’nin 25/03/2015 gün ve 2014/18739 – 2015/4159 sayılı kararına karşı yapılan karar düzeltme talebi Yargıtay 11. HD’nin 03/03/2016 tarih ve 2015/8413 esas-2016/2358 karar sayısı ile ret edilerek faaliyet alanı veya sektörel adlar ya da ayırt edici ibareyi bir bütün olarak markasal algı yaratacak ilaveler eklenmesi halinde KHK 7/1-c hükmündeki tescil engelinin aşılabileceğine ilişkin görüşünü sürdürmüştür. Hükümsüzlüğü talep edilen davalı markalarında sadece “…” ibaresinin bulunmadığı, marka olarak tescil edildiği mal ve hizmet sınıfını niteleyen kelime ile birlikte kullanıldığı TPMK’dan getirtilen kayıtlar ile sabittir. “…” ibaresinin tek başına kültürel değer olmadığı, İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde yer alan bir bölgeyi ifade ettiğinden coğrafi bölgelerin tek başına marka olarak tescili mümkün değil ise de; Yargıtay 11. HD’nin 03/03/2016 tarih ve 2015/8413 esas-2016/2358 karar sayılı kararında ve istikrar arzeden kararlarında (Yargıtay 11. HD’nin 26/03/2015 tarihli 2014/18739 esas ve 2015/4159 karar) belirtildiği üzere, faaliyet alanı veya sektörel adlar ya da ayırt edici ibareyi bir bütün olarak markasal algı yaratacak ilaveler eklenmesi halinde KHK 7/1-c hükmündeki tescil engeli aşılabileceğinden, davalı tarafça da “…” ibaresinin, marka olarak tescil edildiği mal ve hizmet sınıfını niteleyen kelime ile birlikte kullanıldığı TPMK’dan getirtilen kayıtlar ile sabit olduğundan, davacı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 4- Davacı tarafın talebi 6769 sayılı SMK’nun 5/1-ğ maddesi uyarınca “…” ibaresinin marka olarak tescil edilemeyeceğinden ve ayrıca davalının şekil tescili olmadığı halde bütün kullanımlarında …’nın kapı görselini haksız ve kötüniyetle kullandığından, davalıya ait …, …, …, …, …, …, … tescil numaralı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkindir. Davacı tarafın iddiasını kanıtlaması halinde, hükümsüzlüğe ve sicilden terkinine karar verilecek olan, talep edilen markaların Türk Patent ve Marka Kurumunda tescilli olduğu halidir. Getirtilen kayıtlarda davalı markalarının hiçbirinde “…” nin bulunmadığı tespit edildiğinden, mahkemece mevcut olmayan bir görselin iptal edilmesi söz konusu olamayacağından, bu şekilde kullanım tescilsiz kullanım olup, koşulları mevcut olduğu taktirde marka hakkına tecavüz davasına konu edilebilir. Mahkemece verilecek hükümsüzlük kararı markaların TPMK’da tescilli olan şeklinin kullanılmasını engelleyeceğinden, mahkemece de davalı kullanımlarının tescil edilmiş halinden farklılaşarak saray simgesi ile kullandığı iddiasının, hükümsüzlük davası yönünden markanın kullanım şeklinin değil, tescil edilmiş halinin değerlendirilmesi zorunluluğu karşısında, davanın kabulü yönünden değerlendirilmeye alınamayacağı yönünde karar verildiğinden, kararda isabetsizlik olmadığından bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08/09/2021 tarih ve 2021/341 E., 2021/137 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanununun 13/j. maddesi (5018 sayılı kanunun 1 sayılı cetvel/30 sırası) gereğince davacı idare harçtan muaf olduğundan peşin alınan 59,30 TL harcın iadesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022