Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1660 E. 2021/1678 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1660 Esas
KARAR NO: 2021/1678
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09/11/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/198 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil firmanın 1963 yılında İspanya’da kurulmuş olduğunu, pek çok firmayı bünyesinde barındırıp, sektöründe lider bir şirketler grubu olduğunu, müvekkilinin bugün itibariyle ülkemizde en çok tercih edilen hazır giyim mağazalarından olan “…, …, …, …, …,…, …, VE …-… ” isimli toplam sekiz farklı marka grubu ve bu markalar altında faaliyet gösteren mağazalarında sahibi olduğunu, müvekkilinin “…” markasını ilk kez 1979 yılında İspanya’da tescil ettirdiğini,… nezdinde ise ilk kez 13/05/1994 tarihinde, … sayı ile tescil ettirdiğini ve devamında yine TPMK nezdinde birçok tescil numarası ile tescili bulunduğunu, davaya konu “… ” markasının müvekkilinin tescilli “…” esas unsurlu markaları ile iltibas düzeyinde benzer olduğunu, davaya konu işbu markanın müvekkilinin markalarından farklı olmadığını, bu bakımdan davalının “…” markasının müvekkilinin tescilli “…” markalarının ayırt ediciliğine ve itibarına açıkça zarar verdiğini, aynı sebeple davalı taraf “…” … alan adını tescil ettirdiğini, bu kapsamda da ayrı şekilde müvekkilinin tescilli “…” esas unsurlu markasına yönelik iltibasa sebebiyet verdiğini, davalının tüm bu eylemlerinin müvekkilinin tescilli markalarından doğan haklarına zarar verdiğini iddia ederek, öncelikle davalı adına olan … sayılı “…” ibareli markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesini, davalıya ait olan … alan adlı internet sitesine erişimin engellenmesini ve davalının “…” markasını ve içinde “…” ya da “…” ibareli geçen sair markaları tek başına yahut tali unsurla ile birlikte işletmekte olduğu iş yerinde veya sair herhangi bir fiziki yahut online mecrada kullanılmasını, bu markayı taşına ürünlerin/hizmetlerin üretmesini, ürettirmesini, sağlamasını, elde bulundurmasını, satmasını, satışa arz etmesini, depolamasını, ithal ya da ihraç etmesinin, internet üzerinde ve sair mecralarda tanıtmasını ve bu amaçlarla kullanılmasının tedbiren durdurulmasını ve önlenmesini, ilgili ürünler, hizmetler, ambalajlar, ilan,reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evraka ve malzemeye ihtiyati tedbir yoluyla el konulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 16.08.2021 tarihli ara kararıyla; “Dava dilekçesindeki açıklama, mevcut delil durumu ve davanın niteliğine göre davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, takdiren 30.000,00 TL nakdi veya süresiz ve kesin banka teminat mektubu teminat karşılığında, davalı adına olan … tescil nolu markanın 3. Kişilere devrinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasına, davalının “…” markasını ve içinde “…” ya da “…” ibareli geçen sair markaları tek başına yahut tali unsurla ile birlikte işletmekte olduğu iş yerinde veya sair herhangi bir fiziki yahut online mecrada kullanılmasını, bu markayı taşına ürünlerin/hizmetlerin üretmesini, ürettirmesini, sağlamasını, elde bulundurmasını, satmasını, satışa arz etmesini, depolamasını, ithal ya da ihraç etmesinin, internet üzerinde ve sair mecralarda tanıtmasını ve bu amaçlarla kullanılmasının tedbiren durdurulmasını ve önlenmesini, ilgili ürünler, hizmetler, ambalajlar, ilan,reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evraka ve malzemeye ihtiyati tedbir yoluyla el konulmasını ve davalı adına olan … isimli alan adına tedbiren Türkiye’den erişimin engellenmesine” karar verilmiştir. Davalı vekili 13/09/2021 tarihli dilekçesinde özetle; Müvekkilinin nüfus kaydından da anlaşılacağı üzere … doğumlu olup, kendi memleketinde faaliyete geçirdiği oteline ilçesi olan … ismini verdiğini, dava konusu … markası tekstil ve giyim alanında tescil edilmiş bir marka olup müvekkiline ait olan …’nın ise konaklama hizmeti verdiğini ve bu alanda faaliyet gösterdiğini, faaliyet alanları farklı ve haksız rekabet oluşturmayacak aralarında benzerlik bulunmayan ve iltibasa sebep olmayan bir durumun mevcut olduğunu, verilen ihtiyati tedbir kararının müvekkili açısından telafisi imkansız zararlara sebep olduğunu, bu sebeplerle verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Tedbire itiraz duruşmasında beyanlarını tekrarlamıştır. Davacı vekili duruşmadaki beyanlarında özetle; Dilekçelerini tekrar ettiklerini, öncelikle, marka tescilinin hükümsüzlüğüne dair dava konusu olduğundan markanın üçüncü kişiye devrine dair tedbirin devamı gerektiğini, taraf teşkilinde güçlük çıkacağını, fiziki olarak tedbiri infaz ettirmediklerini, sadece kayden marka tesciline tedbir uygulandığını, ayrıca internet sitesi yönünden de erişimin engellendiğini, müvekkilinin markası dünya çapında tanınmış en değerli otuz markadan biri olduğunu beyanla, tedbirin devamını talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 09.11.2021 tarihli ara kararıyla; “…” esas unsurlu önceki tarihli markaların çeşitli emtia sınıflarında davacı adına tescilli olduğu, … tescil başvuru nolu “…” markanın ise, davalı adına yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri, gündüz bakımı hizmetleri ve hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri sınıfında davalı adına tescilli olduğu, davacı tescillerinin bu hizmet sınıflarını kapsamadığı gibi, Türkiye’de bu hizmet sınıflarında bir kullanımının da bulunmadığı, davalının markasını Sivas ili, … ilçesinde bulunan otelinde otel ismi olarak kullandığı anlaşılmıştır. Markaların sınıflarının farklı oluşu, davalı markasının görsel ve işitsel ve anlamsal özelliklerine göre, davalının otelinin bulunduğu ilçenin adını taşıdığı, bu şekildeki tescil ve kullanımın SMK’nun 7/5 maddesi anlamında dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde bir kullanım olarak değerlendirilmesinin mümkün olduğu, bu haliyle SMK 159 ve HMK’nun 389 maddelerinde aranan koşullar, keza yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varılarak, itirazın kabulü ile, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davaya konu markanın hükümsüzlüğü yönünde taleplerinin de mevcut olduğunu ve davalının kötü niyetli bir şekilde işbu markayı üçüncü kişilere devrederek taraf teşkilinin sağlanmasını engelleme ve davayı gereksiz yere uzatma ihtimali olduğundan tedbir kararının kaldırılmasının hukuka aykırı olduğunu, dava konusu markanın/markaların üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair emsal ihtiyati tedbir kararları bulunduğunu, -Davalılar tarafından gerek 13.09.2021 tarihli tedbire itiraz dilekçesinde gerekse 09.11.2021 tarihli murafaa duruşmasında; iş bu dava kapsamındaki markanın hükümsüzlüğü taleplerine yönelik herhangi bir savunma, argüman veya delil sunulmadığını, mahkemenin davalıların itirazlarını aşacak şekilde markaların önlenmesi yönündeki tedbir kararının da kaldırmasının tamamen hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, -Kullanımların durdurulması yönündeki tedbir kararının davalı kullanımlarının SMK 7/5 kapsamında değerlendirilebileceği gerekçesiyle kaldırılmasının yerinde olmadığını, başvuru sahibinin … ibaresinin memleketinin ismi olduğunu ileri sürerek ilgili ibare üzerinde hak iddia etmesinin hiçbir hukuki kabul edilebilirliği bulunmadığını, konusu SMK madde 6/1 ve 6/5 hükümleri uyarınca hükümsüzlük olan davada salt SİVAS ilinde bulunan yirmi bin nüfuslu şehirdeki kullanımları gerekçe gösterilerek tedbir kararının kaldırılmasının yerinde olmadığını, -Müvekkili markalarının tanınmışlığı, farklı ürün/hizmetler üzerindeki kullanımların dahi tedbiren durdurulmasını gerektirdiğini, davaya konu markanın tescil edildiği ve kullanılmakta olduğu hizmetlerin, müvekkil markalarının tescilli olduğu ürünlerin hizmet sektöründeki bağlantı ayağı niteliğindeki hizmetleri içeren 43. sınıf içerisinde olup, müvekkili markalarının kapsamındaki ürün ve hizmetlerin bu sınıfta yer alan hizmetler üzerinde de yakın ilişkisi bulunduğunu, davaya konu markanın tescil edildiği hizmetlerin müvekkillerinin dayanak markalarının kapsadığı ürünler ve hizmetler ile ilişkilendirilebilir ve bağlantılı hizmetler olduğunu, müvekkili markasının tanınmış marka olması sebebiyle farklı ürün ve hizmetler üzerinde de özel korumaya sahip olduğunu, müvekkiline ait dünya çapında tanınan… markasının müvekkilin faaliyet gösterdiği sektörlerle sınırlandırılmasının mümkün olmadığını, -Davalının markasını tescile aykırı bir şekilde, … markasını tek başına ön plana çıkarılacak şekilde kullanıldığını, davalı kullanımlarının ve marka tescilinin müvekkili markalarının tanınmışlığına zarar verme ve markayı sulandırma ihtimalini arttırdığını, tüm sebeplerle Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/198 sayılı kararının kaldırılarak tedbir kararı verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 10/01/2017 tarih ve 29944 Sayılı Resmi Gazete yayınlanıp aynı gün yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun “İhtiyati tedbir talebi ve ihtiyati tedbirin niteliği” başlıklı 159. Maddesinde; “(1) Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. (2) İhtiyati tedbirler özellikle aşağıda belirtilen tedbirleri kapsamalıdır: a) Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde elkonulması ve bunların saklanması.
c) Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi. (3) İhtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. 6100 Sayılı HMK’nın 389. Maddesinde” (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. (2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 390.maddesinde ise “(1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. (2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir.(3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davalının markasının da tescilli marka olması karşısında, davalı adına kayıtlı markanın yargılama süresince üçüncü kişilere devrinin önlenmesi dışındaki tedbirler açısından yaklaşık ispatın bu aşamada gerçekleştiğini kabul etmek ve tedbirlere hükmetmek mümkün olmamakla birlikte, hükümsüzlük davalarında dava konusu olan markaların üçüncü kişilere devredilmek suretiyle taraf teşkilinde sorunlar yaşanmaması ve usul ekonomisi prensipleri gereği tedbir kararı verilmesinin gerek ilk derece mahkemesi kararları, gerekse Dairemizin kararları ile yerleşik uygulama haline geldiği, markaların devrinin önlenmesi tasarruf yetkisine getirilen bir sınırlama ise de, bu yönde tasarrufu gerektiren bir zorunluluğun yada zararın davalı tarafça ileri sürülmediği anlaşılmakla, ihtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ile markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir istemi yönünden kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin kısmen KABULÜNE, 2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/198 Esas ve 09/11/2021 tarihli ara kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 3- Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABULÜ ile, 30.000,00 TL nakdi veya kesin ve süresiz teminat mektubu karşılığında, dava konusu “…” markasının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına, 4- İhtiyati tedbire ilişkin karar uygulamasının ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 5- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 97,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 38,40 TL harcın tedbir isteyen davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine, 6- Davacı tarafından istinaf incelemesi yönünden peşin alınan 59,30 TL maktu istinaf karar harcının talebi halinde, kendisine iadesine, 7- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 302/5. maddesi uyarınca kararın tebliği ve harç tahsil işlemleri ile infazının yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına, 9- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2021