Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1537 E. 2023/1455 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1537
KARAR NO: 2023/1455
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09/06/2021
NUMARASI: 2021/5 E. – 2021/102 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin başta enerji içecekleri olmak üzere meşrubat ve sair ürünleriyle dünya çapında bilinen ve tüketiciler nezdinde yüksek tanınmışlığa ulaşmış bir şirket olduğunu, TPMK nezdinde müvekkili adına … numaralar ile 32.sınıfta tescilli markaların bulunduğunu, … ve … tescil nolu markaların TPMK nezdinde tanınmış marka olarak kayıtlı olduğunu, markaların çeşitli mahkeme kararıyla tanınmış marka niteliğini haiz olduğunun tespit edildiğini, 1987 yılından beri ürün ambalajı üzerinde kullandığı mavi/gri renk kombinasyonunun uzun yıllardır “…” markaları ile kullanıldığını, daha önceki mütecaviz “…” ibareli ürün ambalajının üretim, satış ve dağıtımının mahkeme kararıyla engellenmesi üzerine yeni bir ürün yaratıp piyasaya sürdüklerini ve … no ile yeni bir marka başvurusunda bulunduğunu, … ibareli enerji içeceği tipi ürünün hiçbir tescilli hakka dayanmaksızın … tarafından … ürettirilerek piyasaya sürüldüğünü, davalı … ürünlerin üreticisi olması ve bu durumun davalı tarafından da kabul edilmiş olması sebebiyle huzurdaki ihtilafın tarafı olduğunu, davalılar tarafından üretilen ve satışa sunulan … enerji içeceği ürün ambalaj kompozisyonunun müvekkilinin tescilli şekil ve … markalarına iltibas yarattığını, müvekkilinin ürün ambalajları ve tescilli şekil markaları ile davaya konu ürün ambalajında kullanılan renk tonlarının, şekillerin ve unsurların çapraz algı yaratacak biçimde yerleştirilmesi hususları göz önüne alındığında ve bütün olarak incelendiğinde birbirine ciddi benzerlik olduğunu ve aynı markaya ait ürün olarak kullanıldığı “…” markasını anımsattığını, dava konusu ürünün müvekkilinin markalarına ve … enerji içeceğine marka tecavüzü ve haksız rekabet yaratacağını, 2012/224 d.iş sayılı dosyada bilirkişilerin, salt tasarımların karıştırmaya neden olmayacağını ancak kullanılan renkler ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde ürün tasarımları arasında tüketiciler nezdinde karıştırma ihtimali olduğunu açıkça ifade ettiklerini, davacının … markalarının tanınmışlık statüsünde olmasının iltibas değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiğini, müvekkilinin tescilli markaları ile tasarımına iltibas suretiyle yaratılan marka tecavüzü ve haksız rekabetin tespitini, önlenmesini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu edilen … isimli bir markasının bulunmadığını, varsa sözü edilen ihlallerin müvekkili tarafından gerçekleştirilmediğini; davacının markasının … olup ihlal ettiği iddia olunan markanın ise … olduğunu, bu nedenle herhangi bir ihlalin söz konusu olmadığını, ayrıca ürünler incelenirse ambalaj tasarımı ve kompozisyonu olarak bir benzerlik ve ihlal olmadığının görüldüğünü, mahkemenin 2012/224 d.iş sayılı dosyasında verdiği kararda da hazırlanan bilirkişi raporunda dahi tasarım ve biçim olarak karıştırmaya sebep olacak bir benzerliğin bulunmadığının tespit edildiğini, davacı tarafın iddiasının sadece renk kombinasyonu ile iltibas bulunduğuna yönelik olduğunu, benzer ürünlerde benzer renklerin kullanılmasının hem teknik ve hem de pazarlama açısından bir zorunluluk olduğunu, tasarımı iltibasa yol açmayacak bir ürünün, salt olarak renk kombinasyonu ile değerlendirilebilmesi için renk kombinasyonunda olabilecek iltibasın çok fazla ve belirgin olması gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketle davacı taraf arasındaki diğer uyuşmazlık konusu ürünün 2011/111 esas sayılı dosyada görülen davada alınan rapor doğrultusunda değiştirilerek figüratif benzerliğin ortadan kaldırıldığını, 2012/224 d.iş sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunda taraflara ait ambalaj tasarımları açısından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığının tespit edildiğini, davaya konu ürünlerin yarıdan fazlasında kullanılan soğukluk çağrışımı yapan mavi rengi müvekkilinin teknik sebeplerle kullandığını, uyuşmazlığın tarafların kullandığı kelime markalarına ilişkin olmadığı gibi ambalaj tasarımları arasında renk unsurları haricinde benzerlik ya da karıştırılma ihtimali bulunmadığının tespit dosyasına alınan bilirkişi raporu ile de tevsik edildiğini, ürünün hedef kitlesinin ambalaj üzerinde de yazıldığı şekilde 18 ve üzeri yaştaki alıcılar olup ürünün belirli bir ayırt etme yeteneğine sahip olmayan tüketicileri hedeflemediğini, davacı tarafın tanınmışlık iddiasının sadece … kelimesini ve yanında karşılıklı boğa figürleri içeren siyah-beyaz şekil unsuru yönünden olup, tanınmışlığın bu dava bakımından esasa etkili olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Karşı davacı-davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, dava konusu markaları Türkiye’de hiçbir fiziki ve renk tonuk sınırı gözetmeden tescil ettirmesinin ve lacivert ve gri renkler üzerinde ton sınırı olmaksızın hak iddia etmesinin iyiniyetle bağdaşmadığını, davalının reklam yatırımının markalara renk bakımından ayırt edicilik kazandırmasının mümkün olmadığnıı, zira mavi ve gümüş renklerin ilgili piyasada satılan ürünleri çok büyük kısmında onlarca yıldır ve davacının kullanımından daha önceki tarihlerden bu yana teknik sebeplerle kullanıldığını, davalı marka tescillerinin renk markası olarak gerekli tescil kriterlerini sağlamadığını, markaların grafik gösterim şartını da taşımadığını, bu marka tescillerinin hiçbirisinde davalının hangi renk tonları üzerinde tescil gerçekleştirdiğini gösteren bir ibarenin bulunmadığını, TPMK uygulamasına göre bu renkler üzerinde hak iddia edilebilmesi için başvuru yapılırken … renk kodlarının bildirilmesi gerekeceğini, davalının hak sahipliği iddiasını belirli renk kodları ile sınırlamamak için usulüne uygun bir renk markası için tescil başvurusu yapmadığını ve bu nedenle mavinin tüm tonları üzerinde hak sahipliği iddia etmeye çalıştığını, mutlak red nedenlerine dayalı davalarda sessiz kalma nedeni ile hak kaybının kabul edilmediğini, davalı … adına tescilli … numaralı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Karşı davalı-davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; 556 sayılı KHK m.42’de öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, TMK m.2 uyarınca sessiz kalma yoluyla hak kaybının da söz konusu olduğunu, müvekkilinin … markalarının son derece orijinal markalar olup çok güçlü bir kendiliğinden ayırt ediciliğe sahip olduğunu, markaların ayırt ediciliğinin 25 yılı aşkın süredir süregelen istikrarlı kullanım ile güçlendiğini, müvekkiline ait şekil markalarının OHIM nezdinde de çok uzun yıllardır tescilli olup, bu durumun da markaların ayırt ediciliğini teyit ettiğini, … numaralı markanın şekil markalarının yeni bir versiyonu olup kendiliğinden son derece ayırt edici bir marka olduğunu, lacivert-gri renk kompozisyonunun teknik zorunluluktan kaynaklanmadığını, enerji içeceği ile özdeşleştiği gibi bir tespitin bulunmadığını, müvekkilinin şekil markalarının grafik çizimle sınırları net bir şekilde ortaya konulmuş ve ilgili sınıfta ayırt ediciliğe sahip trapezoid şekilli veya mavi-gümüş rengin %50-50 oranında yan yana durmasından oluşan bu nedenle de çizimle görüntülenebilme şartını kolaylıkla karşılayan markalar olduklarını, hükümsüzlüğü istenen markaların ülkemiz mevzuatına göre salt şekil markaları olmadığı gerçeği ışığında bu bilgilerin dava ile ilgisinin olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…Tanınmış olan söz konusu markalar, davacı yanın yapmış olduğu yatırım ve tanınmışlık seviyesi itibarı ile tüketici nezdinde belirli düzeyde ayırdedicilik kazandıklarının kabulü gerekir. Ayrıca hükümsüzlüğü talep edilen markaların yalnızca renk markaları olmaması, bu renklerin bir form oluşturacak şekilde yani, dikey olarak konumlandırılan dikdörtgen şekli içerisinde yerleştirilmiş çapraz olarak birbirine bakan yamuk geometri şekillerinin aynı renkte olacak şekilde dört adet dik yamuktan oluştukları; tanınmış olan ve tüketici nezdinde ayırdediciliği ve bilinirliği yüksek olan davacıya ait seri markaların bir parçası olarak algılanma özelliğine sahip oldukları ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Ayrıca hükümsüzlük talebine konu markaların tescil tarihi itibariyle de 5 yıllık sessiz kalma süresi geçirildikten sonra karşı davanın ikame edildiği, hükümsüzlük sebebine göre de hak düşürücü sürenin nazara alınması gerektiği anlaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle davanın ve karşı davanın reddine” karar verilmiştir.Davalı- karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Asıl davanın reddedildiğini, Karşı davanın asıl olarak renk markasına yönelik olarak açıldığını, mahkemece markaların sadece renk markası olmadığı, markalarda renklerin bir form oluşturacak şekilde oluşturuldukları ifade edildiğini, amaçlarının asıl davada renkler bakımından davacının bir hakkının bulunmadığını ispat etmek olduğunu, sadece kelime unsuru bakımından tescil edilebilir olduğunun tespiti için davanın açıldığını, davaya konu bu markaların renk markası olarak tespitinden sonra markaların ayırt edicilik vasıflarının tartışılması gerektiğini, Yargıtay’ın uygulamasında renklerin marka tesciline konu olamayacağının istikrarlı bir şekilde kabul edildiğini, renklerin tescil kaydı ile korunmasına olumlu yaklaşılan tüm kaynaklarda ve TÜRKPATENT uygulamasında renklerin grafik gösterimi şartının karşılanması için renk markaları ile ilgili tescillerde uluslararası sınıflandırma sistemlerinden birinde (…, …, … gibi) tanımlanmış renk kodlarının bildirilmesi gerektiğini, ayrıca tanımlayıcı özellik taşıması halinde bu renklerin marka tescili ile korunmayacağını, -Davacı-karşı davalı tarafın karşı davaya konu markalarının grafik gösterim şartını da taşımadığını, bu marka tescillerinin hiçbirisinde davacı-karşı davalı tarafın hangi renk tonları üzerinde tescil gerçekleştirdiğini gösteren bir ibare bulunmadığını, bu şekilde bir ana renk olan ve fonksiyonel amaçlarla kullanılan mavi renk üzerinde tüm renk tonları bakımından hak iddia eder hale geldiğini, markaların görsel/fiziksel sınırlarını tespit etmenin de mümkün olmadığını,-Hükümsüzlük davası için 5 yıllık hak düşürücü sürenin markanın kullanılması ve önceki marka sahibinin bu kullanımı öğrenmesi ile başladığını, mutlak ret nedenlerine bağlı olarak dava konusu markaların ayırt edicilik ve grafik gösterim şartını taşımadığı hallerde sessiz kalma nedeni ile hak kaybının kabul edilmiş olmadığını, dava konusu renklerle markalar kapsamındaki mal ve hizmetlerin iç içe geçtiği, mavi ve gri renklerin teknik sebeplerle çok sayıda işletme tarafından kullanıldığı bir vakıada bu renklerin kullanım nedeni ile bir işletme bakımından ayırt edicilik vasfı kazanması objektif olarak mümkün olmadığını, -Davacı-karşı davalı tarafın “…” ibareli kelime markasının tanınmışlığının ne asıl davada ne de karşı davada tartışma konusu olduğunu, davaya konu renk markalarının tanınmışlığının ise kelime markasının tanınmışlığından bağımsız olduğunu, “…” ibaresinin tanınmış marka olmasının bu renk markalarını da kendiliğinden tanınmış marka haline getirmeyeceğini, karşı dava bakımından TÜRKPATENT nezdinde tescilli … nolu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; 556 sayılı KHK’nın 42/1 (a) maddesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcının markanın tescil tarihi olduğunu, markaya karşı açılan hükümsüzlük davasının nispi ret sebeplerine veya mutlak ret sebeplerine dayanmasının, hak düşürücü sürenin/sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanması bakımından herhangi bir farklılık yaratmadığını, davacı markalarının mavi ve gümüş renk kombinasyonundan oluşan “…” markası olduğunu, mavi gümüş renk kombinasyonundan oluşan markaları taşıyan … enerji içeceğinin, 1987 yılında piyasaya sürüldüğünü, mavi ve gümüş renk kombinasyonu, enerji içeceği sektöründe, … ile özdeşleşip ve tanınmış hale geldiğini, bilirkişi raporunda da bu markaların tüketici nezdinde belirli düzeyde ayırt edicilik kazandığının belirtildiğini, markalarının renk markası olmadığından, … kodunun da tescil yapılırken belirtilmesinin gerekmediğini, mavi ve gümüş renklerin hiçbir teknik, fonksiyonel veya tanımlayıcı özelliği bulunmadığını, bilirkişi raporunda mavi ve gümüş renklerin, tescilli oldukları mallar bakımından, teknik, estetik, fonksiyonel bir zorunluluk taşımadığından ve kullanılan gümüş rengin hammaddenin doğal rengi olmadığından bahsedildiğini, İstanbul 1. FSHHM’nin 2015/63 E. 2018/180 K. sayılı kararında, … sayılı ve … sayılı markaları bakımından davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını; müvekkillerinin davaya konu markalarının kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandığını ve bu markalar açısından 556 sayılı KHK’run 7/1 (a) ve (c) maddeleri kapsamında hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını belirterek davanın tümden reddine karar verildiğini, markalarının tanınmış olduğunu, Davalı-karşı davacının hukuki dayanaktan yoksun istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Asıl Davanın, davalının, davacının tescilli markaları ile tasarımına iltibas suretiyle yaratılan marka tecavüzü ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine dayalı olarak açıldığı, karşı davanın, davacı – karşı davalı taraf adına TÜRKPATENT nezdinde tescilli … nolu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine dayalı olarak açıldığı, İlk derece mahkemesi, asıl davada davacı – karşı davalı tarafın iltibas ve haksız rekabet iddiasının gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle reddine, karşı davanın ise koşulları oluşmadığından reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Karşı dava yönünden, davalı-karşı davacı tarafından istinaf isteminde bulunulduğu anlaşılmıştır.Davalı-karşı davacının … nolu marka başvurusunun TÜRKPATENT tarafından kabul edildiği, YİDK kararının iptalinin talep edildiği, Ankara 4 FSHHM’nin 2014/293 E. nolu dosyası ile davanın reddedildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Davalı-karşı davacı vekili, mutlak ret sebeplerine dayalı olarak hükümsüzlük iddiasında bulunulmuş olması sebebiyle 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağını iddia etmiştir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK’nın 2. maddesi olup, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip hâkim tarafından resen dikkate alınmalıdır. Hak düşürücü süre/sessiz kalma yoluyla hak kaybı bakımından hükümsüzlük davasının mutlak veya nispi ret sebeplerine dayalı olarak açılması yönünde herhangi bir ayrıma gidilmemiş olup, TMK’nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.2020 tarih, 2017/11-27 Esas, 2020-225 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 11. HD’nin 2011/7104 Esas, 2012 14860 Karar, 2010/6588 Esas, 2011/17257 Karar, 2010/12137 Esas, 2012/16604 Karar sayılı kararları da bu yöndedir.) 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük davaları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK’nin 26/6. maddesi; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Somut olayda, sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı değerlendirilen davacı-karşı davalı markalarından … nolu markaların tescil tarihinden dava tarihine kadar uzunca bir süre geçmiş olması, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafından hükümsüzlük davası açılmasının TMK’nun 2.maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık oluşturduğu gözetilerek, sürenin kamusal yarar sebebiyle uygulanmayacağına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 11. HD’nin 06.11.2007 tarih, 2006/7877 Esas, 2007/15429 Karar sayılı kararı)556 Sayılı KHK’nın 7/1 (a) maddesince, ayırt edici olan ve çizimle görüntülenebilen her türlü işaret marka olarak tescil edilebilmektedir. Davacı-karşı davalı markasının bilirkişi raporunda, kendiliğinden ayırt edici olduğu belirtilmiş, ayrıca bu markaların enerji içecekleri üzerinde yoğun olarak kullanıldığı konusunda bir tereddüt olmadığı, bu durumun ayırt ediciliği pekiştirdiği ve bu markaların uzun süreli kullanım yoluyla da doğrudan davacı-karşı davalı şirkete aidiyetine dair güçlü bir ayırt edicilik kazandığı belirtilmiştir. Davacı-karşı davalı markasında yer alan mavi-gri renk kombinasyonlarının, “enerji içecekleri” emtialarında davacı-karşı davalı markaları ile özdeşleştiği, enerji içecekleri sektörünün ülkemizde çok geniş katılımcısı olmayan bir sektör olduğu, dolayısıyla “enerji içeceği” alanında ülkemiz tüketicisinin aklına ilk gelen markalardan olduğu düşünülen Davacı-karşı davalı markalarında kullanılan sözcük(…) ve renk unsurlarının da tüketici algısında, ilgili emtialar ile sınırlı olarak doğrudan yer edinmiş bulunduğu, bu konudaki Mahkeme değerlendirmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, ilk derece mahkemesi tarafından davanın bu gerekçelerle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalı-karşı davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/06/2021 tarih ve 2021/5 E., 2021/102 K. sayılı kararına karşı davalı karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davalı karşı davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı karşı davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/11/2023