Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1645 E. 2021/1623 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1645
KARAR NO: 2021/1623
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/11/2021 (Ara Karar)
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İhtiyati tedbir talep eden vekili talep dilekçesinde özetle; Müvekkilleri … A.Ş ve … A.Ş’nin müvekkili … A.Ş çatısı altında faaliyet gösterdiklerini, … A.Ş.’nin ticaret unvanının 20.08.1990 tarihinde usulüne uygun olarak ticaret sicilde kaydedildiğini, … alan adının da 30.10.1997 tarihinde kendi adına tahsis edildiğini, “…” esas unsurlu markaların da müvekkilleri adına tescilli olduğunu, müvekkillerinin “…” markasının toplumda tanınır marka haline geldiğini, davalı tarafın ise müvekkilleri ile aynı alanda faaliyet gösterdiğini ve ticaret unvanında … ibaresini kullandığını, yine… internet sitesinde ve tabelasında da bu ibareyi markasal olarak kullandığını, bu kullanımın müvekkillerinin tescilli marka ve ticaret unvanına tecavüz oluşturduğunu, bu sebeplerle ileride telafisi mümkün olmayacak zararların önlenmesi için teminatsız olarak, gerekli görülürse uygun bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesine, ihtilaf yaratan marka kullanımlarının yer aldığı her türlü; tabela, ambalaj, etiket, levha, broşür ve sair belgenin toplanması ve imhasına, davalı şirkete ait,… alan adının ve internet sitesi içeriğinin kapatılmasına, erişimin engellenmesine, bunun için … (ESB) ve sair yer sağlayıcılara müzekkere yazılmasına, ilgili alan adlarının davalı tarafından da kapatılması hususunda da ayrıca karar tesis edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 21/10/2021 tarihli ara kararıyla; “Toplanan deliller, bilirkişi raporu ve rapor içeriğinde yer alan aleyhine tespit istenilen davalı şirkete ait iş yerinde çekilen fotoğraflar, davacıya ait marka tescil kayıtları, davalının ticaret sicil kaydı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalının “…” unvanının ticaret sicilde tescilli olduğu, her şirketin kendisine ait bir internet sitesi bulunması gerektiğinden ticaret unvanına uygun olarak … alan adını kullandığı, ayrıca davalının … başvuru numaralı “…” markasının tescilli olduğu, fatura ve iş evrakında bu markanın kullanıldığı, ancak iş yerinin kapısındaki tabelada ve danışma arkasındaki duvarda yer alan “…” şeklindeki ticaret unvanı kullanımında “…” kelimesinin diğer kelimelerden daha büyük puntolarla yazılarak ön plana çıkartıldığı, ilk bakışta “…” ibaresinin dikkat çektiği, her ne kadar bilirkişi raporunda bu kullanımların tescilli ticaret unvanı kullanımı niteliğinde olduğuna dair görüş bildirilmişse de; davacının “…” esas unsurlu pek çok markasının tescilli olduğu, ayrıca … tescil numaralı “…” markasının tüm sınıflarda tescilli olduğu, davalının bu kullanımı sebebiyle tüketiciler tarafından davacı ile bağlantılı bir şirket olduğunun düşünülebileceği ve iki şirket arasında bağlantı kurulabileceği, bu durumun davacının zararına sebep olabileceği, HMK’nun 390/son maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla, davacının ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne” karar verilmiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … tescil numarası ile kayıtlı olan tescilli markasını kullandığını, “…” kelimesinin markasal bir kullanımının söz konusu olmadığını, müvekkilinin faaliyet gösterdiği alanda tanınırlığı yüksek ve güven duyulan bir firma olduğunu, ihtiyati tedbirin yasal şartlarının oluşmadığını, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğini, davacının iddia ve beyanlarını destekleyen delil ileri sürmediğini, kaldı ki dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da davalı kullanımının TTK kapsamında kendisine verilen hak çerçevesinde sadece unvanda kullanıldığının, markasal kullanımın tescil ettirdiği marka olduğu ve bu kullanımın davacı markalarına iltibas ve karışıklığa sebep olmayacağının tespit edildiğini, ayrıca 50.000,00 TL teminatın tarafların çıkar dengesine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu, söz konusu teminat bedelinin müvekkilinin ihtiyati tedbir kararının uygulanması sonucunda oluşabilecek zararlarını karşılamaya yeterli olmadığını, bu sebeplerle ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 18/11/2021 tarihli ara kararıyla; “Alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile, davalı aleyhine yalnıza ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin ön plana çıkartılacak şekilde büyük harfle yazılarak kullanımının yasaklandığı, ihtiyati tedbirin niteliğine göre 50.000,00 TL teminatın yeterli olduğu, ihtiyati tedbir kararın davalı tarafın ticari faaliyetlerini engelleme ihtimalinin bulunmadığı, bu şekilde kullanıma devam etmeleri halinde markada hak sahibi olan davacıların zarara uğrama ihtimallerinin bulunduğu, davacılar açısından yaklaşık ispat koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla, davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına yaptığı itirazın reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davalı şirketin “…” ünvanı ile ticaret sicile kayıtlı olarak faaliyetlerine devam ettiğini ve Türk Patent Enstitüsü nezdinde sicili … ve … tescil numaraları ile kayıtlı olan, tescilli markasını kullandığını, davalının kendi tescilli ticaret unvanını kullandığını, davacıların iddia ettiği gibi markasal bir kullanımı olmadığını, -Davacıların ihtiyati tedbir talebini konu alan dilekçelerinde öncelikle taleplerine dayanak oluşturan iddialarını HMK m. 390/3 gereği yasal delillerle yaklaşık olarak ispat etmek yükümlülüğü altında olduklarını, davacı tarafça, iddia ve beyanları destekleyen, yaklaşık olarak haklılığını ispata yönelik delil ileri sürmediğinin sabit olduğunu, Müvekkillinin yaklaşık 4 yıldır bu unvanı kullandığını, -“…” kelimesinin sadece müvekkilinin tescilli ve kanunen korunan ticaret unvanında yer almakla ve markasal bir kullanımın varlığı söz konusu olmadığını aynı zamanda davacıların markasının zayıf marka olduğunu, -50.000,00 TL teminat mukabilinde tedbire karar verilmesinin tarafların çıkar dengesine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu, teminat bedeli, müvekkilin ihtiyati tedbir kararının uygulanması sonucunda oluşabilecek zararlarını karşılamaya yeterli olmadığını, öncelikle kararın düzeltilerek ihtiyati tedbirin kaldırılmasına aksi halde teminat bedelinin artırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Talep, marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz iddiasıyla tedbir kararı verilmesine yönelik olup, İlk Derece Mahkemesince, yalnızca davalının “…” ibaresinin kullanımının büyük puntolarla yazılmasının önlenmesine ve davacı taraftan teminat alınmasına karar verilmiş, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Kararı davalı taraf istinaf etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Davalının iş yerinin kapısındaki tabelada ve danışma arkasındaki kullanımları gibi ticaret unvanında “…” ibaresinin diğer kelimelerden daha büyük harflerle ön plana çıkartılarak kullanılmasının tedbiren önlenmesine ve yasaklanmasına” karar verildiği, aleyhine tedbir istenilenin kendi marka ve ticaret unvanının kullanımının kısıtlanmasına yönelik bir tedbir kararı verilmediği, verilen tedbirin markasal kullanımının önüne geçilmesine yönelik bir tedbir kararı olduğu, verilen tedbirin davalının marka kapsamındaki ve ticaret unvanı kapsamındaki haklarını kısıtlamadığı, haksız kullanım olup olmadığının tespitine ilişkin diğer taleplere yönelik taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, bu konuda Mahkemece mevcut deliller uyarınca yapılan değerlendirmenin yerinde olduğu, 6100 Sayılı HMK’nun 396. maddesine göre durum ve şartların değişmesi halinde ihtiyati tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasının yeniden talep edilebileceği dikkate alınarak 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına karşı yapılan davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/11/2021 tarih ve 2021/155 E. Sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/12/2021