Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1629 E. 2021/1642 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1629
KARAR NO: 2021/1642
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/369
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline karşı İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine konu senet üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını ve alacaklı gözüken kişiye herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin 74 yaşında olup, icra takibinin başlatıldığı tarihte yaşlılıktan kaynaklanan rahatsızlıkları nüksederek 01.01.2020 tarihinde hastaneye yatırıldığını, bu durumunu fırsat bilen davalı tarafın, davaya konu sahte bonoyu tanzim ederek icra takibi başlattığını ve müvekkilinin ikamet etmediği mernis adresine tebligat çıkartarak takibi kesinleştirdiğini, bononun imza dışındaki kısımlarının bilgisayar çıktısı matbu olduğunu, akıllı telefon bile kullanamayan müvekkilinin tüm yazıları bilgisayar çıktısı olan bir bonoyu hazırlamasının mümkün olmadığını, … numaralı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusu neticesinde takip dayanağı bonodaki tek imzanın müvekkiline ait olmadığının tespit edilerek, davalı … hakkında “Resmi Belgede Sahtecilik, Kamu Kurum ve kuruluşları vb. Tüzel Kişiliklerin Araç Olarak Kullanılması Sureti ile Dolandırıcılık” suçlaması ile İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2021/263 Esas sayılı kamu davası açıldığını, ibraz edilen belgelerdeki imzalarla takip dayanağı bonodaki imzanın müvekkilinin imzasına benzemediğinin çıplak gözle dahi farkedildiğini, öncelikle teminatsız olarak icra takibinin durdurulmasına, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve davalı tarafın takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu icra takibinde ödeme emrinin, borçlunun senette yer alan adresine tebliğe çıkarıldığını, bila dönmesi sebebiyle mernis adresine tebligat talep edildiğini ve müdürlükçe yapılan sorgulama sonucunda borçlunun tespit edilen mernis adresine tebliğe çıkarıldığını, bu tebligat da bila döndüğünden, mernis adresine TK 21/2 uyarınca tebligat yapıldığını, yapılan ödeme emri tebliğinin usul ve yasalara uygun gerçekleştirildiğini ve takibin 15.02.2020 tarihinde kesinleştiğini, davacı borçlunun, İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2020/1328 E. sayılı dosyasında usulsüz tebligat şikâyeti ve borca, imzaya itiraz taleplerinde bulunduğunu, davanın 2020/1512 K. sayılı ilamı ile 08.12.2020 tarihinde reddedildiğini, istinaf inceleme sonucunun beklendiğini, müvekkili ile davacının kardeş olduğunu, davacının, yüklü miktarda altın ve dövizi borç aldığını, davacının aktif malvarlığı içerisinde gözüken taşınmazların bir kısmının tapu ve belediye işlemleri tamamlandıktan sonra müvekkili adına geçirilmesi yada borcun ödenmesi için sözlü olarak anlaştıklarını, ancak davacının taşınmazları müvekkiline vermediğini ve borcunu da ödemediğini, davacının, kendisi vefat ettikten sonra diğer kardeşleri ile müvekkilin sorun yaşamaması için borcuna karşılık senet vereceğini beyan ederek, senedi kendisinin getirdiğini ve müvekkilinin önünde imzaladığını, yahut imzalamış gibi yapıp, senedi müvekkiline teslim ettiğini, senedi teslim ettiği gün aynı zamanda ne kadar altın vs. aldığını gösterir protokol imzalayıp müvekkiline teslim etmişse de, söz konusu protokolün halen bulunamadığını, davacının, usulsüz tebligata dair açtıkları davalarının reddedilmesinden, senede dair bilirkişi raporunun gelmesi beklendikten ve müvekkili hakkında ceza mahkemesinde dava açıldıktan sonra eldeki davayı açmasının, açıkça borçtan kurtulmaya yönelik hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, Müvekkili ve davacı borçlunun tacir olmadığını, senet konusu borcun tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olmadığından, TTK 4 ve 5 hükümleri mucibince eldeki dosyada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, tespit davası açmakta davacının hukuki yararı olmadığını, davacının hakkı güncel bir saldırı ile tehdit edilmediğini, icraya yetki vermeyen tespit hükmünün tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmadığını, davacının teminatsız olarak takibin durdurulmasını istemediğini, İİK 72/3 uyarınca tedbir talep etmediğini,Davacı borçlunun İİK 170’e göre imzaya itiraz etmediğinden, somut olayda imza sahteliğine dayalı bir menfi tespit davası söz konusu olduğundan, davacı eldeki davayı açamayacağından davanın usulden reddi gerektiğini, 5 günlük hak düşürücü süre içerisinde, icra mahkemesinde veya genel mahkemelerde imzaya itiraz etmeyen davacının, takibin öğrenilmesi ve kesinleşmesinden 1.5 sene sonra açılan eldeki davanın, hak düşürücü süre içerisinde açılmaması nedeniyle, usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesine açılan 2021/263 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını, Davacının süresi içerisinde imzaya itiraz etmediğinden imzanın borçludan sadır olmuş kabul edileceğini, aksini davacının senetle ispatlaması gerektiğini, davacının, imzadan hariç olarak “borca da itiraz etmediğini” bu suretle, borç meblağının da, taraflar arasındaki borç doğuran maddi hukuki ilişkinin de kabul edildiğini, davacıya yemin tekliflerinin bulunduğunu, 2004 sayılı İİK md.72/3: “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez.” hükmünü havi olduğunu, davacı yan süresi içerisinde İİK 170.md.si hükmü uyarınca icra mahkemesine itirazda da bulunmadığından, satış işlemlerinin durdurulması yönündeki madde hükmünden de faydalanamayacağını, mevzuat hükümleri dolayısıyla davacının haksız ve hukuka aykırı teminatsız olarak takibin durdurulması talebinin reddi gerektiğini, davanın öncelikle usulden reddine, devamında ise esas bakımdan da reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davanın kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davası olup, talebin takip dosyasının durdurulması talebinden ibaret olduğu, …m.72/3 kapsamına göre İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebileceği, bu itibarla davacı / borçlunun talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; HMK 389 uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini, tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine kambiyo senetleri özgü takip yolu icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığının C. Savcılığınca temin edilen raporla vuzuha kavuştuğunu, müvekkilinin 01.01.2020 tarihinde hastaneye yatırıldığını, fırsat bilen davalının davaya konu sahte bonoyu tanzim ederek icra takibi başlattığını ve müvekkilinin ikamet etmediği mernis adresine tebligat çıkartarak takibi kesinleştirdiğini, davalı … hakkında “Resmi Belgede Sahtecilik, Kamu Kurum ve kuruluşları vb. Tüzel Kişiliklerin Araç Olarak Kullanılması Sureti ile Dolandırıcılık” suçlaması ile İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2021/263 E sayılı kamu davası açıldığını, davalının sahte senet düzenlediğinin, senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığının ceza soruşturmasında sübut bulduğundan ihtiyati tedbir talebinin şartlarından olan yaklaşık ispat zorunluluğunun gerçekleştiğini, icra takibinin kesinleştirildiğini ve müvekkiline ait taşınmaza haciz konarak İstanbul … İcra D. … Tal (satış d.) dosyası ile satışının istendiğini, tedbir kararı verilmediği taktirde taşınmazın satışı yapılarak geri dönülmesi imkansız zararların doğacağını, tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararda gerekçe bildirmediğini, izah olunan ve re’sen nazara alınacak sebeplerle; mahkeme ara kararının kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekilinin talebi, 2020/174288 numaralı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusu neticesinde takip dayanağı bonodaki tek imzanın müvekkiline ait olmadığı tespit edilerek, davalı … hakkında “Resmi Belgede Sahtecilik, Kamu Kurum ve kuruluşları, Tüzel Kişiliklerin Araç Olarak Kullanılması Suret ile Dolandırıcılık” suçundan İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2021/263 Esas sayılı kamu davası açıldığından, ibraz edilen belgelerdeki imzalarla takip dayanağı bonodaki imzanın müvekkilinin imzasına hiç benzemediğinin çıplak gözle dahi farkedildiğinden, öncelikle teminatsız olarak icra takibinin durdurulmasına, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve davalı tarafın takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine ilişkindir.Mahkemece, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkemenin kararında açıkça; Davanın kambiyo senedinden doğan menfi tespit davası ve talebin takip dosyasının durdurulması talebinden ibaret olduğu, …m.72/3 kapsamına göre İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebileceği, bu itibarla davacı / borçlunun talebinin reddine karar verildiği belirtilmek suretiyle icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında tedbir yolu ile takibin durdurulmasının istenemeyeceği belirtilmek suretiyle talebin ret gerekçesinin açıklandığı tespit edildiğinden, davacı vekilinin kararda gerekçe bulunmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı tarafça 30/12/2019 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasında 06/07/2017 tanzim ve … vade tarihli, borçlusu davacı olan 744.757,00 TL bedelli senetten dolayı davacı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla takip başlatıldığı, takibin kesinleştiği, davacı tarafça, 07/06/2021 tarihinde takibe konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile takibin durdurulması için dava açıldığı tespit edilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 26. maddesinde; “Hakim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hakimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde ve aynı yasanın 390/3 maddesinde, ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemeleri mevcuttur. Yasa koyucu yanlış anlamaları engellemek amacı ile HMK 390/3. maddesinde tedbir talep eden tarafa “dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtme” zorunluluğu getirmiştir. Dava dilekçesinde tedbir isteğinin açıklandığı bölümde açıkça “takibin durdurulması” talebinde bulunulduğu görülmüş olup, HMK 26. maddesindeki; “Hakim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.” düzenlemesi karşısında mahkemece, yorum yolu ile talebin “icra veznesine ödenecek paranın alacaklıya verilmemesi” olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından, tedbirin takibin durdurulmasına ilişkin olduğu doğru olarak nitelendirilmiştir. İİK’nın 72. maddesinin 1. ve 2. Fıkrası ile 3.fıkrasının ilk cümlesi; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra İflas Kanunu, takip hukukundan doğan ihtilaflara ilişkin özel bir yasadır. Genel kural; ihtilafa ilişkin özel yasa mevcut ise genel nitelikteki 6100 Sayılı HMK’nın tedbire ilişkin hükümleri uygulanmaz. Tedbir isteyen taraf, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldıktan sonra, borçlu olmadığının tespiti davası açarak ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasını talep ettiğinden, talebi takip hukukuna ilişkin olduğundan, uygulanması gereken İcra İflas Kanunu’nun ilgili hükümleridir. İhtiyati tedbir, geçici hukuku korumalardandır. Tedbir talep edilen görülmekte olan davanın icra takibinden sonra açıldığı anlaşılmaktadır. İİK’nın 72. maddesinin 3. fıkrasındaki “İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” düzenlemesi karşısında; mahkemece takip başlatıldıktan sonra ihtiyati tedbir talep edildiği taktirde takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden, ilk derece mahkemesi de red kararını aynı gerekçeye dayandırdığından, kararın yasaya aykırı olduğuna dair istinaf talebi yerinde olmadığından, davacı şirket yetkilisinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/06/2021 tarih ve 2021/369 E. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/12/2021