Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1497 E. 2023/390 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1497
KARAR NO: 2023/390
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2021
NUMARASI: 2014/288 E. – 2021/239 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01/02/2014 tanzim, 30/08/2014 ödeme tarihli, 75.000-TL bedelli, alacaklısı …, borçluları … ile müvekkili … olarak görünen bir adet bono ile ilgili … Bankası Sarıyer Şubesi tarafından 03/09/2014 tarihli ödememe protestosunun müvekkiline gönderildiğini ve yapılan ihbara rağmen senedin vadesinde ödenmediğinin belirtildiğini, müvekkilinin söz konusu protestonun tebliği ile dava konusu senetten haberdar olduğunu, ancak müvekkilinin böyle bir senet imzalamadığı gibi alacaklı görünen davalıya da böyle bir borcunun da bulunmadığını, daha önce de aynı kişi tarafından müvekkili hakkında başka senetler için icra takibi ve ihtiyati haciz kararları alındığını, yapılan haciz işlemleri ile ticari olarak müvekkilini çok zor duruma düşürdüğünü, haciz baskısı altında tahsilat yapılmak istenmişse de tüm bu takiplerle ilgili imzaya itiraz edilmek suretiyle davalar açıldığını, dava konusu bono ile ilgili davalı tarafından açılmış bir icra takibinin mevcut olmadığını, ancak davalı tarafından dava konusu bono ile ilgili her an ihtiyati haciz kararı alınabileceğini ve müvekkili hakkında icra takibi yapılarak müvekkilinin ticari olarak büyük zarara uğratabileceğinin açık olduğunu, bu sebeple müvekkilinin borçlu olmadığı ve imzalamadığı bir senet ile ilgili mağdur olmasının önüne geçilmesi ve telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi adına öncelikle ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile teminatsız veya uygun bir teminat karşılığında İİK. madde 72/2 uyarınca 01/02/2014 tanzim, 30/08/2014 ödeme tarihli, 75.000-TL bedelli, alacaklısı …, borçluları … ile müvekkili … olarak görünen bir adet bono ile ilgili müvekkili hakkında alınacak olası ihtiyati haciz ve/veya icra takibi taleplerinin önlenmesine ve durdurulmasına, davalıya herhangi bir borcu bulunmaması ve böyle bir senede imza atmamış olması kapsamında müvekkilinin dava konusu bono ile ilgili borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafında haksız ve kötüniyetli olarak yapılan usulsüz talepler sebebiyle davalının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmelerine karar verilmesini talep ile dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacının taraf vekillerinin hazır bulunduğu 01/02/2014 tarihinde Ortaklar Arası Tasfiye Protokolü ve İbraname başlıklı bir sözleşme imzalandığını, mezkur sözleşmeye göre müvekkili … ve eşi …’ın, … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki sahip oldukları şirket hisselerinin tamamını, davacı …’ın isteği üzerine …’e devrettiğini, imzalanan sözleşmede müvekkili …, eşi …’ın, davacı …, eşi … ve oğlu …’ın, …’in üçüncü kişi tarafların ve taraf vekillerinin de imzası bulunduğunu, davaya konu edilen bononun da aynı tarihte, aynı anda imzası bulunan kişilerin bulunduğu ortamda imzalandığını, davacının imza itirazının haksız, dayanaksız ve kötüniyetli olduğunu, imzası sırasında davacı tarafından düzenlenen ve müvekkiline teslim edilen davacının imzası bulunan 01/02/2014 düzenleme tarihi, 30/08/2014 vade tarihi olan ve 75.000-TL tutarındaki bono bedeli davacı tarafından ödenmediğini, bono bedelinin ödememesi üzerine … Bankası A.Ş. Sarıyer Şubesi tarafından Sarıyer … Noterliği’nin 03/09/2014 tarihli, … yevmiye nolu ödememe protestosu çekildiğini, davacının bono üzerindeki imzaya dair imzanın kendisine ait olmadığı yönündeki iddiasının imza incelemesi sonrasında desteklenmesi durumunda dahi davacının çok sayıda kişi önünde imzaladığı protokole bağlı olarak, hisselerin devredilmesi karşılığında ödemesini taahhüt ettiği bedel için düzenleyerek müvekkiline verdiği bonoları keşide ederken/imzalarken sahtecilik yaptığını ve müvekkilini dolandırmış durumda olacağını, davacının tedbir talebinin reddine, haksız ve dayanaksız açılan davanın reddine, davacının haksız ve kötüniyetli olması sebebiyle davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Yapılan yargılama sırasında, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre; davacı tarafça, dava konusu senet üzerindeki imzaya itiraz edilmesi nedeniyle, davacı asilin ıslak imza örnekleri, imza örneklerinin bulunduğu bir kısım evrak asılları ile dava konusu senet aslındaki imzalarının karşılaştırılması suretiyle, senet üzerinde bulunan davacı imzasının, davacı eli ürünü olup olmadığı hususunda yapılan imza incelemesi sonucunda düzenlenen, hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli 26/01/2021 tarihli bilirkişi raporu ile dava konusu senet üzerindeki imzanın davacı eli ürünü olmadığı tespit edilmiş olmakla, davaya konu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığı anlaşıldığından, davacının davasının kabulü ile davaya konu, borçlusu …, kefili …, lehdarı … olan, 01/02/2014 düzenleme, 30/08/2014 ödeme tarihli, 75.000-TL. (yetmişbeşbintürklirası) bedelli senet dolayısıyla, davacının davalıya 75.000-TL. borçlu olmadığının tespitine,davacının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiş, davacının davasının kabulü ile davaya konu, borçlusu …, kefili …, lehdarı … olan, 01/02/2014 düzenleme, 30/08/2014 ödeme tarihli, 75.000-TL. (yetmişbeşbintürklirası) bedelli senet dolayısıyla, davacının davalıya 75.000-TL. borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bono borçlularından … ile müvekkil … arasında “… AŞ hisse devir sözleşmesi” imzalandığını, davaya konu bononun da hisselerin devredilmesi karşılığı alınan bonolardan bir tanesi olduğunu, davacının dava konusu senetteki imzayı herkesin bulunduğu ortamda imzaladığını, bu sebepler ışığında imzayı inkar etmesinin kötü niyetli bir yaklaşım olduğunu, davacının imzası bulunduğu sözleşmeye bir itirazda bulunmadığını, sözleşmeden doğan borcunu ifa etmemek adına dava konusu bonoya kasıtlı şekilde itiraz ettiğini, resmi evraklar başkaca belgeler incelendiğinde davacının karakteristik bir imza yapısının bulunmadığının anlaşılacağını, davacının inkarda bulunmadığı emsal nitelikteki evraklarda dahi grafolojik bağlamda birbiriyle örtüşen imzalar bulunmadığını, inkar kastı ile atılan imzalarda kişi her ne kadar bilinçli ve profesyonelce davranırsa davransın farklı model ile oluşturduğu imzalarını orijinal imzalarının da özelliklerinden bazı has karakteristik özelliklerinin farkında olmadan yansıtabileceğini, tüm bunlar dikkate alındığında inkar kastı bağlamında detaylıca ele alınıp gözlem yapıldığı takdirde bahse konu imzanın davacı tarafın eli ürünü olduğunun anlaşılacağını, dosyada mevcut adli tıp kurumu raporunun sonuç bölümünde imzanın …’ın mevcut mukayese imzaları arasında biçimsel benzerlikler görülmekle birlikte…değerlendirmesinin imzanın davacı tarafından atıldığına ışık tuttuğunu belirterek istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; davalının öne sürdüğü protokol vb hususların huzurdaki davanın konusu olmadığını ve davanın imza itirazına bağlı menfi tespit davası olduğunu, davalının davacının imza atarken inkar kastı barındırdığı iddiasının doğru olmadığını, davacı tarafça farklı imzalar kullanıldığından sonradan davaya konu bonoyu reddedeceğini hesapladığının ve kendi imzası dışında farklı bir şekilde imza attığının doğru bir iddia olmadığını, davalı tarafından müvekkili hakkında başka senetler için de takipler başlatılarak müvekkilini zor duruma sokarak tahsilat yapmak ve haksız menfaat temini amacıyla müvekkilinin ilgisi bulunmayan bono alacaklarını tahsil etmeye çalıştığını, davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak yapılan usulsüz taleplerden ötürü davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek katılma yolu ile yaptığı istinaf başvurusunun kabulüne, davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu menfi tespit davasıdır. Davacı tarafından dava konusu senetteki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile icra takibinden önce menfi tespit davası açılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 776. maddesinde bononun yasal unsurları düzenlenmiş olup takip konusu bono kambiyo senedi vasfına haizdir. Davacı bonoda kefil, davalı alacaklıdır.Senetteki imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir. (HGK 26/04/2006 tarih, 2006/12-259 E., 2006/231 K. sayılı kararı) Bu durumda davanın niteliği itibari ile imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlama külfeti alacaklıya aittir. 05/10/2015 tarihli Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı tarafından düzenlenen raporda senetteki imzanın mukayese imzalara atfen … isimli şahıs eli mahsulü olduğunu gösterir nitelikte bulguların tespit edilemediğinin belirtildiği, 15/01/2020 tarihli Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na ait raporda senetteki imza ile davacının mevcut mukayese imzaları arasında biçimsel benzerlik görülmekle birlikte söz konusu imzanın basit tersimli olması nedeniyle …’ın eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediğinin belirtildiği, 26/01/2021 tarihli Adli Tıp ve Belge İnceleme Uzmanı M.Ü.G.S.F. Grafik Bölümü Öğretim Görevlisi ve Kriminalistik Adli Belge İnceleme Uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi heyet raporunda imzanın mevcut mukayese imzalara atfen …’ın eli ürünü olduğunu gösterir nitelikte yeterli bulguya rastlanılamadığı belirtilmiştir. Somut olayda davacı tarafından dava konusu bonodaki imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürdüğü, dosyada alınan bilirkişi raporlarında imzanın davacıya ait olduğunun tespit edilemediği, en son alınan bilirkişi heyet raporunda Grafik bölümü Öğretim Görevlisi’nin de içinde bulunduğu bilirkişi heyet raporunda imzanın mevcut mukayese imzalara atfen davacının eli ürünü olduğunu gösterir nitelikte yeterli bulguya rastlanılamadığı belirtildiğinden, davalı tarafından imzanın davacıya ait olduğu hususu ispatlanamadığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi hukuken yerindedir. Davacı katılma yolu ile lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş ise de İİK 72/5’e göre dava borçlu lehine hükme bağlanırsa takibin derhal duracağı, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa talebi üzerine borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verileceği, takdir edilecek zararın haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olamayacağının belirtildiği, somut olayda icra takibi mevcut olmadığı için kötü niyet tazminatının şartları oluşmadığından mahkemece davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi de hukuken yerindedir.Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davalı vekilinin istinaf başvurusunun ve davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/03/2021 tarih ve 2014/288 E., 2021/239 K. sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun ve davacı vekilinin katılma yolu ile yaptığı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 5.123,25 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.280,85-TL harcın mahsubu ile geriye kalan 3.842,40-TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı ve davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023