Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1476 E. 2021/1446 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1476
KARAR NO: 2021/1446
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/09/2021
NUMARASI: 2017/373 E. – 2021/159 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı adına 35. ve 39. sınıflarda … numaralı “…” markasının tescilli olduğunu, davalının müvekkili gibi taşımacılık ve lojistik sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalının 20.01.2016 tarihinde “…”, “…”, “…” markaları için 39. sınıfta marka tescil başvurusunda bulunduğunu, müvekkilinin ise davalının başvurusuna süresinde itiraz ettiğini, davalının davacıya ait markanın çekirdeğini, esaslı unsurunu oluşturan “…” kelimesini ön plana çıkaracak şekilde ve haksız rekabet teşkil edecek şekilde kullanıldığını, davalının internet sitesi (www…com.tr) de dahil olmak üzere birçok alanda, “…” kelimesini, müvekkili markası ile karışıklığa sebebiyet verecek şekilde kullandığını, müvekkili ile davalının aynı sektörde faaliyet göstermesi nedeniyle, davalının kullanımlarının marka haklarına tecavüzün yanında haksız rekabet de teşkil ettiğini;, davalıya eylemlerini sonlandırması için Kadıköy … Noterliği’nden … yevmiye numaralı ve 05.04.2016 tarihli ihtarnamenin gönderildiğini, davalının cevabi ihtarnamesinde ise bahsi edilen kullanımları ikrar ettiğini, ancak müvekkilinin taleplerini kabul etmediğini ve bu nedenle dava açma zaruretinin hasıl olduğunu belirterek, öncelikle davalının marka başvurularına ilişkin olarak devam eden prosedürün ve müvekkilinin marka hakkında tecavüz teşkil eden fiillerin durdurulmasına dair ihtiyati tedbir kararı ile, davalının davacıya ait … tescil numaralı “…” markası ile karışıklığa neden olacak şekilde “…” ibaresini tek başına ve öne çıkartacak şekilde internet alan adında, tanıtımlarında ve ticari faaliyetlerinde kullanmak suretiyle davacının marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin durdurulmasına, menine, davalının internet alan adı ve ortamı da dahil “…” ibaresini ticari faaliyetlerinde markasal olarak kullanmasının yasaklanmasına, davalının kullandığı “www…com.tr” alan adını kullanmasının engellenmesine, alan adının iptaline, davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkartılmasına, terkinine, davalının “…” ibaresini kullandığı tüm alanlarda ve tanıtım vasıtalarında “…” ibaresinin kaldırılmasına, silinmesine, kararın Türkiye çapında yayın yapan tirajı yüksek üç gazeteden birinde yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının TPE nezdinde yaptığı itirazların, işbu dava bakımından bekletici sorun oluşturduğunu, davacının itirazları neticelenmeden verilecek kararın hem eksik, hem de hatalı olacağını, müvekkili ile davacının ticaret unvanlarının farklı olduğunu ve aralarında hiçbir benzerlik bulunmadığını, davacının tescilli markası olan “…” markasında yer alan “…” ibaresinin, davacının ticaret unvanı ve internet sitesinde kullanılmadığını, dolayısıyla müvekkilinin tescilini istediği “…” “…”, “…” markaları ile davacının “…” markaları arasında, haksız rekabet, iltibas yahut marka tecavüzüne neden olacak bir durum bulunmadığını, davacının markasının esas unsurunun “…” olduğunu, kaldı ki davacıdan çok önceki bir tarihte … Ltd. Şti. adlı şirketin “…” adlı markayı tescil ettiğini, eğer markanın esaslı unsuru “…” ibaresi olsaydı, davacının da “…” ibaresini tescil edemeyeceğini, taraf markalarında yer alan “…” ibaresinin esaslı unsur değil tali unsur olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanın baş harflerinden oluşan “…” ibaresinin ticaret unvanından ve internet sitesinden kaldırılmasının müvekkilinin yıllardır oluşturduğu imajına zarar vereceğini belirterek, davacının TPE nezdindeki itirazının bekletici mesele olarak kabul edilmesini ve davacı istemlerinin reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile, davacının … tescil numaralı “…” markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, davacının markasında yer alan ve bir anlam ifade etmeyen “…” ibaresinin davalı tarafça ticaret unvanında, internet alan adında, internet sitesinde tek başına ve “…” markası içinde kullanıldığı, davalının “…” ibaresini içeren markaların tescili için yaptığı başvurulara davacı tarafça itiraz edilmesi nedeniyle marka tescil başvurularının reddedildiği, TPMK’nun red kararlarının iptali için davalının açtığı davaların da reddedilerek kesinleştiği, her iki şirketin de taşımacılık ve lojistik alanında faaliyet gösterdikleri, davacının markasının bu faaliyet alanını da içeren 39. sınıfta tescilli olduğu, tarafların hitap ettikleri ortalama tüketiciler tarafından “…” ibaresi görüldüğünde her iki şirket arasında bağlantı olduğunun, ya da davalının kullandığı “…” veya “…” markasının davacının markası olduğunun zannedilebileceği, markaları bir arada görme şansı olmayan ortalama tüketicinin davacının sunduğu hizmetten yaralanmak isterken, davalının hizmetini satın alabileceği, Ankara 3. ve 4. FSHHM’lerinde verilip kesinleşen mahkeme kararlarının da markaların benzerliği konusunda güçlü delil olduğu, davalının bu kullanımlarının davacının markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, davalının “…” ibaresine internet sitesinin alan adında da yer vererek ticari etki yaratacak şekilde kullandığı, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 9/1-b ve 9/2-e maddelerinde tanımlanan markaya tecavüz hallerinin mevcut olduğu, bu durumun ayrıca TTK’nun 55. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği, davalının tescilli ticaret unvanını kullanması markaya tecavüz teşkil etmese de, davacının markasının ve ticaret unvanının esas unsuru olan “…” ibaresine davacı şirketin markasının ve ticaret unvanının tescil tarihinden sonra unvan değişikliği yaparak tescil ettiren davalının ticaret unvanında yer verilmiş olması nedeniyle TTK’nun 52/1. maddesi uyarınca davalının ticaret unvanının terkinine ve yine 30/09/2015 tarihinde kullanmaya başladığı tespit edilen www…com.tr alan adının da iptaline karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -“…” ibaresinin markanın çekirdeği/esaslı unsuru olmadığını, TPE’nin davacının markasında yer alan “…” ibaresinin davacının tescilinden çok önceki bir tarih olan 18.07.2007 tarihinde “…” olarak … Ltd. Şti. adına tescil edildiğini, markaların hitap ettikleri kitlenin tacir olması nedeniyle iki markayı ayırt etme bilgi, beceri ve tecrübesine sahip kişiler olduklarından karıştırma ihtimali bulunmadığını, -Denetime elverişli olmayan 20.02.2017 tarihli bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, markanın yeni maliki ile davalı müvekkili arasında iltibas bulunup bulunmadığı ve haksız rekabet şartlarının bulunup bulunmadığı yönünde inceleme yaptırıp yeni bir bilirkişi raporu alması gerektiğini,-Haksız rekabetten bahsedilebilmesi için haksız rekabet yaptığı iddia edilen kişi veya kurumun dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde ve kötü niyetli hareket etmesi gerektiğini, müvekkilinin TPE başvurusunun kabul edilip ilana çıkan markasını kullanmasının Haksız Rekabet oluşturmayacağını, müvekkili şirketin tescilli ticaret unvanını ve tescil başurusu kabul edilerek ilana çıkartılan markasını kullanmasında kötü niyet aranamayacağından markaya tecavüz şartlarının oluşmadığını, -… ibaresinin müvekkili şirketin tescilli ticaret unvanı olduğunu, dolayısıyla, müvekkilinin tescilli ticaret unvanını internet alan adı olarak tescil ettirip kullanmasında hukuka aykırılık olmadığını, alan adlarının ilk gelen ilk alır kuralına ve belgeye dayalı olarak verildiğinden ve www…com.tr alan adı davalı müvekkil şirketin tescilli ticaret unvanının esaslı unsuru olan … ibaresi dayanak gösterilerek tescil edildiğinden müvekkilinin alan adından … ibaresinin çıkartılmasına karar verilmesinin yasal dayanaktan yoksun bir karar olduğunu, müvekkili şirketin 2007 yılında kurulan ve … unvanıyla faaliyet gösteren ve 2015 yılından bu yana da “…” ibaresini hem şirket unvanı olarak tescil ettirmiş, hem internet alan adı olarak tescil ettirmiş hem de tescilini talep ettiği markaların çekirdeği/esaslı unsuru olarak tescili için TPE nezdinde başvurusunu yapmış ve başvurusu kabul edilerek ilana çıkmış bir markası olduğunu, davalının, davacının markasına tecavüz etmek kastıyla kötü niyetli bir şekilde hareket ettiğine dair en ufak bir emare dahi bulunmadığını, tescilli hakkını kullandığını, -Davacı konusu markanın devredildiğini ve markayı devralan firma arasında iştigal konularının farklı olması nedeniyle işin doğası gereği haksız rekabetin oluşmasının mümkün olmadığını, mahkemenden markanın devredilmesi ve markayı devralan şirket ile davalı müvekkil şirketin farklı alanlarda ticari faaliyette bulunmaları nedeniyle markaya tecavüz olup olmadığı ve haksız rekabet koşullarının oluşup oluşmayacağı yönünden yeni bir bilirkişi raporu alınması talep edilmişse de, taleplerinin reddedildiğini, -Davacı vekilinin 11.05.2016 tarihli dava dilekçesinde her bir talepleri için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmemesine rağmen, karar tarihinden 5-6 gün öncesinde mahkemeye sunduğu 24.09.2021 tarihli dilekçesiyle iddia ve savunmasını değiştirip genişleterek her bir talepleri için ayrı ayrı vekalet ücreti talep ettiğini, vekalet ücreti yönünden taleple bağlılık ilkesinin ihlal edildiğini tüm nedenlerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına tecavüz ile haksız rekabetin tespit ve men-i, davacı adına tescilli ”…” markasının, davalının ticaret ünvanından terkinine karar verilmesi istemlidir. TPMK ndan celp edilen kayıtlar incelendiğinde; davacı adına … Ltd. Şti. adına … marka numarası ile 05.12.2011 tarihinde tescil edilen “…” markası (…), 35. ve 39. Sınıflarda kayıtlı olduğu ve …’nin esaslı unsur olarak yer aldığı görülmektedir. Davalı her ne kadar …’nin dava dışı başka şirketler tarafından marka olarak kullanıldığı iddiasında ise de, her dava dosyasının kendi içinde değerlendirileceği, başka marka başvurularına ilişkin değerlendirmenin işbu dava dosyası içerisinde incelenemeyeceği bu nedenle delil olarak da değerlendirme yapılmasının mümkün olmaması nedeniyle bu istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bir teşebbüsün ürettiği mal ve hizmetleri diğer teşebbüsün ürettiği mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlayacak işaretler marka iken, bir teşebbüsün ticari faaliyetlerinin türü ve niteliğinin diğer işletmelerin faaliyetlerinden ayırt edilmesini sağlayan tanıtıcı işaretler ise ticaret unvanı olup, her ikisinin kullanım nitelikleri birbirlerinden farklıdır. Bizatihi ticaret unvanının tescil edilmiş olması tescilli marka hakkının ihlalini oluşturmaz. Ticaret unvanının amacı dışında markasal kullanımı ile marka hakkına tecavüz söz konusu olması durumunda, markasal kullanımın durdurulması ve önlenmesine karar verilmesi mümkün olup, buna göre, davalının, davacının iştigal alanı ile örtüşür şekildeki hizmetlerle ilgili tescil yaptırdığı ve davalının “…” ibaresini unvanının … A.Ş. iken 22.09.2015 yılında değişikliğe giderek aldığı, davacının da bunun üzerine dava açtığı, u, bu seçimin davacının markasından istifade eder şekilde olduğu, davalının basiretli tacir gibi hareket etmediği, davalı şirketin ticaret unvanının davacının daha eski tarihli tescili sebebiyle terkini gerektiği bu yönde kurulan Mahkeme kararının yerinde olduğu anlaşılmıştır. Davalı taraf, davacının şirketinin devredilmesi nedeniyle iştigal konularının aynı olmadığı iddiasında ise de, davacı şirketin markayı kullanmasa dahi 35 ve 39. Sınıflarda tescilli hali ile devraldığı, 39. Sınıftaki hizmetler olan “yani Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” hizmetlerin, davalı şirketin iştigal alanı ile ayniyet gösterdiği, davacı adına marka olarak tescilli ”…” ibaresini markasal olarak kullandığının sabit olduğu, davalının eyleminin aynı zamanda TTK’nun 55. maddesi kapsamında haksız rekabet oluşturduğu, bu nedenle Mahkemece davanın kabulüne yönelik karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, vekalet ücretinin yargılama gideri olarak kamu düzenine ilişkin olup, re’sen değerlendirmeye alınabileceğinden, mahkemece vekalet ücretine yönelik kurulan hükmün taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil etmediği, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/09/2021 tarih ve 2017/373 E., 2021/159 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı ve davalı taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021