Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/161 E. 2021/125 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/161
KARAR NO : 2021/125
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
NUMARASI: 2020/236 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Mevcut Olmadığının Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 11/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile,” Köroğlu İşkembecisi ” ibareli markanın yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri için 1988 yılında … tarafından kullanılmaya başlandığını, 1997 yılında … yemekçilik …San.ve Tic. Ltd. Şti’ne devredildiğini, markada bulunan eser vasfındaki logonun şirket ortağı … tarafından tasarlandığını ve kullanım hakkının basit lisans ile … limited şirketine bırakıldığını, TürkPatent’e 16/10/2006 tarih ve 2006/49859 sayılı marka tescilinin elde olmayan sebeplerle tamamlaamadığını, … limited şirketinin 07/10/2009 tarihinde … San.ve Tic. Ltd. Şti’ne, 28/11/2011 tarihinde devredildiğini, … San. Tic. Ltd. Şti’ne devredildiğini, müvekkili tarafından ” … ” markasının 25/01/2010 tarihinden itibaren 2010/4323 sayısı ile Türk Patent nezdinde 43.sınıftan tescilli olduğunu, davalının önce “…” ibareli 30.sınıftan 07/04/2015 tarih ve 2015/29689 sayılı, sonra da ” Florya Köroğlu+şekil+ibare ” biçimli 43.sınıftaki 17/10/2018 tarih ve 2018/92452 sayılı markaları adına tescil ettirdiğini, tüm Türkiye’de kullanım ve tescil önceliğinin müvekkiline ait olduğundan davalının 07/04/2015 tarih ve 2015/29689 sayılı,7/10/2018 tarih ve 2018/92452 sayılı markalarının, müvekkilinin 25/01/2010 tarihinli 2010/4323 sayılı markadan doğan haklarını ihlal ettiğinden, haksız rekabet yarattığından, davalının 2015/29689 ve 2018/92452 sayılı markalarının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini, müvekkiline ait markanın tecavüz teşkil etmediğinin, haksız rekabet yaratmadığının tespitine, 3. Kişilere devrinin önlenmesi ve marka tescilinden doğan haklarının müvekkiline karşı ileri sürülmesinin engellenmesi için tedbir kararı verilmesini, talep etmiştir. Davalı vekili tedbire itiraz dilekçesi ile; Davacının müvekkiline ait markaların tecavüz etmediğinin tespiti ile davalıya ait markaların hükümsüzlüğünün tespitine ilişkin ayrı görülmesi gereken davaları birlikte açtığını, müvekkilinin 2015 yılından itibaren markanın tescilli sahibi olduğundan hak sahibinin müvekkili olduğunu, müvekkiline ait markalara tecavüz etmediğinin tespiti davası açılmak suretiyle, müvekkilinin Anayasa’dan doğan dava açma hakkının engellendiğini, davanın mahiyeti gereği bilirkişi incelemesi yaptırılmadan tedbir kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle tedbir kararının kaldırılmasını savunmuştur. Mahkemece;” davalı adına kayıtlı 2015/29689, 2018/92452 nolu markaları üçüncü kişilere devrinin önlenmesi ve davalının bu marka haklarından doğan zahiri hakların davacıya karşı ileri sürülmesinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş olmakla, davada davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğünün talep edildiği hususu da nazara alınarak, dava dilekçesi ve ekli belgelere göre, HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile SMK’nın 159. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin takdiren 20.000,00 TL teminat karşılığında kabulü ile, davaya konu 2015/29689 ve 2018/92452 sayılı marka tescil belgeleri davalı adına kayıtlı ise, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi bakımından TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına ve davalının bu marka tescillerinden doğan zahiri haklarını davacıya karşı ileri sürülmesinin tedbiren engellenmesi ” yönünde ihtiyati tedbir kararı ve itiraz üzerine; “Dosya kapsamı deliller, davanın marka hükümsüzlüğüne ilişkin bulunması, yargılamanın devamında taraf teşkilinde güçlük çekilmemesi zorunluluğu, tedbirin niteliğine göre, davadaki hak ve menfaat dengesi gözetilerek, yeterli teminat alınmış olması karşısında , davalı vekilinin tedbire itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile itirazın reddine karar verilmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile; 1- T.C. İstanbul Valiliği Bakırköy Kaymakamlığı Bakırköy Grup Sağlık Başkanlığı tarafından verilen 03.08.1973 Tarihli “Üçüncü Sınıf Gayrisıhhi Müesseselere Ait Açılma Ruhsatı”ndan anlaşılacağı üzere, “…” ibaresinin aynı sektör ve aynı hizmet için ilk olarak müvekkili tarafından kullanıldığından, markanın ASIL ve GERÇEK HAK SAHİBİNİN müvekkili olup, 2015 tarihinde TPE nezdinde tescil ettirdiğini, davalı 1988 yılından itibaren söz konusu ibareyi kullandığını iddia etse ve müvekkilinin marka tescili bir kenara bırakılsa dahi, müvekkilinin söz konusu ibareyi davacıdan çok daha uzun yıllar önce kullandığı sabit olduğundan,2-Davacı tarafından Tescilli Belge sunulmamasına rağmen, müvekkilinin markası hakkında tedbir kararı uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu, taraflara ait kullanım, müvekkilinin tescilli markası, markanın asıl ve gerçek hak sahibinin kim olduğu konuları değerlendirilmediğinden,3- Mahkemenin tedbir kararında gerekçe belirtmediğinden,4-Bilirkişi incelemesi dahi yapılmadan, dava dilekçesi üzerinden karar verildiğinden,5-Anayasamız gereğince herkesin meşru yollar ile hakkını arama hakkına sahip olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa açabileceği Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Yoksun Kalınan Kazanç, Maddi ve Manevi Tazminat istemi gibi talepleri yönünden dava hakkı kullanılmadan, bu hakkın kullanmasının tedbir yolu ile engellenmesinin, müvekkilinin hak arama ve dilekçe hakkını engelleme niteliğinde olup, anılan kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 159. Maddesinde; “Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.””Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” hükmü düzenlenmiş olup, mahkemece ” davada davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğünün talep edildiği hususu da nazara alınarak, dava dilekçesi ve ekli belgelere göre, HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile SMK’nın 159. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin takdiren 20.000,00 TL teminat karşılığında kabulüne ” karar verilip, itiraz üzerine; “Dosya kapsamı deliller, davanın marka hükümsüzlüğüne ilişkin bulunması, yargılamanın devamında taraf teşkilinde güçlük çekilmemesi zorunluluğu, tedbirin niteliğine göre, davadaki hak ve menfaat dengesi gözetilerek, yeterli teminat alınmış olması karşısında , davalı vekilinin tedbire itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile itirazın reddine karar verilmiştir.Davalılar vekili tarafından sunulan, T.C. İstanbul Valiliği Bakırköy Kaymakamlığı Bakırköy Grup Sağlık Başkanlığı tarafından verilen 03.08.1973 Tarihli “Üçüncü Sınıf Gayrisıhhi Müesseselere Ait Açılma Ruhsatı”nda “…” ibaresinin kullanıldığı sabit ise de, davacı tarafça ilk kez 1988 yılında kullanıldığı iddia edilmiş, ayrıca ilk kullanımın ” … ” olarak belirtilmesi ve ” …” markasının 25/01/2010 tarihinden itibaren 2010/4323 sayısı ile Türk Patent nezdinde 43.sınıftan tescilli olması karşısında, davalının kullanımının daha eski tarihli olması dikkate alınmayacağından, kullanımın araştırılmadığı, davacı tarafça belge sunulmadığı, belgelerin dikkate alınmadığı iddiası kanıtlanmadığından, Mahkemece; “Dosya kapsamı deliller, davanın marka hükümsüzlüğüne ilişkin bulunması, yargılamanın devamında taraf teşkilinde güçlük çekilmemesi zorunluluğu, tedbirin niteliğine göre, davadaki hak ve menfaat dengesi gözetilerek, yeterli teminat alınmış olması karşısında , davalı vekilinin tedbire itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile itirazı reddettiğinden gerekçe mevcut olduğundan,Mahkemece, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmamış ise de; marka tescil belgeleri davalı adına kayıtlı ise, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi bakımından TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına ilişkin tedbir yönünden, bilirkişi raporu alınması zorunluluğu bulunmadığından, bu sebeplere dayalı istinaf talebi ile “marka tescil belgeleri davalı adına kayıtlı ise, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi bakımından TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına” dair verilen ihtiyati tedbir kararı, bu aşama itibarıyla usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin tarih ve 2020/236 E. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4- Davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5) maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/02/2021