Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1457 E. 2021/1400 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1457
KARAR NO: 2021/1400
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2021
NUMARASI: 2016/825 E. – 2021/518 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının Ankara Barosuna kayıtlı olduğunu ve kendisinin avukata ihtiyacı olduğundan yanında çalışabileceklerini söylediğini, ileride alınmak kaydıyla davalı tarafa ve eşine yaklaşık 30,000 TL verdiğini, buna karşılık davalının kendisini şantaj ve tehdit ederek 50.000,00 TL’lik senedi gasp yoluyla ele geçirdiğini, bundan dolayı Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/299 esas sayılı dava dosyasında yağma suçundan sanık olarak yargılanmakta olduğunu, muhtemel hükümlülük kararının hukuk mahkemesinde bağlayıcılığı olduğunu beyan ederek, ilgili senetten dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile davalı tarafından takibe konulan Silivri … İcra Dairesinin … easas sayılı dosyasına yatırılacak paranın dava sonuna kadar alacaklıya verilmemesi için tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; Davacının kendisini Emekli Yargıtay üyesi olarak büyük işleri olan saygın bir avukat olarak tanıttığını, kendisine büyük işler vereceğini söylediğini, kendisini ve eşini inandırarak Ankara’daki bürosunu kapatıp evini de İstanbul’a taşıdığını, taşınma masraflarının tamamının kendisi tarafından karşılandığını, davacı tarafın icra takibine koyulması için 500.000,00 TL bedelli senetler verdiğine ilişkin iddianın doğru olmadığını, bu senetleri icra takibine koyabilmek için vekaletnamesinin bulunmadığını, davacının eşi ile Silivri’de kafede buluşup eşine sözde beyanlarda bulunduğu tarih olan 15/01/2013 tarihinden 10 gün sonra davacı tarafın eşi ile kardeşinin vekili olarak imzaladığı adi ortaklık sözleşmesini imzaladıklarını, dava konusu senedin tanzim tarihinden itibaren yaklaşık 4 ay bekleyen davacı tarafın kendisine … ile haber göndererek 20 bin 30 bin vereyim senedi göndersin aksi halde kendisini yakarım şeklinde tehdit ettiğini, kabul edilmeyince kendisine kumpas kurarak çirkin itham ve iftiralarda bulunduğunu beyan ederek, haksız davanın reddi ile tarafına tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;” Davacının tehdit/gasp ile senedin imzalattırıldığı iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebi bakımından ise, davacının tedbir talebinin Silivri 2 Asliye Hukuk Mahkemesince 19.07.2016 tarihinde reddedildiği, 23.09.2016 tarihinde dosyanın mahkememize tevzi edildiği tedbir talebinin %20 teminat mukabilinde kabulüne karar verildiği, ancak teminatın yatırılmadığı bu nedenle tedbirin uygulamasına dair Mahkemece müzekkere yazılmadığı, dolayısıyla tedbir kararının uygulanmadığı, davalının davacının iş bu davayı açmakta kötüniyetli olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğu gerekçeleriyle kötüniyet tazminatı talebinin de reddine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından davacı aleyhine başlatılan Silivri İcra Müdürlüğünün … esas numaralı takibin, Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/267 esas sayılı dosyasında 25.12.2013 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararı ile durdurulduğunu, daha sonra aynı mahkemenin, menfi tespit davası hakkında 20.01.2015 tarihinde görevsizlik kararı verdiğini ve kararın kesinleşmesi sonrasında müvekkilinin dosyadaki parayı ancak 20.07.2016 tarihinde alabildiğini, dosyanın, kararın kesinleşmesi üzerine Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiğini, oysaki mahkemenin yanlış değerlendirme ile dosyada 23.09.2016 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararını temel alarak “davacının teminatı yatırmadığı, bu nedenle tedbirin uygulanmadığı” gerekçesi ile tazminat talebini reddettiğini, davacının iftira niteliğindeki iddiaları ve kötü niyetle sürdürdüğü işbu dava nedeni ile müvekkilinin alacağına kavuşmasının 1 yıldan fazla bir zaman aldığını, dolayısı ile kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesinin yasal şartlarının gerçekleştiğini beyan ederek hükmün bu yönden düzeltilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davası olup, Mahkemece; senedin tehdit, gasp yoluyla alındığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Kambiyo senedinden kaynaklanan eldeki menfi tespit davasında, İlk derece Mahkemesince; davacının tedbir talebinin, daha önce görevsizlik kararı verilen Silivri 2 Asliye Hukuk Mahkemesince 2016/209 Esas sayılı dosyada 19.07.2016 tarihli ara karar ile reddedildiği, 23.09.2016 tarihinde dosyanın görevli Mahkemeye tevzi edilmesi üzerine tedbir talebinin %20 teminat mukabilinde kabulüne karar verildiği, ancak teminatın yatırılmadığı, bu sebeple tedbirin uygulamasına dair müzekkere yazılmadığı, dolayısıyla tedbir kararının uygulanmadığı, kötüniyet iddiasının ispata muhtaç olduğu gerekçeleriyle kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, karar davalı vekilince yalnızca kötüniyet tazminatı yönünden istinaf edilmiştir. Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, Silivri 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/209 Esas, 2016/201 Karar sayılı görevsizlik kararıyla geldiği, bu Mahkemece tedbir talebinin reddine karar verildiği, ancak daha önce de aynı taraflar arasında eldeki dava konusu senede ilişkin olarak Silivri 2. Asliye hukuk Mahkemesinin 2013/267 Esas, 2015/37 Karar sayılı dosyasında yine menfi tespit davası açıldığı ve Mahkemenin 25.06.2013 tarihli kararı ile ihtiyati tedbir talebi kabul edilerek, teminat karşılığında senedin icra takibine konulmasının durdurulmasına karar verildiği, daha sonra Mahkemece toplanan delillere göre; uyuşmazlığın bonodan kaynaklanması nedeniyle davanın ticari dava olduğu, dolayısıyla bu davaya bakmakla görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, yasal sürede talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Bakırköy Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği, Mahkemenin 26.06.2015 tarihli ek kararı ile, taraflardan birinin, dosyanın kesinleşme tarihinden itibaren 2 haftalık sürede dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nun 20/1 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verdiği, bu ek kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/17380 Esas, 2016/7390 Karar sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği, böylelikle davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın kesinleştiği, HMK’nun 397/2.maddesi gereğince tedbir kararının da kendiliğinden kalktığı anlaşılmıştır. Davalı vekili, kendiliğinden kalkmış sayılan söz konusu bu tedbir kararı sebebiyle yaklaşık 1 yıl boyunca takibin durduğunu belirterek kötüniyet tazminatının yasal koşullarının oluştuğunu iddia etmiştir. Konuya ilişkin yasal düzenleme İİK’nun 72/4.maddesinde yerini bulmaktadır. Buna göre; Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez. Söz konusu hükümde ”Dava alacaklı lehine neticelenirse…” denilmekle, Mahkemece görülmekte olan davadan bahsetmektedir. Eldeki dava, Silivri 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/209 Esas, 2016/201 Karar sayılı görevsizlik kararıyla gelen bir dava olup, yeni bir dava olmamakla birlikte görevsiz Mahkemede açılan davanın devamı niteliğindedir. Dosyanın görevsizlikle geldiği Silivri 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/209 Esas sayılı dosyasında, 19.07.2016 tarihli ara karar ile, icra takibinin durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin reddedildiği, dosyanın görevsizlik kararı üzerine geldiği Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/825 Esas, 2021/518 Karar sayılı dosyasında ise, tedbir talebinin teminat kaşılığında kabulüne karar verildiği, ancak teminatın uygulanmaması nedeniyle tedbir kararının uygulanamadığı, dosyanın görevsizlikle geldiği Mahkemeden de önce ilk olarak davanın açıldığı Silivri 2. Asliye hukuk Mahkemesinin 2013/267 Esas, 2015/37 Karar sayılı dosyasında tedbir talebi kabul edilerek, teminat karşılığında senedin icra takibine konulmasının durdurulmasına karar verilmiş ve bu karar uygulanmış olsa da, eldeki davanın bu davanın devamı niteliğinde olmadığı, zira Silivri 2. Asliye hukuk Mahkemesinin 2013/267 Esas, 2015/37 Karar sayılı dosyasının ”davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmiş olması ve bu kararın kesinleşmiş olması nedeniyle hukuki sonuçlarının ortadan kalktığı, daha önce açılmamış sayılmasına karar verilip, bu kararın kesinleştiği dosyada verilmiş olan tedbir kararının, eldeki davada talep edilen kötüniyet tazminatı açısından uygulama yerinin bulunmadığı, olsa olsa haksız tedbir nedeniyle tazminat isteminde bulunulabileceği, bu istemin de ancak ayrı bir davanın konusunu oluşturabileceği anlaşılmakla, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında kötüniyet tazminatı koşullarının gerçekleşmediği, dolayısıyla Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/06/2021 tarih ve 2016/825 E., 2021/518 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4 -İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/11/2021