Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1661 E. 2021/1682 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1661
KARAR NO: 2021/1682
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/12 E.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)|Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında dava dışı borçlu …’nın borcu için müvekkilinin iş yeri olan …r Mah. … Sok. No: … Şişli/İstanbul adresine 22/10/2020 tarihinde hacze gelindiğini, müvekkiline ait menkul malların hukuka aykırı olarak haczedildiğini ve müvekkili …’un sigortalı çalışanı olan davacı …’a yediemin olarak teslim edildiğini, 11/12/2020 (gerçekte 10/12/2020) tarihli protokol başlıklı belge ile 15/01/2021 vade tarihli 110.000,00 TL bedelli senetten dolayı müvekkillerinin davalı tarafa borçlu olmadıklarını, müvekkili … tarafından cebri icra tehdidi ve ağır korkutma altında davalı banka vekiline ödenen 10.000,00 TL’nin istirdadını, teminatsız veya teminat karşılığında 15/01/2021 vade tarihli 110.000,00 TL bedelli bononun icra takibine konu edilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, senede ilişkin ayrı ayrı borçlu olmadıklarının tespitini, ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davacı …’a ödenmesini, davalının, alacağın % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin, dava dışı borçlu … (…) hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında genel haciz yolu ile icra takibi başlattığını, borçlunun borca dayanak Genel Kredi Sözleşmesinde bildirdiği, borçluya kat ihtarnamesinin tebliğ edildiği ve takip adresine 22.10.2020 hacze gidildiğini, bir kısım malların haczedilerek, haciz mahallinde hazır bulunan iş yeri çalışanı davacı …’a yediemin olarak teslim edildiğini, davacı …’un, diğer davacı …’un iş yerini dava dışı borçlu …’dan 2019 Ağustos ayı içerisinde devraldığını beyan ederek davacı … adına istihkak iddiasında bulunduğunu, haciz yapılan adresin duvarında borçluya ait “Marka Tescil Belgesi”nin asılı olduğunun tespit edildiğini ve haciz tutanağına geçirildiğini, davacı …’un istihkak iddiası üzerine İstanbul 14. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2020/1138 E. Sayılı dosyasında takibin devamına karar vermesi nedeniyle 10.12.2020 tarihinde aynı adrese ikinci kez hacze gidildiğini, daha önce haczedilen malların yerinde olduğunun görüldüğünü ve herhangi bir işlem yapılmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosya borcunu ödemeleri konusunda davacılara baskı, korkutma ve zorlama yapıldığı iddiasının doğru olmadığını, haciz işlemi son bulduktan sonra, davacıların dosya borcunu ödemek istediklerini Av. …’e ilettiklerini, tarafların 11.12.2020 tarihinde Protokol düzenlediğini ve davacılar tarafından bononun imzalanarak müvekkiline verildiğini, PROTOKOL’ün üzerinden bir aya yakın süre geçtikten sonra ve PROTOKOL’de kararlaştırılan ödemenin 1. taksidine bir hafta kala menfi tespit ve istirdat davası açılmasının, davacıların borçlarını ödememek ve müvekkilini zarara uğratmak için yasal yolları kullanmaya çalıştıklarının en büyük ispatı olduğunu, işletmeyi borçludan devraldıklarını beyan eden davacıların, işletmenin borcundan dolayı sorumlu olduklarını, davacıların, borçlunun işletme adresinde, aynı iş kolunda, borçlu markasını ve işletme adını kullanarak ve borçlunun demirbaşları ile borçlunun işi bıraktığını belirttikten hemen sonra faaliyetlerine devam etmelerinin davacılar ve borçlu arasında muvazaa olduğunu gösterdiğini, marka devirlerinin noterde devredilmesinin yeterli olmadığını, Türk Patent Enstitüsü’ne (TPE) başvurularak marka devir işleminin tamamlanması gerektiğini, Marka Devir Sözleşmesi’nde markanın 100,00-TL bedel karşılığında yapılmasının, marka devir sözleşmesinin taraflar arasında muvazaalı olarak yapıldığını gösterdiğini, borcun doğumundan sonra borçlu ile davacılar arasında yapılan bu nitelikteki devirlerden İİK 44. ve TBK 202. maddeleri gereğince alacaklıların haklarını etkilemeyeceğini, davanın alacaklıyı zarara uğratmak için muvazaalı şekilde açıldığını, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının, borçlarını ve bono bedelini ödemekten vazgeçen davacıların muvazaalı işlemler yapmak suretiyle, mal kaçırarak, müvekkili alacaklıyı telafisi imkansız zarara sokacağını, daha fazla zarara uğramasının önüne geçmek için ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, öncelikle. 11.12.2020 düzenleme, 15.01.2021 vade tarihli 110.000,00-TL bedelli bono hakkında takip yapılmaması, ara karar tarihinden sonra başlatılan takiplerin durdurulması yönünde verilen ihtiyati tedbir kararının ivedilikle kaldırılmasına, menfi tespit ve istirdat davasının reddine, davacıların alacağın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”İhtiyati tedbir talep eden tarafından sunulan talep dilekçesi ve ekleri ile tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davacı iddialarının yargılama sürecinde incelenecek olması, davacı tarafça sunulan deliller, tedbir kararının uygulanmaması halinde davacının iş bu dava sonunda haklı çıkması halinde ödenen bedelin geri ödenmek zorunda kalınacağı, bu durumda yeni hukuki işlemler gerçekleştirilmek üzere yeni iş yükünün doğacağı, öte yandan miktar itibariyle davacının telafisi imkansız zarara uğrayabileceği, belirlenen teminat miktarı ile davalının alacağına kavuşmamasından doğan zararlarının garanti altına alınacağı değerlendirilerek, İİK’nun 72/2. maddesi uyarınca kabulü ile takip miktarının %20’si oranında teminat mukabilinde 15/01/2021 vade tarihli, 110.000,00 TL bedelli 11/12/2020 tanzim tarihli, borçlusu … ve … olan, Lehtarı … AŞ olan bono hakkında takip yapılmamasına, ara karar tarihinden sonra başlatılan takiplerin durdurulmasına” karar verilmiştir. Davalı vekili sunduğu 08/01/2021 tarihli itiraz dilekçesi ile; Haciz esnasında tehdit ve baskının olmadığını, davacı tarafla sulh olduklarını ve bir protokol imzaladıklarını, protokol vadesi geldiğinde bu davanın açıldığını, davanın kötüniyetli olduğunu, tedbirin kaldırılmasını, haciz mahallinde borçluya ait marka patent belgesi bulunmadığını, davacıların işletme devrini kabul ettiklerini, icra mahkemesince takibin devamına karar verilmesi üzerine yeniden gidilen hacizden sonra bononun alındığını, kimseye haciz ve baskı uygulanmadığını, bononun geçerliliğini etkileyen herhangi bir durum olmadığını belirterek ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”İhtiyati tedbir talep eden tarafından sunulan talep dilekçesi ve ekleri ile tüm dosya kapsamı mahkememizce incelendiğinde; davacı iddialarının yargılama sürecinde incelenecek olması, davacı tarafça sunulan deliller, tedbir kararının uygulanmaması halinde davacının iş bu dava sonunda haklı çıkması halinde ödenen bedelin geri ödenmek zorunda kalınacağı, bu durumda yeni hukuki işlemler gerçekleştirilmek üzere yeni iş yükünün doğacağı, öte yandan miktar itibariyle davacının telafisi imkansız zarara uğrayabileceği, belirlenen teminat miktarı ile davalının alacağına kavuşmamasından doğan zararlarının garanti altına alınacağı, davacıların anılan bono ve protokolü haciz baskısı altında ve muzayaka halinde imzalayıp davalıya teslim ettiklerine dair iddianın yargılamanın konusunu oluşturması, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi Dosya No: 2019/673 Karar No: 2019/571 sayılı kararında da belirtildiği üzere (HGK. 16.03.2016 gün ve 2014/19-272 E., 2016/324 K.). borçlunun (haciz ve muhafaza yapılmasını engellemek maksadıyla) borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunması, cebri icra baskısı altında yapıldığı gerekçesiyle gerçek anlamda bir borç ikrarı sayılmayacağından, dava konusu bono ve protokolün geçerlilik hali de doğrudan davanın konusunu oluşturduğundan davalı tarafın itirazının reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin ihtiyati tedbir kararını, ihtimaller ve varsayımlar üzerine, red kararını davacı tarafın haciz baskısı altında dava konusu bono ve protokolü düzenlediği varsayımı üzerine kurduğunu, Mahkemenin, henüz yargılama yapılmamışken, davacı tarafın ana iddiasının doğruluğunu (protokolün ve bononun baskı altında düzenlendiği) kabul ederek ihtiyati tedbir kararı verdiğini ve itirazı reddettiğini, mahkemenin bu gerekçesinin ihsası rey olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Müvekkili bankanın, dava dışı borçlu … (…) hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, borçlunun “… Mahallesi … No: .. Şişli – İstanbul” adresine 22.10.2020 tarihinde hacze gidildiğini ve bir kısım mallar haczedilerek, haciz mahallinde hazır bulunan iş yeri çalışanı davacı …’a yediemin olarak teslim edildiğini, davacı …’un, diğer davacı …’un iş yerini dava dışı borçlu …’dan 2019 Ağustos ayı içerisinde devraldığını beyan ederek davacı … adına istihkak iddiasında bulunduğunu, istihkak iddiasının kabul görmeyerek takibin devamına karar verildiğini, Mahkeme dosyası içerisinde yer alan haciz tutanaklarından anlaşılacağı üzere, ne 22.10.2020 tarihli ne de 10.12.2020 tarihli haciz esnasında davacılara yönelik herhangi bir baskı uygulanmadığını, Takibe konu borcu ödemek için anlaşma yapan ve bono düzenleyerek veren davacıların, icra dosyasının borçlusu olmamalarına rağmen borcu kabul ettiklerini, bu nedenle mahkemenin icra dosya borçlusunun haciz ve muhafazadan kurtulmak için borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunmak zorunda kaldığı şeklindeki gerekçesinin doğru olmadığını, kararda yer verilen Hukuk Genel Kurulu kararının icra dosya borcunun tarafı olmayan kişilerce borcun ödenmesine ilişkin yapılan sözleşmelerde kıyasen uygulanmasının mümkün olmadığını,Dava dışı borçlu ile muvazaalı işlemler yapan ve borçlu işletmeyi devralan davacıların, ilk haciz işleminden sonra istihkak iddialarının karşılık görmemesi ve İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’nin takibin devamına karar vermesi sonucu sorumlu oldukları icra dosya borcunu ödemek için PROTOKOL imzaladıklarını ve protokol içeriğinde belirtilen bonoyu verdiklerini, borcu ödeme konusunda ciddi olduklarını göstermek adına önden 10.000,00 TL hesaba gönderdiklerini, ilk taksitin yaklaşması üzerine, halen devam etmekte olan davayı açtıklarını, davanın, PROTOKOL’ün ve bononun düzenlendiği tarihten bir ay sonra açılmasının dahi davacı tarafın iradesinin baskı altına alınmadığını ispatladığını, mahkemenin ihtiyati tedbir kararının ve ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddi kararının gerekçesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, verilen 13.01.2020 tarihli ihtiyati tedbir ve 23.02.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılması talebinin reddi yönündeki usul ve yasaya aykırı kararların kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında dava dışı borçlu …’nın borcu için iş yeri olan … Mah. … Sok. No: … … -Şişli/İstanbul adresinde 22/10/2020 tarihinde hukuka aykırı olarak haczedilen ve yediemin olarak teslim edilen menkul mallar için düzenlenen 11/12/2020 (gerçekte 10/12/2020) tarihli protokol başlıklı belge ile 15/01/2021 vade tarihli 110.000,00 TL bedelli senetten dolayı davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespiti, cebri icra tehdidi ve ağır korkutma altında davalı banka vekiline ödenen 10.000,00 TL’nin istirdadı, teminatsız veya teminat karşılığında 15/01/2021 vade tarihli 110.000,00 TL bedelli bononun icra takibine konu edilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsili, davalının alacağın % 20’si oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine ilişkindir. Mahkemece; İİK’nun 72/2. maddesi uyarınca talebin kabulü ile takip miktarının %20’si oranında teminat mukabilinde 15/01/2021 vade tarihli, 110.000,00 tl bedelli 11/12/2020 tanzim tarihli, borçlusu … ve … olan, lehtarı qnb …bank aş olan bono hakkında takip yapılmamasına, ara karar tarihinden sonra başlatılan takiplerin durdurulmasına karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine mahkemece; Davacı iddialarının yargılama sürecinde incelenecek olması, tedbir kararının uygulanmaması halinde davacının iş bu dava sonunda haklı çıkması halinde ödenen bedelin geri ödenmek zorunda kalınacağı, bu durumda yeni hukuki işlemler gerçekleştirilmek üzere yeni iş yükünün doğacağı, miktar itibariyle davacının telafisi imkansız zarara uğrayabileceği, belirlenen teminat miktarı ile davalının alacağına kavuşmamasından doğan zararlarının garanti altına alınacağı, davacıların anılan bono ve protokolü haciz baskısı altında ve muzayaka halinde imzalayıp davalıya teslim ettiklerine dair iddianın yargılamanın konusunu oluşturması, istanbul bölge adliye mahkemesi 14. hukuk dairesi dosya no: 2019/673 karar no: 2019/571 sayılı kararında da belirtildiği üzere (hgk. 16.03.2016 gün ve 2014/19-272 e., 2016/324 k.) borçlunun (haciz ve muhafaza yapılmasını engellemek maksadıyla) borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunması, cebri icra baskısı altında yapıldığı gerekçesiyle gerçek anlamda bir borç ikrarı sayılmayacağından, dava konusu bono ve protokolün geçerlilik hali de doğrudan davanın konusunu oluşturduğundan davalı tarafın itirazının reddine karar verilmiştir. 1- HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir …Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır …” hükmü yer almaktadır. İİK.72. maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. düzenlemesi mevcuttur. İhtiyati tedbir geçici koruma tedbiridir. HMK 389. maddesinin metninde yer alan “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle ” ve “endişe edilmesi hâllerinde” düzenlemeleri dikkate alındığında ihtiyati tedbir kararının verilme gerekçesini gerçekleşmesi muhtemel zararlar oluşturduğundan, İİK 72. maddesinde takibin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbirin icra takibinden önce açılan menfi tespit davalarında verilebileceği düzenlendiğinden, mahkemece de tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlama ihtimalleri nazara alınarak karar verilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından, mahkeme gerekçesinin ihsası rey olduğuna ilişkin iddia ise hakimin reddin müessesesinde nazara alınması gereken sebeplerden olduğundan, davalı tarafça açıkça hakkimin reddi talebinde bulunulmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2- Yargıtay HGK’nun kararı takibin tarafları arasında düzenlenmiş protokol üzerine verilmiş bir karar olması ve görülmekte olan davada borcu kabul eden davacıların haciz uygulanan takibin tarafı olmaması sebebiyle dosyaya uygulanması mümkün değil ise de; mahkeme gerekçesinde ihtiyati tedbir kararında “davacıların anılan bono ve protokolü haciz baskısı altında ve muzayaka halinde imzalayıp davalıya teslim ettiklerine dair iddianın yargılamanın konusunu oluşturması” gerekçesine de dayanıldığından, belirtilen sebep tedbire itirazın reddi için yeterli olup, “..borçlunun (haciz ve muhafaza yapılmasını engellemek maksadıyla) borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunması, cebri icra baskısı altında yapıldığı gerekçesiyle gerçek anlamda bir borç ikrarı sayılmayacağı..” gerekçesinin ilave olarak yazılması sonuca etkili olmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3- Dava dışı borçlu ile davacılar arasındaki muvazaalı devrin varlığı, açılan davanın alacağın tahsilinin geciktirilmesine yönelik olup olmadığı, yapılacak yargılama ile belirlenecektir. İhtiyati tedbir kararı verilmemesi ve davacı tarafın iddiasını kanıtlayarak lehine karar alması durumunda, davacı ödemek zorunda kaldığı senet bedelinin tahsili için davalı tarafa başvurmak zorunda kalıp, yeni taleplerin veya takip yada davaların muhatabı olmak durumunda kalacağından, mahkemeler yeni ihtilaflar yaratmadan hukuki meseleleri çözmekle yükümlü olduklarından, bu nedenle mevcut durumdaki değişme ihtimalini nazara alarak tedbir kararı verebileceğinden, mahkemece de bu yetki dahilinde tedbir kararı verildiğinden davalı vekilinin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin tarih ve 2021/12 E. Sayılı kararına karşı talep eden vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2021