Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1646 E. 2022/13 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1646
KARAR NO: 2022/13
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 07/10/2021
NUMARASI: 2017/329 E. – 2021/174 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin …, …, …, … ve … markalarının sahibi olduğunu, markaların Türkiye’de ve dünyada tanınmış markalar olduğunu, Atatürk Havalimanına Doha-İstanbul uçağı ile inen …’ın bagajlarının geliş katı … giriş kapısı kontrol noktasında yapılan x-ray kontrolü neticesinde bagajlarında yoğunluğa rastlanmış olup, bagajlar açıldığında çok sayıda ve içerisinde müvekkil firma …’un markalarını taşıyan 108 adet taklit … markalı cep telefonu ve 100 adet taklit … cep telefonu bataryasının ele geçirildiğini, tespit edilen taklit ürünlere el konularak ilgili müdürlükçe Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün … numaralı Kaçak Eşya Ambarında … Defter numarası ile muhafaza edilmekte olup, İstanbul Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Erenköy Tasfiye İşletme Genel Müdürlüğü … sayılı belgeyle taraflarına bildirimde bulunulduğunu, söz konusu ürünler incelendiğinde ürünlerin taklit olduğu tespit edilmiş olup, bu suretle müvekkillerimin marka sahipliğinden doğan haklarına tecavüz edilerek 5833 Sayılı Kanun ile değişik 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 61. maddesinin ihlal edildiğini, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 57. maddesinde fikri ve sınaî haklar mevzuatına göre korunması gereken haklar ile ilgili olarak hak sahibinin yetkilerine tecavüz eder mahiyetteki eşyanın hak sahibinin veya temsilcisinin talebi üzerine veya eşyanın fikrî ve sınaî hakları ihlal ettiğine dair açık deliller olması halinde, hak sahibinin geçerli bir başvuruda bulunabilmesini teminen, gümrük idareleri tarafından re’sen alıkonulabileceği veya eşyanın gümrük işlemlerinin durdurulabileceği hususların düzenlendiğini, bu kapsamda yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esasların ise Gümrük Yönetmeliğinin 100 ila 111 . maddelerinde belirlendiğini belirterek, davalının davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, tecavüzün refine ve menine, ürünlerin taklit olduğunun tespitine, ürünlerin imhasına, masrafı davalıdan alınarak kararın Türkiye’de yayın yapan tirajı yüksek bir gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf davaya karşı cevap dilekçesi sunmamış ancak duruşmadaki ifadesinde; Uzun süredir adresinin Moldova’da olmasına rağmen davacı tarafça yanlış adresler bildirilerek tarafıma uzun süre tebligat yapılamadığını, daha sonra kendisinin mahkeme kalemine müracaat ederek beyanda bulunduğunu, dava konusu ürünleri yurt dışından orijinal olarak satın aldığını, Türkiye’ye girerken ürünlerin taklit olduğu iddia edilerek ürünlere el konulduğunu, bu ürünlerin taklit olduğunu kabul etmediğini, davacı tarafın dava ile ilgili kendisinden para talep ettiğini, kendilerine para ödeyecek durumda olmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Uyuşmazlık, davalı tarafından ticaret alanına çıkartılan taklit markalı ürünlerin markaya tecavüz oluşturup oluşturmayacağı noktasındadır. Dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 9. ve 61/1-c maddesine göre, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak markaya tecavüz teşkil eder. Anılan madde hükmüne göre malı ticari amaçla elinde bulundurmak, o maldan ekonomik menfaat sağlamak için her ne sebeple olursa olsun yedinde tutmak anlamına gelir. Bu kapsamda taklit bir malı satmak , dağıtmak, ithal etmek, veya başka herhangi bir şeklide ticaret alanına çıkarmak, örneğin onu kiralamak, üzerinde intifa hakkı kurmak bir sergide teşhir etmek, taşımak, antrepoda veya depoda bulundurmak tecavüz teşkil eden fiillerdendir. Somut olayda da davalı, taklit markalı ürünleri yurt dışından temin ederek gümrük alanından Türkiye’ye sokarken yakalanmıştır. Davalı, taklit malları başka yerden almış olsa bile 6102 sayılı TTK’nın 18. maddesinde düzenlenen basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği hükmüne aykırı davranarak, 6098 Sayılı TBK’nun 61. maddesine göre tecavüz fiiline iştirak etmiştir. Bu itibarla davalının eyleminin 556 Sayılı KHK’nın yukarıda açıklanan madde hükmü uyarınca davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu, ele geçirilen ürün sayısı, ürünlerin niteliği sebebiyle, davalının, davacıların Türkiye’de tescilli ve tanınmış markalarının üzerlerinde yer aldığı ürünlerin taklit olduğunu bilerek bu ürünlerin ticaretini yaptığı anlaşıldığından, 556 sayılı KHK m. 61/I-c uyarınca marka hakkına tecavüzün gerçekleştiği kanaatine varılmıştır. Toplanan deliller, davaya konu ürünlerin ele geçirilmesine dair tutanaklar, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile, davalının taklit olduğunu bildiği davacıya ait tanınmış “…” markalarını taşıyan telefon ve batarya ürünlerini ticaret amacıyla elinde bulundurmak suretiyle gümrük alanına soktuğu ve ticaretini yaptığı, 556 sayılı KHK’nin 61/1-c maddesi uyarınca marka hakkına tecavüzün gerçekleştiği, davacının marka hakkına tecavüzün tespitini, men’ini ve ref’ini talep edebileceği anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı istinaf dilekçesinde özetle; -2015 yılında Dubai’den alacağı olduğu kişiden parası karşılığında işten anlamadığı halde ilk defa telefon aldığını, maddi sıkıntı içinde olduğunu, tebligatın yapılmadığını, adres bilgilerinin yurt dışı olduğunu, Moldova /Kışinev Türk elçiliginde adres kaydının oluğunu, aldırılan bilirkişi raporunda dahi ürünlerin orjinal sahte arasında zorlanıldığını, bu sahteciliği anlamasının mümkün olmadığını, avukat parası ve masraflar icin ödeme gücü olmadığını, bu konu hakkında hukuk çerçevesinde karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüzün refi ve meni ile ürünlerin taklit olduğunun tespitine ve imhası talebine ilişkindir. Davacı her ne kadar tebligatın usulsüz yapıldığı iddiasında ve yurt dışı adresinin bilindiği iddiasında ise de, yurt dışı tebliğ işlemlerinin Mahkemece usulüne uygun olarak yapıldığı ve Kişinev Büyükelçiliğinden gelen 13.03.2017 tarihli yazıda, …’ın adresten ayrılmış olması sebebiyle tebliğin yapılamadığının bildirildiği, buna göre Mahkemece ilanen tebligat yapılmasına karar verildiği, yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu, davalının bu konudaki istinaf isteminin yerinde olmadığı görülmüştür. Atatürk Havalimanında davalı tarafın üzerinde bir kısım cep telefonu bulunduğu anlaşılmış olup, kolluk tarafından konuyla ilgili tutanak düzenlendiği, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarından da telefonların orijinal olmadığı anlaşılmıştır. Davalının ürünlerin taklit olduğunu bilmediğine yönelik savunmasının samimi olmadığı, davalının, dünyanın birçok ülkesi ile birlikte Türkiye’de de tescilli ve tanınmış olan davacı markalarını bilmediğinin söylenebilmesi, hayatın olağan akışına uygun olmadığından ve 108 adet cep telefonunu alan davalının telefonların orjinal olup olmadığına yönelik araştırma yapması gerektiğinden, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının, davacı adına tescilli markaları taşıyan talkit ürünleri üzerinde bulundurmasının, davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz niteliğinde bulunduğu, yargılama giderleri kamu düzeninden olup, davalının maddi açıdan zor durumda bulunduğuna ilişkin dosyada delil bulunmadığı görülmekle, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/10/2021 tarih ve 2017/329 E., 2021/174 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 06/01/2022