Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1470 E. 2021/1482 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1470
KARAR NO: 2021/1482
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2021
NUMARASI: 2021/149 E. – 2021/378 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıdan alacağını tahsil etmek amacı ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/382 D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararının alındığını, ancak davalının yasal süresindeki itirazı ile takibi durdurduğunu, bu itirazın haksız ve takibi geciktirme amaçlı olduğunu, müvekkilinin alacağının tahsili için açtıkları itirazın iptali davasının kabulüne karar verilerek %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davaya konu borcunun ödendiğini, müvekkilinin davacı tarafa borcunun kalmamasına rağmen davacı tarafın İstanbul 11. Asliye Ticaret mahkemesinden hiçbir belge ibraz etmeksizin 2015/382 D. İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı aldığını ve müvekkilinin tüm banka hesaplarına, araçlarına, taşınmazlarına, maaşlarına haciz koydurarak davacı tarafın müvekkilini büyük bir zarara uğrattığını, söz konusu davada ihtilafın kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, tüketici hukukuna dayalı bu ihtilafta görevli mahkemenin Tüketici mahkemeleri olduğunu, görev yönünden davanın reddinin gerektiğini, tüm bu nedenlerle mesnetten mahrum davanın reddine, davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesine talep etmiştir. Dairemizin 30.12.2020 tarih, 2020/159 Esas, 2020/464 Karar sayılı kararı ile; İlk derece mahkemesince verilen 2015/318 esas, 2017/412 karar sayılı, 18/05/2017 günlü kararının gerekçesinin son paragrafında; ”…Belli tarihli bir sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin ödenerek kapatılmış olması ve daha sonra akdedilen sözleşmelerde kefalet imzalarının bulunmaması halinde o sözleşmedeki kefillerin sorumluluklarının bulunmayacağı ve yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun da belirlendiği…” denilerek çelişkili değerlendirmede bulunulduğu, yine gerekçenin son kısmında, davalının itirazında haksız olduğu belirtilerek icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verildiğinin belirtildiği, ancak hüküm kısmında davanın reddine karar verilmek suretiyle kararın gerekçesi ile hüküm arasında çelişki oluşturulduğu, böylelikle hem gerekçenin kendi içerisinde hem de gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulduğu gerekçeleriyle 6100 Sayılı HMK 353/1-a/6. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince Dairemizin ilgili kaldırma kararı üzerine yeniden verilen 2021/149-378 esas ve karar sayılı, 21/06/2021 günlü kararda; ”Davaya konu banka alacağına ilişkin kredilerin, davalıların imzalamış oldukları 13/10/2016 tarihli 52.000,00 TL’lik sözleşmeden ve bu sözleşmeye istinaden kullandırılan krediler ödenerek kapatıldıktan ve davalılar şirketteki hisselerini üçüncü bir kişiye devrederek ayrıldıktan sonra, asıl borçlu firma ile akdedilen (davalıların kefalet imzalarını taşımayan) 18/09/2009 tarihli 250.000,00 TL’lik sözleşmeye istinaden kullandırılan krediler olduğu, bu durumda belli tarihli bir sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin ödenerek kapatılmış olması ve daha sonra akdedilen sözleşmelerde kefalet imzalarının bulunmaması halinde o sözleşmedeki kefillerin sorumluluklarının bulunmayacağı gerekçesiyle davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar gerekçeli kararda kredilerin ödenerek kapatılmış olması ve daha sonra akdedilen sözleşmelerde kefalet imzası bulunmaması nedeniyle kefillerin sorumlu olduklarından söz edilemeyeceği belirtilmiş ise de; kredi sözleşmesi süresiz olarak düzenlenmiş ise ve borçlu ile banka arasında cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisi varsa, kredi borcunun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olmasının tek başına kredi sözleşmesini sona erdiren bir neden olmadığını, bu tarihten sonra yeni bir kredi kullandırılmasının yeni bir borç ilişkisi olarak kabul edilemeyeceğini, yeni bir borç ilişkisi kurulmuş olmayacağı için de, kefillerin sorumluluğunun bu yeni krediler açısından geçerliliğini koruyacağını, Davalıların genel kredi sözleşmesinin kefili olduğu, bu sözleşme uyarınca müşteriye kullandırılan tüm kredilerden dolayı kefalet limiti dahilinde sorumlu olduğu, alacaklarının da bu limit dahilinde kaldığını, sözleşme uyarınca kullandırılan kredilerden birinin herhangi bir zamanda kapatılmış olmasının, kefillerin sorumluluğunu sona erdirmeyeceğini beyan ederek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacak nedeniyle davalı kefiller aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davacı, Genel Kredi Sözleşmesi nedeniyle davalı kefillerden alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı taraf, sonradan imzalanan kredi sözleşmeleri nedeniyle sorumlu olmadıklarını savunmuş, İlk Derece Mahkemesince, kredilerin ödenerek kapatılmış olması ve daha sonra akdedilen sözleşmelerde kefalet imzası bulunmaması nedeniyle davalı kefillerin borçtan sorumlu olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir. Uyuşmazlık, davalılar aleyhine yürütülen icra takibine konu alacağın hangi Genel Kredi Sözleşmesi veya sözleşmelerinden kaynaklandığı, davalıların sorumlu tutuldukları sözleşme borcunun ödeme ile sonlandırılıp sonlandırılmadığı, bu kapsamda icra takibine konu borçtan davalıların sorumlu tutulup tutulmayacağı noktalarında toplanmaktadır. Toplanan deliller, tarafların iddia ve savunmaları ile denetime elverişli bilirkişi raporuna göre; davalıların, dava dışı şirket ile davacı arasında imzalanan 13.10.2006 tarihli 52.000,00 TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, bu sözleşmeye istinaden kullandırılan kredilerin ödenerek kapatıldığı ve davalıların 03.09.2007 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi ile dava dışı asıl borçlu şirketteki hisselerinin tamamını (dava dışı diğer ortak) …’a devrederek şirketten ayrıldıkları, ayrıldıktan sonra, dava dışı asıl borçlu firma ile davacı banka arasında 18.09.2009 tarihli 250.000,00 TL bedelli yeni bir sözleşmenin imzalandığı, davalıların kefil olarak imzalamadıkları ve taraf olmadıkları bu sözleşmenin yeni bir sözleşme olduğu ve yeni kredilerin 250.000,00 TL bedelli sözleşme tarihinden sonra bu sözleşmeye istinaden kullandırıldığı, bu sözleşme sebebiyle davalıların kefil olarak sorumluluklarının bulunmadığı kanaatine varılmakla, Mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/06/2021 tarih ve 2021/149 E., 2021/378 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021